İSRAİL SEÇİMLERİNDE DENGESİZLİK DENGESİ?

upa-admin 10 Nisan 2019 1.407 Okunma 0
İSRAİL SEÇİMLERİNDE DENGESİZLİK DENGESİ?

9 Nisan’da yapılan genel seçimler, İsrail siyasetinde siyasal bir çözüm getirmekten çok, ülkedeki siyasal dengeleri değiştiren ama yeni bir dengeyi de kuramayan bir belirsizlikle sonuçlandı. Şöyle ki, ABD Başkanı Donald Trump’ın somut siyasal desteğini uluslararası ilişkileri gözardı ederek ortaya koyduğu bir denklemde, Likud lideri İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu güç kaybetti. Bu gerilemede yolsuzluklarla anıldığı skandallar ve ekonomik açmazlar ön plana çıktı. Aslında, Likud, bir önceki seçimlere kıyasla eğer değişmezse 5 sandalye daha fazla kazandı. Ancak ülkedeki asıl çıkışı Kahol Lavan (Mavi Beyaz Parti) yaptı. İsrail Genelkurmay eski Başkanı Benny Gantz ve Yeş Atid (Gelecek Partisi) lideri, Maliye eski Bakanı Yair Lapid’in oluşturduğu siyasal ittifak, bir değişiklik olmazsa birinci parti oldu (son oy oranlarına göre Likud’la eşit oy aldılar).

Seçim sonrasında oluşan Knesset’deki sandalye dağılımı

Mavi Beyaz’ın Likud’la girdiği siyasal rekabette, her ne kadar ittifak “merkez”de gözükse de, özellikle son dönemde radikalleşen ve daha da sağlaşan İsrail siyasal spektrumunda pek fazla bir değişiklik olacak gibi gözükmüyor. Bununla birlikte, siyasal aktörlerin değişimi söz konusu olabilir. Trump’ın İsrail Başbakanı Netanyahu’ya verdiği desteğin temelinde, ABD siyasetinde hâkim olan siyasal havayı görmek gerekmektedir. 2018’deki Kudüs ve 2019’daki Golan kararlarına bakıldığında, ABD Başkanı’nın İran karşıtı cephe oluşturma ve Pentagon’daki adı konulmayan klikle birlikte Kürt siyaseti çerçevesinde hareket ettiği göze çarpmaktadır. Trump, Başkan olduktan sonra gerçekleştirdiği Ortadoğu gezisinde Suudi Arabistan ve İsrail’e gitmişti. Ayrıca Vatikan’a da uğramıştı. Trump, Ortadoğu’daki bu iki ülkeyi boşuna seçmedi. Zira İran karşıtı koalisyonda bu iki ülkenin dışında Körfez ülkeleri, Mısır ve Ürdün de yer aldı.

İşin bir başka yüzeyinde ise, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin haksızlığa uğradığı ve tanımadığı İsrail, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve Mısır arasındaki anlaşmalar dikkat çekmektedir. Bir başka açıdansa, Suriye’deki PKK terörünün uzantısı PYD oluşumu, Fırat’ın doğusu ve Kuzey Irak politikası bir bütün oluşturmaktadır. İsrail’in Kürt politikası da bu temelde bütünlük teşkil etmektedir. Kısacası, İsrail, ABD’nin tüm bu manevralarında farklı başlıklarda yer almaktadır. Netanyahu’nın ABD ile ilişkileri, Barack Obama döneminde bir hayli gergindi. Obama’nın istememesine karşın Kongre’deki Cumhuriyetçi çoğunluğun davetiyle Kongre’de konuşma yapmıştı. Trump, Başkanlığı öncesindeki vaatleri zemininde İsrail politikasını Netanyahu üzerine kurdu. ABD Cumhuriyetçi Partisi içindeki “Çay Partisi”, Pentagon’daki malum klik ve İsrail sağı bir bütünlük arzetti.

Benny Gantz

Ne var ki, Benny Gantz’ın 2018 sonundaki siyasal hamlesi ve Şubat 2019’da Yair Lapid’le oluşturduğu ittifak, 35 sandalye ile 1. parti olması ihtimali, yeni hesapları ortaya koydu. Gantz ve Lapid’in seçim öncesi Golan Tepeleri’ni ziyaret etmesi, Trump’ın Golan kararı öncesi, İsrail’in Golan’ı asla Suriye’ye iade etmeyeceklerine dair Golan yemini etmeleri, siyasal rekabetin sağlaşan bir fanatizm parantezinde süreceğini ifade etmektedir.

Bu noktada Türkiye-İsrail ilişkileri ABD’nin Ortadoğu siyasetindeki bakışı zemininde umut vermemektedir. Yeni siyasal aktörler bir değişim getirir mi? Belirttiğimiz nedenlerden dolayı, bu, pek mümkün görünmüyor. İsrail’in yeni başbakanı Gantz mı, Netanyahu mu olacak? Kim olursa olsun, İsrail konusunda Trump vesayeti sürecek, Filistin konusunda da endişe verici “ilhak” siyasaları siyasal rekabette daha da fazla yer kaplayacak. Sonuçları itibarıyla mevcut denklemdeki siyasetin daha da gerileceği gün gibi aşikar…

 

Dr. Deniz TANSİ

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.