TÜRKİYE VE İRAN’IN İŞBİRLİĞİ İMKANLARI

upa-admin 25 Ocak 2016 2.149 Okunma 0
TÜRKİYE VE İRAN’IN İŞBİRLİĞİ İMKANLARI

Küresel ve bölgesel dinamiklerin hızla değiştiği bir dönemde, ülkeler, kendi ulusal menfaatlerini düşünürken, aynı zamanda rakip veya işbirliği içinde olduğu devletlerinde çıkarlarını da hesaba katmak zorundadır. 1979 yılında gerçekleşen İran İslam Devrimi’nden bu yana Batı’nın ağır ekonomik ve siyasi yaptırımlarına maruz kalan İran, geçtiğimiz hafta Birleşmiş Milletlerce uygulanan yaptırımların kaldırılmasıyla uluslararası sisteme ekonomik olarak entegre olmaya başladı.

Türkiye’siz ve İran’sız savaş ve barış olmaz

Kuşkusuz, İran köklü tarihi geçmişi ile siyasal tarihin her döneminde önemli bir yere sahip olmuş gelenekçi bir devlettir. Bu özelliği, İran’ın diplomaside daha özgün ve nevi şahsına münhasır hareket etmesine neden olmaktadır. En az Türkiye kadar İran da “bölgesel güç” olabilmek için coğrafyasında cereyan eden hadiseler ile yakından ilgilenmekte ve dönem dönem bu hadiselere müdahil olmaktadır. Aynı şekilde, yabancı aktörler de bölgesel siyasetlerini belirlerken daima Türkiye ve İran’ı hesaba katmak zorunda kalmaktadırlar. Yani ne bu iki ülke olmaksızın ne savaş çıkarabilmek, ne de barış tesis edebilmek mümkündür.

Enerji kartı İran’ın en büyük kozu

Ekonomik yaptırımların kaldırılması, İran’ı uluslararası ekonomik pazarda hatırı sayılır konuma yükseltti. İran, dünyada en umut verici ekonomiler arasına girebilme potansiyeli ile, son dönemde küresel yatırımcıların dikkatini çekmeyi başarmıştır. Tahran yönetiminin bunu sağlayacak en önemli kartlarından biri enerji olacaktır. Dünyanın kanıtlanmış en zengin ikinci doğalgaz ve dördüncü petrol kaynaklarına sahip olan bu ülke, enerji piyasasına her gün kapasitesinden 500.000 varil daha enerji sevkiyatı yapacaktır.

İstanbul’da İran sermayeli 1715 firma bulunmaktadır

Tüm bu olumlu şartlara rağmen, Türkiye-İran ilişkileri beklenilen seviyeye ulaşamamıştır. İstanbul Ticaret Odası kayıtlarına göre, İstanbul’da İran sermayeli 1715 firma bulunmaktadır. Sadece 2015 yılı içerisinde 240 İran firması İstanbul’da ticaret hayatına başlamıştır. Fakat tüm bu olumlu göstergelere rağmen, iki ülke arasında Suriye üzerinde devam eden politik tansiyon, ortak zeminin güçlenmesini engelliyor. Dolayısıyla, İran’ın Esad yanlı tutumu ve mezhepsel kimliğini öne çıkarması, Türkiye’nin bölgesel çıkarlarına ters düşüyor.

İran petrolü, küresel petrol fiyatlarını daha da aşağıya çekecek

Petrol piyasasının 2003 yılından bu yana en düşük seviye olan 28 dolara gerilemesi, petrol üreticisi Körfez ülkelerini büyük mali sıkıntıya düşürdü. Böylesi bir ortamda İran’ın yaptırımların kaldırılması sonrası enerji rezervleriyle enerji piyasasına dahil olacak olması, enerji fiyatlarını daha da aşağıya çekecektir. Fakat İran’ın, sahip olduğu enerji kaynaklarından tam kapasite ile faydalanabilmesi için, altyapısını modernleştirmeye ve yabancı yatırımcılara ihtiyacı bulunuyor.

Çin’in Orta Doğu’ya olan ilgisi

İran’ın küresel politikalarında, Rusya ve özellikle Çin büyük önem arz etmektedir. Batı’nın politikasına karşı ortak stratejilerde birleşen bu üç önemli gücün, ortak menfaatleri dışında çıkar çatışmaları da bulunmaktadır. Son dönemde Çin’in Orta Doğu’ya ilgisinin arttığı görülüyor. Bunun en somut örneklerinden biri Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in yaptırımların kalkması sonrası ilk resmi ziyaretini İran’a gerçekleştirmiş olmasıdır. İki ülke 17 işbirliği protokolü ile toplamda 600 milyar dolarlık anlaşmaya imza atmıştır. Bunun anlamı, ekonomik dev Çin’in son büyüme hızındaki hayal kırıklığı nedeniyle İran ile uzun vadeli bir eylem planı oluşturmak ve enerji temelli sağlam anlaşmalara imza atmak istemesidir. Çünkü enerjide tamamen dışa bağımlı olan Çin, enerji tedarikinde Rusya kadar İran ve daha başka alternatif projeler ile çeşitliliği sağlamak mecburiyetindedir.

Sonuç

Türkiye, İran ile ilişkilerinde yeni bir sayfa açmak istiyor. Çünkü bu iki ülkenin ortak tarihleri ve ortak coğrafyayı paylaşmış olması, jeopolitik hedeflerinin de ortak şekillenmesine neden olmuştur. Tek bir jeopolitik havzaya indirilemeyecek olan Avrasya coğrafyasının iki önemli ülkesi olan Türkiye ve İran, sahip oldukları büyüklük, tarihsel geçmişleri ve coğrafi konumları itibariyle, çatışma yerine karşılıklı işbirliğine yönelmelidir.

Furkan KAYA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.