GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KAZAKİSTAN

upa-admin 27 Nisan 2014 9.536 Okunma 0
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KAZAKİSTAN

GİRİŞ:

Bu yazımda, geçmişten günümüze Kazakistan ve Kazak bölgelerini değerlendireceğim. Yüzölçümü olarak Orta Asya’nın diğer bir adıyla Türkistan’ın en büyük yüz ölçümüne sahip olan bu devlet, geçmiş tarihten bu yana çok büyük Türk İmparatorluklarına, büyük istilalara ve dünya tarihinin seyrini değiştiren birçok olaya şahit olmuştur. Orta Asya’nın pekişen yıldız Türk devletlerinden biri olan Kazakistan, son yıllardaki başarılarıyla Türklüğün yaşadığı ve yaşatıldığı en yüce devletlerden biridir.

Kazakistan, yer altı ve yer üstü kaynakları ile küresel güçlerin de dikkatini çekmiş ve Rus Çarlığı’ndan Sovyet İmparatorluğu’na kadar belirli dönemler ve politik fay hatlarından geçerek, 19. yüzyılın başlarından günümüze kadar stratejik, jeopolitik ve jeo-stratejik olarak önemini korumuştur. Rus Çarlığı ile başlayan ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ile devam eden ilişkiler, Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra değişen dengeler ile daha karmaşık ve heterojen bir yapıya bürünmüştür. Rusya için hayati öneme sahip olan devletlerden biri olan Kazakistan, günümüzde devam eden Rusya-Ukrayna krizinde bile enerji konusunda belirleyici oyunculardan biri olup, Rusya için diğer küresel güçler karşısında hala “kırmızı çizgi”lerini içeren bir devlet olmayı sürdürmektir.

ÇARLIK RUSYASI DÖNEMİ:

18. yüzyılın başlarında Kafkasya’da büyük ölçüde hâkimiyet kuran Çarlık Rusyası’nın, 1853 ile 1856 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu ile yaptığı Kırım Savaşı’nı kaybetmesinden sonra Avrupa’daki etkin gücü büyük ölçüde başarısızlıkla sonuçlanmış ve Rusya bu tarihten itibaren yönünü Türkistan’a çevirmiştir. Bunda en büyük etkenin Osmanlı Devleti üzerindeki Büyük Britanya İmparatorluğu’nun etkisi olduğunu söyleyebilir. Kırım Savaşı’nı Osmanlı’nın kazanmasında İngilizlerin büyük rol oynaması, Rusya için İngilizlerin ne kadar büyük bir tehdit olduğunu göstermiştir. Bu savaştan sonra Rusya, Türkistan’ı geçip Yeni Delhi’ye (Hindistan) ulaşıp İngiliz politikalarını dengelemek istemiştir. İşte tam bu güzergahta Ruslar için 3 büyük engel bulunuyordu. Bu üç büyük Türk devleti Hive, Hokand ve Buhara Hanlığı idi.

Rusya’nın Türkistan’a yönelmesinde ekonomik hedefler önemli yer tutmaktaydı. Rusya Asya’yı hâkimiyeti altına alarak, kendisine yeni bir pazar sağlamış olacaktı. Çünkü Rus malları Avrupa’daki Fransız ve İngiliz malları ile rekabet edebilecek durumda değildi. Türkistan hâkimiyeti, Rusya’ya doğu dünyasının pazarını açacaktı. Bu dönemde Moskovalı tüccarlar, kendilerine yeni bir pazar oluşturmak amacıyla hükümeti Asya’da askeri harekâtlar için sıkıştırmaktaydı. 1838 tarihli Dışişleri Bakanlığı’nın raporunda Türkistan ile ticari ilişkilerin gerekliliği vurgulanarak, “Ticaret bizim Orta Asya politikamızın temel dayanağıdır” şeklinde bir ifadeye yer verilmiştir.

İncelendiğinde Çarlık Rusyası’nın Türkistan politikaları Rusya’nın sıcak denizlere inme politikasından sonra başlamıştır diyebiliriz. Rusya’da başa geçen Çar ve Çariçeler, bu yıllarda geleneksel sıcak denizlere inme ve Osmanlı’daki Slav halklarını kullanarak yıpratma ve parçalama siyaseti gütmeye devam ediyordu. Rusya’nın Asya’ya yönelmesinde, İngiltere’nin Hindistan hâkimiyeti ile birlikte Orta Asya’daki politikaları etkili olmuş da denilebilir. Avrupa’daki yenilgilerden sonra Türkistan’da ilerlemesi Rusya açısında çok kolay olmuştur. Askeri ve teknik açıdan Rusya’nın gerisinde bulunan Türkistan’daki Türk Hanlıklarının savaşlarda büyük kayıplar vermesi ve kendi aralarındaki büyük anlaşmazlıklar, Rusya’nın Türkistan’ı işgalini kolaylaştırmıştır. Çarlığın, Türkistan faaliyetleri her ne kadar ekonomik temelli gözükse de, İngilizlerin Hindistan işgalinden sonra Buhara ve diğer Türk bölgeleri ile yoğun bir şekilde ilgilenmeye başlaması ve kışkırtması Rusya’nın bu bölgeye ilgisini daha da arttırmıştır. Bu sebeplerden dolayı Türkistan konusu -ki burada özellikle Kazakistan- Rusya için Asya’nın giriş anahtarı olarak görünmektedir. Rus idareciler ve yönetim birimlerinin bu konu hakkında devlet arşivlerinden kalan sözlerine bakabiliriz.

I. Petro: “Kazak ordaları bütün Asya memleketlerinin anahtarı ve kapısıdır. Bu yüzden, bu ordaları kendimize bağımlı hale getirmeliyiz”. Rus idarecileri ise Kazak bölgelerinin ellerine geçmesinden elde edilecek kazançları şöyle sıralamışlardır:

  1. Rusya İmparatorluğu birkaç yüz bin nüfusu kendine katacak.
  2. Kazakların teslim olmaları Güney-Doğu ülkelerinin güvenliğini sağlayacak.
  3. Bu dönemde Cungarlar hala kuvvetli idiler ve Büyük Petro da en çok onlardan çekiniyordu. Kazakların itaati sağlandıktan sonra, Kazakları kullanarak Cungarlar’a karşı harekete geçmek ve onların kuvvetini zayıflatmak mümkün olacak.
  4. Kazaklar, devamlı isyan ederek hükümeti rahatsız eden Başkurtlara, Karakalpaklar’a ve Büyük Petro zamanında Rusya’ya büyük tehlike yaratan Hive Hanlığı’na karşı kullanılabilecekti.

Çarlık Rusyası’nın başlattığı bu yayılmacı ve işgal politikalarına bakıldığında, Kazak toplumu ve Türkistan’daki diğer Türk unsurlarına uygulanan sosyo-kültürel ve ekonomik politikalar dikkat çekicidir. Rus yönetimi tarafından oluşan algıda Asyalı Türk toplumları “barbar” ve “göçebe” toplumlar olarak değerlendirilmiştir. Emperyal bir devlet olan Çarlık Rusyası, askeri gücüyle her ne kadar bu bölgeleri elinde tutmayı başarsa da, uzun vadeli planlar sonrası için kültürel ve dini asimilasyonlara girişmeye başlayacaktır. Rusya, geleneksel Çarlık politikası olan “Böl, parçala ve hâkim ol” prensibini mükemmel bir şekilde Türkistan’da uygulamakla kalmayıp, diğer Kırgız, Başkurt, Tatar, Özbek ve Türkmen toplumları arasında toplum mühendisliği yaparak düşmanlıklar yaratmış ve onların birbirlerini yok etmelerini sağlayarak bütün bölgelere hâkim olmuştur. Rus dilini ve kültürünü yaymak için büyük çaba göstermiş olan Rusya’nın, bunu başarmasındaki en büyük etken; Müslümanlığın Türkistan’da o dönemlerde tam anlamıyla hâkim olmamasıdır. Eski Türk-Şaman inançlarına olan bağlılık ve gelenekler, halkın büyük çoğunluğunun göçebe olması ve merkezi güç birliği ve otorite boşluğu ile birlikte teknik ve eğitimsel sorunların büyüklüğü, Rusların Türkistan ve Kazak bölgelerini hızla yutmasında etkili olmuştur.

SOVYET RUSYASI DÖNEMİ:

1800’lü yılların sonlarına doğru Kazakistan’ın neredeyse % 40’ı Ruslaştırılmıştı. Çarlık döneminde geldiği zannedilen medeniyet, aslında gelecek yıllardaki baskı ve sindirme için bir nevi büyük ve temel bir yapıtaşıydı. Her alanda asimilasyon ve kültür baskısını arttıran Çarlık Rusyası, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) döneminde bu baskıyı doruk noktalarına çıkararak ve Türkistan ve Kazakistan’da Türk ve kültür soykırımı gerçekleştirecekti. Bu iş için Stalin döneminde Stalin kadar ün yapmış biri olan Rus yönetici Filip Goloşçekin ün yapacaktı. Stalin tarafından atanan ve büyük acı ve zulüm ile ün yapan bu yönetici, yine bizzat Stalin aracılığı ile daha sonraları “ajan” olarak nitelendirilip kurşuna dizilecektir.

Kissane’nin ifade ettiği gibi 20. yüzyılın neredeyse bütününde Kazakistan’da tarih yazımının muzaffer güçleri Sovyet otoriteleriydi. Bu bağlamda, Marksizm-Leninizm’in ideallerini destekleyen bir tarih yazımı anlayışı, devlet aygıtı aracılığıyla özellikle de devletin tarih anlayışını belirleyip yayan Moskova’daki Eğitim Bakanlığı kanalıyla kurusallaştırılmış, Kazakistan’daki yoğun Rus varlığı Kazakların gönüllülüğü söylemiyle meşrulaştırılmıştı. Sovyet tarih yazımında Kazak halkının göçebe medeniyeti hesaba katılmamış, kültürel gelişme sadece yerleşik hayat ve iktisat ile ilişkilendirilmişti. Bu yaklaşımın doğal sonucu, söz konusu dönemde ata mitinin Sovyet iyi zamanını vurgulayan yeni mitlerle değiştirilmesiydi.

Çarlık Rusyası’nın zulüm ve iskân politikaları sona ermeden, daha büyük bir yıkım kısa süre içerisinde Kazakistan topraklarında yaşanacaktır. Rusya’nın son dönemlerinin sürekli savaşlar ile geçmesi ve halkın fakirleşmesi sonucunda insanlar, Rus Çarı’na karşı düşmanlık beslemeye ve Çar’ı devirebilmek için her türlü muhalefetle birlikte hareket etmeye başlamışlardır (Garder, 1975: 17, Burçak, 1983: 6). Bu durum uzun sürmemiş, büyük mücadelelerden sonra ihtilalciler Rus Çarlığı’na son vererek ülke yönetimini ele geçirmişlerdir (Dickhut, 1978: 10-11). Yapılan ihtilal, Rus Çarlığı’nın son dönemlerinde gerçekleştirilen sanayi inkılâpları sayesinde var olan işçi sınıfı tarafından desteklenmiş ve yeni Sovyet rejiminde ideolojik yapı ön plana çıkmaya başlamıştır (Jacoby, 1999: 128-129, Strachey, 1979: 75,76 ).

İhtilal sadece Rusya’da değil, diğer topluluklar arasında da kabul görmüş ve Lenin Özbekler, Tatarlar, Kırgızlar, Başkurtlar ve diğer Slav kökenli topluluklar tarafından desteklenmiştir. Lenin, Asya halklarının Çarlık Rusya’sı döneminde çektikleri zorlukları bildiği için, özellikle onlara bağımsızlık vaadinde bulunmuştur. Lenin, Orta Asya halklarına 24 Mayıs 1917’de “Rusya Halkları Beyannamesi” adı altında yaptığı konuşmasında; “Rusya Müslümanları, Volga ve Kırım Tatarları, Sibirya ve Türkistan Kırgızları ve Sartları, Kafkas ötesinin Türk ve Tatarları, Çeçenleri ve Kafkas Dağlıları, sizler!.. Camileri ve ibadethaneleri yıktırılmış, inanışları, gelenekleri, çalar ve Rusya’nın yıkıcıları tarafından boğulmuş olan sizler!.. İnanışlarınız ve gelenekleriniz, milli ve kültürel kurumlarınız bundan sonra serbesttir ve dokunulmazlık içindedir. Bu sizin hakkınızdır. Biliniz ki, haklarınız Rusya’nın tüm halklarının hakları gibi, ihtilalın bütün gücü ve onun organları olan milletvekilleri, işçiler, askerler ve köylülerin Sovyetleri tarafından korunacaktır. O halde bu ihtilalı destekleyiniz!.. (Bennigsen, 1994: 127, Kırımer, 1997: 122) şeklinde vaatte bulunmuştur.

Lenin’in bu vaatleri her ne kadar kulağa hoş gelip yerel halklar tarafından desteklenmiş olsa da, Türkistan’da ve özellikle Kazakistan Sovyet rejimini uyguladığı politikalar Çarlık Rusyası dönemindeki baskıların kat kat fazlasını getirmiştir. Sovyet yönetimi, Türkistan Türklerinin üzerinde büyük baskı kurup, onlar üzerinde kültür, dil ve ekonomik hâkimiyetini kurmuştur. Özellikle Kazakistan’da kurulan kolhozlarda inanılmaz insanlık dramları ve milyonları aşan insan ölümleriyle birlikte tüm halka açlık ve sefalet getirmiştir. Yeni rejimin uyguladığı bu değişimler günümüzde bile hissedilmekte olup, ölen yüz binlerce Kazak nüfusu yüzünden Kazakistan’ın demografik yapısı değişmiş ve Kazak lehine olan nüfus Rus lehine kaymıştır. Bütün ibadethaneler kapatılmış, Kazak düşünür ve aydınları ya sürgüne gönderilmiş ya da “vatan haini” ve “milliyetçi” suçlamalarıyla kurşuna dizilmiştir. Mali yönden durumu zengin olan Kazak ailelerinin, ekonomik eşitlik adı altında bütün mal varlıkları ellerinden alınmış ve bu aileler ya sürülmüş ya da hapse atılmıştır. Hayvancılık ile uğraşan Kazak toplumu, Sovyetlerin sistemli kültür ve ekonomik hataları yüzünden yerleşik hayata geçmeye zorlanmıştır. Geçmek istemeyenler kesin baskı ile sindirilmiş ve birçoğu idam edilmiştir. Bu vaziyete şahit olan Kazak halkı, çevredeki diğer Türk devletlerine göçmüş, çoğu da yolda ölmek durumunda kalmıştır.

Bu felaket Komünist Partisi’nin Kazakları ve yarı göçebe hayattan yerleşik hayata geçirme kararının uygulanması sonucudur. Kazak tarihçi Manaş Kozıbayev, bu felaketi Kazak Türklerinin tarih boyunca maruz kaldığı felaketlerin en korkutucu ve en ıstırap vericisi olarak nitelendirmektedir. Kremlin için Kazakların yerleşik düzene geçmesi çok önemliydi. Çünkü Kazakların hemen hepsi göçebe olarak yaşamaktaydı. 1920’lerin sonunda 4.836.000 olan toplam Kazak nüfusunun sadece 600.000’i şehirlerde ve kolhozlarda yerleşik hayat sürdürmekteydi. Bu durum ise Kazakların Sovyet sistemine adaptasyonu ve kontrol altına tutulmasını güçleştiriyordu. 1925 yılında Kazakistan Komünist Partisi 1. Sekreterliğine seçilen Filip Goloşçekin’in şu sözleri bu durumu açık seçik ortaya koymaktadır; “Kazak köylülerinde gerçekte Sovyet hükümeti yok, zenginlerin yönetimi ve kabile hâkimiyeti var”. Goloşçekin, Kazakistan’da uygulayacağı olağanüstü politikalar için Stalin’den destek istemek üzere gönderdiği raporunda “Kazakların vahşi ve kültürsüz bir halk olduğunu, bozkırda rastgele oraya buraya göç ederek yaşayan bu halkı bir araya toplayacağını onlara çatal, kaşık ve bıçak kullanmasını, temiz elbiseler giymesini ve evlerine pencere, baca takmasını öğreteceğini” yazdı. Bu düşünceler ile işe başlayan Goloşçekin, büyük kolhozlar kurdurdu. Yapılan sistem değişikliği ve hatalar ile birlikte ilk etapta 40 milyon hayvanın tamamına yakını, 36 milyonu telef oldu. Kolektif toplama kamplarına gönderilen Kazaklara yeterli gıda ve barınak temin edilmedi. Kazakistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra, açılan arşivlerde kolhoz dönemindeki bilgi ve belgelere ulaşıldı. Bu konuda araştırmalar yapan Prof. Dr. Talas Omarbekov, 1997’de arşiv belgelerine dayalı olarak yayınladığı araştırmasında, insan kaybı konusundaki tartışmalara son noktayı koydu. Çalışmasında Kazakistan Tarım ve Hayvancılık İstatistik Dairesi’nin her yılın Haziran ayında hazırladığı raporları kullanan Omarbekov, bu kaybı 2.230.300 olarak açıkladı. Görüldüğü üzere Kazak nüfusu büyük oranda suni açık ile yok edilmiştir.

goloscekin

Goloşçekin

GÜNÜMÜZDE KAZAKİSTAN:

1. Siyasal Yapı

Kazakistan, Kazakça “Қазақстан, Qazaqstan” resmi adıyla Kazakistan Cumhuriyeti Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’dir. Kazakistan, Orta Asya ve Doğu Avrupa’daki bağımsız devletlerden biridir. Kazakistan, “Azerbaycan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kırgızistan, Özbekistan, Türkiye ve Türkmenistan” ile birlikte günümüz yedi bağımsız Türk devletlerinden biri olup TÜRKSOY ve BDT ( Bağımsız Devletler Topluluğu) üyesidir. 2.727.300 kilometre karelik yüz ölçümü ile dünyanın 9. büyük ülkesidir.

Eski Türk tarihinin otoriterlerinden W. Eberhard’ın tespitine göre Kazak etnonimi 5.-9. asırlar arasında “ Ho-sa-ko” şeklinde görülmektedir (Ebhard, 1996: 152). Türkolog V. V. Radloff ise bu adı “Yenisey’de bulunan ve 8. yüzyıla tarihlenen eski Türk kitabelerindeki metinde “kazğakım oğlım” (menin asırap algan uldarım) şeklinde” okunmaktadır (Radloff: Die altturkischrifen der Mongolei, St. Peterbourg, 1894, s. 362 ).

Kazakistan Parlamentosu, Senato ve Meclis olmak üzere iki kanattan oluşmaktadır. Meclis kanadının üye sayısı 77’dir. Meclis’in görev süresi 5 yıl, Senato’nun görev süresi 6 yıldır. Senato, her eyalet ve eski başkent Almatı’dan yerel temsili organlar tarafından seçilen ikişer senatörden meydana gelmektedir. 7 Senatör ise, Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev tarafından atanmaktadır. Ülke 20 ile ve 218 ilçeye ayrılır.

Modern Kazakların kökenlerine baktığımızda, 13. yüzyıl öncesine kadar birçok Türk Devleti’nin kurulduğu büyük bir bozkır alanına sahiptir. Altın Orda Devleti’nin, Timur saldırıları sonrası aldığı büyük darbeler sonucunda çökmesi sonrasında, Deşt-i Kıpçak’ın batısında bulunan Türk kavimleri Nogay Han etrafında toplanarak Nogay Hanlığı’nı kurmuşlardır. Daha sonradan Kazak Hanlığı’na dönüşen bu devlet, 1770 sonlarına doğru Rus Çarlığı ve Çin arasındaki çekişme arasında kalmıştır. 1847 Kenesarı Han döneminde tamamen Rus egemenliğine giren Kazak Hanlığı, 16 Aralık 1991 dönemine kadar Rus egemenliğinde yaşayacaktır.

2. Ekonomik Yapı

Son yıllarda Kazakistan’daki dinamik gelişmeler ve ipek yolundaki yeniden canlanma Kazakistan’ın lojistik ve ekonomik gelişmesi için çok önemli adımlardan sayılmaktadır. Bu durum Orta Asya Cumhuriyetleri ile Asya ve Avrupa’nın önemli bir entegrasyon sürecine girmesine yol vermiştir. Tarihi İpek Yolu’nun Yeni İpek Yolu adıyla canlandırılması Eylül 2013’te Çin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Xi Jinping ile gündeme getirilmiştir. Bu atılım, daha sonraları Asya, Avrupa ve dünya çapında büyük ilgi uyandırmıştır. Yeni İpek Yolu inşaatı, Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te Eylül 2013 tarihli Şangay İşbirliği Örgütü (SİÖ) zirvesinde de gündeme gelmişti. Bu ekonomik siyasi görüş, ticaret alanında Orta Asya, Rusya ve Avrupa arasındaki işbirliğini geliştirmek için yapılan bir atılımdır diyebiliriz.

Kazakistan İstatistik Ajansına göre ülkenin gayrisafi milli hâsıla oranı Ocak-Eylül 2013 döneminde % 5,7 (hatta % 6) büyüme göstermiştir. Bu pozitif gelişmenin nedeni; yerel işletmelerin istikrarlı tüketicilik talebiyle ilgilidir. Dolayısıyla hizmet sektörü de % 7,5 oranıyla artarak, ülke gayrisafi milli hâsılanın % 70’ni (ilk 9 ayda) teşkil etmiştir. Ayrıca yatırımların oranı da, ilk 9 ayda % 7,9 oranında artmıştır. Son 3,5 yılda endüstrileştirme planı çerçevesinde 563 proje için 2,1 trilyon tengenin (1 Türk lirası 77,2 tengeye eşittir) harcandığı söyleniyor. Ülkenin ikinci seviye bankaları da kredilendirmede istikrarlı bir gelişme sergilemektedir. 2013 yılının ilk 9 ayında 10,7 trilyon tenge kredi verilmiş ve % 14,8’lik bir artış söz konusudur. Endüstriyel üretim oranı % 2,1 civarındadır. Hayvancılık ve tarımcılık ise % 5,5 oranındadır. Orta ve küçük ölçekli işletmeciliğin de artması ekonominin büyümesine katkı sağlamıştır. İşletmelere verilen kredilere sübvansiyon sağlanarak 3359 projeye 807,8 milyar tenge para tahsis edilmiştir. Ayrıca istihdam artış oranı % 5,8-5,2 seviyesindedir.

Uluslararası Para Fonu’nun son ve yenilenmiş tahminine göre Kazak ekonomisi 2014 yılında % 5,25 oranıyla büyüyecektir. BDT ülkeleri ise 2013 yılında % 2 ve 2014’te ise % 3,5 oranında büyüyecektir. UPF’nun olumsuz tahminine göre Kazakistan ekonomisi 2013’te % 5 ve 2014’te ise % 5,25 büyüme gösterecektir. Ülkenin dış ticaret ortaklarının çoğu gelişmekte olan devletler olduğu için, onların ekonomik durumu da Kazakistan’ı etkileyecektir. Oilnews.kz ve FIBO Group uzmanı Erik Nayman’a göre 2013 yılında Rusya ekonomisinin % 1-1,5 oranında büyümesi Kazakistan ekonomisini de olumsuz etkileyecektir. Ona göre küresel krizin ilk dalgası bitti, ikincisi de gelişmiş ülkelerde bu yaz bitmişti, artık üçüncü dalgası geliyor ve BRİCS, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere darbesini indirecektir. Çünkü gelişmiş ülkelerde talep oranı düştü ve tedarikçi gelişmekte olan ülkeler için ise ürünlerini satabilecek piyasalar sınırlıdır. Bu durumda ciddi kurumsal reformlar gerçekleştirerek yargısal sistemini geliştirmekle yatırımları koruma altına alabilen gelişmekte olan ülkeler kazanabilir. Kazakistan’da ise ödemeler dengesi iyi seviyede ve devlet finansları da dengelendirilmiştir. Bu durumda Kazakistan’ın en önemli ekonomik partneri Rusya’nın büyük sorunları yaşaması söz konusudur. Çünkü Rusya ham madde ürünlerine olan talebin düşüşüne çok hassastır. 2015 yılında planlanan Kaşagan Petrol yatağının tam kapasite işletilmesiyle ülkenin ekonomik büyümesinin artması bekleniyor. Kazakistan istatistik Kurumu verilerine göre 2012 yılında Kazakistan ekonomi büyümesi % 5, bu yılın ilk altı ayında ise % 5,1 oranında gerçekleşti.

3. Türkiye-Kazakistan İlişkileri

nazabayev-gülİki Devlet Başkanı: Nursultan Nazarbayev ve Abdullah Gül

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti’nin mirasçısı olduğu ve Avrasya coğrafyasında uzun yıllara dayalı hâkimiyeti ile nüfuzu bulunduğundan, burada söz söyleme hakkına herkesten daha çok sahiptir. Ayrıca Avrupa Birliği, NATO vs. gibi kurumlarca artık eski öneminin kalmadığı ve dışlanmaya çalışıldığı bir ortamda Türkiye’nin Türk dünyası ile ilişkileri son derece önem arz etmektedir. Dolayısıyla Türkiye hiçbir zaman saldırgan olmayan uzlaşmacı tavrıyla hem çevresindeki problemleri halletmekte, hem de Türk Cumhuriyetleri ile olan ilişkilerini sağlamlaştırmada başrolü oynamak için elinden gelen gayreti göstermek zorundadır.

Son yıllarda Asya’nın önemli enerji tedarikçisi ve stratejik ülkesi olan Kazakistan, değişen ve küreselleşen dünyada Türkiye ile olan ilişkilerine büyük önem vermektedir. Nursultan Nazarbayev ile birlikte gelişen ve yükselen Türk- Kazak ilişkileri, dostane ve karşılıklı çıkarlar üzerine kuruludur. İki milletin akraba ve ortak tarih ve geçmişe sahip olmaları, bu ilişkilerin bir bakıma olumlu kısmını oluşturmaktadır. Türkiye, Kazakistan’ı ilk tanıyan devlet olup, uluslararası her alanda bu ülkeye kardeşlik elini uzatmaktadır. Bağımsızlıktan sonra geçen 20 yıl, Kazakistan için çok kısa bir süre olarak düşünülebilir. Ancak bu kısa zaman zarfında bile Kazakistan dünyada saygın bir yer edinmiştir. Bunun en büyük göstergeleri olarak; Kazakistan’ın 2010 yılında AGİT dönem başkanlığı ve 2011 yılında İslam İşbirliği Teşkilatı’ndaki dönem başkanlığı örnek gösterilebilir.

Bağımsız Kazakistan ile ekonomik ilişki kurmak konusunda girişimlere öncelikle Türkiye başlamıştı. Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev de Türkiye ile kardeşlik ilişkilerinin kurulmasını diplomatik temasların başladığı ilk günden beri hedeflemişti. İki ülke arasındaki statü, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev’in 2009 yılındaki Türkiye resmi ziyareti esnasında imzalanan Kazakistan Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti Stratejik Ortaklık Anlaşması ile nihayet bulmuştur. İki taraflı işbirliğinin stratejik unsuru ısı enerjisi sektöründeki ortaklık olmuştur. Bunlar arasında özellikle “Kazakistan-Hazar Ulaştırma Sistemi’nin” (KHUS) faaliyete geçirilmesi çok önemli bir projedir. Söz konusu proje, üretimi artmakta olan, öncelikle Kaşağan deniz maden yatakları petrolünün Hazar Denizi üzerinden Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) boru hattıyla veya diğer petrol taşıma hatlarıyla uluslararası pazara ihracını sağlamaya yöneliktir.

Türkiye, Kazakistan’ın Orta Asya’daki liderlik rolünü kabul etmekte ve bu ülkeyi bölgedeki önemli ortağı olarak görmektedir. İki ülkenin üst düzey yöneticileri arasında hem ikili formatta, hem de çok taraflı düzeyde -belirtmek gerekirse BMT, İİT, AGİT, AİGK/CICA, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, Türk Konseyi ve diğer kurumlar çerçevesinde- siyasi diyalog kurulmuş ve kurumsallaşmıştır. Ankara, Astana’nın AGİT 2010 Donem Başkanlığı adaylığını desteklemiştir. Türkiye, AİGK/CICA’nın 2010-2012 Dönem Başkanlığını devralırken, Kazakistan’ın girişimini yoğun bir biçimde desteklediğini de göstermiştir. Özellikle Kazakistan Cumhuriyeti ekonomisinin öncelikli alanlarına yatırım çekme hususunda Kazakistan ve Türkiye arasındaki ticari ve ekonomik işbirliği alanları gün geçtikçe gelişmektedir. Türkiye’nin eski Cumhurbaşkanları Turgut Özal ile Süleyman Demirel’in kurumsallaştırdıkları bu akrabalık, kardeşlik ilişkilerinin yeni görünüşünü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Kazakistan’a yaptığı resmi ziyaret esnasında ilerletmiştir. Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Mayıs 2010 tarihinde Kazakistan’a yaptığı resmi ziyaret çerçevesinde, Astana’da kapsamlı bir İş Forumu organize edilmiştir. 400 Kazak ve 100 Türk işadamının yanı sıra, iki ülke resmi kurumları ile ulusal şirket temsilcilerinin katıldıkları Forum sonucunda 330 milyon ABD dolarından fazla tutarda yaklaşık 30 tane sözleşme imzalanmıştır.

Saltuk Buğra BOZKURT

 

 

KAYNAKLAR

– “Kazakistan”, Vikipedi, http://tr.wikipedia.org/wiki/Kazakistan.

– “Kasachstans Entwicklung zum euroasiatischen Logistik-Hub”, Deutsche Allemagne Zeitung, http://deutsche-allgemeine-zeitung.de/de/content/view/2987/72/.

– “Çarlık Rusyası’nın Türkistan’da Hâkimiyet Kurması”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, http://sablon.sdu.edu.tr/dergi/sosbilder/dosyalar/24/24_04.pdf.

– “Çarlık Rusyası’nın Türk Halklarıa Yönelik Politikası ve Bu Bağlamda Uygulamaya Koyduğu Yaptırımlar”, https://www.google.com.cy/url?sa=t&rct=j&q=&esrc=s&source=web&cd=2&cad=rja&uact=8&ved=0CDMQFjAB&url=http%3A%2F%2Fwww.beykent.edu.tr%2Fdocs%2F6.doc%3FphpMyAdmin%3D26b1ab37aa748d52c4747d623bec741b&ei=d9VaU8e0EuP_ygOl0IDICA&usg=AFQjCNFeBLwO4TUmLbaRVTxrCuLQeXMmHQ.

–  “Sovyet Sonrası Estonya ve Kazakistan’da Devlet Merkezli Tarih Yazımı Süreçlerinin Milliyetçilik Bağlamında Karşılaştırılması Analizi”, USAK, http://www.usak.org.tr/dosyalar/dergi/0SoOkouKVBeOgja4EX7RD9exKFlsqv.pdf.

– “Sovyetler döneminde Kazakların Göç Hareketleri ve Anadolu’da (Altay Köyü’nde iskân edilişleri)”, TÜBAR, http://www.tubar.com.tr/TUBAR%20DOSYA/pdf/2007BAHAR/kalkan.mustafa.s.123-141.sovyetler%20dnemnde%20kazaklarin%20g%20hareketler.pdf.

– “Stalin Döneminde Kazakistan’da Kolektifleştirme Siyaseti ve Açlık Felaketi”, Abdulhavap Kara, http://abdulvahapkara.com/arastirma-konulari/kazakistan-tarihi/238-stalin-doeneminde-kazakistanda-kolektifletirme-siyaseti-ve-aclk-felaketi.html.

– “Kazakistan’ın 2013 Ekonomik Performansı ve 2104 Perspektifleri”, Avrasya Araştırma Enstitüsü (Eurasian Research Institute), http://eurasianri.org/main/wp-content/uploads/2014/01/Kazakistan%C4%B1n-2013-Ekonomik-Performans%C4%B1-ve-2014-Perspektifleri.PDF.pdf.

– “Kazakistan’ın ekonomik büyümesi 2013’te % 5,25, 2014’te % 5,30”, TürkKazak.com, http://turkkazak.com/site/?p=33241.

– “Türkiye-Türk Cumhuriyetleri ilişkileri Üzerine Bir Değerlendirme”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt1/sayi1/sayi1pdf/gomec_sadettin.pdf.

– “Kazakistan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği Türkiye”, http://www.kazakhstan.org.tr/index.asp?sayfa=36.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.