Ermenistan medyasında ülkenin jeopolitik durumu ile ilgili analitik nitelikte yazılar arttı. Hissediliyor ki, komşu devlette endişe güçleniyor. Yerel analist ve uzmanlar bölgede ciddi jeopolitik süreçlerin gittiğini itiraf ediyorlar. Bundan Azerbaycan’ın daha çok temettü kazandığını kaydediyorlar. Erivan’ın yürüttüğü dış politika ciddi eleştiriliyor. Bununla birlikte, hem Batı, hem de Rusya’dan hoşnutsuzluk dile getiriliyor. Son zamanlarda ise Ermeniler Güney Kafkasya’da savaşın başlayabileceğini sık sık vurguluyorlar. Bu, bütün bölgede yeni tehditlerin oluşabilmesi üzerinde düşünmeye itiyor. Bu kez Ermeni şantajlarının arkasında neler duruyor?
Başarısız Dış Politika: Ön Karakolun Yapay Argümanları
Ermenistan basınında son zamanlarda Güney Kafkasya’da savaş olabileceği ile ilgili analizler yayınlanıyor. Onların ana motifi Erivan’ın yanlış dış politikası sonucunda ülkenin çok zor duruma düştüğünü göstermektir. Bunun için Ermeni uzmanlar çeşitli argümanlar sunuyorlar. Bazı açılardan onlar haklılar (bk. örn., Игорь Мурадян. “Зону” привели на порог войны / “Lragir“, 10 Mayıs 2014).
Çünkü Erivan’ın akılsız, mantıksız ve objektif faktörlere dayanmayan dış politikası genelde Güney Kafkasya’yı karmaşık jeopolitik duruma düşürdü. Uzun yıllardır, komşulara karşı yapay iddialarla konuşan, çevredeki ülkelerin her birini sadece kendi bencil çıkarlarına göre değerlendiren, dışarıda destekçiler arayarak onların kriterlerine göre gerçek arayan Ermenistan, saldırgan davranışları ile hayli tehlikeli durum yarattı.
Bu süreç şimdi de devam ediyor. Erivan jeopolitik tercihini yapamıyor. Tereddütlü adımları ile bir alyanstan diğerine geçiyor. Geçen yılın 3 Eylül tarihinde Gümrük Birliği’ne üye olmak amacını beyan ettikten sonra ise onun saygınlığı sıfıra indi. Çünkü bu noktaya kadar sözde Avrupa Birliği ile ortak üyeliği kanıtlayan belge imzalayacaktı. Ermeni uzmanlar Erivan’ın bu masalından esinlenerek bölgenin diğer devletlerine iftiralar atıyor, özellikle Azerbaycan’ı eleştiriyorlar.
3 Eylül 2013’ten sonra ise onlar “şarkıyı” değiştirdiler. Şimdi Ermenistan yönetimini çeşitli açılardan keskin eleştiriyorlar. Onların genel kanaati şudur ki, artık Erivan bölgede istikrarsızlık yaratan bağımlı bir ülkedir. Onu çeşitli benzetmelerle belirtiyorlar: “ön karakol”, “bölge”, “bağımlı devlet” vb. (bk. önceki kaynağa).
Şüphesiz, bu gibi değerlendirmede Ermeni analist ve uzmanları haklılar. Ancak onlar yine de bölgesel ölçekte giden süreçleri objektif analiz edemiyorlar. Dolayısıyla, Güney Kafkasya’da uydurma savaş senaryolarının hayata geçeceğinden bahsediyorlar. İlginçtir ki, Ermeniler kendi yaklaşımlarında açıkça görünen çelişkili konuların üstünden sessizlikle geçerler. Bunun nedeni de açıktır, çünkü tüm durumlarda durumun Ermenistan’ın lehine değişeceğine umuyorlar. Kendi ağalarının attığı adımları da sadece bu düzlemde değerlendirmeye çalışırlar.
Örneğin, Ermeni uzmanlar Dağlık Karabağ’da ateşkesin 20`nci yıldönümüne adanan yazılarda fantastik “argümanlar”dan söz ediyorlar. Güya Rusya bu savaşta daima Azerbaycan’a yardım etti. Hatta askeri çatışmaların başlangıcında Moskova Dağlık Karabağ’dan Ermenileri kovmak için Bakü ile gizli anlaşma yapmış, ancak “kahraman Ermeniler” Rus askeri birliğini terk-silah ederek kendi “özgürlükleri uğruna kutsal” savaşa başladılar (bk. örn., Айказн Гагриян. Москва призналась в том, что предотвратила капитуляцию Азербайджана / “Lragir“, 12 Mayıs 2014).
Burada ana fikir şu ki, güya Ermeni bölücülüğü bağımsız hareket ederek, Rusya’ya karşı da savaşarak haklı zaferler elde etti. Amaç açıktır – Ermenileri Rusya’nın emirleri ile hareket etmeyen toplum olarak tanımlamak ve bu temelde Batı’nın desteğini kazanmak. Böyle izlenim yaratmaya çalışıyorlar ki, Dağlık Karabağ’da yaşayan Ermeniler demokrasi, bağımsızlık, kendi devletlerini kurmak yolunda mücadele etmiş.
Savaş Senaryosu: Bölgeyi Karıştırma Girişimi
Ermeni uzmanların şimdi Güney Kafkasya’da savaş ihtimalini öne çekmeleri işte bu hayali analizden kaynaklanıyor. Öyle ki, modern aşamada büyük devletler de dahil olmak üzere Türkiye ve Azerbaycan güya bu “mağrur”, “özgürlükçü” ve “şövalye” Ermenilere karşı savaşıp, onların “bağımsız Arsax devleti” ni çökertmek arzusundadırlar (bk. her iki kaynağa).
Fakat Ermeniler unutuyorlar ki, bir bağlamda Rusya’yı, diğerinde ise Batı`yı itham ediyorlar. Şimdi Güney Kafkasya’da istikrarı bozmaya çalışan güç olarak ABD’yi gösteriyorlar. Ermeni analistlerin fikrine göre, Washington bölgede Rusya’nın nüfuzunun önlemek için Dağlık Karabağ konusunda Azerbaycan’ın tutumunu sertleştimesine yeşil ışık yaktı. Fakat, aynı zamanda, Ermeniler yazıyorlar ki, sorunu Rusya alevlendirmiş.
Bunlar tabii ki, saçma. Çünkü Batı bölgede savaşın başlamasına çalışmıyor. Moskova da bunu istemiyor. Tüm bu uydurmaların arkasında Ermenistan’ın ara karıştırmak, oluşan yeni jeopolitik durumu kendi sinsi amaçları için kullanmak girişimi duruyor. Burada bir hususa dikkat etmek isteriz.
Bugünlerde Tiflis’te Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan Devlet Başkanlarının görüşü oldu. Orada bölge için büyük önem taşıyan konular üzerinde anlaşmaya varıldı. Rusya’nın Türkiye ve Azerbaycan’la ilişkileri iyi düzeydedir ve gelişir. İran neredeyse, Güney Kafkasya’da yeni pozitif siyaset yürütüyor. Azerbaycan Cumhurbaşkanı bu ülkeye başarılı gezi yaptı ve Hasan Ruhani`nin Bakü’ye gelişi bekleniyor. Bütün bunlar Güney Kafkasya’da Azerbaycan’ın jeopolitik, ekonomik ve siyasi konumunun sağlamlaştığını onaylar. Türkiye de büyük devlet olarak bölgede istikrarın olması için elinden geleni yapıyor.
Bu tür süreçlerin arka planda Ermenistan hiçbir olumlu adım atamıyor. Dışişleri Bakanı Edvard Nalbandyan`ın İran’a son yolculuğuna da Ermeni uzmanlar o kadar da umutlu değiller. Onlar hesap ediyorlar ki, Ermeni Bakanı oraya “dışarıdan birisi yollamış” (bk. Наира Айрумян. Кто послал Налбандяна в Тегеран / “Lragir“, 5 Mayıs 2014). Somut olarak, E. Nalbandyan`ın İran ziyaretinin Moskova tarafından düzenlendiği iddia ediliyor. Bunlar gösteriyor ki, hatta Ermeniler Erivan’ın bağımsız siyaset yapamadığını itiraf ediyorlar.
Böyle bir duruma düşen ülke, tabii ki, “suyu bulandırmaya” çalışacak. Aynı mantıkla Erivan’ın bölgede savaş “arama”sı mantıklı görünüyor. Ne kadar fantastik olsa da, burada gerçek tehlikeli hususlar da vardır. Mesele şu ki, Ermenilerin bu tür kaygan konumundan yararlanmaya çalışan güçler hep bulundu. Şimdi de Dağlık Karabağ’da ve Gürcistan’ın Cavahetiya bölgesinde Ermeni provokasyonları yapabılırler. Güney Kafkasya’da istikrara ve işbirliğine hizmet eden ekonomik, ticari ve enerji projelerini bu yolla engellemeye gayret ederler. Ermenistan tarafından duyulan savaş tehlikesi altında esas olarak bu niyetin durduğunu istisna etmek riskli iştir. Çünkü tarihi tecrübe göstermektedir ki, işte bu tür kritik aşamalarda Ermeni kışkırtmaları oluşuyor.
Güney Kafkasya’da iki jeopolitik hattın çatıştığı yukarıda söylenenlerden belirgin gürünüyor. Birinci yönü Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan gerçekleştiriyor. Burada büyük devletlerin çıkarlarını dikkate alarak bölgesel işbirliğinin ve küresel enerji güvenliğinin modern modelleri hazırlanıyor. Ortada somut programlar vardır. Barış, işbirliği kriterlerine göre oluşturulan bu konum bölgenin gelecekteki gelişimi için büyük önem taşımaktadır. Bakü, Ankara ve Tiflis bu yönde etkinliklerini daha da artırmak niyetindedir.
Diğer hattı Ermenistan yürütmeye çalışıyor. Burada temel kriter bölgenin gelişmesine, enerji güvenliği sisteminin oluşumuna engel olmaktan ibarettir. Başta ABD olmak üzere Batı’nın Güney Kafkasya’da savaş yaratması hakkında Ermeni medyasının yaydığı bilgiler bu açıdan ciddi tehlikelerin meydana gelebilmesini ifade eder. Mümkündür ki, Ermenilerin eli ile bölgede gerginlik yaratarak, Batı’nın üstüne atsınlar. Tabii ki, başka senaryoları da dışlamak olmaz. Her halde Ermenistan kendi uzlaşmaz tutumu ile bir kez daha bölgeyi tehlike karşısında koyuyor.
Kaynak: Newtimes.az