VİYANA ANLAŞMASINDAN SONRA RUSYA ENERJİ PERFORMANSINI KAYBEDECEK Mİ?

upa-admin 13 Temmuz 2015 1.954 Okunma 0
VİYANA ANLAŞMASINDAN SONRA RUSYA ENERJİ PERFORMANSINI KAYBEDECEK Mİ?

İran ve P5+1 nükleer müzakerelerinde çözüm yolu bulmakta en çok çaba gösteren ülkelerden birisi kesinlikle Rusya’dır. Ancak müzakerelerin başarıyla sonuçlanması ve bir anlaşmaya varılması durumunda Rusya için nelerin olacağı düşündürücüdür. Belki de bundan dolayı, Rus politikacılar bazı konularda çekinceli yorum yapmayı tercih ediyorlar.

Bloomberg, petrol uzmanları, müdürleri ve uluslararası bankalar ile nükleer anlaşmadan sonraki durumu değerlendirerek şöyle bir kanaat getiriyor; “Uluslararası yaptırımların kalkmasıyla birlikte, İran kesinlikle petrol piyasasındaki gerçek değerini yakalayacaktır. Dolayısıyla, Suudi Arabistan ve Rusya başta olmak üzere, gerek OPEC, gerekse uluslararası enerji pazarında bulunan diğer aktörler avantajlı konumlarını kaybedecekler. Çünkü İran, petrol üretiminde OPEC üyeleri arasında 2. ve doğalgaz rezervlerine adına da dünyanın en başta gelen ülkesi sayılıyor. Bundan önce Rusya en başta yer alırken, South Pars Zone doğal gaz rezervlerinin belirlenmesinden sonra İran ilk sırada yer almaktadır.”

Birçok enerji uzmanına göre; Rusya ile İran, AB pazarında kıran kırana rekabete gireceklerdir. Fakat Rusya’nın Batı dünyası ile yaşadığı siyasi sorunlar ve ambargolardan dolayı, İran’ın önü açılmış vaziyette görünmektedir. AB’nin 2012 yaptırımlarından sonra İran’ın bu kıtaya normal enerji akışı sekteye uğramış, ardından ABD’nin kararı ve BM’nin yeni yaptırımlarıyla da İran artık petrol ve doğal gazını satamaz duruma gelmiştir. 2011 yılında İran’ın petrol satış miktarı günlük 3,6 milyon varil iken, 2014 yılında 2,5 milyon varile düşmüştür. Başka bir deyişle, İran’ın enerji ihracatının üçte biri azalmıştır.

Geçen günlerde ekonomi kriziyle karşı karşıya kalmış olan Yunanistan, kurtuluş yolunu bir nebze de olsa nükleer müzakerelerin sonucuna bağlamaktadır. Zira müzakerelerde olumlu sonuca varıldığında, Yunanistan enerji sektörü de kollarını İran enerji pastasından payını almak için sıvayacaktır. Nitekim, “İran’a karşı ambargoların kaldırılmasından sonra normal faaliyete geçileceği kesindir. Dolayısıyla, enerji piyasasında ağır petrol miktarı kayda değer ölçüde çoğalacaktır. Bu, AB rafineleri için iyi olduğu gibi, bizim ülkeye de pek çok yönden katkısı olacaktır.” diyen Yunanistan Petrol Ürünleri Şirketi Müdürü Dimitris Rapidis, konunun önemli olduğunu bir kez daha açıklamıştır.

Burada önemli bir konuyu daha ilave etmeliyiz ki; Yunanistan, ambargolardan önce AB’nin petrol ihracatının % 25’ni İran’dan yapıyordu. Fakat ambargoların uygulanmasından sonra, Rusya Oral bölgesi petrolü İran petrolünün yerine geçmiştir. Bu nedenle Yunanistan, bu kez Avrupa Birliği’nin fosil enerji gereksinimini Rusya Petrol şirketinden alarak kıtanın yakıt ihtiyacının % 30’nü almaktaydı. İşte bu durumu karşılaştırdığımızda, Rusya ambargo altında kaldığına göre, nükleer müzakerelerin olumlu sonucundan sonra ibreler tekrardan İran’a doğru dönebilecek ve AB’nin enerji kaynağı tekrar İran’dan karşılanacaktır.

Bloomberg, İran ile Rusya arasında enerji ve ekonomi rekabetin kaçınılmaz olduğuna değinirken, iki ülke arasındaki politik uzlaşı, özellikle bölgesel ve uluslararası çapta ortak stratejik hedeflerinin olduğunun da altını çiziyor. Çünkü İran ile Rusya’nın gerek Ortadoğu, gerekse AB’ye karşı ortak menfaatleri vardır ve bundan dolayı her iki ülke müttefik haline gelmiştir. Ama önemli noktaysa Rusya’nın gelişmiş silah üretimi potansiyeli ve üstünlüğüdür.

Yıllardan beri Rusya siyaseti hep İran’dan yana olarak, bu ülkenin silah gereksinimlerini karşılamıştır. Özellikle İran-Irak Savaşı’nın 3. yılından itibaren İran’ın pek çok teknolojik ihtiyacını ister uçak, ister tank vs. olarak sağlamıştır. Tabii bu arada İran Savunma Bakanlığı’na bağlı olan savunma teknoloji ve sanayi sektörü ise kendi bünyesinde birçok yönden gelişip, günümüzde uzak menzilli füzeler ve hatta uzay mekikleri üretimine başlamıştır. Buna rağmen, İran savunma sisteminde henüz yeni ürünlere ihtiyaç duyulmaktadır. S-300 balistik füzelerin alışveriş konusu da bundan ibarettir. Ayrıca, Viyana’daki İran ve P5+1 müzakerelerinde Rusya ve Çin ülkelerinin anlaşmayla birlikte eş zamanlı olarak silah alım ve satım yaptırımlarının da kaldırılması niyetleri de işte bu nedenledir. Rusya enerji sektöründeki pazarını İran’a kaptırsa bile, silah pazarını tercih etmesi pek akla yatkın görünüyor. Zira milyarlarca silah satımı ve İran aracılığıyla üçüncü ülkelere satışı kolay olacaktır.

Viyana müzakerelerinin 9 Temmuz sürecinin sona ermesiyle birlikte hâlâ diyalogların devam etmesi zaten bu sorundan kaynaklanmaktadır. İran enerjisinin AB piyasasına aktarılması sadece Rusya değil, birçok Afrika ve Güney Afrika şirketlerini de sarsacaktır. Petrol sektörü uzmanlarınca, Suriye ve Irak’taki olaylar ve iç savaşlardan dolayı petrol ihracatının normal akışı sıkıntıya girmiş, Akdeniz bölgesindeki akış duraksamış, Libya kaynaklı enerji ise Güney Sudan korsanlarının tehdidi sonucu pek çok miktarda düşmüştür.

Dolayısıyla, bu vaziyeti dikkate aldığımızda kesinlikle İran, nükleer müzakerelerden sonra enerji ihracatında atağa geçecektir. Nitekim İran Petrol Bakanı Bijan Namdar Zanganeh, Mayıs ayında gelecek 6 ay içindeki programlarını açıklarken, AB ve Asya piyasasına tekrardan aktif şekilde döneceklerini açıklamıştır. İran Petrol Bakanı, ayrıca OPEC’in 5 önemli üyesine yazılı nota ile önümüzdeki günlerde İran’ın ihracat hacminin yükseltilmesini de talep etmiştir. Tercih ve planlanmış ihracat kapasite ise günlük olarak 4 milyon varil olarak planlanmaktadır. Zaten İran’ın 2008 yılında ürettiği ve ihraç ettiği potansiyel zaten bu orandaydı.

Rusya’nın Oral bölgesindeki petrolünün teknik spekt ve özelliği aynen İran ürünü gibidir. İşte bunun için AB, Oral bölgesi ürününü tercih etmişti, fakat Ukrayna olaylarından sonra Rusya’ya karşı uygulanmış yaptırımlardan dolayı, AB bu ürüne pek fazla meyil göstermektedir. İşte bu alternatif de diğer faktörlere ek olarak dikkate alındığında, İran’ın piyasadaki konumu ve özelliğini daha da netleşiyor. Unutmayalım ki, Irak petrolü de birçok yönden İran petrolüne benzemekte, ancak Irak ülkesinin siyası dengesizlik ve sorunlarından dolayı bu rekabette pek fazla etkilenmeyecektir.

Sonuç olarak, İran’ın enerji piyasasına geri dönüşü kimisini olumlu, kimisini ise olumsuz etkileyecek, ama nihayetinde tüm ülkeler kendi çıkarlarını korumak amacıyla günümüz uluslararası dengesinde biraz da olsa sarsılıp, kendine yeni düzen vermek zorunda kalacaktır. İran’ın aktörlüğünün ise, pek çok yönden -en azından bölgesel sorunların- çözüme götüreceğine inanılıyor.

Prof. Dr. Ghadir GOLKARIAN

Uluslararası İlişkiler ve Ortadoğu uzmanı

Yakın Doğu Üniversitesi Öğretim Üyesi

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.