Gerçekten de dünya politikasında ilginç gelişmeler yaşıyoruz. Yıllardan beri dilimize pelesenk ettiğimiz ABD-İsrail stratejik ortaklığı ve komplo teorileri, neredeyse dip bir noktaya ilerlemiş durumda gözüküyor. Oysa reel politiğin gözlüğünden bakıldığında, yaşananların bir devletlerarası kriz olmaktan çok, iki hükümet arasındaki derin siyasal çelişkilerde düğümlendiğini işaret ediyor.
Post-modern siyaset, artık ülkelerin yurtdışındaki seçim kampanyalarının, sadece o ülkedeki yurttaşlarına yönelik değil, diğer ülkenin parlamentosunda konuşma yapmaya varması gibi ilginç bir yaklaşımı sergiliyor. Günlerden beri, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun ABD Kongresi’nde yapacağı konuşma üzerine bir siyasal gerilim inşa edilmiş durumdaydı. İsrail’deki seçim kampanyasının bir bölümünü ABD’ye ayıran Netanyahu, ABD’deki Cumhuriyetçi Parti ile kurduğu siyasal müttefiklikle adeta Obama ve Beyaz Saray yönetimine karşı bir koalisyon sergiliyor. İsrail sağı ve ABD sağı arasındaki siyasal yakınlaşmada ortak hedef; Obama ve Obama’nın Ortadoğu’daki siyasaları olarak göze çarpıyor.
Netanyahu, ABD Kongresi’nden önce ABD’deki Yahudi Kongresi’nin en önemli örgütlerinden AIPAC’te yaptığı konuşmada, Obama’ya karşı bir şov arayışı içinde olmadığını ifade ederken, İran’la ABD’nin yapacağı herhangi bir nükleer anlaşmanın, İsrail’i yok edecek bir sonuca ulaşacağını söyledi. ABD Başkanı Obama, Bibi’nin bu ziyaretinde kendisiyle görüşmeyeceğini açıklarken, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Bibi’nin Kongre’de konuşma yapacağı gün, 24 Mart’a kadar mühlet verilen süreçle bağlantılı olarak, Cenevre’de İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ile görüşeceğini duyurdu (http://www.washingtonpost.com/blogs/post-politics/wp/2015/03/02/samantha-power-on-an-iran-nuclear-bomb-we-will-not-let-it-happen/?postshare=1771425332955361).
Obama ise, Bibi lakaplı İsrail Başbakanı’nın sözlerine şöyle yanıt verdi: “Netanyahu’nun Kongre konuşması, nükleer silaha sahip olacak bir İran’ı engellememizi zorlaştırıyor. İsrail Başbakanı’nın nükleer İran’la ilgili endişelerini anlıyorum. Bu ziyaret, ABD-İsrail ilişkilerinde giderilemez zararlar oluşturmasa da, kendisinin ülkesindeki seçimlere günler kala, ABD Kongresi’e gelip konuşma yapması doğru değil…” (http://www.haaretz.com/news/diplomacy-defense/1.645058).
Netanyahu’nun ABD ziyareti, Netanyahu-Obama polemiğine dönüşürken, iki ülke arasındaki gerilim, iki devlet arasında bir yapısal krize dönüşür mü endişesi hakim. ABD açısından, Suriye’deki kaosta IŞİD’in öncelikli tehdit haline gelmesi ve bölge ve ABD’nin çıkarlarına karşı bütüncül bir soruna dönüşmesi, ABD-İran arasında dolaylı bir ortak bakışı geliştirdi. Bibi, ABD Kongresi’ndeki konuşmasında, “konu IŞİD-İran olunca, düşmanımın düşmanı benim dostumdur” anlayışının ön plana geçtiğini, oysa İran’ın terörü destekleyen bir ülke olduğunu vurguladı. İsrail Başbakanı, İran’ın bölgedeki tehdit kapasitesinin yaşanan gelişmelerle arkaya itildiğini ima ederek, “Obama, İran’la bu kötü anlaşma yapılmazsa, nükleer İran’ın sözkonusu olacağını söylüyor, halbuki kötü anlaşmanın alternatifi daha iyi anlaşmadır” dedi. Netanyahu, ABD-İran arasındaki olası bir anlaşmanın, İran’ı nükleer bomba sahibi yapacağını ısrarla vurguladı, İran dini lideri Hamaney’i suçlayıcı ifadeler kullandı (http://www.haaretz.com/news/diplomacy-defense/1.645178).
Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada ise, Obama’nın Netanyahu’nun Kongre konuşmasını izlemeyeceği, tam o sırada Ukrayna konusuyla ilgili Almanya, Fransa, Britanya, İtalya ve Polonya liderleriyle tele-konferans yapacağı duyuruldu. Obama, Netanyahu’nun konuşmasının ardından yaptığı açıklamada, Netanyahu’nun İran’ın nükleer müzakereleri hakkında yeni bir seçenek önermediğini, mevcut söylemini tekrarladığını vurguladı (http://www.haaretz.com/news/diplomacy-defense/1.645189).
17 Mart 2015’teki İsrail seçimleri öncesinde yükselen Netanyahu-Obama tansiyonuna, bir de Kasım 2016’daki ABD Başkanlık seçimleri zemininde bakmak gerekiyor. Obama’nın üçüncü kez seçilme hakkı yok. Obama’ya muhalif Cumhuriyetçi çoğunluğun çağrısıyla ABD Kongresi’nde konuşma yapan Netanyahu, henüz Başkan adayı belli olmayan Cumhuriyetçi Parti’nin önemli bir seçim kozuna dönüşmüş durumda.
Bu bilek güreşinin galibi ABD ve İsrail sağı mı olacak, yoksa son dönemini yaşayan Obama’nın Demokrat Partisi, İsrail’deki merkez güçleri temsil eden Hatnuah-İşçi Partisi ile, yeni bir Başkan adayının dinamosu mu olacak? Burada avantajlı gözüken, iki ülkedeki sağ güçler gibi görünse de, İran’la kalıcı bir anlaşma, IŞİD karşıtı geniş bir koalisyon, bölgeye ve yerküreye barış getirir mi? Ütopyalar doğası gereği pek gerçekçi değil…
Yrd. Doç. Dr. Deniz TANSİ