BÜYÜK AVRASYA BİRLİĞİNDE ANAHTAR ÜLKE TÜRKİYE

upa-admin 23 Ağustos 2019 1.931 Okunma 0
BÜYÜK AVRASYA BİRLİĞİNDE ANAHTAR ÜLKE TÜRKİYE

Giriş

Tarihte olduğu gibi, bugün de, Asya kıtası, yeni uluslararası dengeleri dizayn eden ve büyük güçlerin iktidar mücadelesi verdiği önemli bir coğrafyadır. Dünya tarihinde yaşanan iki büyük Dünya Savaşı sonrasında, belki de en uzun süreli ve en tehlikeli olarak değerlendirilen “Üçüncü Büyük Savaşı” yaşadığımız günümüzde, küresel düzene tek başına hükmedecek bir aktör bulmak artık imkânsız. Birbirlerine denetim mekanizması uygulayan ve bir ölçüde “karşılıklı bağımlılık” ilkesine göre hareket eden bölgesel ittifaklar ve işbirliği organizasyonları, yeni dünya düzenini şekillendirecek olan kritik bir süreç haline geldi. ABD, Rusya, Çin ve Hindistan gibi küresel ve bölgesel gücü yüksek olan aktörler arasındaki mücadelede, bilhassa Türkiye ve İran’ın konumu büyük önem taşıyor. Çünkü büyük resmin tamamlanabilmesi için, bu son iki önemli bölgesel gücün doğru yerde konumlanması gerekiyor.

Türkiye, daha güçlü bir Avrasya politikası geliştirmeli

Günümüzde yaşadığımız küresel düzensizlik, yerleşik haldeki ve Batılı deneyimin ürünü olan siyasal fikirlerin, kurumların, mekanizmaların uyumsuzluğundan kaynaklanıyor. Bu uyumsuzluğun meyveleri de, ülkelerin direk olarak birbirleri ile temas yerine vekalet güçleriyle bunu gerçekleştirmeleridir. Bu mücadelenin merkezinde Avrasya coğrafyasının olması ve Türkiye’nin güçlü bir Avrasya stratejisinin gerekliliği bugün daha da önem kazanmıştır.

Asya’nın yeniden doğuşu, ABD’nin inişe geçişi

Bir güç olarak Asya’nın yükselmesi; ekonomik ağırlığı ve demografik dinamizmi ile dünyanın çekim merkezinin artık değiştiğine işaret etmektedir. Batılı ülkelerin demokratik geleneğinden kurtulmak isteyen Asya ülkeleri, kendilerine özgü bir siyasal örgütlenme içine girdiler. ASEAN ve Şanghay İşbirliği Teşkilatı gibi örgütlerin yanında, Büyük Avrasya Birliği ve Yeni İpek Yolu gibi devasa entegrasyon projelerinin değiştirdiği çekim merkezleri, Asya’nın yeniden doğuşunu ve Amerika’nin inişe geçişiyle birlikte ABD’nin Pasifik’teki geleceğiyle alakalı tartışmaları başlattı.

21. yüzyıl, Asya ile beraber Pasifik yüzyılıdır

Dünyadaki ekonomik büyümenin % 60’ını Asya-Pasifik ülkeleri sağlamaktadır. Bölgenin bu hızla dünyanın diğer bölgelerinden daha hızlı büyüyeceği aşikârdır.  Bölgenin küresel ticaret hacmi % 30’lara ulaşırken, yılda 5,2 trilyon dolar ithalat yapılmaktadır. Ayrıca son verilere göre, Asya-Pasifik ülkeleri yılda 470 milyar dolar uluslararası yatırım yapmaktadır. Rusya ile birlikte Çin’in, daha düşük düzeyde ise Hindistan’ın güç kazanmaları, Asya’yı dünya ekonomisinin kalbi haline getirdi. Özellikle Doğu Asya’daki büyüme ışığında, 21. yüzyıl Pasifik yüzyılı olmuştur demek abartı olmayacaktır.

Rusya, AB ile ABD arasındaki ilişkiyi zayıflatmak istiyor

Diğer taraftan, Rusya’nın, ABD’nin kurguladığı uluslararası sistemi sekteye uğratmak, arka bahçesi olarak gördüğü eski Sovyet topraklarında yeniden nüfuz alanı tesis etmek ve AB ile ABD arasındaki ilişkiyi zayıflatmak peşinde olduğu görülüyor. Bu, Rusya’nın tarihten gelen “İmparatorluk Stratejisi”nin en önemli parçasıdır. Akdeniz politikası ile sıcak denizlere ebediyen kalmak ve enerji ile ticaret yollarını kontrolü altında tutmak, Moskova’nın ulusal güvenlik politikalarında başı çekmektedir. Ünlü bilimadamı Albert Einstein’in söylemiş olduğu “Dünyayı kurtarmak için 1 saatiniz varsa, sorunu tanımlamak için 59 dakika,çözmek için de 1 dakika harcamanız gerekiyor.” sözü günümüzü en iyi şekilde özetlemektedir.

Gelecekte Türkiye ile Rusya, Avrasya coğrafyasının güvenliğini birlikte sağlayabilir

Böylesine karmaşık ve çoklu denklemin yer aldığı Avrasya coğrafyasında, Türkiye’nin yeni Asya-Pasifik politikası ile bölge ülkeleriyle diplomatik, ekonomik, kültürel ve siyasi ilişkilerde çok daha üst kademeler hedeflenmektedir. Türkiye, bu hususta Rusya ile ortak ulusal çıkarları gereği Avrasya’nın güvenliğini sağlama konusunda mutabakata vardılar. Türkiye’nin bir NATO üyesi olarak Rusya ile beraber hareket etmesi ABD’yi oldukça rahatsız etmektedir. Son olarak, Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemini alması sonrası yeni nesil F-35 uçak projesinden ABD tarafından çıkarılması iki taraf arasındaki gerilimin en somut halidir.

ABD’yi en çok Avrasya Paktı tedirgin ediyor

Washington’ın yeniden şekillendirmeye çalıştığı Asya-Pasifik politikasında, Türkiye-Rusya-Çin-Hindistan ortaklığı önemli bir tehdit unsurudur. NATO’nun en güçlü ikinci ordusuna sahip olan Türkiye’nin muhtemel bir Avrasya Paktı oluşturacak güçte bir oluşumun içinde yer alması, Washington’ın bütün bölgesel hesaplarını altüst edebilir.

Hülasa

21. yüzyıl güç dengesi Avrupa’dan Asya’ya doğru hızla kayıyor. Dünyanın en büyük tüketim merkezinin olmasının yanında en büyük pazarı olan Asya, kritik enerji geçiş ve ticaret merkezi olmasıyla tüm önemli jeopolitik unsurları taşımaktadır. Türkiye, bu bağlamda yeniden dizayn etmeye başladığı Asya-Pasifik politikasıyla, bir deniz ülkesi olmasının da vermiş olduğu özelliklerle, hem Avrasyacılar, hem de Atlantikçiler açısından vazgeçilmezdir.

 

Dr. Furkan KAYA

 

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.