Dünya Ekonomik Forumu’nun 2016 Ocak tarihli “Future of Jobs: Employment, Skills and Workforce Strategy for the Fourth Industrial Revolution” (Mesleklerin Geleceği: Dördüncü Sanayi Devrimi için İstihdam, Yetenekler ve İşgücü Stratejisi) adlı raporu[1], Sanayi 4.0 olgusunun dünya ekonomisinin geleceğinde ne gibi gelişmelere yol açabileceğini araştıran son derece önemli bir çalışmadır. Bu yazıda, bu rapordan bazı önemli hususlar özetlenecektir.
Raporun “Giriş” bölümünde belirtildiği üzere, Sanayi 4.0 veya Endüstri 4.0 olarak ifade edilen teknoloji devrimi ve bunun sanayideki uygulamalarının küresel ekonomi içerisinde yer alan ülkelerin istihdam ve işgücü stratejileri ve politikalarına büyük etkileri olacaktır. Artan robotlaşma ve otomasyon nedeniyle birçok sektörde iş imkânları azalacak ve insanlar işsiz kalacak, buna karşın, bu süreçte değişen teknolojiye uygun birçok yeni iş imkânı da doğacaktır. Öyle ki, bazı projeksiyonlara göre, dünyada bugünlerde ilkokula başlayan çocukların yüzde 65’inin henüz keşfedilmemiş işlerde çalışması bile söz konusu olabilir. Bu nedenle, devletlerin, şirketlerin ve bireylerin kendilerini bu yeni sürece hazırlamaları gerekmektedir. Şurası bir gerçektir ki, geçmişteki teknolojik devrim ve atılımlar, toplumları refahını, üretim seviyelerini ve kalitelerini ve iş imkânlarını arttırmıştır. Bu yeni dönemde de benzer bir gelişme beklenebilir. Lakin bu durum, geçiş dönemi risksiz ve kolay geçecek anlamına gelmemektedir. Bu nedenle, Dünya Ekonomi Forumu, bu raporu uzun uğraşlar sonucunda ciddiyetle ve hükümetlere, şirketlere ve bireylere yol göstermek amacıyla bilimsel yöntemler ışığında hazırlamıştır. Rapor, iki ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm, 2020 yılına kadar dünya iş piyasasında yaşanacak değişimleri araştırmakta ve mesleklerin geleceğini tartışmaya açmaktadır. İkinci bölüm ise, bu gelişmeleri farklı endüstri kolları, ülkeler ve cinsiyetler bazında değerlendirmektedir.
Değişimin parametreleri
Sanayi 4.0 olgusunun ve günümüzdeki teknolojik gelişmelerin iş piyasasına somut etkileri incelendiğinde, sosyoekonomik ve demografik olarak şu değişimler karşımıza önemli parametreler olarak çıkabilir. İlk ve en önemli etki (% 44 ağırlığı olan), iş ortamı ve iş anlaşmalarında yaşanacak değişimdir. İş ortamları, gelişen teknolojiler ve uzaktan kumanda (remote) yöntemlerinin ve telekonferans metodunun gelişmesi sayesinde artık çok daha esnek hale gelecek ve işler farklı yerlerden de yürütülebilecektir. Ayrıca işlerin esnekleşmesinin bir diğer sonucu da, şirketlerin az sayıda tam zamanlı kadrolara yönelmesi ve daha çok konu bazında dışarıdan uzman ve çalışan istihdam etmeye yönelecek olmalarıdır. İkinci en önemli gelişme (% 23 ağırlığı olan), Asya ülkelerinin gelecekte dünya ekonomisinin ağırlığını teşkil edecek olmaları ve bu ülkelerde yaşanacak orta sınıflaşma hadisesidir. Öyle ki, 2030 yılında dünyadaki orta sınıfların yüzde 66’sı Asya kıtasında yer alacak ve orta sınıf tüketiminin yüzde 59’u yine bu ülkelerde yapılacaktır. Yine % 23 oranında etkili olacak bir diğer önemli gelişme, “iklim değişikliği” konusunun önümüzdeki yıllarda giderek artan ölçüde önemli hale gelecek olması ve hükümetlerin ve şirketlerin bu sorunla mücadele etmek için ekstra gayret gösterecek olmalarıdır. Ancak dünya nüfusunun artışına paralel olarak doğal kaynaklar ve hammaddeler azalacağı için, her şekilde ekosistemin dengesi bozulmaya devam edecektir. Küresel ticaretin çeşitlenmesi ve işgücü piyasasındaki hareketlilik nedeniyle, ayrıca önümüzdeki yıllarda jeopolitik oynaklık (geopolitical volatility) da artacaktır. % 21’lik ağırlığı olan bu trend, özellikle enerji, havacılık ve turizm sektörlerinde hızlı karar alma ve uyum sağlamayı gerektirecektir. % 16 oranında ağırlığı olacak bir trend, tüketicilerin gıda güvenliği, internet ortamında kişisel hakların korunması ve veri güvenliği, iş standartları, çevre güvenliği, hayvan hakları ve karbon ayakizi gibi konularda daha bilinçli ve talepkâr hale gelecek olmalarıdır. Bu durum, yeni etik ve gizlilik uygulamalarını gündeme getirecektir. % 14 ağırlıkla etkili olacak bir diğer trend, dünya nüfusunun yaşlanacak ve bireylerin ortalama 65 yaşına kadar çalışacak olmasıdır. Bu durum, birçok olumsuz gelişmenin yanında yaşlılara yönelik yeni ürün ve iş kollarının doğmasına da yol açabilir. Dünyanın yakın geleceğinde % 13’lük oranda etkili olabilecek bir diğer gelişme ise, gelişmekte olan ülkelerde yaşanacak hızlı nüfus artışı ve genç bireylerin hayata atılmalarıdır. % 12’lik bir oranla kadınların iş piyasasına daha yoğun olarak girmeleri ve iş hayatında yükselmeleri de yakın gelecekte dünya genelinde yaşanabilecek olan bir gelişmedir. % 8’lik oranla üçüncü dünya ülkelerinde yaşanacak hızlı kentleşme de bir diğer önemli trenddir. Bu hususlar, demografik ve sosyoekonomik değişim parametreleri olarak saptanmıştır.
Değişimin teknolojik unsurlarına göz atıldığındaysa, ilk olarak % 34’lük oranda yoğun bir etkiyle mobil internet ve bulut teknolojisinin mal ve hizmetlerin üretimi, pazarlanması ve internet bazlı servislerde artış gözlenmesi durumu karşımıza çıkmaktadır. % 26’lık bir diğer önemli teknolojik gelişme, teknolojik gelişme nedeniyle büyük verilerde yaşanacak patlama ve veri madenciliğinin çok önemli hale gelecek olmasıdır. Yenilenebilir enerji ve diğer yeni enerji türlerinin yaygın üretim ve kullanıma geçmesi ve bunun yaratacağı teknolojik endüstriyel gelişmeler de % 22 oranında etkili olacak önemli bir gelişmedir. % 14’lük bir diğer önemli trend ise, “nesnelerin interneti” (internet of things) teknolojisinin uygulamaya geçecek ve endüstride devrimsel nitelikte etkiler yaratacak olmasıdır. % 12 ağırlıklı bir diğer önemli trend ise, “crowdsourcing” adı verilen kitle bazlı ve kitle kaynaklı çalışmaların etkisinin artacak olmasıdır. % 9 oranıyla robotik teknolojisinin etkileri, % 7 oranıyla yapay zekânın kullanımının yaygınlaşması ve % 6 oranıyla üç boyutlu yazıcı teknolojisinin ve genom bilimi ile biyoteknolojinin gelişecek olmaları da teknoloji anlamındaki diğer önemli trendler olacaktır.
Küresel anlamda iş yapacak şirketlerin Dünya Ekonomik Forumu’nun raporunu ciddiye almaları ve bu yönde adımlar atmaları gerektiği kesin. Özellikle Türkiye, bu raporda da vurgulandığı üzere önümüzdeki 5-10 yıllık dönemde ciddi bir atılım yapamazsa, gelişmekte olan ülkeler arasında da konumunu kaybedecek ve alt sıralara düşme riski yaşayacaktır. Bu nedenle, toplumu kutuplaştırmamak ve verimli çalışmaya kanalize etmek tüm devlet kurumlarının ve siyaset mekanizmasının görevi olmalıdır.
Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
[1] Buradan okunabilir; http://www3.weforum.org/docs/WEF_Future_of_Jobs.pdf.