Orta Asya coğrafi konumu açısından hem BDT içinde, hem de bölgenin diğer ülkelerinde istikrarın sağlanması açısından önemli bir jeopolitik alandır. Orta Asya’da yayılmacı rekabette sadece komşu ülkelerin değil, ABD başta olmak üzere, NATO ülkelerinin de çıkarları çatışmaktadır.
Ukrayna krizi, BDT bölgesini kökünden değiştirerek, birçok siyasi gelişmeyi hızlandırdı. Batı ile ilişkilerinin kötüleşmesi, Rusya’yı BDT çerçevesinde bütünleşme süreçlerini (Gümrük Birliği, Avrasya Ekonomik Topluluğu, CSTO) hızlandırmaya ve bütünleşme süreçlerinde yer almaya hazır olan Orta Asya ülkeleri ile işbirliğini genişletmeye teşvik etmektedir. Fakat bu gibi hususlar yüzünden, ayrıca dünya liderliği iddiası sebebiyle, Washington son yıllarda Orta Asya’da kendi otoritesini korumak için hayli çaba gösterir. Burada amaç, Rusya ve Çin’in etkisinin artmasını ve Avrasya bütünleşme süreçlerini engellemektir.
ABD’nin Orta Asya devletlerine ilgisinin artması birçok nedenle açıklanabilir. Bunlardan en önemlileri, bu ülkelerin zengin doğal kaynaklara sahip olması ve bölgenin jeostratejik konumudur. Bunlar aracılığıyla Çin, Rusya, İran, Hindistan ve diğer bazı devletlerin politikasına, ekonomisine ve güvenliğine doğrudan etki etme yolu doğar. Burada uzun süreli kalarak, bölgeye kök salma niyetini Ağustos 2011’de eski Başkan G. Bush beyan etmişti. Kendisi, bölgede öyle bir güvenlik sistemi kurmaya başlamıştı ki, bu hem alabildiğine Beyaz Saray’ın çıkarına dönük olsun, hem de Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan’da geçici askeri üsler kurulmasını, hava sahasına çıkışı, ayrıca Kazakistan ve Türkmenistan’ın askeri üslerinin kullanılmasını sağlasın.
Son on yıllarda Orta Asya bölgesine ABD ve NATO müttefikleri tarafından gösterilen ilgi, sadece bölgenin petrol ve gaz rezervlerine çıkış sağlanması ile ilgili planlardan ileri gelmiyor. Bu, bir taraftan da Çin başta olmak üzere, Rusya ve İran’la olası çatışmaya hazırlıktan da kaynaklanmaktadır. Bu planları gerçekleştirmek için geniş araç ve yöntemler kullanılır. ABD ve NATO müttefikleri, Orta Asya ülkeleri ile işbirliğini genişleterek, özellikle de “Barış için Ortaklık” programı aracılığıyla bölgeye askeri-siyasi, mali ve bilişimsel propaganda alanlarında nüfuz etmeye çalışır.
Washington, Orta Asya bölgesinde nüfuzunu artırmak için çeşitli sivil toplum kuruluşlarını da kullanıyor. Bu kurumlar sadece bölgede cereyan eden sosyo-politik süreçleri yönetmez, ayrıca “kadife” darbeler veya “renkli devrimler” yoluyla onların çıkarına işlemeyen veya yeterince meşru olmayan siyasi rejimleri de değiştirmeye gayret gösterir. Örneğin, Mart 2005 ve Nisan 2010’da Kırgızistan’da yaşanan olaylar sırasında sosyal ve siyasi durumu gerginleştirme girişimleri, Özbekistan’ın Andican kentinde 2005 yılında ve Kazakistan’ın Janaozen kentinde 2011 yılında gerçekleşen kitlesel ayaklanmalar bunu onaylar. Bölgede itiraz çıkışlarını teşvik etmek için Amerika’nın Orta Asya’da, Kırgızistan’ın güneyindeki Oş kentinde bulunan “International Crisis Group” adlı büyük sivil toplum örgütü vasıtasıyla Özbekistan’ın Andican, Namangan, Fergana bölgeleri, Tacikistan’ın Dağlık Badahşan özerk vilayeti ve bölgenin diğer ülkeleri üzere bilgi toplanır. Elde edilen bilgi, özellikle de Kırgızistan-Tacikistan, Kırgızistan-Özbekistan, Kırgızistan-Çin ve Tacikistan-Özbekistan ilişkileri, sınır bölgelerindeki durum Washington’da dikkatle incelenir ve çeşitli yerel ve uluslararası sosyo-politik çelişkilerin kışkırtılmasında kullanılır.
Orta Asya ülkelerinin çoğunluğu Rusya yönelimlidir. Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan CSTO üyesidir. Kazakistan artık Avrasya Ekonomik Birliği’nin de üyesidir. Kırgızistan da yakında bu adımı atacaktır. Tacikistan’la da bu yönde görüşmeler yapılıyor.
Fakat ABD bölgede kontrolü tamamen kaybetme niyetinde değildir. Bu anlamda, nüfuzunu yaymak için karargâh olarak Özbekistan’ı seçmiştir. Bu, nüfus bakımından bölgenin en büyük devletidir. Komşularından farklı olarak, Özbekistan’ın Moskova ile ilişkileri pek sıcak değildir. Bu ülke iki kez CSTO’ya üye olup sonra örgütten ayrılmıştır. Ayrıca, Taşkent’in komşuları ile ilişkileri de oldukça gergindir. ABD ise Rusya’nın güney sınırında gerilimi artırmakta son derece çıkarlıdır.
Özbekistan’da nüfuzunu artırmak için Amerika Birleşik Devletleri bu ülkeyi 308 zırhlı MRAP makinesi ve 20 zırhlı onarım aracından oluşan askeri güçle tedarik etme niyetindedir. Bu konu, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Orta Asya ülkeleri ile ilişkiler temsilcisi Daniel Rozenblum tarafından dile getirilmiştir. Amerikalıların teklif ettiği teknik donanımın değeri Orta Asya için paha biçilmezdir ve 150 milyon dolar tutarındadır. Bu tür teknik donanım vererek ABD, aynı zamanda Özbekistan topraklarında “bu tekniği kullanmak üzere” çok sayıda askeri uzman yerleştirmeye de çalışır. Bazı uzmanlar, bu “hediye” karşılığında Termez kenti yakınlarında, Kokaydın Askeri Havaalanı’nda ABD’nin askeri üslerinin açılmasının bir karşılık olabileceğini düşünmektedir. Zira 2005 yılına kadar Amerika’nın Özbekistan’ın Hanabad şehrinde üssü vardı. Andican olaylarında Washington’un devlete karşı ayaklanmaya destek vermesi yüzünden bu üs ABD için kapatıldı.
Washington ayrıca Duşanbe-Moskova yakınlaşmasından ve Tacikistan’ın Gümrük Birliği kapsamında Avrasya Ekonomik Birliği ile bütünleşme çizgisine yönelmesinden de rahatsızdır. Bu konuları ele almak ve ABD’nin çıkarları doğrultusunda onları etkilemek için ABD Dışişleri Bakanlığı’nın iki temsilcisi – Orta Asya ülkeleri ile ilişkiler temsilcisi Daniel Rozenblum ve demokrasi, insan hakları ve uluslararası dini özgürlükler uzmanı olan meslektaşı Steven Feldstein Duşanbe’ye gitti. Bundan bir süre önce benzeri amaçla Tacikistan’a Avrupa dış ilişkiler servisi Orta Asya şubesi başkanı Toivo Klaar gezi düzenlemişti. Uzmanlar Amerikalı yetkililerin seferini öncelikle, Washington’un bu ülkede konumunu sağlamlaştırma ve onun Moskova ile yakınlaşmasının önüne geçme niyetiyle ilişkilendirir.
Kırgızistan’da nüfuzunu artırmak ve onu Moskova’dan uzaklaştırmak için Beyaz Saray bu ülkeye yeni bir büyükelçi atadı. Yeni Büyükelçi Richard Miles’ın son yıllardaki faaliyetleri, Washington’un onu gönderdiği BDT ve Doğu Avrupa ülkelerinin parçalanmasına ve hükümetlerin darbe yoluyla devrilmesine yol açıyordu. ABD’nin Kırgızistan’daki eski Büyükelçisi Pamela Spratlen bu görevin üstesinden gelemedi. Diplomat yazdığı raporda açıkça başarısızlığını kabul ediyordu. Sonuçta, Dışişleri Bakanlığı tarafından “çok karmaşık olmayan” bir ülkeye – Özbekistan’a -gönderildi.
Böylece, büyük olasılıkla, Washington yakın zamanlarda yürüttüğü politikadan – bu bölgede Amerika odaklı birlik oluşturma, din, enerji, su kaynakları ve arazi kullanım alanlarında Orta Asya ülkeleri, özellikle Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan arasında uluslararası çelişkileri derinleştirme planından vazgeçmeyecektir. Aksine ABD Ukrayna krizi ve bununla ilgili olarak gerilmekte olan Rusya-Amerika ilişkileri zemininde, Rusya’ya güney sınırında ve diğer bölgelerde ek sorunlar yaratmak amacıyla bu etkinliği güçlendirmeye çalışacaktır.
Fuad HÜSEYİNZADE
BDT kelimesinin bir defa bile açılımını yapmamışsınız. Helal olsun gerçekten çok iyi bir yazarsınız…