Avrupa Birliği’nin “Doğu Ortaklığı” programının 5 yıllığına adanmış Prag Zirvesi ilginç hususlarla hafızalarda kaldı. Bu etkinlik, bir anlamda bu program vasıtasıyla AB ile işbirliği yapan devletlerin raporu olarak da değerlendirilebilirdi. Somut olarak, her bir ülke hangi programlarda nasıl yer aldığını göstermeli idi. Azerbaycan ilişkilerin gelişmesine gerçek etkisi olan olgulardan söz etti. Güney Kafkasya’da bu yönde onun kadar yapıcı faaliyet gösteren devlet yoktur. Bunun yanı sıra, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev bir kez daha adil, objektif ve mantıklı konuşması ile Ermenistan liderinin önyargılı görüşlerini altüst etti.
Azerbaycan’ın “Doğu Ortaklığı”na Somut Katkıları
Avrupa Birliği’nin “Doğu Ortaklığı” programının Prag’da düzenlenen 5’inci yıllık zirvesi genel olarak sakin geçti. Bazı uzmanların tahmin ettiği gibi, Gürcistan ve Moldova ile ilgili sansasyonel karar alınmadı. Fakat gerçek anlamda Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in konuşması etkinliğin en iyisi olarak algılanmalıdır. Devlet Başkanı ülkenin AB ile işbirliğinin somut hususlarını göstermekle beraber, çifte standart politikalarının zararlarını da vurguladı. Ayrıca, İlham Aliyev Ermenistan Cumhurbaşkanı S. Sarkisyan`ın konuşmasında kullandığı önyargılı fikirlerinin geçersizliğini kanıtlamıştır.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Avrupa Birliği ile işbirliğine önem verdiğini vurguladı. Devlet demokratik gelişme yolunu temel öncelik olarak kabul ediyor. Devlet Başkanı burada temel ilkelerden birini şöyle ifade etti: “Modern ekonomik sistem modern siyasi sistemle tamamlanmalıdır” (bak: Azərbaycan Prezidenti İlham Əliyev Praqada Avropa İttifaqının “Şərq tərəfdaşlığı” proqramının 5 illiyinə həsr olunmuş sammitdə çıxış etmişdir / AzərTAc, 25 Nisan 2014). Bu tezin arkasında devlet yapılanmasının stratejik yönlerinden biri duruyor.
Zira, öncelikle, modern dönemin ihtiyaçlarına cevap veren ekonomik sistem oluşturmak gerekir. Bu görev kendiliğinde karmaşık nitelikte ekonomik reformları hayata geçirmeyi gerektirir. Azerbaycan ekonomisi bu siyaset sonucunda 3 defadan fazla artmıştır. Yoksulluk şimdi % 5 düzeyindedir. Dış borç gayrisafi milli hasılanın yüzde 8`i seviyesindedir. Rekabet yeteneğine göre Azerbaycan dünyada 39`uncu sıradadır.
Azerbaycan’ın enerji politikası geniş bir jeopolitik mekanda güvenlik sisteminin oluşturulmasına ciddi katkı vermektedir. Şu anda Avrupa için büyük önem taşıyan Trans-Anadolu ve Trans-Adriyatik enerji projelerinin gerçekleştirilmesi yönünde hızlı işler gidiyor. Bu projeler “Avrupa’nın enerji haritasını değiştirecektir” (İlham Aliyev). Tüm bunlar yakın 4-5 yıl içinde Batı için yeni enerji kaynağının oluşması anlamına gelir. Bakü bu sürece stratejik açıdan değer veriyor ve bir şeye emindir: “Avrupa ile Azerbaycan arasında güçlü ortaklık öyle devam ettirilmelidir ki, taraflar karşılıklı yararlı olan önemli projeleri hayata geçirebilsinler” (bak: önceki kaynağa).
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev bu görüşleri ile bağımsız dış siyaset yürüten bir Güney Kafkasya ülkesinin AB ile işbirliğinin somut içeriğini belirtti. Bu, diğer bölge devletleri için bir örnektir. Uzmanlar bunu itiraf ediyorlar (bak: örn., У Армении нет места для маневра перед Россией, сочувствую армянскому народу: Лилия Шевцова / “1in.am”, 18 Nisan 2014).
Azerbaycan bütün dış politikasını, özellikle enerji alanındaki faaliyet hattını öylesine belirlemiş ki, o, daima devletin egemenliğine ve küresel güvenlik sisteminin oluşmasına hizmet ediyor. Bölgesel işbirliği için çok geniş olanaklar sunuyor. Bu süreçten herhangi devletin dışarıda kalmasının suçu sadece o ülkenin yönetiminin üzerindedir.
Aydın görünüyor ki, resmi Bakü’nün uzun yıllar yürüttüğü haklı ve dengeli dış politika mevcut kritik aşamada kendi sonuçlarını veriyor. Artık bu nokta uluslararası kuruluşların etkinliklerine kabarık şekilde kendini gösteriyor. Onun tezahürlerinden biri de Azerbaycan yönetiminin getirdiği argümanlara Batı politikacıların saygılı yaklaşımından oluşmaktadır.
AB Prag Zirvesi’nde bu açıdan akılda kalan hususlar gözlemlenmiştir. Somut olarak, Azerbaycan Cumhurbaşkanı ülkenin AB ile işbirliğini öz ve dolgun karakterize ettikten sonra, Ermenistan Cumhurbaşkanı S. Sarkisyan`ın önyargılı ideolojik öğelerle dolu konuşmasının esaslı olmadığını tam ispat etti.
İlham Aliyev’in Ermeni İftiralarına Cevabı: Adil Görüşün Zaferi
Ermeni lider tüm konuşmasını Türkiye aleyhine sloganlar üzerinde kurmuş. O, “soykırımı” masalına “sınırların kapanması” meselesine göndermeler yapmış. Sanki bu iki husus Ankara’nın Avrupa devleti olmadığını kanıtlamaya yetiyormuş. Aslında, Erivan bununla ikiyüzlülüğünü örtbas etmeye çalıştı. Çünkü geçen sene Eylül ayında S. Sarkisyan Moskova’da Ermenistan`ın Gümrük Birliği’ne dahil olması gerektiğini “esaslandırmaya” çalışıyordu. O zamandan, Erivan’ın AB ile ilişkileri asgari düzeye indi. Dolayısıyla, Prag’da S. Sarkisyan`ın demeye gerçek sözü yoktu. Anti-Türkiye hezeyanları ile o, hem Ermenistan’ın Avrupa’ya ihanetini gizlemek, hem de Erivan’ın sözde demokrasiye can attığını göstermek istedi.
Onu diyelim ki, bu gibi gidişler Ermeniler için gelenekseldir. Onlar uzun yıllar böyle iftiralarla gerçeği gizletmişler. Fakat bu kez Ermeni iftiralarının önünü Azerbaycan Cumhurbaşkanının siyasi kararlılığı ve cesur argümanları kesti. İlham Aliyev konuşmasının bir yerinde S. Sarkisyan`ın cevabını profesyonel düzeyde verdi. Devlet başkanı söyledi: “Bugün maalesef, Ermenistan Cumhurbaşkanı burada fırsattan yararlanarak Türkiye’ye yeniden saldırıyor. Bunu yapmak kolaydır, çünkü bu masada Türkiye temsilcileri yoktur. Ama ben buradayım…”.
Dünya medyası Azerbaycan liderinin bu sözlerine büyük ilgi gösterdi. Çeşitli açıklamalar veriliyor. Örneğin, Türkiye basınında İlham Aliyev’in kardeş ülkeyi savunduğu özel gösteriliyor. Bunlar, tabii ki, doğrudur. Fakat Azerbaycan Cumhurbaşkanı her şeyden önce adaletin, demokrasinin ve tarihi gerçeğin oluşmasını savunuyor. Burada herhangi taraf tutma söz konusu olamaz. Çünkü İlham Aliyev yaşanan süreçlere objektif yaklaşımı önerdi.
Örneğin, Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgal etmesini formal olgu olarak değil, somut jeopolitik sonuçları olan olay olarak kabul etmek gerekir. İşte bu gerçek ve somut olgu komşu Türkiye’nin Ermenistan’a karşı belli adım atmasını gerektirdi. Ayrıca, Ankara’nın davranışında hiçbir neden yoktur. Onu demeliyiz ki, Ermeni tarafı sadece bu gerçeği kabul edip barışçıl tavır sergilemiyor, hatta yıllardır, dillerinden düşmeyen “soykırımı” masalını kullanarak Türkiye’nin cezalandırılmasını istiyor. Azerbaycan’a ve Türkiye’ye olan asılsız toprak iddiasını sürdürüyor.
Azerbaycan Devlet Başkanı`nın tüm bunları tarihi gerçeğin sağlanması için söylediği onun konuşmasının sonunda çok net görünüyor. İlham Aliyev soruyor: “Nihayet, son mesele, Azerbaycan halkı soruyor: Neden Ermenistan’a yaptırımlar uygulanmamıştır? Neden Avrupa Konseyi’ndeki Ermenistan heyeti oylama ve söz hakkından mahrum edilmiyor? Onlar diğer bir ülkenin topraklarını işgal ettiler, uluslararası hukuk normlarını ihlal ediyorlar, BM Güvenlik Konseyi`nin 4 kararını kaba şekilde ihlal ediyorlar ve hiçbir yaptırım uygulanmıyor, hiçbir ceza verilmiyor. Kanunsuz, kriminal Dağlık Karabağ rejiminin sözde temsilcileri Avrupa başkentlerinde vizeler alıyorlar. Bu kabul edilmezdir ve buna son verilmelidir”.
Bunlar gerçektir, dünya politikacıların dikkate almalı ve adil tavır tutmaları için bilmeye borçlu oldukları gerçektir. Azerbaycan tarafının tüm şartlar altında yalnızca adil pozisyon tuttuğu tüm bunlardan açıkça görülmektedir. Bu gibi olgulara göre, ülkenin dünyada nüfuzu artıyor ve sözünü geçiriyor. Prag Zirvesi’nde Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki fark bundan ibaret oldu. Bu nedenle, İlham Aliyev ve S. Sarkisyan oradan tamamen farklı bir ruh hali içinde döndüler. Azerbaycan Cumhurbaşkanı gerçeğin savunucusu, Ermenistan lideri ise bir kez yalan ve iftiraları taşa değmiş samimiyetsiz siyasetçi olarak!
Kaynak: Newtimes.az