BİR HÂŞİMİ HANEDANI: “IRAK KRALLIĞI”

upa-admin 25 Şubat 2020 5.126 Okunma 0
BİR HÂŞİMİ HANEDANI: “IRAK KRALLIĞI”

Osmanlı Devleti’nin, büyük savaşın (Birinci Dünya Savaşı) başladığı tarihlerde karşılaştığı en büyük sorunlardan birisi şüphesi Şerif Hüseyin[1] ve oğullarının öncülüğünde gelişen Arap isyanıydı. Büyük savaş sonrası Osmanlının Ortadoğu’dan çekilmesi ile Arap devletleri önce İngiltere ve Fransa mandası altında kalmış, akabinde de sırasıyla bağımsızlıklarını ilan etmişlerdi. Fakat Şerif Hüseyin ve çocuklarına vaat edilen Büyük Arabistan kurulamadığı gibi, Şerif ailesinin yüzyıllardır yaşadığı Hicaz bölgesi de dahil olmak üzere Arap yarımadasının büyük bir kısmı da Suud ailesine terk edilmişti. Arap ayaklanmasının öncüsü konumunda olan Şerif ailesine yapılan bu haksızlığı gidermek adına, İngiltere ve Fransa’nın Ortadoğu coğrafyasını sil baştan yeniden çizdikleri bu dönemde, Şerif ailesine bir nebze olsun vefa borçlarına ödemek adına Şerif Hüseyin’in üçüncü oğlu Şerif Faysal[2] Suriye Kralı ilan edildi. Bu şekilde, Suriye Krallığı’nın kurulduğu deklare edilmiş oldu; ancak kısa bir zaman sonra Suriye mandasının İngiltere’den Fransa’ya geçmesi ile Şerif Faysal’ın Suriye Kralı olma macerası çok sürmeden sona ermişti. İngiltere’nin boşta kalan Şerif Faysal’ı ne şekilde değerlendireceği merak konusu olurken, bir yandan da Osmanlı’nın Musul, Bağdat ve Basra vilayetlerini içerisine alan bir merkezi Irak Krallığı kurma hevesi baş göstermişti.

Osmanlı idaresinde üç ayrı eyalet olarak yönetilen ve siyasi, demografik ve dini-mezhebi açıdan birbirinden çok farklı olan bu üç bölgeyi tek çatı altında ve bir başkentten merkezi yönetime bağlama çabaları şüphesiz İngiltere’nin farklı çıkarlarına hizmet ediyordu. Öyle ki; Körfez’de etkin olarak yer almak isteyen İngiltere, bu yolla Hindistan sömürgesini dış tehlikelerden korumak istemekteydi. Ayrıca yine Hindistan üzerinden gelen ticaret ağını, gerek Körfez, gerekse de Süveyş Kanalı vasıtasıyla güvence altına alan İngiltere, bu bölgede yani Irak’ta varlığı sürdükçe Ortadoğu’da da geniş bir görüş alanına kavuşacaktı.

İngiltere’nin himayesinde Irak Krallığı kurulup, Şerif Faysal Kral olarak tahta oturduğunda, takvimler 1921 yılını gösteriyordu. Irak Krallığı, Haşimi hanedanından olan üç Krallıktan biriydi (diğerleri Hicaz Haşimi Krallığı ve Ürdün Haşimi Krallığı). Irak Kralı Şerif Faysal bin Hüseyin tahta oturduğunda, halen bir Irak milli marşı olmadığı için, “God Save The King” (Tanrı Kralı Korusun) isimli İngiliz milli marşı çalındı ve İngiliz mandasında bir Irak Krallığı kuruldu. Kral Faysal bin Hüseyin’in Irak kökenli olmayışı halk arasında bir huzursuzluk nedeni olduğundan dolayı, göreve başlamadan yapılan bir referandumla (23 Ağustos 1921’de ve % 96 oyla) tahtı sağlama alınmış ve bir nevi Irak halkına zorla kabullendirilmiştir.[3]

Yeni kurulan Irak Krallığı’nda, Osmanlı’nın her açıdan birbirinden farklı olan üç eyaleti tek çatı altında ve merkezi bir hükumet tarafından idare edilecek şekilde bir araya getirilirken, nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan Şiiler ve Kürtler, bu süreçte yer al(a)mamışlardı. Kürtlerin ve Şiilerin yönetimde yer almaması ve ülkenin geleceğinde söz sahibi olmaması hususu, kurulduğu günden bugüne Irak’ın bitmeyen sorunlarının başında gelmiş ve iç kaos sürekli devam etmiştir. Irak Krallığı, mandater yönetimi altında bulunduğu İngiltere’den 1932 yılında tamamen bağımsız olduktan hemen sonra Milletler Cemiyeti üyeliğine başvurmuş ve olumlu sonuç almıştır. Kral Faysal, kendisi gibi Sünni eksenden gelen yönetici kadro ile başlattığı Arap milliyetçisi bir eğitim ve savunma modelini tüm ülkeye yaymış ve görece olarak da başarılı olmuştur. Öyle ki; uzun yüzyıllardır Osmanlı/İran arasında yaşanan savaşlar sebebiyle sürekli el değiştiren Irak toprakları, uzunca bir süre boyunca Osmanlı/Türk hakimiyetinde kalmış olmanın da getirdiği bir nevi ızdırapla bir an önce Arap orijinli bir idareye kavuşmayı hayal etmekteydi. Bu sebeple, Osmanlı sonrası kurulan manda yönetimli Arap devletlerinin ilk işi, kurulan her yeni düzeni Arap milliyetçisi bir anlayış altında yapmaktı.

Öncelikle Kral Faysal bin Hüseyin döneminde, bu husus, başta eğitim ve savunmada, akabinde ise tüm alanlarda uygulandı. 1933 yılında Kral Faysal’ın ani ölümü ile yerine geçen oğlu Kral Gazi bin Faysal zamanında ise zirve yapan bu durum, ülkede yaşanan kimi huzursuzlukların da aslında temel kaynağı haline gelmişti. Öyle ki; Kralların Arap milliyetçiliği anlayışı salt bir Sünni-Arap anlayışı idi ve bu durum ülkenin kuruluş sürecinde de yaşanan sıkıntıların iyice açığa çıkmasına sebep olmuş ve Kürt ve Şii Arapların itirazlarını isyan boyutuna getirmişti. Tüm bunların yanında, halk nezdinde bir diğer itiraz konusu da, varlığı ciddi manada hissedilen İngiliz mandası idi.

Kral Gazi bin Faysal’ın 1939 senesinde bir trafik kazası sonucu ani ölümü ülkeyi ciddi bir krizle başbaşa bıraktı. Sebebi ise, Kral Gazi’nin tahta çıkan oğlu II. Faysal bin Gazi’nin henüz 4 yaşında olmasıydı. Çocuk Kral reşit olup idareyi eline alıncaya kadar, yine Haşimi ailesinden olan dayısı Abdülillah bin Ali[4] Kral’a naib olarak atandı. Kral II. Faysal bin Gazi dönemi, başta İkinci Dünya Savaşı olmak üzere, iki kutuplu dünyaya evrilen bir döneme denk gelmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Nitekim yeni Kral’ın ve yanında yer alan yöneticilerin tamamına yakınının Batı yanlısı ve salt İngiliz politikalarını benimseyen kadrolar olması sebebiyle, ülke içinde yaşanan sıkıntılar hiçbir zaman sona ermemiştir.

Ülke içerisinde bulunan etnik unsurların göz ardı edildiği ve yönetime dahil edilmediği bir yana, nüfus olarak daha az olan Sünni-Arap ekseninin yönetimin tamamında keskin bir şekilde söz sahibi olması, olayları daha da karmaşık hale getirmekteydi. İkinci Dünya Savaşı yıllarını da yine iç kargaşalar ile geçiren Irak Krallığı, iki kutuplu dünyada tabii olarak Batı dünyasının yanında yer aldı ve daha önce Sadabat Paktı’na (1937) üye olan Irak, bu yeni süreçte Bağdat Paktı’nın kuruluşuna da öncülük etti. Arap dünyasında 1952 yılında Mısır’da başlayan ve Krallık rejimlerine son veren darbe geleneği 1958 yılına gelindiğinde Irak Krallığı’nın da sonunu getiren darbeyi vurmuştu. 14 Temmuz 1958 günü General Abdülkerim Kasım öncülüğündeki Hür Subaylar Hareketi, yönetime el koyarak Irak Krallığı’nı ortadan kaldırmış ve yerine Irak Cumhuriyeti’ni kurmuşlardı.

Kurulduğu günden 1958’e dek Irak halkıyla sürekli doku uyuşmazlığı yaşayan Haşimi hanedanı da, önce Hicaz, ardından Suriye ve nihayetinde Irak’ta da yönetimden uzaklaştırılmıştı. Kral II. Faysal bin Gazi başta olmak üzere tüm Kraliyet ailesi feci bir şekilde öldürülmüş ve Krallığı çağrıştıran tüm simgeler kısa sürede Irak sokaklarından silinmiştir. Irak Krallığı’nın sona ermesi sadece bir monarşinin yıkılması değil, Irak’ta yüzyıllardır devam iç kargaşa ve olayların artarak devam edeceğinin bir göstergesi olmuştur. Ne 1958’de kurulan Irak Cumhuriyeti, ne de 2003 ABD işgali sonrası yeniden şekillenen parlamenter Irak halen aradığı huzuru bulamamış ve kargaşanın giderek artması sebebiyle olan huzurundan da olmuştur. İmamdüddin Halil Et-Talib’in dediği gibi; “İslam tarihinde Cemel, Sıffin, Tahkim gibi büyük ihtilaf yaratan olayların Irak topraklarında gerçekleşmiş olması, Irak topraklarında neden huzur ve düzenin sağlanamadığı ve sağlanamayacağının göstergesidir.”[5] Nitekim bir Haşimi hanedanı olan Irak Krallığı da bu topraklara huzuru getirememiş ve feci bir sonla tarih sahnesinden silinerek gitmiştir.

 

Ali İzzet KEÇECİ

 

[1] İsimlerinin başında yer alan Şerif unvanı dini siyasi bir simge olup, Hazreti Muhammed’in torunu, Hazreti Ali’nin oğlu Hazreti Hasan’ın soyundan gelenlere verilen bir unvandır. Mekke emirleri yüzyıllar boyunca Şerif ailesinden seçilmiş ve Kabe’nin anahtarını taşıma görevini üstlenmişlerdir.

[2] Şerif Hüseyin’in oğulları sırasıyla; Şerif Ali (Hicaz Kralı), Şerif Abdullah (Ürdün Kralı), Şerif Faysal (önce Suriye sonra Irak Kralı), Şerif Zeyd’dir.

[3] William L. Cleveland (2004), Modern Ortadoğu Tarihi, (Çev. Mehmet Harmancı), İstanbul: Agora Kitaplığı, s. 232.

[4] Eski Hicaz Kralı Şerif Ali bin Hüseyin’in oğlu, Kral Gazi bin Faysal’ın kayınbiraderi ve kuzeni.

[5] Cemile Şahin (2014), “Birinci Dünya Savaşı Sonrası İngiltere’nin Irak’ta Devlet Kurma Çabaları”, Gazi Üniversitesi Akademik Bakış, Cilt 8, Sayı: 15, Kış 2014, s. 113.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.