Geçtiğimiz günlerde Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev tarafından yapılan Türkiye ziyaretinde, Türkiye-Azerbaycan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi – IV toplantısı da gerçekleştirildi. Azerbaycan Devlet Başkanı Sayın İlham Aliyev, Türkiye’de görkemli bir karşılama töreni ile karşılandı. Türklerin ünlü Diriliş Marşı, 21 pare top atışı ve tören kıtasında 16 büyük Türk Devleti’nin bayraklarının da bulunduğu alanda yürüyen Aliyev, bu karşılamayı çok beğendiğini belirtti.[1]
Görüşmelerde iki ülke arasındaki ticaret, savunma sanayii, enerji ve Karabağ-Ermenistan sorunlarına dair yüksek düzeyli bilgi paylaşımında bulunularak, özellikle “Kafkas jeopolitiği” ve bölgesel sorunlar ele alındı. Görüşmeler içerisinde özellikle yer alan bir diğer konu ise, Türkiye’nin bu yıl ev sahipliği yapacağı 2015 yılı G-20 zirvesi için elinde bulunan yetkiyi Azerbaycan için kullanmış olmasıdır.[2] Türkiye, bu hamlesi ile özellikle son yıllarda büyük ekonomik gelişmeler gösteren Azerbaycan’a destek olarak, G-20 gibi çok önemli bir platform aracılığıyla uluslararası pazarlara Azeri etkinliğini de katmak ve böylelikle Kafkasya’da kendisi için stratejik öneme sahip dost ve kardeş ülke Azerbaycan’ın gücüne güç katmak arzusundadır. Ayrıca Aliyev’in bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Çanakkale Deniz Zaferi’nin 100. yılı etkinliklerine davet edilmesi ve bu etkinliğin özellikle Ermeni iddialarının 100. yılına denk gelmesi manidardır. Türkiye, aslında burada Ermenistan’a çok net bir mesaj vermekte ve Azeri kardeşlerinin yanında olduğunu göstererek, Ermeni meselesindeki pozisyonunu da net bir şekilde ortaya koymaktadır. Aliyev’in de, 2015 yılındaki ilk yurtdışı ziyaret tercihini Türkiye’den yana kullanması, iki ülke arasındaki ilişkilere verilen önemin altını bizzat çizmiştir.
Aliyev ve Erdoğan
İki ülke arasındaki bir diğer önemli konu ise, Ermeni meselesi ve Karabağ’ın işgalidir. Aliyev, görüşmeler sırasında bölgede gelişen son durumları bizzat kendisi Erdoğan’a aktarmıştır. Ermenistan, uluslararası hukuka bakmaksızın, 1991-1993 yılları arasında Karabağ ve bölgesini işgal etmiştir.[3] Sovyetler Birliği çözülürken, Azerbaycan ve Ermenistan’daki askeri üslerini boşaltan Sovyet Rusya, çekilirken çoğu silah ve askeri sistemlerinin Ermeni bölgesinde ağırlıklı olarak kalmasına ve Azerilerin elindeki silahların az sayıda olmasına gayret etmiştir. Bağımsızlık yıllarında gerçekleşen Bakü olayları sırasındaki Rus ordusunun tutumu da, aslında Ermenistan’ın Karabağ bölgesini nasıl işgal ettiği konusunu açıklığa kavuşturmaktadır. Birleşmiş Milletler, savaştan sonra Ermenistan’ın Azeri topraklarını işgal ettiğini tescil ettiği ve yayınladığı raporda Ermenistan’ı haksız bulduğu halde, Ermeniler, işgal bölgelerinden çekilmemişler ve günümüze kadar uzanan bir bölge krizi böylelikle baş göstermiştir. Akabinde ise Minsk Grubu olaya dahil olmuş, ama bir türlü istenilen sonuca varılamamıştır.[4]
Burada düşündürücü nokta ise, Ermenistan’ın haksız yere işgal ettiği bölgelerden çekilmeme kararının Batı’da ve bazı uluslararası platformlarda fazla önemsenmemesidir. Buradaki sorun; Batı’nın özellikle Şark politikasındaki olumsuz görüşlerinin, Azeriler hakkında fazlasıyla öne çıkması olmuştur. Burada yapılan tam bir ikiyüzlülüktür. Bunun en bariz örneği ise Ermeni ve Azeri ikili görüşmelerinde konuya taraf olan ülkelerin Ermenistan lehine haksız tavır almalarıdır. Bugün ise, Azerbaycan kendi bölgesinde Rusya’dan sonra ikinci büyük gücü oluşturmaktadır. Özellikle enerji alanında elinde bulunan hidrokarbon yataklarındaki zenginlik, Azerbaycan ekonomisinin can damarını oluşturmakla birlikte, Hazar Denizi’nde yine Rusya’dan sonra en etkin silah sistemlerine sahip olması da, bu ülkenin jeo-stratejik önemini göstermektedir. Bilhassa İran’ın Azerbaycan karşısında Ermenistan ile birlikte düşmanca tutumu, Hazar enerji güvenliğinde önemli bir mihenk taşını ifade etmektedir. İran’ın her defasında mazlumdan yana tavır aldığını belirtmesine rağmen, özellikle Azerbaycan karşısında böyle bir tutuma girmesi, İran’ı samimiyet testine davet etmekte ve İran’ın bölge politikalarındaki görüşünü net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Bunun yanında son yıllarda Türkiye ile Rusya arasında önemli siyasi ve ekonomik ilişkiler meydana gelmiş ve ilişkiler Rus-Türk siyasi tarafları için bağlayıcı konumda nitelik kazanmıştır. Geçtiğimiz günlerde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ülkesinde yaptığı yıllık toplantı sırasında “Türkiye ile aramızda Fransız-Alman modeli ilişkiler kurulmalı” sözleriyle Türkiye ile olan ilişkilere büyük önem verdiğini bir kez daha göstermiştir.[5] Ukrayna krizi ile birlikte AB ve ABD bloğu tarafından ciddi anlamda ekonomik ve siyasi yaptırımlara maruz kalan Rusya, bir nevi Türkiye sayesinde ekonomik olarak nefes alabilmektedir. Nükleer enerji, inşaat, turizm gibi konularda iki ülke arasında güvene ve dostluğa bağlı ilişkiler şu an için mevcuttur. Putin’in “Fransız-Alman modeli” ile tanımlamak istediği ilişkileri daha da geliştirerek, ekonomik boyuttan stratejik ortaklık boyutuna geçirmek istediği anlaşılmaktadır. Fakat burada Türk-Rus ilişkileri için çok önemli 3 büyük sorun görülmektedir. Bunlar; Ukrayna krizi, Suriye’nin durumu ve Karabağ sorunudur. İkili ilişkilerde şu an için çok gündemde gözükmese de, bazı derin görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Özellikle Azerbaycan-Karabağ sorunu, Türkiye için Ukrayna ve Suriye konusundan da daha önemlidir. Türkiye her seferinde Ermenistan ile ilişkilerin geliştirilebilmesi için, Ermeni işgal ordusunun derhal bölgeden ayrılması ve Azerbaycan’a savaş ve zarar tazminatı sağlaması gerektiğini açık ve net bir şekilde dile getirmektedir. Rusya ile Türkiye arasında, Karabağ sorunu çözülmeden siyasi-stratejik ortaklık şu an için çok zor görünmektedir. Ermenistan işgal ettiği bölgelerden çekilmediği sürece, Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin gelişmesi ekonomik olmasa bile, bölgesel güvenlik anlamında büyük zorluklar yaşayacaktır. Halbuki Kafkasya’da sağlanacak istikrar, en başta Rusya’nın çıkarına hizmet edebilecek bir konudur. Bu noktada Rusya’nın Ermeni yanlısı tavrını değiştirmesi gereklidir.
Ermenistan’ın bölgede attığım adım ve tutumlar ve Azerbaycan’ın bunlara haklı olarak verdiği tepkiler, bölgedeki istikrarı derinden etkilemektedir. Rusya, Kafkasya’da yaşadığı Gürcistan Savaşı’ndan sonra, bu ülke halkındaki sempatisini tamamen kaybetmiş durumdadır. Azerbaycan da Rusya ile ilişkilerde her ne kadar temkinli olsa da, ilerde yaşanacak bölgesel bir Ermeni-Azeri Savaşı, Rusya’nın güvenliği için ciddi bir tehdit oluşturacak ve Rusya ile Türkiye arasında geliştirilen ilişkilere de büyük bir darbe vurabilecektir. Türkiye’nin bu konudaki tavrı gayet nettir. Son yıllarda, özellikle savunma sanayi konusunda Azerbaycan ile büyük anlaşmalar yapan Türkiye, Azerbaycan’ı artık hiçbir ülke için feda etmeyecek konuma gelmiştir. Zira halklar da bunu istemektedir. Sayın İlham Aliyev’in bundan önceki ziyaretinde TAİ-TUSAŞ tesislerini gezmesi, Azerbaycan’ın Aselsan ve Roketsan gibi Türkiye’nin büyük savunma sanayi kuruluşları ile vardığı anlaşmalar ve Türkiye’nin Altay Tankı ve ATAK helikopteri ile ilgilendiklerini açıklaması, Azerbaycan’ın Türkiye ile geliştirmek istediği ilişkilerde ne kadar ciddi olduğunu gayet net bir şekilde göstermektedir.[6]
Türk-Azeri ilişkilerinde diğer önemli bir konuyu ise TANAP projesi oluşturmaktadır.[7] Türkiye’nin, Rusya ile olduğu gibi Azerbaycan ile de enerji konusundaki ilişkilere önem vermesi gayet normaldir. Bunun nedeni ilk olarak Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği özel önem, ikinci olarak da Türkiye’nin enerji konusunda Rusya’ya bağımlı olması sebebiyle, enerji arterlerini çeşitlendirerek tek taraflı bir ülkeye bağımlılıktan kaçınmak istemesidir. Bu, doğal bir sonuçtur. Günümüzde enerji, özellikle diğer bir ülke için siyasi yaptırım argümanı olarak kullanıldığından, Türkiye’nin de bu konuda bekleneni yapması gayet doğaldır.
Saltuk Buğra BOZKURT
DİPNOTLAR
[1] “Turkish, Azerbaijani Presidents start one-on-one meeting in Ankara”, Erişim Tarihi: 15.01.2015, Erişim Adresi: http://www.news.az/articles/official/94985.
[2] “Turkish G20 Presidency Priorities for 2015”, Erişim Tarihi: 15.01.2015, Erişim Adresi: https://g20.org/wp-content/uploads/2014/12/2015-TURKEY-G-20-PRESIDENCY-FINAL.pdf.
[3] “Azerbaijan Talks Tough as Nagorno-Karabakh Conflict Heats Up”, Erişim Tarihi: 08.08.2014, Erişim Adresi: http://foreignpolicy.com/2014/08/08/azerbaijan-talks-tough-as-nagorno-karabakh-conflict-heats-up/.
[4] “1993 UN Security Council Resolution on Nagorno-Karabakh”, Erişim Tarihi: 12.01.2015, Erişim Adresi: http://2001-2009.state.gov/p/eur/rls/or/13508.htm.
[5] “Türkiye ve Rusya, Almanya-Fransa modelini uygulayabilir mi?”, Erişim Tarihi: 19.12.2014, Erişim Adresi: http://tr.sputniknews.com/turkish.ruvr.ru/news/2014_12_19/Turkiye-ve-Rusya-Almanya-Fransa-modelini-uygulayabilir-mi/.
[6] “Georgia, Azerbaijan, Turkey Agree On Joint Military Exercises”, Erişim Tarihi: 21.08.2014, Erişim Adresi: http://www.eurasianet.org/node/69646.
[7] “Turkey, Azerbaijan hail TANAP Project”, Erişim Tarihi: 15.01.2015, Erişim Adresi: http://www.turkishweekly.net/news/178676/turkey-azerbaijan-hail-tanap-project.html.