BÜYÜK OYUNU ANLAMAK

upa-admin 28 Ekim 2014 3.087 Okunma 0
BÜYÜK OYUNU ANLAMAK

Bugün Orta Doğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında yaşanılanları tesadüfi veya kendi içerisinde mikro düzeyde değerlendirip, bu yönde bir sonuca varmak pek mümkün değil. Çünkü dar kalıp içerisinde birbirleriyle savaşan etnik ve mezhepsel odakların, kendilerine “özgürlük savaşçısı”, karşısındakinin ise onu “terör örgütü” olarak değerlendirmesinin temelinde yatan sebebi bulmak imkansız. Tıpkı daha önceki yüzyıllarda olduğu gibi, iktidar namlunun ucunda büyümeye devam ediyor.

ABD, Terör Canavarını Uyandırdı.

Irak ve Afganistan savaşlarının zemin hazırladığı etnik ve mezhepsel bölünmüşlük, Orta Asya’dan Orta Doğu’ya uzanan bölgenin bağışıklık sistemini çökertmesi neticesinde, bu coğrafyada yer alan ülkelerin siyasi yapısı kırılganlaştırmıştır. Böylesine savunmasız bir konjonktürde, ABD’nin “böl ve yönet” stratejisinin bir parçası olarak “terör canavarı” uyandırılmış oldu. Hem de “Arap Baharı” adı altında.

Esad rejiminin devamı Washington’u eskisi kadar ilgilendirmiyor.

Daha dün tüm Batı dünyası Suriye’de Esad rejiminin yok edilmesini isterken, bugün tüm dikkatler IŞİD’in Suriye ve Irak topraklarından yok edilmesi üzerine yoğunlaştı. Türkiye’nin, “Suriye’de IŞİD ile birlikte Esad rejimine de karşı mücadele edilmeli” uyarısına istinaden, ABD önderliğindeki koalisyon güçleri, önceliğin IŞİD’in ABD’nin menfaati olan bölgelerden çıkarılması gerektiğini belirtti. Yani Washington yönetimi artık Esad rejiminin akıbeti ile eskisi kadar ilgilenmiyor. Peki neden? Sorunun cevabı aslında çok basit. Suriye’de tüm ülkede hakimiyetini sağlayamayacağını anlayan Esad’ı, Rusya yönetimi Tartus’taki Rus limanını kaybetmemek adına kendi kontrol bölgesini oluşturması ve Suriye’nin geri kalanında da uluslararası güçlerin kontrolünde otonom bölgeler kurulması konusunda ikna etti. Diğer taraftan İsrail, kendi ulusal güvenliğinin bekası için Esad yönetiminin devamında yana tavır sergiliyor. Çünkü radikal grupları kontrol edecek mekanizmanın kumandasının Esad’da kalmasını istiyor.

IŞD’e karşı zaferi Peşmergeler mi, yoksa PYD mi sağlayacak?

IŞİD ise bir nevi Suriye’de Esad’a nefes aldırdı. Şimdi uluslararası kamuoyunun dikkati IŞİD ile savaşan grupların akıbeti üzerine odaklandı. Suriye’nin kuzeyinde IŞİD’e karşı Ayn-El Arab yani Kobani’de savaşan PKK’nın uzantısı PYD’nin Özgür Suriye Ordusu’ndan bağımsız hareket etmesi, Türkiye’yi oldukça rahatsız ediyor. Ankara hükümetinin Amerika’yı defalarca PYD’yi silahlandırmaması yönünde uyarması, ABD kanadında pek de etkili olmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Obama arasındaki son görüşmede, peşmergelerin Türkiye sınırından Kobani’ye sokulması yönünde görüş birliğine varıldı. Fakat bu mutabakat, PYD yönetimini hiç memnun etmedi. Bunun en büyük sebebi; peşmergeler ile PYD güçleri arasında süren güç mücadelesidir. ABD’nin bölge stratejisinde, Kuzey Irak’tan Suriye’nin kuzeyine doğru uzanan koridorda bir Kürt Devleti’nin yer aldığı aşikar. Lakin hangi Kürt grubunun bu yeni oluşumda otorite sahibi olacağı netlik kazanmadı. Bu yüzden IŞİD’e karşı zaferi peşmergelerin mi, yoksa PYD güçlerinin mi sağlayacağı hususu büyük önem taşıyor.

“Demokratik Suriye Birliği’ne” Doğru mu?

Artık Suriye için bölünme senaryoları vücut kazanmaya başladı. Esad rejiminin en büyük destekçileri olan Rusya, İran ve Çin gibi ülkeler Suriye’de Esad yönetiminin de kendi kontrol bölgesinin yer aldığı çok parçalı Suriye konusunda hemfikir olacak. Çünkü Putin, Tartus limanındaki Rus donamasının varlığını, İran ise Suriye’de varlığının devamlılığını herşeyden üstün görüyorlar.

ABD’nin dış politikasındaki bu başarısının arkasında ne yatıyor?

ABD bu süreçte, Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında çoğu hedefline ulaşacak gibi görünüyor. Kendi mutfağında hazırladığı IŞİD, bölgede bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasına zemin hazırlayacak. Böylelikle, o bölgeden geçecek olan enerji nakil hatlarının da güvenliği sağlanmış olacak. Peki, ABD’nin dış politikasındaki bu başarısının arkasında ne yatıyor? Cevap belli; dış politikadaki esneklik. ABD için yükselen tehditler eskilerin yerini almakta, bazen de eski sorunlar yeniden canlanmaktadır.

Başkan Obama’dan sonra Cumhuriyetçi neo-con Başkanın yönetimin başına gelmesi muhtemel. Çünkü artık ABD, yayılmacı siyasetine ulusal güvenlik stratejisi perspektifinde devam edecek. Bunun içinse “haydut rejimler”e ihtiyacı olacak. Çünkü bu rejimler, uluslararası istikrardan çok ABD’nin ulusal güvenliği için önemli.

Tüm ulusumuzun 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını kutluyorum.

Furkan KAYA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.