BRZEZİNSKİ’NİN YENİ ÖNGÖRÜLERİ: KÜRESEL VE BÖLGESEL JEOSİYASETİN KAVŞAĞINDA

upa-admin 12 Mayıs 2017 1.927 Okunma 0
BRZEZİNSKİ’NİN YENİ ÖNGÖRÜLERİ: KÜRESEL VE BÖLGESEL JEOSİYASETİN KAVŞAĞINDA

Şimdilerde Washington Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi’nin Danışma Konseyi eşbaşkanı olan ünlü Amerikalı stratejist ve analist Zbigniew Brzezinski, son röportajlarından birinde Avrasya coğrafyası açısından önemli olan konular hakkında ilginç tezler ileri sürdü. Küresel jeopolitik trendlerin analizi esasında, Brzezinski, eski Sovyet coğrafyasında meydana gelen bütünleştirici kurumların kaderi ile ilgili somut bazı fikirler ortaya attı. Amerikalı uzman düşünüyor ki, Avrasya Ekonomik Birliği’nin (AEB) geleceği yoktur ve yakın vadede bu örgüt dağılacaktır. Bunu kanıtlamak için, Brzezinski, çeşitli argümanlar geliştirmiştir. Aynı zamanda, o, eski Sovyet Cumhuriyetlerinin bazılarının siyasi kursunu da karakterize etmeye çalışmaktadır. Bu yazıda bu konuların üzerinde durmaya gerek görüyoruz.

Üç Büyük Devletin İşbirliği: Kimin Kime İhtiyacı Daha Fazladır?

Jimmy Carter’ın ulusal güvenlik danışmanı olmuş ünlü stratejist Zbigniew Brzezinski, Rusya’nın elektronik “Gazeta.ru” adlı gazetesine bir röportaj verdi. Orada ifade edilen fikirler, uzmanların büyük ilgisini çekmiştir. Ünlü uzman, bahsi geçen bu röportajda birçok önemli hususa değindi. Onların arasında ABD-Çin-Rusya işbirliği, Avrasya Ekonomik Birliği’nin kaderi, Vladimir Putin yönetiminin karşısındaki tehlikeler ve Kuril Adaları meselesi de vardır (bkz.: “Неплохо, если Путин будет думать о будущем”. Збигнев Бжезинский: сомневаюсь, что ЕАЭС просуществует 10-20 лет / “Gazeta.ru”, 30 mart 2017). Genel olarak, Amerikalı analist, küresel jeosiyasetin güncel sorunları bağlamında bölgesel meseleleri ilginç bir mantıkla izah ediyor. Hissediliyor ki, onun düşünülmüş argümanları yeterince ciddi faktörlere ve kanıtlara dayanıyor. Bu bakımdan, okurlarımız için ilginç olabilecek bazı hususlar üzerinde durmak istiyorum.

Zbigniew Brzezinski, ABD için Çin’in Rusya’dan daha önemli bir aktör olduğunu açıkça söylüyor. Yani Washington, Pekin’i Moskova’ya karşı koymaya gerek görmüyor. Aksine, Amerika Çin’le işbirliğine öncelik veriyor ki, Rusya’nın buna katılmadan başka yolu yoktur. Demek ki, Amerikalı analist, ABD, Rusya ve Çin arasında işbirliği modelinin etkili olduğu fikrinde kalıyor. Ancak temel şart odur ki, bu formatta öncü rol Amerika’ya mahsus olmalıdır.

Burada Zbigniew Brzezinski’nin savunduğu diğer tez, Rusya’nın Avrupa kimliğine nail olmasından ibarettir (bkz.: önceki kaynağa). Bu anlamda, Kremlin’in Avrasya çapında lider olmak arzusunun gerçek bir duruma dayanmadığı fikri ortaya çıkıyor. Doğru, Rusya Çin’le işbirliğine ve hatta stratejik ortaklığa öncelik verebilir. Bu, bir ölçüde normaldir. Fakat Avrasya’nın merkezi devleti, onun kültürünün esas ifadecisi gibi değildir, Avrupa kimliğini benimsemiş gibidir. Bu tür bir tutum, Washington’ın da aslında Rusya’yı Avrasya merkezli bir süper-güç olarak değil, Avrupa’nın büyük bir ülkesi olarak görmek istediğini ortaya koyuyor.

Avrupa ise, geleneksel olarak Amerika’nın kontrolünde olan bir coğrafyadır. Bu bağlamda, Rusya’yı Batı değerlerinin taşıyıcısı olarak sunmak niyeti, Kremlin’in dünya siyasetinde esas anlamda söz sahibi olmak planlarına pek de uymuyor. Görünür ki, taraflar arasında temel ilkelerdeki çelişkiler tüm tonları ile kalmaktadır. Bu da, genel olarak dünyada jeopolitik gerginliğin devam etmesi anlamına gelir.

Aynı düzlemde, Zbigniew Brzezinski’nin Ukrayna ve Kuril Adaları ile ilgili belirttiği fikirler de ilginçtir. Onların her ikisi ile ilgili de, Brzezinski, aslında anti-Rusya tutum almıyor. Örneğin, Ukrayna’da Moskova’nın temkinli ve ölçülü davranmasını doğru buluyor. Kuril Adaları ile ilgili ise, 1956 Beyannamesi’nde öngörülen iki adanın Tokyo’ya verilmesi gerektiğini söylüyor.

Bunlar somut görüşlerdir. Ancak Rusya’nın Japonya’ya toprak vermek gibi bir fikri yoktur. Devlet Başkanı Vladimir Putin, bunu daha önce defalarca söyledi. Ancak Brzezinski, Kremlin’in aşırı toprağa el koymasının devletçiliğe hiçbir faydası olmadığını belirtiyor. Dolayısıyla, Kuril Adaları konusunda Moskova’nın taviz vermesini onun kendisi için yararlı sayıyor (bkz.: önceki kaynağa).

Bütün bunların fonunda, Z.Brzezinski’nin Avrasya Ekonomik Birliği ile ilgili verdiği tahmin de tamamen mantıksal bir izlenim veriyor. Burada ana fikir şu ki, bu örgüt yapay olarak oluşturulmuştur, perspektifi yoktur ve 10-20 yıllık bir süre içerisinde onun dağılması bekleniyor (bkz.: önceki kaynağa). Amerikalı analist, bu öngörüsünü kanıtlamak için birkaç argüman sunuyor.

AEB’in İflası: ‘Unutulmuş’ Bir Argüman

Birincisi, genel olarak, eski SSCB coğrafyasında yeni entegrasyon modelleri için uygun bir jeopolitik ortam yoktur. Şu anda küresel çapta oluşan jeopolitik manzara farklı bir işbirliği felsefesi gerektiriyor. Öyle ki, eski Sovyet coğrafyasında bulunan devletlerin doğal jeopolitik çıkarlarında farklar meydana geldi. Ukrayna, Moldova ve Gürcistan, Moskova’nın entegrasyon modellerine olumlu yaklaşmıyorlar. Azerbaycan bağımsız konumda, dışarıdan etkileri kabul etmiyor. Orta Asya devletlerinden Rusya’ya yakın Kazakistan ve Özbekistan’ın siyasi çizgileri bile tam entegrasyonu destekliyorlar anlamına gelmez. Hatta Rusya bile son zamanlarda kendine özgü bir siyasi çizgi sergiliyor. Bunlar esasında, Amerikalı analist eski Sovyet coğrafyasında bütünleştirici süreçlerin gerçek zemininin az olması sonucuna varıyor. Buradan da diğer argüman ileri gelir.

İkincisi, dünyada gözlemlenen küresel jeopolitik gelişmelerin sonucunda şu anda AEB’ye üye olan ülkelerin siyasi liderlerinin bakışları dönüşüm geçirebilir. Bu özellik, eski Sovyet Cumhuriyetlerini milli devletçiliğin gelişiminin daha uygun modellerini aramaya sevk edebilir. Örneğin, şu anda Ukrayna bu yönde bir dönüşüm sürecini yaşıyor. Beyaz Rusya’da da belli değişiklikler vardır.Bu demektir ki, bu eğilim güçlenirse, AEB’ye otomatik olarak gerek kalmaz.

Üçüncüsü, bütünleştirici yapıyı oluşturmak için Rusya’nın gerçek potansiyeli de yeterli değildir. Rusya’nın, hızlı bir şekilde kendisine özgü bir gelişme modeli geliştirmesine ihtiyaç vardır. Meselenin bu yönünü Z. Brzezinski Putin’in zenginleşmesi ile ilişkilendiriyor. Rusya Cumhurbaşkanı’nın çevresinde çok sayıda mali güçlerinin olması, henüz ülkenin mali-ekonomik gücünden haber vermiyor. Bu nedenle, Amerikalı analist düşünüyor ki, V. Putin kendi siyasi geleceği konusunda bile ciddi olarak düşünmelidir (bkz.: önceki kaynağa).

Bu argümanların ne derecede esaslı olduğunu zaman gösterecek. Ancak Brzezinski’nin vurgulamadığı bir gerçeği de hatırlatmak isteriz. Mesele şu ki, AEB gibi kurumların etkinliğini, ona dahil olan Ermenistan gibi küçük bir devletin saldırgan politikalarının önünün alınmaması çok düşürüyor. Çünkü eğer Ermenistan komşu ülkenin topraklarının bir bölümünü halen işgalde tutuyorsa, diğer devletler hangi güvenlik teminatı ile AEB’ye üye olabilir? Avrasya Ekonomik Birliği, öncelikle Erivan’ın işgal politikalarına son vermesini sağlamalıdır. Aksi takdirde, organizasyonda çifte standartlar siyasetinin hüküm sürdüğü izlenimi oluşur. Genel olarak, komşu devletin topraklarını işgal etmiş bir ülkenin bütünleştirici nitelikte bir örgüte kabul edilmesi felsefesi net değildir.

Dolayısıyla AEB’ye yeni üye kabulü herkes tarafından aynı şekilde karşılanamaz. Aynı şekilde Azerbaycan’ın saldırganla aynı kurumda olması istisnadır. Fakat nedense, diğer Batı analistleri gibi, Z. Brzezinski de daima sorunun bu boyutunu “unutuyor”. O da eski Sovyet coğrafyasında entegrasyonu saldırganlığın ciddi etkilediğini itiraf etmiyor. Oysa bu, yeterince zararlı bir durumdur.

Demek ki, Z.Brzezinski AEB meselesinde sona kadar objektif ve adil değildir. Bu örgütün 10 ya da 20 yıl var olup olmamasının bu nedenle teorik sorun olarak kaldığını söylemek mümkündür. Yani Rusya, mevcut şartlarda kendi askeri ve siyasi etki potansiyeli hesabına AEB’nin varlığını uzun süre sağlayabilir. Eğer Moskova saldırganlığın adil bir şekilde giderilmesi hattına öncelik verirse, AEB daha da genişleyebilir.

Burada Moldova veya Ukrayna’nın tutacağı tavır da net olmayacaktır. Çünkü onlar da Kremlin’in konumunun pozitife doğru değişmesine olumlu tepki verebilirler. Ukrayna Kırım, Moldova ise Transdinyester bölge sorunlarını çıkarlarına uygun çözebilseler, Z. Brzezinski’nin argümanları kendi gerçek içeriğini kaybetmiş olur.

Tüm durumlarda ünlü analistin fikirleri çok düşündürücüdür. Görünür ki, karşıda küresel jeopolitik manzaranın değişmesi bağlamında ilginç gelişmeler meydana çıkabilir. Yegane istek ise, dünyanın daha adil hale getirilmesidir. Bunun gerçekleşmesi için atılabilecek adımlar üzerinde her şekilde düşünmeye değer…

Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.