ENDONEZYA DEVLET BAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ: GERÇEK DEĞİŞİM BAŞLIYOR MU?

upa-admin 09 Ağustos 2014 3.351 Okunma 0
ENDONEZYA DEVLET BAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ: GERÇEK DEĞİŞİM BAŞLIYOR MU?

250 milyona yaklaşan nüfusu ve çok büyük bir bölümünde insan yaşamayan 17 bini aşkın adanın üzerine kurulmuş bir ülke olarak bilinen Endonezya, nüfusunun yaklaşık % 88’i Müslüman olduğu için dünyanın en büyük ve kalabalık Müslüman ülkesi olarak adlandırılmaktadır. Nüfus itibarıyla dünyanın dördüncü büyük ülkesi olan Endonezya, Asya’nın Okyanusya ile bağlantısını sağlayan bir Güneydoğu Asya ülkesi olarak görülmektedir. Oldukça stratejik bir konuma sahip, Malezya, Filipinler, Singapur ve Avustralya gibi ülkeler ile komşu ve 1 trilyon doları aşan bir gayri safi yurtiçi hâsılaya yaslanan bu ülke, Güney/Güneydoğu Asya coğrafyasına hitap eden bir ekonomik işbirliği örgütü olarak bilinen ASEAN’ın lider ülkelerinden biri olarak bilinmektedir. Endonezya, aynı zamanda eski bir Hollanda sömürgesidir ve 1945’te ilan ettiği bağımsızlığı da Hollanda tarafından 1949’da tanınmıştır. Bu ülke, ABD’nin Güneydoğu Asya’da Çin’i dengeleyebilmek için yakın ilişki kurmaya çalıştığı en önemli bölgesel aktörlerden biri olarak görülmektedir.

İşte, bu denli değerli bir ülke olan Endonezya’da Temmuz ayı içerisinde devlet başkanlığı seçimleri gerçekleştirilmiş ve başkent Cakarta’nın valilik koltuğunda oturan 53 yaşındaki işadamı Joko Widodo, oyların % 53’ünü alarak asker kökenli rakibi Prabowo Subianto’yu mağlup etmiştir. Uzun yıllar boyunca Ahmed Sukarno ve Suharto tarafından tek adam yönetimi çerçevesinde idare edilmiş ve özellikle ordunun siyaset üzerinde çok büyük bir etkisinin olduğu Endonezya’da siyaset halen otoriter bir yapıya sahiptir. Ordu ve bürokrasinin yanı sıra, Suharto döneminin etkili isimlerinin de varlığını koruduğu ülke siyaseti, adam kayırmacılık, yolsuzluk ve rüşvet gibi olumsuzlukların ciddi birer yapısal sorun olarak var olduğu bir görünüme haizdir. Nitekim Joko Widodo’nun yarıştığı Prabowo Subianto, Suharto döneminin en önemli askeri komutanlarından biri olarak bilinen ve geçmişi insan hakları ihlalleri ve usulsüzlükler ile anılan bir kişiliktir. Subianto, Suharto döneminden ileri gelen prestiji ile de ciddi bir zenginliğe ulaşmıştır. Onun devlet başkanlığı koltuğuna oturma isteği ise Widodo tarafından hiç ummadığı bir şekilde elinden alınmıştır.

Joko Widodo, Endonezya siyaseti açısından bakıldığında genç sayılabilecek yaşta devlet başkanlığı koltuğuna oturacaktır. Cakarta Valisi iken çok sevilen ve Endonezya’nın oldukça kapalı bir görünüm arz eden toplumsal/kültürel kalıplarını kırarak özellikle Batılı yaşam tarzı ile barışık bir isim olarak addedilen Widodo’nun zaferi, dünya medyasına da Metallica hayranlığı ile yansımıştır. Başkanlık yarışına Sukarno’nun kızı ve eski devlet başkanı Megawati Sukarnoputri’nin liderliğini yaptığı ve milliyetçi bir parti olarak bilinen Endonezya Demokratik Mücadele Partisi’nden katılan Widodo’nun yardımcılığı için ise oldukça deneyimli bir siyasetçi ve işadamı olan ve 2004-2009 yılları arasında devlet başkanı Susilo Bambang Yudhoyono’nun yardımcılığını yapmış Yusuf Kalla seçilmiştir. Yusuf Kalla, iş çevreleri tarafından çok iyi tanındığı ve kendisi de ülkenin en önemli işadamlarından olduğu için, iş dünyasının ve medyanın Widodo’ya destek vermesini sağlamış ve elde edilen zaferde önemli bir paya sahip olmuştur.

Endonezya’da siyasi partiler daha çok kişisel temsil usulüne uygun olarak teşkilatlanmaktadır. Özellikle Suharto’nun “Yeni Düzen” adını verdiği otoriter yönetim anlayışı ekseninde, başta komünizm olmak üzere tüm siyasal ideolojiler/kurumlar ciddi bir baskı ile karşı karşıya kalıp neredeyse yok hükmüne büründükleri için, bugün itibarıyla da Endonezya’daki siyasi partilerin ideolojik duruş noktasında çok da tutarlı olmadıklarını söyleyebiliriz. Zengin işadamları, eski askerler, üst düzey bürokratlar ve medyanın kontrolünde işleyen Endonezya siyasetinde en güçlü temsile sahip olan akımlar milliyetçilik ve İslamcılık olarak belirmektedir. Liberal değerler ve sol ya da sosyal demokrasi ise bu ülke siyasetinde fazlaca etkili olamamaktadır. Nitekim daha önce de belirttiğimiz üzere, Widodo, milliyetçi bir duruşa sahip Endonezya Demokratik Mücadele Partisi’nden seçilmiştir. Yardımcısı Yusuf Kalla ise uzun yıllar boyunca Suharto’nun partisi/devlet partisi olarak anılan Golkar Partisi’nin etkili isimlerinden biri olarak görülmüştür. Widodo’dan önceki devlet başkanı Susilo Bambang Yudhoyono, kendisini liberal olarak addeden Demokratik Parti ile Golkar arasındaki ittifakın sonucunda başkanlık koltuğuna oturmuştu. Temmuz 2014’teki başkanlık seçimlerini kazanan Widodo-Kalla ikilisi ise Demokratik Mücadele Partisi’nin yanı sıra, muhafazakâr bir parti olan Ulusal Uyanış Partisi, medya baronu Surya Paloh’un kurduğu Ulusal Demokrat Parti ve eski asker Wiranto’nun liderliğini yaptığı Halkın Vicdanı Partisi’nden destek almıştır. Kaybeden tarafta yer alan Prabowo Subianto ise kendi kurdurduğu ve otoriter eğilimleri savunan Büyük Endonezya Hareket Partisi’nin adayı olarak ortaya çıkmış ve Aburizal Bakrie’nin yönetimindeki eski partisi Golkar ile kendisine yardımcı olarak seçtiği eski ekonomi bakanı Hatta Rajasa’nın İslami duyarlılıklara yaslanan Ulusal Emanet Partisi ve yine İslami partiler olarak bilinen Adalet ve Kalkınma Partisi ile Birleşik Kalkınma Partisi gibi aktörler ile ittifak yapmıştır.

Görüldüğü üzere, Endonezya’daki devlet başkanlığı seçimleri genel itibarıyla iki ittifak arasında yapılmakta ve irili-ufaklı tüm partiler bu ittifaklar içerisinde yer bularak hükümette temsil edilebilmeye çalışmaktadır. Tabi bu ittifakların kuruluşu esnasında da ciddi pazarlıkların yaşandığı ve ideolojilerden/politikalardan daha çok kişisel temsil ve kaynak paylaşımından pay kapabilme yarışının ülke siyasetini yönlendirdiği söylenmelidir. Joko Widodo, iki dönem (10 yıl) görev yapan ve anayasa gereği tekrar seçilemeyen Susilo Bambang Yudhoyono’nun ardından, doğrudan halkın oyu ile seçilen ikinci devlet başkanı olmuştur. Bu seçimler bağlamında en çok üzerinde durulan hususlardan biri, İslami duyarlılıklar çerçevesinde siyaset yapan 3 partinin, Widodo’ya göre çok daha otoriter bir yönetim tarzını savunan ve özgürlükler noktasında hemen hiçbir şey vaat etmeyen Suharto’cu geleneğin yansıması Prabowo Subianto’ya destek vermeleri olmuştur. Bu karar, parti seçmenleri tarafından dahi yadırganmış ve bu yadırgama da sandığa yansımıştır. Widodo’nun Batılı bir yaşam tarzına eklemlenmiş olması ve İslam üzerine değil de ulus üzerine odaklanmış olması da bu partileri Subianto’ya itmiş olabilir. Ancak yine de en geçerli sebep, Hatta Rajasa’nın başkan yardımcılığı koltuğuna oturması ihtimali olmuştur.

Joko Widodo’nun seçim kampanyası esnasında üzerinde durduğu en önemli hususlar, dünyaya entegre olmuş, özgürlükleri yaşatan, gerçekten demokratik ve müreffeh bir Endonezya olmuştur. Otoriter anlayışı eleştiren ve Yudhoyono’nun söz verdiği demokratik reformları gerçekleştiremediğini savunan Widodo, yolsuzluk, rüşvet ve yoksulluk ile mücadele edeceğine dair sözler vererek halkı yanına çekmiştir. Kişi başı yıllık geliri yaklaşık 4 bin dolar civarında olan ve ciddi bir gelir dağılımı adaletsizliğine saplanıp kalmış Endonezya’da, Widodo’nun verdiği yoksulluk ile mücadele sözü oldukça önemlidir.

Widodo’nun, “gerçek değişim” olarak da görülen seçim programının ne denli başarılı olup olmayacağını zaman gösterecektir. Ancak, bu ülkenin başarısının ve bu başarının dış politika/bölgesel ilişkilere olabilecek yansımalarının özellikle ABD tarafından çok yakından izleneceği ortadadır. Zira bu ülke; Malezya ve Filipinler ile birlikte, ABD’nin en önemli bölgesel müttefiklerinden biridir. Endonezya, ABD tarafından, Çin’i güneyden çevreleme anlamında önem atfedilen en önemli aktörlerdendir. ASEAN’ın en önemli üyelerinden biri olması beklenen Endonezya’daki gelişmeler ve bu ülkenin komşuları ve özellikle de Çin ile olan ilişkileri, başta ABD olmak üzere, tüm dünya tarafından yakından izlenecektir/izlenmelidir.

 Yrd. Doç. Dr. Göktürk TÜYSÜZOĞLU

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.