Türkiye’de erken seçim ve TBMM Başkanlığı seçimi tartışmaları yaşanırken, ülkenin güney sınırında güvenliği tehdit eden gelişmeler devam ediyor. Arap Baharı’nın başlamasından bu yana ciddi siyasi kırılmaların, can kayıplarının, etnik ve mezhepsel savaşların yaşandığı bölgenin istikrara kavuşması, yakın dönemde pek mümkün görünmüyor.
ABD’nin Orta Doğu’ya ilgisi yeni değil.
Orta Doğu’daki gelişmeler, hiç şüphesiz en çok ABD, Rusya, İran ve Türkiye’yi ilgilendiriyor. ABD’nin bölgeye alakası 1. Dünya Savaşı’ndan bu yana devam eden petrol arz güvenliği, 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan İsrail devletinin ulusal güvenliğinin korunması, Rusya’nın Akdeniz politikasını etkisiz hale getirmek ve İran’ın “hilal” politikasına engel olmak şeklinde özetlenebilir.
Kolektif işbirliği bölgesel barış için gerekli.
Türkiye’nin ise bu denklemdeki yeri, adet terazinin “orta direği” olarak nitelendirilebilir. Her ne gelişme yaşanırsa yaşansın, Türkiye’nin bölgedeki rolü konjonktüre göre değişim gösterir, yani dinamiktir ama hep denklemin içindedir. Fakat geçmiş yıllarda uygulanan “vaziyete göre politika yürütme” anlayışı, Türkiye’nin bölgesel rolünü zayıflatmıştır. Lakin son dönemde, özellikle Suriye ve Irak çemberinde mezhepsel ve etnik mücadele adı altında ortaya çıkan görüntü, kolektif işbirliği olmaksızın uzlaşıyı imkansız hale getiriyor.
Suriye’nin kuzeyinde Kürt yönetimi isteniyor mu?
IŞİD’in Kobani’ye saldırması ve Tel Abyad’taki gelişmeler, akıllara “ABD destekli bir PYD-PKK koridoru mu oluşturulmak isteniyor” sorusunu getirdi. Geçmiş yıllarda, bugünkü adı Kuzey Irak Kürt Yönetimi olan coğrafyaya “Irak’ın kuzeyi” şeklinde ifade edilmesinin, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması adına daha uygun olabileceği söyleniyordu. Şimdi ise, aynı ifade Suriye’nin kuzeyi için söylenmek isteniyor. Süreç, Suriye’nin kuzeyinde de PYD kontrollü bir Kürt yönetiminin tesisine doğru ilerliyor.
Araplar ve Türkmenler bölgelerinden sürülüyor.
Türkiye’nin 1000 km’yi aşan Suriye ile Irak sınırı göz önünde bulundurulduğunda, Suriye’nin kuzeyinde olası bir Kürt yönetiminin kurulması, Türkiye’nin ulusal menfaatine tehdit olabilir. IŞİD’e karşı mücadelede Kürt grupları kullanılırken, diğer taraftan bölgedeki Arap ve Türkmen halklar yerlerinden sürülmektedir. Bunun yanında, bölgenin Kürtleştirilmesi faaliyetlerinin neticesinde, Suriye’nin kuzeyi ile Kuzey Irak Kürt yönetiminin birleşerek Büyük Kürdistan devletini oluşturabileceği de dikkate alınmalıdır.
ABD, PYD’yi meşrulaştırıyor.
Suriye’de tam anlamıyla savaş ekonomisi işliyor. Yaklaşık 6.5 milyon Suriyeli ülkesinde yer değiştirmiş durumda. Esad rejimi ülkesinin yaklaşık yarısını fiziki olarak idare ederken, IŞİD stratejik bölgelerin kontrolünü elinde bulunduruyor. Prof. Dr. Tayyar Arı hocanın da ifade etmiş olduğu gibi, Suriye’de IŞİD’e karşı koalisyon güçleri operasyon düzenliyor. Daha sonrasında ise ortaya çıkan meşru alanı PYD’ye bırakarak örgütü meşrulaştırmış oluyorlar.
İran ise, Esad rejiminin devamı için, Esad kuvvetlerini IŞİD ile karşı karşıya getirip Batılı güçleri Esad rejimine destek olmaya mecbur bırakmaya çalışıyor. Fakat gelinen noktada bu pek mümkün gözükmüyor.
Suriye’nin kuzeyi Kuzey Irak enerjisinin taşınmasında önemli.
Kuzey Irak petrolünün taşınmasında güzergah olarak Suriye’nin önemi büyük. Her ne kadar bu kaynakların Türkiye üzerinden Batı pazarına ulaştırılması planlanıyorsa da, alternatif geçiş güzergahları ile de Kürt petrolü garanti altına alınmak isteniyor.
Sonuç olarak
Türkiye’nin sınır hattında mı, yoksa Suriye’nin kuzeyinde mi bir tampon bölge oluşturarak ulusal güvenliğini sağlayabileceği sorusunun cevabı henüz net değil. IŞİD’i yok etmeye dönük Suriye ve Irak merkezli bir Kürt devleti kurulması, bundan sonra mümkün olabilir. Fakat bu bölgeyi kapsayan bir Kürt devletinin kurulma hamlelerinin tehdit teşkil etmemesi için, Orta Doğu bölgesine yönelik ve bölge ülkelerinin de yer aldığı bölgesel bir örgüt kurulması gerekiyor. Fakat burada da, bu ülkelerinin siyasi istikrarsızlık içinde boğulmuş olmaları girişimlere engel oluyor. Aksi takdirdeyse, İsrail’in de geçmişten beri desteklediği büyük Kürt devletinin içine yuvalanacak terör gruplarının coğrafyayı daha da savunmasız bırakacağına şahit olabiliriz.
Haftanın Sözü: “Krallar halk yaratamazlar. Ama halklar önderlerini yaratabilir ve hep yaratmak istemişlerdir. Halk önderine devredilmiştir, önder de halkına.”
Furkan KAYA