ABD’nin IŞİD terör örgütüne karşı koalisyon oluşturma planı, bir takım jeopolitik hususları ortaya çıkardı. Bu sırada Ankara’nın geleneksel ortağının “sözünü ne derecede tutacağı” meselesi dünya kamuoyunda ilgi doğuruyordu. Türkiye bu kez Amerika’ya (şimdilik) “hayır” dedi. Bu, birkaç yıl önce Irak’taki operasyonlara katılmamaktan daha etkili bir faktör sayılır. Batı analistleri Ankara’nın stratejik ortaklıktan vazgeçtiği hakkında görüşler dahi ileri sürüyorlar. Ancak Türkiye’nin dış politikasına biraz objektif ve geniş açıdan yaklaşınca, başka bir manzara ortaya çıkıyor. Anlaşılıyor ki, bütünlükte Türkiye’nin dış politikası dönüşümlere uğruyor. Onun alametlerinden biri olarak, Ankara’nın Ortadoğu, Kafkasya ve Rusya politikaları dikkat çekiyor.
Bağımsız Siyaset: Ankara İrade Sergiliyor
Analistler Türkiye’de Başkanlık seçiminden sonra ülkenin dış politikasında yeni konuların kendini göstereceğini öngörüyorlar. Bunu doğrulayan bir takım olaylar da meydana geldi. Ankara birçoklarını şaşırtan ve aynı zamanda, düşündüren adımlar atıyor. Onların sırasında Ortadoğu, Kafkasya ve Rusya yönünde yürütülen politikalar örnek gösterilebilir.
Batı’da Ankara’nın Washington’un önerilerine itiraz etmeyeceğini düşünüyorlarmış. Fakat John Kerry, IŞİD meselesinden dolayı biraz soğuk karşılandı. Türkiye yönetimi bu terör örgütüne karşı olası askeri operasyonlarda yer alamayacağını beyan etti (bkz.: Ankara, IŞİD’le mücadele metnini imzalamadı / “Zaman”, 12 Eylül 2014). ABD Dışişleri Bakanı Ankara’ya 10 Arap devletinin rızasını alarak gelmişti. Amerikalı diplomat Türkiye’nin de rızasını kazanabileceğini umuyordu.
Fakat Batı’nın siyasi çevreleri Kerry-Erdoğan görüşmesinden sonra biraz perişan oldular. Türkiye yönetimi IŞİD`in elinde 49 Türk diplomatın saklandığını söyleyerek, Washington’un teklifini reddetti. Hatta artık özgür olunsa bile Türk esirlerle ilgili konuda Türkiye, kendi Batılı ortaklarından memnun kalmadı. Fakat mesele Irak’ta ABD’nin çıkarlarının ihlaline gelince, durum değişti. Dolayısıyla Ankara Washington’un içtenliğine şüphe ile yaklaşıyor.
İlginçtir ki, Fransa ve Almanya da ABD’nin yarattığı koalisyona katılmak istemiyorlar. “Reuters” haber ajansına konuşan Fransız diplomatlardan biri dedi ki, “Biz Amerika’nın oyuncağı olmak istemiyoruz. Şimdiye kadar Washington asıl amacını anlatmadı” (bkz.: ABD’nin müttefikleri, IŞİD Operasyonun karşı temkinli / “Zaman”, 14 Eylül 2014). Demek, resmi Ankara’nın dikkatli hareket etmesi sebepsiz değildir. IŞİD teröristlerine karşı koalisyon oluşturarak Washington daha çok Ortadoğu’da imajını yenilemeye çalışıyor.
Bilindiği gibi, son yıllarda Müslüman nüfusu yoğun ülkeler ABD’ye karşı soğuk davranıyorlar. Bazı devletler ona hatta düşman tavrı bile tutuyor. Tabii ki, dünya lideri işlevini kaybetmek istemeyen bir ülke için bu yaklaşım kabul edilemez. Dolayısıyla 30 Müslüman ve Hıristiyan ülkenin de dahil olduğu anti-terör koalisyonu yaratmak bir güç gösterisidir.
Bu bağlamda Ankara’nın Amerika’nın teklifini reddetmesinin ciddi jeopolitik tonları vardır. Bu demektir ki, artık Türkiye bölgede başka bir devletin imajı için çalışmayacak. Ankara’nın Ortadoğu politikası yeni hedeflere hizmet etmelidir. Uzmanların görüşlerine göre; Türkiye’nin bölgesel lider olmak için daha geniş çapta faaliyete başlaması söz konusudur. Bu açıdan onun Kafkasya ve Rusya yönündeki politikasında de yeniliklerin gerçekleştiği hakkında görüşler seslendiriliyor.
Bu konuda hatta Ermeni uzmanlar da yazıyorlar (bkz.: örn., Игорь Мурадян. Россия-Турция: региональные интересы / Lragir.am, 14 Eylül 2014). İlginçtir ki, Ermeniler bu konuyu net olarak Rusya-Türkiye işbirliğinin yeni bir seviyeye gelmesi bağlamında değerlendiriyorlar. Ankara’nın Kafkasya’da söz sahibi olmasına Moskova’nın yardım ettiği iddia ediliyor. Bunun gerçek olduğunu düşünmüyoruz. Ancak Rusya-Türkiye ilişkilerinin bağlamında yeni dinamiklerin oluşması bir zorunluluktur. Küresel ölçekte dünyanın yeni jeopolitik düzeni oluşursa, Ankara ve Moskova Kafkasya’daki çıkarlarını uzlaştırmalıdırlar. Ek olarak, burada İran faktörünü de dikkate almak gerekir.
Son zamanlarda Türkiye ile İran arasında jeopolitik açıdan bir yakınlaşma hissedilir. Türkiye ile birlikte, IŞİD terör örgütüne karşı koalisyona İran da dikkatli davranıyor. Uzmanların görüşüne göre, bu, Ortadoğu’da yeni jeopolitik şekillenmenin oluşmasına ivme verebilir. Şimdilik bunun net hatları belli değil. Fakat Türkiye’nin dış politikasında gözlenen dönüşümler bu imkanın gerçekleşebileceği ihtimalini dışlamaz. Bunun yanı sıra, Ankara’nın Kafkasya politikasının bir takım hususlarını da unutmamak gerekir.
Üç Yönün Uyarlanması: Türk Siyasetinin Sınavı
Türkiye Güney Kafkasya doğrultusunda aktif siyaset yürütüyor. Onun Azerbaycan ve Gürcistan’la yoğun şekilde ilişkiler kurduğu malum. Şimdi bir çok alanlarda, aynı şekilde güvenlik alanında Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan işbirliğinin geliştiği görülmektedir. Bu sürecin daha da genişlemesi ihtimali yüksektir. Aslında, Ankara bölgede aktif jeopolitik aktör statüsündedir. Demek ki, onun Moskova ile ilişkilerinde de ilerlemeler olmalıdır. Öte yandan, Türkiye enerji projeleri doğrultusunda Azerbaycan’la ortak adımlar atıyor.
Bu iki husus gösteriyor ki; Ankara Ortadoğu, Ukrayna ve Güney Kafkasya politikasında tek taraflı konumda değil. O, hem Batı, hem de Rusya ile çeşitli alanlarda işbirliğini geliştiriyor (bkz.: USAK Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Selçuk Çolakoğlu Yeni Dönemde Türk Dış Politikasını Değerlendirdi / www.usak.org.tr, 15 Ağustos 2014). Burada kendini gösteren temel nokta, Ankara’nın tüm yönlerde adımlarını birbirine uyarlamasıdır. Ortadoğu-Kafkasya-Ukrayna doğrultusunda sistemli siyaset yürütülüyor.
Bunlardan şu sonuç çıkıyor: Ankara’nın dış politikasında lider devlete özgü olan belirtiler artıyor. Tabii ki, burada tüm sorunların çözüldüğünü düşünmek yanılgı olur. Önemli olan, Türkiye bölgesel ölçekte önceki dönemlerden biraz daha farklı bir konum almaya başladı. Onun önündeki en büyük engellerden biri ise kuşkusuz Dağlık Karabağ meselesidir.
Bu konuda Türkiye yetkilileri defalarca görüş belirttiler. Şüphesiz, eğer gerçek liderlik söz konusuysa, Ankara, Ermenistan-Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ sorununun çözümünde etkili bir rol oynamalıdır. Türkiye yönetiminin son adımları gösteriyor ki, Ankara bunu tam anlıyor ve daha aktif hareket etmeye çalışıyor. Başkan Recep Tayyip Erdoğan, NATO Galler Zirvesi’nde Azerbaycan’ın haklı sesini bir kez daha tüm dünyaya iletti. O vurguladı ki, Dağlık Karabağ, Türkiye için stratejik bir meseledir. Demek ki, Ankara’nın sorunun çözümü yönünde yeni adımlar atmasını beklemek mümkündür.
Muhtemelen, bunları Batı’da ve Rusya’da da iyi bilirler. Ermenistanlı analistler de makalelerinde Ankara’nın Dağlık Karabağ konusunda aktifliğinden rahatsız olduklarını belirtmektedirler. Ermeni analisti şöyle bahsetmektedir: “Rusya öyle umutsuz ve istenmeyen duruma düşmüş ki, birçok konularda Türkiye’ye taviz vermeye hazırdır. Bu sırada daha çok mutakabaka varılmış sorun Ermenistan-Karabağ’dır” (bkz.: Игорь Мурадян. Россия-Турция: региональные интересы / Lragir.am, 14 Eylül 2014).
Bu sonucun ne derecede esaslı olduğunu söylemek zordur. Fakat böyle görüşler Ankara’nın Güney Kafkasya’da aktifliğinden kaynaklanıyor. Bizce, Türkiye’nin bu yönde somut dönüş yaptığını söylemek için şimdilik erken. Başlıca nokta şu ki, Ankara daha güçlü şekilde kendi iradesini ortaya koyuyor.
Bu bağlamda Türkiye’nin Rusya politikasında çok dikkatli davranması mantıklıdır. Moskova yeterince güçlü bir ortaktır, onun Güney Kafkasya, Ukrayna ve Orta Asya’da büyük çıkarları vardır. Dolayısıyla Kremlin iradesini dikkate almadan bu bölgelerde faaliyet göstermek doğru olmazdı. Anlaşılan, Ankara bunları temel alarak Moskova ile işbirliğini derinleştirerek konumunu güçlendirmeye çalışacak.
Böyle bir durum bir takım Batı kritiklerini kışkırtıyor. Onlar Türkiye’nin artık ABD’nin müttefiki olmadığı gibi önyargılı tezler ileri sürüyorlar. Ancak bir şey belli ki, her güçlü devlet ilk olarak kendi çıkarlarını düşünüyor.
Comments are closed.