ABD-AZERBAYCAN İLİŞKİLERİ: SORUNLARI KİM YARATIYOR?

upa-admin 20 Ocak 2015 2.803 Okunma 0
ABD-AZERBAYCAN İLİŞKİLERİ: SORUNLARI KİM YARATIYOR?

Güney Kafkasya’nın jeopolitik önemi hakkında çeşitli tahliller yapıldı, tahminler verildi. Bu bölge şimdi büyük bir alanda istikrar ve gelişmeye ciddi ivme verebilir. Fakat ne yazık ki, son zamanlarda ABD’nin bazı çevreleri Azerbaycan’a karşı olmadık ithamlar öne sürüyorlar. Onlar gerçekleri çarpıtarak, ülke hakkında gerçekdışı fikir oluşturmaya çalışıyorlar. Bunun kökeninde hangi konuların olduğu çok ilginçtir. Bakü, Washington’la hep samimi ilişkiler kurmaya çalıştı ve şimdi de buna devam eder. Demek ki, sorunun kaynağını karşı tarafta aramak gerekir. O zaman meydana düşündürücü noktalar çıkıyor.

Dış Politikanın Kusurları: Washington Tutarlı Değil

Azerbaycan, Güney Kafkasya’nın lider devleti olarak büyük jeopolitik güçlerin ilgi alanı dahilindedir. ABD’yle ilişkiler de şu anda gündemdedir. Maalesef, Amerika’da bazı yetkili ve uzmanlar iki ülke arasındaki ilişkilerin önemini tam anlamıyla anlamaz ve asılsız fikirler öne sürerler. Hatta Dışişleri Bakanlığı görevlilerinden bile uydurma suçlamalar yükselir. Onlar, esasen Azerbaycan’da insan haklarının, ifade özgürlüğünün kısıtlandığından ve demokratik hakların sağlanmadığından konuşuyorlar.

Bu durum iki açıdan değerlendirilebilir. Birincisi, sorun tamamen Washington’un dış politikasındaki belirsizlikten kaynaklanıyor. İkincisi, Batı’da belli çevreler var ki, çeşitli nedenlerle (örneğin, Ermeni lobisi ile yakınlığı veya herhangi bir gücün enerji çıkarları sebebiyle) Azerbaycan’ın uluslararası alanda olumsuz imajını oluşturmaya gayret ediyorlar.

Amerika’nın dış politikasında bazı karanlık noktaların olması ve bu politikanın sistemsizliği hakkında uzmanlar görüş bildiriyorlar. Z. Brzezinski “İkinci Şans: Üç Başkan ve Amerika Süper Gücünün Krizi” adlı kitabında bu noktaya değindi. O yazıyor ki, ABD’nin üzerine dünya liderliğini yürütmek sorumluluğu düşüyor. Fakat şimdi bunu gerçekleştirmeye olanak veren planlı dış politika yoktur. Washington, “sorundan soruna” müdahale temelinde faaliyet gösteriyor.

Bu tür faaliyetler ise dünyanın farklı bölgelerinde çatışmaların, ihtilafların ve silahlı çarpışmaların meydana gelmesine imkan verir, terör dalgasının geniş kapsam almasına neden olur. Çünkü problemden probleme geçiş taktiği manzarayı bütün olarak görmeye engel olur. O zaman adil ve etkin amaç belirlemek de zorlaşıyor. İster istemez mevcut problemleri kendi çıkarı doğrultusunda kullanma arzusu oluşur.

Ortadoğu ve Güney Kafkasya örneğinde bunu açıkça görmek mümkündür. Irak, Suriye, Libya, Mısır olayları gösterdi ki, Washington çok çelişkili adımlar atıyor. O, çıkarına uygun olduğunda, kararlı olur. Örneğin, Libya hemen bombalandı. Mısır’da meşru yolla seçilmiş cumhurbaşkanını devirenlere karşı tereddüt edildi. Suriye’de Amerika’nın somut olarak ne istediği henüz tam belli değil. Irak’ta istikrarın olmaması ve terörün kol gezmesi doğrudan ABD’nin yanlış politikalarının sonucudur. Şimdi orada ne devletin güvenliğine teminat var ne de terörün önlenmesi mümkündür.

Bu bölgede bu tür süreçlerin sürmesi toplamda, çok sayıda halkı felakete götürdü. Her an Ortadoğu’da bölgesel savaş başlayabilir. En tehlikelisi ise şudur ki, bu bölge dünyanın çeşitli bölgelerine “terör ihraç eden alan”a dönüşmüştür. Bu kadar tehlikeli dış siyaset izleyen bir ülke nasıl dünya lideri olabilir?

ABD’nin dış politikası Güney Kafkasya’da da hayli zorluklarla yüz yüze kaldı. Burada çifte standart kendini açıkça gösteriyor. Sözde uluslararası hukukun kurallarına uymaktan, nesnellikten, demokrasiden ve adaletten konuşuyorlar; fakat uzun süredir, küçük bir ülke olan saldırgan Ermenistan’ı durdurmuyorlar. Hem de dikkate alalım ki, Ermenistan jeopolitik açıdan dış güçlere bağımlı durumdadır. Onun bağımsız karar alma gücü yoktur. Batı’nın böyle bir ülkeye gücü mü yetmiyor?

İçtenlik: ABD’nin İhtiyacı

Elbette, ABD’nin buna gücü yeter ve hatta kısa sürede onu zararsızlaştırabilir. Ancak bunun yerine, Erivan’ın sırtı sıvazlanır ve Dağlık Karabağ’daki bölücülere her yıl milyonlarca dolar yardım yapılır. Farz edelim ki, başka bir devlet herhangi bir terör örgütüne yardım etsin! Washington hemen gürültü koparır ve hayli itham öne sürer. Fakat kendisi, Ermeni terörünün alıp yürümesine çeşitli bahanelerle destek vermektedir.

Bu devletin AGİT Minsk Grubu eş başkanı olarak etkinliği de tatminkâr değil. Şimdiye kadar Washington bir kez olsun işgalciden kesin olarak Azerbaycan topraklarından çıkmasını talep etmedi.

ABD, Gürcistan veya Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün bozulmasına sert tepki verdi. Sadece sözde değil, gerçekte de somut adımlar attı. ABD şimdi de Gürcistan’ın bağımsızlığının sağlanmasında ciddi rol oynuyor. Ukrayna ile ilgili ise Rusya gibi bir büyük devletle karşı karşıya gelmekten çekinmiyor. Uyguladığı yaptırımlarla bu ülkeye diz çökertmeye çalışıyor.

Bunlar olurken Ermenistan’a taviz verilmesi büyük adaletsizliktir. Maalesef, bu yönde durumda bir değişiklik fark edilmez. Görünür ki, ABD dış politikasında ciddi değişikliklere gitmezse, çelişkili noktalar ve sistemsizlik yerinde kalacak. Bunlar sebebiyle, bütün olarak Güney Kafkasya’da durumun istikrarı zor olacaktır.

Washington’un dış politikasında kendini gösteren bu faktörlerle birlikte, başka ülkelerin içişlerine karışma girişimleri de bir gerçektir. Son dönemlerde T. Malinovski, D. Kramer gibi şahıslar Azerbaycan’la ilgili asılsız fikirler ifade ederek, yukarıdaki tezin doğruluğunu kanıtladı. Onlar vatandaşı oldukları ülkenin genelinde yaşanan insan hakları ihlallerinden konuşmak yerine, Azerbaycan’daki süreçlere “yorum” yapmaya can atıyorlar. ABD, şimdi giderek iç ortamında da çelişkilerin arttığı bir ülkeye dönüşmüştür. Bu süreç giderek güçleniyor ve öyle bir noktaya ulaşabilir ki, genel olarak devlet zor duruma düşebilir. Amerikalılar bunun üzerinde neden düşünmüyorlar? Görünür ki, onlar liderlik iddiasına kendilerini o kadar kaptırmışlar ki, iç eksiklikleri göremiyorlar. İtiraf edelim ki, bu büyük bir kusurdur.

Bunlar gösteriyor ki, ABD-Azerbaycan ilişkilerinin güncelliği Washington’da daha fazla anlaşılmalıdır. Azerbaycan tarafı hep adil, barışçı ve eşit işbirliği konumunda duruyor. Onun uluslararası hukuk kurallarına tam bağlılık gösterdiğine şüphe yok. Bakü, çeşitli enerji projelerinde aktif yer alıyor, Kuzey Atlantik Alyansı’nın teşebbüslerine katılıyor, teröre karşıtı mücadelede aktif yer alıyor. Bütün bunlar sıradan olgular olmayıp, Güney Kafkasya’nın lider devletinin uyguladığı tutarlı ve sistemli dış politikanın bir parçasıdır.

Burada bir gerçeği de vurgulamak gerekir. Dünyanın büyük devletleri Güney Kafkasya’da Azerbaycan gibi bir ülkenin bağımsızlığını önemli bir olay olarak kabul etmelidirler. Çünkü bu devlet, bölgesel istikrarın ve işbirliğinin aktif katılımcısıdır. Tecrübeler göstermektedir ki, bölgenin bağımsızlık elde etmiş diğer devletleri, bu bağlamda etkin faaliyet gösteremiyorlar. Azerbaycan ise, burada çıkarı olan bütün büyük devletlerle normal ve dengeli siyaset kurabildi.

Bu söylenenlerden önemli bir sonuç hasıl olur: ABD-Azerbaycan ilişkileri Güney Kafkasya’nın istikrarında çok ciddi rol oynayabilir. Eğer bu konuda herhangi sıkıntı varsa, bunun sorumluluğu Washington’dadır. İlginçtir, neden Amerika bunları bile bile bölgede adaletle değil, çifte standartla davranıyor? Belki burada kaosun hüküm sürmesinde kendisi de çıkarlıdır?

Eğer gerçekten böyleyse, çok yazık. Çünkü oldukça hassas olan modern dünyada tüm ülkelerin güvenliği birbirine bağlıdır. Kendini lider sayan ülke de, böyle tehditlerden bağışık değildir. Bir zaman gelir, yıkıcı güçler onun da içinde karışıklık yaratabilir. Güvenlik konusu sadece küçük devletlerin ilgi alanı değildir. Büyük güç sahipleri bu işte daha sorumludur. Dolayısıyla Azerbaycan’ın içişlerine karışmak yerine, onunla samimi işbirliği yolunu seçmek tüm tarafların yararınadır.

Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.