Missouri eyaletinin bu şehri son birkaç güne kadar ekonomik sorunları ile akılda kalıyordu. 2000 yılından bu yana burada maaş % 30 azaldı. Kentte üretim tesisleri azdır. Çoğunluğu faaliyetini durdurmuştur. Şimdi esasen “Emerson Electric” şirketi faal olarak çalışıyor. Onun hesabına şehirde durum istikrara kavuşmuştu. Fakat beyaz polis Darren Wilson’ın Afrikalı-Amerikalı Michael Brown’u sokakta takip sırasında öldürmesi Ferguson`u bir kez daha dünyaya hatırlattı. Bu kez ekonomik değil, kriminal alanda ciddi sorunların olduğunu gösterdi. Meseleyi daha geniş çapta ele alan uzmanlar, onu bütün Amerika’nın siyasi ve ideolojik sisteminin kusurları bağlamında analiz ediyorlar. Bu tür bir yaklaşıma gerek vardır.
Afrikalı Amerikalı Gence Atılan 6 Kurşun: ABD Siyasi Sistemi Sallanıyor
Amerika’da insan haklarının korunması ile ilgili sorunlar var. Dünyaya özgürlük ve demokrasi dersi vermeye çalışan bu ülkede maalesef ırk ayrımı mevcuttur. Missouri eyaletinin Ferguson kentinde son birkaç günde yaşanan olaylar bunu bir kez daha teyit etmektedir.
10 Ağustos tarihinde mağazadan hırsızlık yapmakla suçlanan Afrikalı-Amerikalı genç, polis tarafından açılan ateşle öldürüldü. 18 yaşındaki Michael Brown`a 6 kurşun sıkıldı. Çok geçmeden şehri protestolar sardı. Buna karşın ABD Hükümeti sokağa askeri birliklerini çıkardı. İlginçtir ki, Amerikan toplumu ve tüm dünya ölüm olayını tartıştığı bir zamanda, başka bir polis silahı protestocu tuşlayarak onu öldürmekle tehdit etmiş, hatta kötü niyetli ifadeler de kullanmıştır. Kendi meslektaşları bile bu kanun adamının hareketini kabul edilemez adlandırılmıştır.
Missouri Valisi Jay Nixon nüfusa konuşmasında söyledi: “…Bu, sınavdır. Tüm dünya bize bakıyor”. J. Nixon şehirde bir günlük olağanüstü hal ilan etmişti.
Olaydan hemen sonra ülkenin bazı sosyolojik araştırma merkezleri insanların görüşünü öğrendiler. Amerikalılar siyah çocuğun katledilmesine aynı yaklaşmamışlar. Beyazların çoğunluğu polisin hareketine hak kazandırmıştır. Afrika kökenli Amerikalılar ise aksi görüşteler. “Pew Research” şirketinin yaptığı ankete göre, Beyazların % 37’si olayda ırk ayrımı görüyor, siyahların ise% 80’i inanıyor ki, Michael siyah olduğundan sorgu yapılmadan vahşice öldürüldü.
Vatandaşların soruşturmanın adil yapılacağına güveni ırk mensupluğuna göre değişiyor. Beyazların % 52’si Amerikan mahkemesine inanıyor, siyahların ise sadece % 18’i soruşturmanın nesnel olacağını düşünüyor.
Dünyanın Ferguson olaylarına yaklaşımı da çok ilginçtir. Neredeyse, Avrupa Birliği ülkelerinin tamamı yaşananları kınadı. İngiliz “The Guardian”, “Daily Mail” ve “The Telegraph” gibi yayınları olayları “ırk trajedisi” olarak değerlendirdi. Almanya’nın “Zeit Online”, “Frankfurter Allgemeine Zeitung”, “Spiegel Online” ve başka yayınları, Fransa’nın “Le Figaro” gazetesi, Çin’in “Sinxua” haber ajansı, Türkiye, Rusya, Kanada basını da olayları yaklaşık aynı tür değerlendirdiler. Onlar ABD’nin siyasi sisteminin kusurlarını, polisin somut durumlarda nesnel davranmadığını vurguladılar.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun, Washington’u insanların toplaşma hakkını tanımaya ve göstericilerle uluslararası standartlar çerçevesinde davranmaya çağırdı. Mesele şu ki, polis 30’dan fazla protestocuyu tutukladı.
Diğerinin Suçlanması: Öncelikle Kendine Bak!
İlk bakışta bir insanın öldürülmesinden sonra süreçlerin bu derecede kabartılması doğal görünebilir. Fakat bu, modern dünya için tamamen anlaşılabilir bir durumdur. Çünkü, birincisi, Amerika’nın kendisi çeşitli bölgelerde en küçük olaylara bile kendi kriterleri temelinde değer veriyor. O, ülkeleri insan haklarına saygı göstermemekte suçluyor, yaptırımlar uyguluyor. İkincisi, bütünlükte her insanın hayatı değerlidir. Irkına bakılmaksızın tüm insanların yaşama hakkı var. Dolayısıyla Afrika-Amerikalı çocuğun da katledilmesi kabul edilemez.
Bu bağlılıkta Ferguson olayları, ABD’nin siyasi sistemindeki kusurları ortaya koymaktadır. Obama gibi Afrikalı-Amerikalı vatandaşın Cumhurbaşkanı seçilmesine yol açan demokrasi, sıradan vatandaşı sokakta koruyamıyor. Bu, ciddi bir çelişkidir. B. Obama`nın Devlet Başkanı olması olgusunu sokaktaki ölüm olayı hiçe indiriyor. Böyle bir izlenim oluşuyor ki, siyah kişinin Başkan seçilmesi daha çok siyasi-ideolojik gidiştir. Gerçeklikte ise Amerikan toplumundaki sorunların kökü daha derinde. Onlar hala çözüm bulmamıştır.
Bu açıdan Amerikan toplumunun kutuplaşmakta olduğunu söyleyebiliriz. Irk ayrımı, ekonomik ve hukuki sorunların arka fonunda derinleşiyor. Böyle bir gidişat, ülkeyi çözümü çok zor olan durumda bırakabilir. Siyasi yönden de Washington ders aldı. Başka devletlerin iç işlerine karışmanın ne derecede tutarsız olduğu bir daha anlaşıldı. Her bir ülkenin kendi ulusal özelliği vardır ve bu, mutlaka dikkate alınmalıdır.
Türkiye’de “Gezi Parkı” olaylarında yönetimi çeşitli konularda itham eden Washington, bir polise göre sokaklara binlerce asker çıkardı. Onlar göstericilere karşı şiddet uyguluyor, göz yaşartıcı gaz kullanıyor, toplu tutuklamalar yapıyor. Çin’de herhangi küçük suç olayından Batı büyük facia yaratmaya çalışıyor. Azerbaycan’da suç işlemiş insanların bile hapsine itiraz ediyor.
Ermenistan, Azerbaycan’a karşı askeri kışkırtmalar oluşturuyor, askerlerimiz şehit oluyor, ancak buna Washington o kadar da tepki vermiyor. Saldırgana karşı adım atmıyor. Bir Ermeni ajanının Azerbaycan’da kendi eceli ile ölmesine göre ise, bildiri yayınlayarak rahatsızlığını bildiriyor.
Bu gibi karşılaştırmalar Ferguson olaylarının tesadüfi olmadığını gösteriyor. Somut olarak, ABD’nin siyasi-ideolojik sisteminde eksiklikler artıyor. Ülkeyi yönetenlerin önyargılı hareketleri etkisini iç ortamda daha kabarık şekilde göstermeye başladı. Onu söylemek gerekir ki, daha önce de Amerika’da Ferguson olayına benzer olaylar oluyordu. 1964 Woltz İsyanı’nı, 1967 Detroit Olayları’nı, 1992 yılında Los Angeles’ta yaşananları hatırlatmak yeterlidir. Bunların her birinde ırk ayrımı rol oynamıştır. Öyle anlaşılıyor ki, geçen süre zarfında Amerika bu konuda öyle ciddi ilerleme elde edemedi.
Bunlar hangi hususlardan haber veriyor? ABD öncelikle kendi iç sorunlarına dikkatini artırmalı, başka ülkelerin içerisinde sorunlar yaratmaktan vazgeçmelidir. Çünkü Amerika’nın kendisinin ekonomik sıkıntıları sosyal çelişkileri derinleştiriyor. Son yıllarda bu ülkede yaşanan ağır suç olayları süreçlerin daha gergin bir seviyeye yükselebildiğini gösteriyor.
Şimdi bir takım siyasi ve bilgi uzmanları dikkatleri Obama’ya yöneltmeye çalışıyor. Burada bir ölçüde gerçeklik olabilir. Fakat meselenin sadece B. Obama`nın kimliği ile kısıtlandığını düşünmek doğru olmazdı. Çünkü genelde ABD’nin siyasi sistemi, yönetim mekanizmaları ve toplumda hoşgörü söz konusudur. Amerikan toplumunun bu yaşam alanlarının her birindeki kusurları ortadadır.
Yeri gelmişken, hoşgörü konusunda Azerbaycan’dan öğrenilmesi gereken çok şeyler vardır. Devlet bu yönde çok ciddi çalışmalar yapıyor. Azerbaycan’da ırk ayrımı söz konusu olamaz. Polisin buna göre kimseyi öldürmesini bir tarafa bırakın, hatta incitmez bile. Irk ve dini mensupluğa göre yaşanan hukuk ihlaline yöneyim çok sert tepki veriyor, hemen suçlu cezalandırılır.
ABD’de ise siyah genci katleden polisin tutuklanıp-tutuklanmayacağı henüz belli değil. Şimdilik resmi çevreler susuyor. Ülkenin Başsavcısının olay yerine gitmesi de bu konuda durumu değişmedi. Karşılaştırma için diyelim ki, Türkiye’de polisin vatandaşa karşı herhangi aşırı hareketine hemen tepki verilir. Bazen hatta böyle bir izlenim oluşuyor ki, kardeş ülkede polis suçlu karşısında savunmasızdır.
Bazı büyük devletlerin Ferguson olaylarını ABD’nin jeopolitik nüfuzuna karşı kullanacağını tahmin etmek mümkündür. Bu normal kabul edilebilir. Fakat esas mesele bu ülkelerin kendilerinin ırk mensubluğuna fark koyup-koymamalarındadır. Bizce, meselenin bu yönü üzerinde düşünmeye değer. Örneğin, Dağlık Karabağ ve çevre ilçelerden göç ettirilmiş Azerbaycanlıların haklarının korunması alanında büyük devletler hangi somut adımlar atmışlardır?
Comments are closed.