Son günlerde doların hızlı yükselişi nedeniyle endişelerin hakim olduğu ve dünyanın halen en büyük 17. ekonomisi durumundaki Türkiye ekonomisinin, 2002 sonlarında iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi dönemindeki performansı, Türkiye ve dünyada çeşitli tartışmalara neden olmuştur. Bu yazıda, bu alanın uzmanı olmayan bir isim olarak, AKP iktidarı döneminde yakalanan makroekonomik verileri, Dünya Bankası (World Bank) web sitesinde yayınlanan ve uluslararası kabul gören rakamlara bakarak derleyeceğim.
Günümüzde ekonomi performansını ölçmekte en önemli kriter kabul edilen ekonomik büyüme (GDP growth) konusunda[1], AKP iktidarı döneminde yakalanan oranlar aşağıdaki gibidir;
2002: % 6,2
2003: % 5,3
2004: % 9,4 (rekor büyüme)
2005: % 8,4
2006: % 6,9
2007: % 4,7
2008: % 0,7
2009: % -4,08 (küresel ekonomik krizin de etkisiyle en başarısız yıl)
2010: % 9,2
2011: % 8,8
2012: % 2,1
2013: % 4,1
2014: % 3,1 (tahmini).
Bu sonuçlara yakından bakıldığında; Türkiye’nin aslında henüz üçlü koalisyon (DSP-MHP-ANAP) iktidarının yerinde olduğu 2002 yılında, Kemal Derviş’in uygulamaya soktuğu yeniden yapılandırma programı neticesinde ekonomik krizden çıkmayı başardığı ve o dönem alınan erken seçim kararının adeta AKP’nin önünü açmak ve bu partiyi iktidara getirmek için yapılmış stratejik bir hata olduğu görülmektedir. Nitekim AKP iktidarının ilk yılı olan 2003’te, Türkiye’nin ekonomik büyüme oranı % 6,2’den % 5,3’e düşmüştür. 2007 yılına kadar uygulamada olan Derviş programının yardımıyla, bu yıla kadar ekonomik büyüme rakamları açısından çok başarılı olan AKP iktidarı, 2008 yılında başlayan küresel ekonomik krizin etkisiyle 2008 ve özellikle 2009 yıllarında başarısız olmuştur. Ancak 2010 yılından itibaren büyüme rakamları açısından Türkiye ekonomisi yeniden bir toparlanma sürecine girmiştir. Son yıllarda ise, ekonomik büyüme oranları Avrupa ortalamasının hayli üzerinde, ancak bir dönem Türkiye’nin rekabet ettiği Çin Halk Cumhuriyeti gibi ülkelerin de hayli altındadır.
Ekonomik büyüme verisini destekleyen önemli bir gösterge olan kişi başına düşen gelir (GDP per capita) açısından bir değerlendirme yapıldığında ise, AKP iktidarında yakalanan rakamlar şu şekildedir[2];
2003: 4.595 $
2004: 5.866 $
2005: 7.129 $
2006: 7.736 $
2007: 9.312 $
2008: 10.379 $
2009: 8.626 $
2010: 10.135 $
2011: 10.604 $
2012: 10.660 $
2013: 10.971 $.
Bu alanda yakalanan gelişme, ekonomik büyüme verilerini destekleyecek şekilde oldukça iyi gözükse de, Türkiye’nin aslında son 4-5 yıldır “orta gelir tuzağı” adı verilen 10.000 $ seviyesinde duraklamaya girdiği ve tüm çabalara karşın AKP iktidarında ileri bir hamlenin yapılamadığı görülmektedir. Bunun elbette bazı yapısal nedenleri bulunmaktadır. Öncelikle Türkiye’nin büyük ölçüde ülkeye sıcak para girişi ve inşaat sektörüne dayalı gelişme (kalkınma) modeli, bu durumun temel sebebi olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna ek olarak, ülkenin ileri hamle yapmasını sağlayacak yüksek teknoloji üretiminin azlığı ve dış politikada yapılan hatalar neticesinde birçok ülke ile bozulan ekonomik ilişkiler, önemli diğer nedenler olarak belirtilebilir.
Ekonomi açısından en önemli verilerden kabul edilebilecek işsizlik oranları bakımından bir değerlendirme yaptığımızda[3];
2002: % 10,8
2003: % 10,5
2004: % 10,8
2005: % 10,6
2006: % 10,2
2007: % 10,3
2008: % 11
2009: % 14
2010: % 11,9
2011: % 9,8
2012: % 9,2
2013: % 10.
İşsizlik rakamları açısından AKP iktidarının ekonomik büyüme alanında yakaladığı başarıya ulaştığını iddia etmek zordur. Zira ülkedeki işsizlik oranı, daima OECD ortalamasının üzerinde seyretmiş ve % 9’un altına hiç inememiştir. Türkiye’nin hızlı nüfus artışı yaşayan bir ülke de olduğu düşünüldüğünde, işsizlik oranlarının % 5 seviyelerine çekilememesinin birçok sosyoekonomik soruna ve bunlara bağlı olarak gelişen siyasal hadiselere de (terör, radikal sosyal hareketler vs.) kaynaklık ettiği iddia edilebilir.
Enflasyon oranı açısından AKP iktidarına daha yakından baktığımızda ise, karşımıza şu rakamlar çıkmaktadır[4];
2003: % 25,3
2004: % 10,6
2005: % 10,1
2006: % 9,6
2007: % 8,8
2008: % 10,4
2009: % 6,3
2010: % 8,6
2011: % 6,5
2012: % 8,9
2013: % 7,5.
AKP iktidarının enflasyon açısından iktidara geldiği döneme göre oldukça başarılı olduğu, ancak bu alanda da OECD ortalamasının altında kalındığı görülmektedir.
Bu makroekonomik verilerde aslında bir başarısızlık tablosu ortaya çıkmazken, bütün bu göstergelerden daha önemli olan dolar-tl ve euro-tl paritesinde yaşanan kötü gidişat, diğer tüm verileri gölgeyebilecek bir faktör olarak son dönemde karşımıza çıkmaktadır. ABD’deki faiz oranlarının yükselmesine paralel olarak Türkiye’den sıcak paranın çıkışı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iç piyasayı canlandırmak adına faiz oranlarının düşürülmesi konusundaki ısrarının sonuçsuz kalması, Türkiye’de seçim öncesinde olumsuz gidişatın süreceğini göstermektedir. Kuşkusuz bu durum, iktidar partisinin oyları anlamında da negatif bir etkiye neden olabilir. Daha önemlisi ise, ekonomik anlaşmalarını büyük ölçüde dolar üzerinden yapan Türk özel sektörü ve üreticisinin, doların yükselişi nedeniyle dezavantajlı duruma düşmesi ve bu trendin devam etmesi durumunda, ülkede istihdam anlamında da daha kötü bir tablonun kolaylıkla ortaya çıkabilecek olmasıdır.
Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
[1] http://data.worldbank.org/indicator/NY.GDP.MKTP.KD.ZG?page=2.
[2] http://data.worldbank.org/indicator/NY.GDP.PCAP.CD?page=2.
[3] http://data.worldbank.org/indicator/SL.UEM.TOTL.ZS?page=2.
[4] http://data.worldbank.org/indicator/FP.CPI.TOTL.ZG?page=2.