İspanya’da 20 Aralık 2015 tarihinde gerçekleşecek genel seçimlere yönelik açıklanan son yapılan kamuoyu araştırmaları[1] ve son yerel seçimlerin sonuçları[2] göz önünde bulundurulduğunda, İspanya’nın uzun bir aradan sonra ilk kez bir koalisyon hükümetiyle yönetileceğine neredeyse kesin gözüyle bakılmaktadır. Öncelikle 24 Mayıs 2015 tarihinde gerçekleşen İspanya yerel seçimlerinde, farklı siyasi aktörlerin de sahneye çıkmasıyla beraber, İspanya’nın yakın siyasi tarihine damga vuran Halk Partisi ve Sosyalist İşçi Partisi’nin ağırlığı önemli ölçüde sarsılmış oldu. Bu seçimlerde iktidardaki Halk Partisi (PP) az farkla da olsa % 27 ile yine birinci parti çıksa da, % 44 oy aldığı 2011 genel seçimlerine göre çok ciddi oranda bir oy kaybına uğrayarak, 24 yıldır yönetiminde olan başkent Madrid dâhil birçok şehirde belediye yönetimlerini diğer partilere kaptırdı. Ana muhalefet Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) de, bu seçimlerde % 25 oranında bir oy alarak eski gücünün bir hayli gerisinde kalarak ikinci parti oldu.
Yunanistan’daki iktidar partisi SYRIZA’nın İspanyol muadili olarak kabul edilen ve kemer sıkma politikalarına karşı yaptığı ülke çapında ses getiren eylemlerinden ötürü İspanya’nın “Gezicileri” olarak anılan ve yöneticileri genellikle genç akademisyenlerden oluşan Öfkeliler (Indignados) hareketinin partisi Podemos ise, her şehirde diğer sol partilerle güç bloğu oluşturup çeşitli ittifaklar yaparak girdiği bu seçimlerde sürpriz başarılar elde etti. Bu anlamda tek başına bir siyasi parti olarak seçimlere katılma iddiasından çok, bulundukları yere göre mevcut gidişattan şikâyetçi olup en fazla kitle çeken isimleri desteklemek üzerine bir seçim stratejisi belirlediler. Bu strateji doğrultusunda, İspanya’nın en büyük metropolleri; Madrid’de “Ahora Madrid” adlı bir halk hareketinin ülke çapında tanınmış bir hâkim olan adayı Manuela Carmena’yı ve Barcelona’da ise Barcelona’daki ipotek mağdurlarının sözcüsü olarak tanınan solcu kadın aktivist Ada Colau’yu diğer sol partilerle beraber destekleme kararı aldılar.[3] Başta bu iki büyükşehir olmak üzere, İspanya’daki birçok yerel yönetimde muhalif isimlerin zaferle çıkmasında, Podemos’un diğer küçük sol partileri ve mevcut durumdan şikâyetçi kesimleri belirli bir aday üzerinde yoğunlaştırma stratejisinin önemli bir etkisi oldu. Ayrıca kendisini ne sağcı, ne de solcu olarak tanımlayan (fakat ekonomi söylemleri açısından tamamen sağ cenaha hitap eden) Katalunya kökenli liberal Yurttaşlar Partisi (Ciudadanos), bu yerel seçimlerde bazı yerlerde tek başına seçime girerken, bazı yerlerde ise büyük merkez partilerin ikisinden birine destek vermeyi tercih etti. Bu anlamda Madrid özerk bölgesinde Halk Partisi’ni (PP,) Endülüs özerk bölgesinde ise Sosyalist Parti’yi (PSOE) destekleme kararı aldı.[4]
Büyükşehirlerde hiçbir partinin mutlak çoğunluk elde edemediği ve yerel koalisyonları şart koştuğu bu yerel seçimler, adeta genel seçimlerin bir provası niteliğindeydi. Son yapılan kamuoyu araştırmalarına bakılacak olursa; 20 Aralık 2015’de İspanya’da genel seçimlerine dair üç şeyin netleşmiş durumda olduğu söylenebilir: Bunlardan ilki, şu anda tek başına iktidar durumundaki muhafazakâr Halk Partisi’nin (PP) İspanyol Parlamentosu’nda mutlak çoğunluğu kaybedeceği; ikincisi, beklenen sonuçlara göre hiçbir partinin mutlak çoğunluğa ulaşamayacağı, üçüncüsü ise, bu seçimde Podemos ve Ciudadanos nezdinde Madrid’deki parlamentoda koalisyon sürecinde dengeleri etkileyecek iki yeni partinin daha temsil edileceğidir. İspanya’daki son kamuoyu araştırmalarına göre, hiçbir partinin yüzde 30’lara ulaşması beklenmemektedir. Özellikle iktidardaki Halk Partisi’nin (PP) yaptığı kamu kesintileri, özgürlükleri büyük ölçüde kısıtlayan ve “tıkaç” yasası olarak isimlendirilen iç güvenlik yasası, işçilerin haklarını sınırlayan iş yasası ve partideki birçok üst düzey görevlinin yolsuzluklara bulaşmış olmasından ötürü çok sayıda oy ve milletvekili kaybı yaşayacağı düşünülüyor.[4] Fakat buna rağmen, kamuoyu araştırmalarında öngörüldüğü gibi, seçimleri ilk sırada tamamlaması halinde yeni hükümetteki koalisyon ortağının da kim olacağı neredeyse belli gibi. Bu anlamda kuşkusuz en güçlü aday; Katalunya kökenli bir siyasal hareket olmalarına rağmen Katalan bağımsızlığına karşı çıkıp İspanya’nın birliğini savunarak İspanya kamuoyunda özellikle Halk Partisi’nden uzaklaşan seçmenin desteğini alıp büyük bir çıkış yaparak seçimleri ikinci veya üçüncü sırada tamamlaması beklenen liberal çizgideki Yurttaşlar Partisi’dir (Ciudadanos). Neoliberal söylemlerle özellikle Podemos’un sistem karşıtı politikalarından ürken ekonomik güçlerin desteğini alan bu partinin, yeni ve denenmemiş olmamasının da avantajını 20 Aralık’taki seçimlerde yaşaması mümkün.
Öte yandan bir zamanlar ilk sıralara kadar çıktığı gözüken Podemos’un potansiyel oylarının önemli bir kısmını Sosyalist İsçi Partisi’ne (PSOE), bir miktarda Yurttaşlar Partisi’ne (Ciudadanos) ve diğer bazı küçük partilere kaptırdığı anlaşılmakta. Buna ilaveten, daha önce yapılan kamuoyu araştırmalarında normalde umutsuzluktan sandığa gitme eğilimi olmayan seçmenlerden de ciddi bir oy alması beklenirken, bu seçmen kitlesi için de sandığa gitmesi açısından motivasyon olan ilk zamanlardaki eski heyecanı yitirdiği anlaşılmakta. Kamuoyu araştırmaları göz önünde bulundurulduğunda, bir halk hareketi olan Podemos’un bu genel seçimleri 4. sırada bitirerek ilk kez meclise girmesi beklenmekte. Podemos’un bu kan kaybı için birçok neden sayılabilir; bir yandan iş dünyasının finansörlüğündeki medyanın ve mevcut ekonomik güçlerin yoğun saldırısına uğraması, bir yandan da (iktidar sürecindeki SYRIZA örneğinde olduğu gibi) bazı sol seçmen kesimi açısından da sol çizgiden ziyade giderek sosyal demokrat bir konuma geçtiğine dair eleştirilerin olduğunu söyleyebiliriz.[4]
Ayrıca Katalunya’nın bağımsızlığı için her görüşten bambaşka ideolojik kökenlerden gelen partilerin bir araya gelip birleşerek girdikleri, 27 Eylül 2015 tarihindeki Katalunya bölgesel seçimlerinden büyük zaferle çıkmasının [5] İspanya’nın geri kalanındaki yansımasının daha çok “birlik” söylemini dile getiren partilerde yoğunlaşmalarına neden olduğunu anlaşılmakta. İspanya’da iktidarın özgürlüklere darbe vuran son yasalarından ve kemer sıkma politikalarından sonra normal şartlarda çok daha fazla oy kaybı yaşaması gereken Halk Partisi’nin Katalunya’da yaşanan gelişmelerden sonra “birlik ve bütünlük” kelimelerini ağızlarından düşürmemelerinin ekmeğini yiyecekleri anlaşılıyor. Bunun yanı sıra mevcut başbakan Mariano Rajoy’un Halk Partisi (PP) olarak “yeniden tek başına iktidar olamazsak istifa ederim” açıklaması göz önünde bulundurulduğunda, muhtemelen Rajoy’suz bir Halk Partisi’nin ve İspanyol siyasetinin son zamanlardaki yükselen genç yıldızı Albert Rivera’nın liderliğindeki Yurttaşlar Partisi (Ciudadanos) koalisyonundan oluşan bir hükümetin kurulması çok yüksek bir olasılık gibi görünüyor.
Özcan ÖĞÜT
KAYNAKLAR
2. https://en.wikipedia.org/wiki/Spanish_municipal_elections,_2015.
3. http://www.theguardian.com/world/2015/may/25/spains-indignados-ada-colau-elections-mayor-barcelona.
4. http://www.evrensel.net/haber/265656/ispanyada-secimler-ve-katalonya.