“Irak ve Şam İslam Devleti” (IŞİD) denen terör örgütü tüm Ortadoğu’yu korku altında tutmakta devam ediyor. Bağdat’ın ona karşı kararlı mücadele edememesi ve bazı siyasetçilerin verdikleri ifadeler bir çok sorular yaratıyor. Örneğin, Irak Kürtlerinin lideri olan M. Barzani`nin Kürtlerin bağımsız devlet kurma iddiasında bulunduğunu açıklaması bölgede durumu gerginleştirdi. Şu anda Irak’ta yaşanan olayların küresel jeosiyasetle ilişkisi meselesi güncelleşmiştir. Bu bağlamda Washington’un bölge ile ilgili yürüttüğü siyaset ilginçtir. Ortadoğu yeni bir savaşa doğru sürükleniyor mu?
“Kirli Oyun”: Yeni Terör Dalgası Yaratanlar
Ortadoğu’da jeopolitik gelişmelerin yeni safhaya adım attığına uzmanlar şüphe etmiyorlar. Maalesef, bu, genellikle, bölgede olumlu değişiklik kabul edilmez. Aksine, bölgenin daha tehlikeli süreçlerle karşı karşıya kaldığı vurgulanıyor. Somut olarak, Ortadoğu’da birkaç ülkenin parçalanması ve yerine Amerikan senaryosu üzere yeni sözde devletlerin kurulmasından bahsediliyor.
Aslında, bu süreç geçen yüzyılın ikinci yarısından itibaren Washington’un Ortadoğu politikasının bir fragmanı gibi meydana gelmiştir. Irak’ın işgalinden sonra bu plan belli dönüşümlere maruz kaldı. Doğru değişle, ABD biraz geri çekildi. Fakat Mısır ve Suriye olaylarının yarattığı jeopolitik manzara bu düşünceyi Washington için yeniden güncelleştirdi.
Bu konuda öncelikle Batı analistleri ve uzmanlar konuşuyorlar. Öyle ki, meseleye daha derinden bakan William Engdahl “RT” telekanalının internet sayfasında yayımlanan makalesinde (bkz.: William Engdahl. ISIS in Iraq stinks of CIA/NATO ‘dirty war’ op / “RT”, 24 Haziran 2014) “Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) terör örgütünün faaliyetlerini tarihi ve jeopolitik çıkarlar bağlamında analiz ediyor. Onun getirdiği argümanlar ve elde ettiği sonuçlar tüy ürpetir.
Sorun Ortadoğu’nun özel senaryo üzere parçalanması planının mezhep savaşını körükleyerek gerçekleştirilmesinden ibarettir. ABD kendi jeopolitik çıkarını sağlamak için yeni büyük oyun kurmuştur. Buraya Mısır, Suriye, Irak, İran ve Türkiye de dahil edildi. Son amaç Amerika tarafından idare edilen “Büyük Kürdistan” yaratmak, paralel olarak ise Şii ve Sünniler arasında nifakı güçlendirerek, Müslüman devletler arasında uzun süreli savaşa ivme katmaktır (bkz.: önceki kaynağa).
William Engdahl Gürcistan’daki ABD şirketlerinden birinin yöneticisi olan Jaffrey Silverman’ın verdiği bazı bilgilere de dikkat çekiyor. Orada şu anda IŞİD`in bünyesinde Çeçenistan (Rusya), Gürcistan, Suudi Arabistan, Kuveyt, Mısır, Sincan`dan (Çin) olan insanların IŞİD`e dahil olduğu vurgulanıyor. Bunların çoğunluğunun Gürcistan’ın Pankisi deresinde ve şimdi Ürdün’de Amerikan uzmanlar tarafından yetiştirildiği iddia ediliyor (bkz.: önceki kaynağa).
İlginçtir ki, William Engdahl bazı IŞİD savaşçılarının ABD pasaportuna sahip olduğunu yazıyor. Tüm bunlara başka analistler sıradan bir bilgi gibi yanaşmıyorlar. Örneğin, Türk analist Mehmet Seyfettin Erol bunu ABD’nin “Yeni Orta Doğu’ya” dönüşü” olarak değerlendiriyor (bkz.: Mehmet Seyfettin Erol. ABD’nin “Yeni Ortadoğu “ya Dönüşü / “Milli Gazete”, 26 Haziran 2014). Bu zaman analist Washington’un çok tehlikeli planlar yapmak istediğini özel vurguluyor. Onun kanaatine göre, ABD Ortadoğu’nun haritasını yeniden çizmek niyetindedir. IŞİD faktörü de işte bu bağlamda ortaya çıktı.
Aslında, M. Erol`un vurguladığı hususu Batılı analistlerin kendileri de söylüyorlar. Bu anlamda William Engdahl IŞİD`i CİA ve NATO’nun Irak’taki “kirli oyunu” olarak nitelendiriyor. Tabii ki, burada hem duygusal değerlendirme, hem de metafor vardır. Gerçekte bu, Irak’ın terör örgütleri vasıtasıyla bölünmesi planının varlığının habercisidir. Uzmanlar bu zaman Tikrit ve Musul gibi şehirlerin kolayca işgal edilmesini örnek olarak gösteriyorlar. Yerel sakinler Irak ordusunun silahları bırakıp, giysilerini çıkararak şehri terk ettiklerini söylüyorlar. Gerçekten de bu, son derece düşündürücüdür. Hem de ona göre ki, güya sonradan Irak ordusu kendini toparlayarak IŞİD`e güçlü saldırıda bulunmuştur. Tikrit tahliye edildi. Fakat nedense bu süreç yarım kalmıştır. Bunun yerine, Peşmergeler Kerkük’te, IŞİD de işgal ettiği bölgelerde kalıyor. Kuzey Irak Kürtlerinin yöneticileri üstelik beyan ediyorlar ki, Kerkük Kürt toprağıdır ve Peşmerge oradan çıkmayacaktır. Bunları toparlarsak, böyle bir manzara oluşuyor.
IŞİD Irak’ın bir bölümünü işgal ederek Sünni-Şii çatışması yarattı. Bu terör örgütü El-Maliki Hükümeti`nin istifasını talep ediyor. Washington da aynı görüştedir. Kürtler de Kerkük’ü terk etmeğeceklerini ve bağımsız devlet kuracaklarını söylüyorlar. Mesut Barzani Avrupalı gazeteciye verdiği röportajda açıkladı ki, Irak bölünüyor. Bunun arka fonunda Kürtler kendi devletlerini kurmalılar.
Washington’un Oyunu: Bir Siyasetin İki Yüzü
Tüm bunlara ABD’nin tepkisi nasıl? Washington sözde Irak’ın toprak bütünlüğünü savunuyor. Hatta ülkeye küçük askeri gruplar da gönderiyor. Uzmanların görüşlerine göre, böyle taktik genellikle ülkeyi işgal etmek niyeti varsa uygulanır (bkz.: Mehmet Seyfettin Erol. Gösterilen makalesi). Bu mantıkla IŞİD`in adımları gerçek Amerikan işgalinden önceki aşama gibi görünüyor. Washington bu örgüte darbe indirmek bahanesiyle Irak’ı yeniden istila edebilir.
Böylece Ortadoğu’nun jeopolitik dinamikleri tamamen yenilenmiş oluyor. Meydana birkaç açıdan tehlikeli hususlar çıkabilir. Birincisi, Irak gerçekten Sünni, Şii ve Kürt kısımlarına bölünebilir. Batı Kürt devletinin oluşmasına yeşil ışık yakmak için Sünnilere ve Şiilere de aynı yolu gösterebilir. İkincisi, Irak’ın bu şekilde bölünmesi bölgeye sonu görünmeyen nifakın düşürülmesi demektir. Artı siyasi sahnede hem etnik aidiyet, hem de mezhepçilik tam oturmuş olur. M. Barzani şimdiden beyan ediyor ki, Kürtler mevcut şartlarda Irak’ta hiç kimseyle ortak devlet kurmak istemiyor.
Üçüncüsü, Sünnilerin Irak’ta ayrıca devlet kurmaları Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar ve diğer ülkelerin oraya jeopolitik nüfuz etmesi demektir. Alevi meselesi de İran’ı Irak’ta harekete geçirecek. Demek, bölge aslında savaş meydanına dönüşebilir.
Dördüncüsü, Kürt meselesi bütün Ortadoğu’da birkaç devletin – Suriye, Türkiye ve İran’ın bölünmesi için siyasi-ideolojik temel yaratmış olur. Bu etkenden yararlanarak ABD bu ülkeleri birbirine daimi düşman edebilir. Görüldüğü gibi, Ortadoğu daha çok “Amerika’nın emirlerine boyun eğen bölge” haline getirilmektedir.
Bütün bunların arka fonunda Irak’ın bölünmesi birçok Müslüman devlet için ciddi sorunlar yaratabilir. Her şeyden önce, bununla uluslararası hukukta toprak bütünlüğü meselesi önde gelen prensip statüsünü kaybetmiş oluyor. Buna dayanarak çeşitli bölgelerde ayrılıkçılar daha da canlana ve kendilerinin bağımsız devletlerini ilan edebilirler. Örneğin, Abhazya, Güney Osetya, Dağlık Karabağ, Transdinyester ve diğer bölgelerdeki teröristlerin eline yeni fırsatlar düşmüş olur.
İlginçtir ki, Batı’da IŞİD`in işlevine farklı konumdan yaklaşan uzmanlar da var. Örneğin, Francis Fukuyama bu örgütün eylemlerini Amerika için tehlikeli görüyor. Çünkü onlar Washington’un müttefiklerini tehdit ediyorlar ki, bununla da Beyaz Saray’ın dikkati temel rakiplerinden yayınır. Somut dersek, ABD Rusya ve Çin’in adımlarına karşı etkili mücadele edemiyor (bkz.: Francis Fukuyama. Isis risks distracting US from more menacing foes / “The Financial Times”, 25 Haziran 2014). Bu tür yaklaşımda IŞİD anti-amerika kampanyasının bir unsuru izlenimi oluşturuyor. Fakat bunun ne kadar gerçek olduğunu söylemek zordur. Çünkü IŞİD`in yıllardır, attığı adımlar aslında “el-Kaide”nin eylemlerine uygundur. Bu örgüt somut olarak mezhep faktörünü kabartarak Müslümanlar arasına düşmanlık düşürüyor.
Öte yandan, “The New York Times”ın yazdığına esasen, IŞİD`in fikir babası Tümgeneral Izzet İbrahim el-Duri`ni nedense ABD “yakalayamıyor”. Onu kah Suriye’de, kah Katar’da, kah başka bir yerde görüyorlar. Bu nedenle William Engdahl soruyor: belki Duri Washington’un arkadaşları arasındadır?
Tüm durumlarda Irak’ın bölünmesine doğru götüren süreçler genelde İslam dünyasına ciddi tehdittir. Eğer bu, reallaşarsa, Müslüman ülkeleri daha güçlü tehditlerle karşı karşıya kalabilir.
Kaynak: Newtimes.az