SİVİL TOPLUMCU CANAN MAT’LA RÖPORTAJ

upa-admin 30 Ocak 2018 3.431 Okunma 0
SİVİL TOPLUMCU CANAN MAT’LA RÖPORTAJ

Murat Topçu: Kendinizden bahseder misiniz? Canan Mat kimdir?

Canan Mat: İzmir doğumlu ve 33 yaşında olan ben Canan Mat, iç mimar, şair, yazar, film, eğitim, sağlık ve gıda sektörlerinde çeşitli şirketlerin sahibi bir iş kadını ve en önemlisi Otizm Federasyonu kurucularındanım. Hakkımda detaylı bilgilere web sitemden ulaşabilirsiniz.

Murat Topçu: Otizm Federasyonu olarak bugüne kadar ne gibi faaliyetler gerçekleştirdiniz?

Canan Mat: Otizm Federasyonu, Türkiye’de kurulan ilk federasyondur. Federasyon, Otizm Eylem Planı hazırlanmasında etkin rol oynadı. Yurtdışından eğitimciler getirerek, çeşitli seminerler ve sempozyumlar yaptı. Özel bireylerin ailelerine özel eğitim sertifikalı eğitim verdi. Çeşitli illerde seminerler düzenleyip, farkındalık çalışmaları yaptı. Birçok öğrenciye materyal desteği verdi. MEB (Milli Eğitim Bakanlığı) ve ASPB (Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı) ile birçok toplantıda çocukların ve ailelerin haklarının savunuculuğunu yaptı. Otizmli bireylerle ilgili de birebir çalışmalarımız oldu. Burs, spor, eğitim, sağlık sektörü ya da şahsi eşyaları ile ilgili aracılıklar destekler ve yardımlar yaptı.

Murat Topçu: Bir sivil toplumcu olarak, sizce sosyal sorumluluk projeleri kapsamında sizce devlete ve bireylere düşen görevler nelerdir?

Canan Mat: Devlete sosyal projelerde STK’lar (sivil toplum kuruluşları) bayağı bir destek oluyorlar. Engelli aile ve bireylerle ilgili de istenilen ve ihtiyaç duyulan durumları karşılamaya çalışıyorlar. Sistemli çalışmak için bayağı bir mücadele içindeler. Engelli eğitimleri ile ilgili devletin daha fazla çalışmalar içerisinde olmasını bekliyoruz. Bunlarla ilgili de çeşitli düzenlemeler yapılıyor. Bireylere düşen görevler ise, daha fazla duyarlılık, empati, saygı ve destek olabilecek projelerin içinde olmaları…

Murat Topçu: Temsili olarak bakıldığında bence tam bir Cumhuriyet kadınını temsil ediyorsunuz. Modern, başarılı ve çalışkan… Sizce Türk kadınları nasıl olmalı?

Canan Mat: Öncelikle teşekkür ederim. Sizin de söylediğiniz gibi modern, başarılı ve çalışkan kadınlara daha fazla ihtiyacımız var. Bence düşünebilen, düşündüğünü aktarabilen, kendine inanan, yarınlar için  vatana, millete ve topluma daha iyi evlatlar yetiştirebilecek bilgili kadınlar olmalı. Empati yeteneği yüksek, sosyal hayatı olan, üretebilen, okumayı ve okutmayı seven kadınlar… Hayatı televizyon programlarından öğrenmek yerine tecrübelerden veya yaşanmışlıklardan öğrenmeli. Kadın, bir ülkenin belkemiğidir. Kadın kendini ne kadar geliştirir ve öğrenmeye ne kadar açık olursa, o ülke o kadar büyür ve gelişir; bireyleri sevgili ve saygılı olur. Tabii ki bu arada son zamanlarda Türkiye’de yoğunlaşan kadına şiddet olaylarını da kınıyorum. Bu konunun üzerine ülkemizde daha fazla düşülmesi ve düşünülmesi taraftarıyım.

Murat Topçu: Şair ve yazar olarak baktığınızda sizce okuma alışkanlığı gelişmiş bir toplum muyuz? Bunu geliştirmek ve toplumu kitapla barıştırmak için neler yapabiliriz?

Canan Mat: Aslında okuma-yazma alışkanlığı aile eğitimiyle gelir. Aileden sonra da okul ve eğitimcilerden geçer. Tabii ki kişinin kendisinin de araştırmacı, meraklı ve öğrenme hissi gelişmiş olmalı. Aslında bunu anlayanlar ve kitap sevgisini kalbine yerleştirilenler bilir ki, öyle büyük bir aşktır bu… Faydaları da çok fazla; konuşmayı düzeltiyor, hafızayı dinç tutuyor, kelime dağarcığınızı geliştiriyor ve birden okuma sayesinde ifade özgürlüğünüz çoğalıyor… Mesela benim en büyük meditasyonum yazmaktır. Bu sayede 4 kitabım var ve sıradakiler de hazır bile… Kendimi kötü hissettiğimde bir kitabevine gidip o kokuyu içime çekmek ve orada saatlerce kitaplarla vakit geçirmek… İşte benim de en büyük keyfim bu…

Murat Topçu: Sivil toplum faaliyetleriniz ve yazarlık kapsamındaki çalışmalarınız hakkında daha detaylı bilgi verir misiniz?

Canan Mat: 2006’dan bu yana İstanbul ’da Aşk 1-2, Korkmakta Olduğum Sen Değilsin “Masken” ve dördüncü kitabım olan Seni Seviyorum Anne adlı kitaplarım var. Korkmakta Olduğum Sen Değilsin “Masken” adlı kitabımın gelirleri Türkiye genelinde Otizm derneklerine bağış oldu. Davet edildiğim bazı imza günlerinde de bulundum ve bu sayede birçok otizmli bireye faydam dokundu. Kitabımın gelirleri ile Otizmlilere ayakkabı, kıyafet, eğitim desteği vb. destek sağladığım için çok mutluyum. Çünkü beni mutlu eden iş olan yazmakla (yazarlığımla), birçok tanımadığım kişinin de yanında olmaya çalıştım ve onların mutlu olmasını sağladım. Yeni kitabım Seni Seviyorum Anne, otizm temalı bir hikayesi olan bir kitap. Ve ayrıca senaryosu da hazır olan bu kitabın, ileride Türkiye’de bu tarzda çekilen ilk film olacağını umuyorum. Bu kitabım için düzenlenen imza günlerinde, aileler ve eğitimcilerle birlikte çeşitli stk’lar da geliyor ve benim 10 yıldır içinde olduğum ve bilgilendiğim konuları katılanlarla paylaşıp, imza günümde bunları onlara aktarıyorum. Tabii özel ailelerimiz de olduğu için, bazen özel eğitimci psikologlar veya fizik tedavi uzmanları da tavsiyeleriyle bana eşlik edebiliyor.

Murat Topçu: Canan hanım, engellilerle ilgili anlatmak istediğiniz ve sizi çok etkileyen bir hikaye var mı?

Canan Mat: Etkilendiğim bir hikâye, “evet” var. Yeni Başbakan olmuş biri, Türkiye genelinde hiç gidilmemiş şehirleri ve köyleri bizzat kendisi ziyaret ederken bir köye geliyor… Yolu yol değil, araç bile girmiyor… İnip kendisi yürüyerek, durumu en kötü olan evlerden birine giriyor. Oradaki ailelerin isteklerini sormak için misafirleri oluyor. Aile dertlerini anlatırken, içeriye zihinsel engelli evlatları giriyor. İçeri girince de Başbakan’ın hemen yanına oturuyor. Başbakan, “Senin adın ne evladım” diyor soruyor. Çocuğun sesi çıkmıyor, ama aile hemen “Kamil” diyor. Başbakan daha sonra “Ne istersin bizden” diye soruyor. Kamil, “Yol, yol, yol yapın, okul yakın, hastane yakın, yol…” diyebiliyor… Ailesi utanıp, “Siz onun kusuruna bakmayın” diyor. Daha sonra Başbakan, o köyün Kaymakam’ını arayıp gidin ve Kamil’in evini bulup yolunu yapın diyor. Kaymakam bizzat kendisi gidiyor ve her yere soruyor. Ama kimse Kamil’in soyadını bilmiyor ve kimse onu tanımıyor. Sonunda, Kaymakam bir kahveye gidiyor ve “Kamil bey varmış burada nerede?” diye soruyor. Köylüler düşünüyor taşınıyor, sonunda biri çıkıp; “Ya bu bizim ‘Deli Kamil’ olmasın, Başbakan oraya da ziyarete gitmişti.” Diyor. Herkes şaşkınlıkla birbirine bakıyor.

Evet! Zihinsel engellilere toplumun “deli” deyip geçtiği bir ortamda, Sayın Başbakanımız engelliyi ciddiye alarak saygı gösteriyor. Bu hikaye gerçektir ve bu kişi şu an ülkemizin Cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Umarım bu gerçekten yaşanmış hikâye herkese bir yön ve bir yol olur. Saygının, empatinin ve sevginin bol olduğu bir dünyada engelliler duyarlılıkla anlaşılarak yaşarlar. Günlük hayatta böyle şeyleri düşünmeye fırsat bulamasak da, bizim gibi sivil toplumda bu tip faaliyetler yapan insanlar için bu tarz örnekler çok değerlidir.

Murat Topçu: Türkiye’de kadınların siyaset, sanat ve iş dünyasındaki durumlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Canan Mat: Kadın-erkek eşitliğine sanat, iş dünyası ve siyasette tamamen inanan ve bunu sadece laf olsun diye konuşmayan biriyim. Hatta benim görüşüme göre, kadınların beyinleri evrimsel olarak herşeyi fark etme ve detaylandırma üzerine gelişmiştir. O yüzden, kadınların toplum ve iş yaşamındaki yeri çok daha gelişmiş olmalı.

Murat Topçu: Gençlere vermek istediğiniz mesajlar var mı?

Canan Mat: Gençler derken, ben de halen bir genç olarak sorunuzu cevaplıyorum… Araştırmacı olsunlar. Bulundukları dünyanın dışındaki dünyayı da görmeye ve duymaya çaba harcasınlar. Dünyadaki başarılı Türk yazarlar, şairler, bilim insanları veya farklı sektörde olan kişilerin başarılarını alkışlayıp takip etsinler… Sadece kendileri ile yarışsınlar ve etraflarına kendilerine ne yapılmasını istiyorlarsa sosyal hayatta, toplumda ya da iş dünyasında aynı şekilde davransalar yeterli. Dünya, o zaman çok daha iyi bir yer olur…

 

Röportaj: Murat TOPÇU

Tarih: 30.01.2018

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.