Erivan’ın bazı faaliyetlerinden toplum çoktan beri rahatsızdır. Siyasi muhalefet de zaman zaman tepkilerini gösteriler yoluyla bildiriyor. Bu kez ise, durum daha karmaşık görünüyor. İktidarın anayasayal parlamento yönetimine geçişi öngören değişiklikler yapılması ile ilgili bir referandum düzenlemesi, Ermeni toplumunu karıştırmıştır. Muhalefet, sokaklara çıkarak resmi çevrelerin bu adımını kınadı. Bunun arka fonunda, cephe hattında Ermenistan Ordusu’nun kışkırtmaları arttı. Aynı zamanda, Ermeni basınında anti-Türkiye propagandası da güçlenmiştir. Bunlar, Ermenistan’da jeopolitik açıdan hangi değişikliklerin meydana geldiğinin göstergeleridir? Erivan’ın şaşkınlığının arkasında ne gibi faktörler duruyor?
Seçim Mekanizmasının İmhası: Karışıklığın Nefesi Duyuluyor
Ermenistan’da çokları emindir ki, iktidarı seçim yoluyla değiştirme olanakları tükendi. İktidar, aslında seçim mekanizmasını yok etmiştir. Tek yol olarak, toplumda radikalizm ve ekstremizmin yükselmesi gösteriliyor. Bu da, devrimler, silahlı çatışmalar, provokasyonlar silsilesinin ülkenin siyasi hayatına dahil olması için geniş koşulların oluşması demektir. Son günlerde, Ermenistan içerisinde ve bu ülkenin komşularına karşı attığı adımlarda bu husus kendisini göstermektedir.
Erivan, protestocuların elinde aciz kalmıştır. İnsanlar, anayasada öngörülen değişikliklerin doğru olmadığını gösterilerde belirtiyorlar. Ermeni uzmanlara göre; zaten birkaç yıldır, muhalefet şiddetin bir adım uzağında duruyordu (bkz.: Наира Айрумян. Армения на хрупкой грани насилия / “Lragir.am”, 2 Aralık 2015).
Gerçekte, Ermenistan, 1988 yılından beri şiddetin asıl mekanına dönüşmüştür. Zaman zaman, bu, toplu katliamlarla bile sonuçlandı. Ayrıca 27 Ekim 1999 tarihinde yaşanan Ermeni Parlamentosu’ndaki terör olayı özel bir yere sahiptir. Ayrıca, Şubat 2008 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra çıkan kitlesel gösterileri, 2012 ve 2014 yıllarındaki gösterileri vurgulamak mümkündür. Ermeni polisi, birkaç kez seçimlerden sonra sokaklarda göstericileri kurşuna dizdi. Komşu devletlere karşı ise terörist devlet gibi davrandı. Sadece Hocalı`yı hatırlamak yeterlidir. Dolayısıyla, Ermeni uzmanların şiddetle ilgili söyledikleri tek taraflı olsa da, bazı ilginç hususları içermektedir.
Açıktır ki, Ermenistan hükümeti ve toplumu, demokrasiden tam anlamıyla uzaktır. Anayasanın değişmesi ile ortaya çıkmış durum, bunu bir kez daha somut şekilde kanıtlıyor. Erivan, ülkeyi parlamenter yönetim usulüne geçirmeyi hedefliyor. İlk bakışta bu, normal bir süreçtir. Fakat Ermenistan’ın siyasi güçleri birbirlerini iyi tanıyor ve birbirlerinin hangi karakterin sahibi olduklarını bilirler. Nitekim ülkedeki muhalefet emindir ki, anayasadaki değişiklikten Serj Sarkisyan’ın Başkanlığındaki Cumhuriyet Partisi kendi amaçları için yararlanacaktır.
Başka bir deyişle, mevcut Başkan’ın partisi, yaklaşan seçimden “galip” çıkacaktır (Batı’nın siyasi kurumlarının dikkatine; eğer Ermenistan’da seçim demokratik yapılıyorsa, muhalefet şimdiden kimin kazanacağını nereden biliyor? Belki, meselenin bu tarafına dikkat edersiniz? – Newtimes.az). Sonuçta, S. Sarkisyan “süper Başbakan” olacak ve kendi “adamının” Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlayacak. Bir sonraki seçimde ise roller değişecek. Bu tahminleri, bizzat Ermenistan politikacıları ve uzmanları veriyorlar (bkz.: örn., Наира Айрумян. Серж Саркисян откровенно рассказал о своих планах / “Lragir.am”, 4 Aralık 2015).
Tüm bunlar, Ermenistan anayasasının değişmesi ile ilgili 6 Aralık`ta yapılan referandum öncesinde muhalif siyasetçilerin söylediklerinde kendi ifadesini buldu. Muhalifler, bu konuda “Yok” platformunu yarattı ve değişikliklere “hayır” diyorlar. Onların sırasında Levon Ter-Petrosyan, Robert Koçaryan ve Raffi Ovanisyan etkinlikleriyle hemen fark ediliyorlar. Fakat her birinin kendi mücadele yöntemi var.
Diyelim ki, L. Ter-Petrosyan referanduma gidip “hayır” demeye, R. Koçaryan “anlamsız” bir işte yer almamaya, R. Ovanisyan ise süreci gerekirse devrim yoluyla bozmaya çağırdı. Ermeni medyası, bunu şöyle değerlendirdi: R. Ovanisyan referandumun yapılmasına izin vermemeye çalışır, eğer bu baş tutsa, R. Koçaryan oy vermemeye davet ediyor, Ter-Petrosyan ise “oy vermeye giderseniz, aleyhine olun” diyor (bkz.: önceki kaynağa).
Yıkıcı Devlet Ateşle Oynuyor
Şimdi bilinmektedir ki, resmi kaynaklar referandumun baş tuttuğunu bildirdi. Ancak muhalefet, ciddi kanun ihlallerinden söz ediyor. Öyle ki, polis “ek listeler” oluşturmuş. Orada çeşitli nedenlerle yaşadığı bölgede olmayanların kendi başvuruları üzerine başka yerde oy vermesi öngörülüyor. İlginçtir ki, bu listelerde olanların çoğunluğu ülkenin çeşitli bölgelerinde yaşayanlardır, fakat sözde Erivan’da oy verdiler (bkz.: Заявление объединенного штаба “Нет” / “Lragir.am”, 6 Aralık 2015).
Tüm bunlar, Ermenistan genelinde iktidar adına mücadelenin ciddiliğinin habercisidir. Görünür ki, S. Sarkisyan yönetimi zor duruma düştüğünün farkındadır. Dolayısıyla bir kez Dağlık Karabağ meselesinden ve jeopolitik açıdan gözlemlenen bir takım süreçlerden yararlanma kararı almıştır. Öyle ki, son günlerde Ermeni Ordusu’nun cephe hattında provokasyonlar arttı. Hatta Ermenistan medyası, kendilerinin kayıp verdikleri hakkında haberler bile yayıyor. Yani bu şekilde bir gerginlik durumu yaratılarak, seçmenlerin dikkatinin “dış tehdit”e yöneltilmesine yönelik girişimlerde bulunuluyor.
AGİT Bakanlar Konseyi Belgrad’daki toplantısında Karabağ çatışmasına ilişkin eşbaşkan ülkelerin beyanatı da işte bu bağlamda muharref şekilde Ermenilere sunuluyor. Ermenistan Medya haberlerine göre, Minsk Grubu’nun eşbaşkanları James Warlick, İgor Popov ve Pierre Andrieu, yaydıkları ortak bildiride Dağlık Karabağ’daki mevcut statükonun değişiminin tehlikeli olduğunu ifade etmişlerdir (bkz.: Карабахское урегулирование договорились отложить / “Lragir.am”, 3 Aralık 2015). Oysa ABD, Rusya ve Fransa Dışişleri Bakanları bunun aksini söylediler. Onlar, çatışmanın çözümü için hızlanmanın zamanının geldiğini söylemişler. Örneğin ABD Dış İşleri Bakanı John Kerry, Moldova, Gürcistan ve Azerbaycan’daki “dondurulmuş çatışmalar”ın istikrara tehlike yaratmaya devam ettiğini bir kez daha vurguladı. Son günlerde cephe bölgesinde gözlemlenen olaylar, ABD Dışişleri Bakanı’nın haklı olduğunu doğruluyor.
Öyle ki, Ermenistan, Azerbaycan’a karşı kışkırtmalarına devam ediyor. Ermeni silahlı bölükleri, cephenin çeşitli yönlerinde sadece bir gün boyunca ateşkes rejimini 100 kere ihlal ettiler. Şüphe yok ki, Ermenistan, bu gibi sabotaj eylemleriyle kasten görüşme sürecini bozmaya çalışıyor.
Somut ifadeyle, Belgrad’da AGİT Bakanlar toplantısının yapıldığı ve eşbaşkanların konuşmalarla ilgili umut verici fikirler söyledikleri bir zamanda atılan Erivan’ın bu adımları, Kasım 2014 tarihinde Azerbaycan ve Ermenistan Cumhurbaşkanlarının Paris görüşmesinden hemen sonra Ermeni Ordusu’nun Dağlık Karabağ’da büyük ölçekli askeri tatbikatlara başlamasını hatırlatıyor. Sanki aynı provokasyonlar tekrarlanıyor. Bu da şu demektir ki; Ermenistan, bir kez daha oluşmuş karmaşık jeopolitik durumdan istifade ederek, sorunun müzakere yoluyla çözülmesini engelliyor. Ancak bu uzlaşmaz hareketine rağmen, AGİT bu ülkeyi kınamıyor ve eşbaşkanlar her zamanki gibi susuyorlar.
Görünen o ki, Türkiye-Rusya ilişkilerinin kötüleşmesinin fonunda belli çevreler Ermeni ekstremizminden bir daha yararlanmak niyetindedir. Azerbaycan Ordusu’nun mevzilerine ateş açarak, onlar bölgede mevcut durumu belirsizliğe doğru sürüklemeye çalışıyorlar. Ne yazık ki, Erivan, bu gibi işlerle halkını temsil eden bağımsız bir devlet olmaktan çok, sıradan bir uluslararası oyuncak olduğunu yine gösteriyor. Ermenistan yönetimi, iktidarda kalmak uğruna her türlü mantıksız ve yıkıcı faaliyete hazır olduğunu somut olarak teyit etmektedir.
Bölgede böyle süreçlerin kapsam alması, Azerbaycan’la Türkiye’nin dengeleyici rol oynadıklarını bir daha kanıtlamış oluyor. Her şeyden önce, Ermeni kışkırtmalarının önünü güçlü Azerbaycan Ordusu alıyor. Düşmanın tüm yıkıcı planlarını bozan Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri, durumun kontrolden çıkmasına izin vermiyor.
Erivan’ın ateşle oynaması, tabii ki, öncelikle kendisi için tehlikelidir. Er geç belli olacak ki, Ermeni halkının asıl düşmanı Ermenistan yönetiminin ta kendisidir. Bu yönetim, toplumun refahı için çalışmıyor ve kendisini korumak için risklere giriyorsa, bundan muzdarip sıradan insanlar olur. Ermenistan toplumu, kurtuluş yolunu kendisi bulmalıdır.