IŞİD: KÜRESEL BİR TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ANATOMİSİ

upa-admin 05 Nisan 2020 7.987 Okunma 1
IŞİD: KÜRESEL BİR TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ANATOMİSİ

Giriş

Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), 2003’de Amerika’nın işgali sonrası çıkan Sünni isyanlar ile elverişli bir zemin bulmuş ve Suriye’de yaşanan iç savaşta tüm dünyanın tanıdığı bir örgüt haline gelmiştir. Dünyada tek bir Müslüman devletin olmadığına inanan ve öncelikle Ortadoğu’da sonra da tüm dünyada hilafeti yeniden diriltmeyi amaçlayan IŞİD, 2013 yılından itibaren Irak’ta ve Suriye’de büyük bir coğrafyayı işgal ederek bu alanlarda sözde hilafeti ilan ettiğini duyurmuştur.

İŞİD terör örgütünün kuruluş amacının kabaca Irak bölgesinde ve Suriye’de Sünnilerin yoğun olduğu yerlerde sözde bir halifelik kurmak olduğu söylenebilir. Örgüt, ABD’nin Irak’tan çekilmesinden sonra yeniden güçlenmeye başlamıştır. Örgütün 2013 yılında şimdi bilinen Irak Şam İslam Devleti ismini kullanmaya başladığı bilinmektedir. Dünyada 80’i aşkın ülkeden gelen savaşçılarının olduğu örgüt dünya barışı için büyük bir tehlike olarak görülmektedir.[1] 2013 yılından itibaren Türkiye tarafından terör örgütü olarak kabul edildiği bilinen IŞİD[2] terör örgütünün Ortadoğu bölgesinde etkin bir aktör olma süreci, 11 Eylül olayı, Irak işgali ve Arap ayaklanmaları sonrası ivme kazanmıştır.

IŞİD’in Doğuşu ve Yükselişi

IŞİD-Irak Şam İslam Devleti’nin temellerinin 1980’li yıllara dayandığını söyleyebiliriz. Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalesi ile Selefilik gibi radikal yorum ile hareket eden cihatçı örgütlerin ortaya çıktığı dönemdir. Aslında, İŞİD örgütünün kuruluş arkaplanı 1990’lara dek uzansa da, Amerika’nın Irak’ı işgali ile örgütün eylemleri görünürlük kazanmıştır.

İŞİD’in kurucusu Ebu Musa Zerkavi’dir. 2006 yılında örgüt “Irak İslam Devleti” adını almış ve liderliği de Ebu Bekir el-Bağdadi üstlenmiştir.[3] El-Bağdadi’nin liderliğiyle birlikte örgütün Irak ve çevresinde etkinliği artmış, Suriye topraklarına da yayılmaya başlamıştır. Suriye savaşı ile, IŞİD, petrol gibi doğal kaynaklara ve savaşçılara daha kolay erişim sağlamıştır. IŞİD, Suriye’de ele geçirdiği şehirleri bir zafer olarak yansıtmıştır. Böylelikle Arap olmayan savaşçıların da örgüte katılmasını sağlamıştır.[4]

IŞİD’in ortaya çıkışı ve etki alanını genişletmesi ile ilgili önemli gelişme IŞİD’in ortaya çıkışında ve yayılmasında rol alan bölgesel istikrarsızlık durumudur. Bilindiği üzere, IŞİD’in hakim olduğu bölgede otorite boşluğu vardır ve terör örgütlerinin bu boşluğu doldurması çok kolaydır. Öte yandan, 2008 yılında Sehva olarak bilinen hareket ile zayıflayan IŞİD, 2011 yılında Amerika’nın Irak’tan çekilmesi ile güç kazanmaya başlamıştır.

IŞİD’in toplumsal zemin kazanması ve gücünü pekiştirmesini Nuri Maliki’nin mezhepsel siyaseti ile de açıklamak mümkündür. 2011 yılından sonra ABD’nin Irak’tan çekilmeye başlamasına rağmen, Irak güvenlik güçlerinin planladıkları kurumsallaşma süreci tamamlanamamış, Maliki iktidarının yönetimi güçlendirme söylemi otoriterleşmeyi hızlandırırken iç güvenliğin kolluk kuvvetlerine devrini yavaşlatarak durma noktasına getirmiştir. Maliki, kurduğu Başkomutanlık Bürosu aracılığıyla askeriye içinde kendisine itaat eden subayların rütbeleşmesini sağlamış ve kayıtdışı bir emir-komuta zinciri oluşturmuştur.[5] İktidarın gösterdiği mezhepsel tavır, toplumun bir kesiminin devamlı olarak marjinal kalmasının yanında, aynı zamanda kamu hizmetlerinin aksaması ve kanunsuz uygulamaların artmasına da yol açmış ve siyasi idarenin meşruiyetinin de sorgulanmasına sebep olmuştur. 2003’ten 2014’e kadar Sünnilerin yoğunlukta yaşadıkları şehirlerin çoğunda merkezi hükümetin güvenliği sağlayamadığı, asayişi kontrol altına alamadığı ve dolayısıyla bu bölgelerde otorite boşluğuna yol açtığı gözlenmektedir. Bu durumdan faydalanan IŞİD, İslam Devleti’ni ilan ettikten sonra işgal ettiği yerlerde zamanla bir devlet otoritesi oluşturmaya çalışmıştır.

IŞİD’in İdeolojisi ve Yapısı

IŞİD’in doğması ve yayılması ile ilgili farklı tezler öne sürülmüştür. Kendinden farklı olanları  “kafir” olarak gören ve öldürme amacı taşıyan bu örgüt ile mücadele adına örgütün yapısını tanıma önemlidir. Örgütün ideolojik alt yapısı El-Kaide ve Taliban gibi, Selefilik mezhebine dayanmaktadır. Selefi düşünce, dinde olan yeni gelişmeleri reddeder ve İslam dışı olarak görür. Fikirlerinden sapanlar ise kâfir olarak görülür ve cezası ölümdür.[6] IŞİD, Şii mezhebe olan duruşuyla Sünni mezhep içerisinde algılansa da, aslında Vehhabi/Harici anlayışla harmanlanmış bir duruşa sahiptir.[7]

IŞİD gibi terör örgütlerini anlamaya çalışırken, olayı salt siyasi açıdan değerlendirmek eksik anlaşılmasına neden olacaktır. IŞİD’in psiko-sosyolojik gerçekliğini anlamak çok önemlidir. IŞİD’in oluştuğu coğrafyada patlak veren savaşlar ve bir yakınını kaybeden insanların örgüte aidiyeti kolaylaşmaktadır. Bu da, örgüte güç katan bir etmen olarak görülebilir.

IŞİD’in en üst yönetim kadrosunda değişik alanlardan sorumlu Bakanların yer aldığı bir ‘kabine’ bulunduğu bilinmektedir. Yönetim kadrosunun çoğunluğu ise Iraklı ve eski Baas Partisi mensubu subaylardır.[8] Askeri işlemlerden sorumlu olarak değerlendirilebilecek üst komuta yapısında mali, savunma, dışişleri, lojistik, içişleri ve yabancı teröristlerin koordinasyonundan sorumlu yöneticiler bulunmaktadır.[9] IŞİD’in savaşçılarının önemli bir kısmı bölgede yaşayan Sünni gruplardan oluşmaktadır. Yine dünyanın muhtelif bölgelerinden yabancı savaşçının IŞİD’e girdiği gözlemlenmektedir.

IŞİD örgütünde kadınların ellerine silah alması yasaktır. Örgüt kadınları, yemek pişirme ve dikiş işleri gibi konularda savaşçılara destek olmaktadırlar ve bu rolleriyle “iyi cihat eşleri-cihat gelinleri” olarak nitelendirilmektedirler.[10] Kadınlarda anne olmaya ve erken yaşlarda evliliğe önem verilmektedir.

Öte yandan, örgütün ideolojisi En-Nebe Dergisi‘nin ele alınmasıyla daha iyi anlaşılacaktır.[11] Bilindiği üzere, IŞİD örgütü propaganda yaparken, kendine göre yorumladığı İslami referanslı “cihat, hicret ve halife” gibi kavramlara başvurmaktadır. Selefi düşünce sistemini takip eden IŞİD, şiddeti yoğun bir şekilde kullanmakla diğer gruplardan ayrılmaktadır ve bu yayınlarında da mevcuttur. En-Nebe Dergisi‘nde de şiddet meşru bir araç olarak aktarılmıştır.[12]

Tüm dünyada artan şiddet eğilimleri ve yükselen çatışmalar IŞİD’in ideolojisini besleyen bir diğer faktördür. Örgütün eylemlerinin kurulduğu coğrafya ile sınırlı kalmayacağını söylemek yanlış olmaz. Nitekim IŞİD, kendi ideolojisini benimsemeyenleri (Şiiler olmak üzere) insanlık dışı muamelelere maruz bırakmaktadır. BM raporlarına göre, 2014’ün ilk 8 ayında IŞİD’in gerçekleştirdiği eylemler neticesinde Irak’ta en az 24.015 sivil zayiatın gerçekleştiği kaydedilmektedir.[13]

Sonuç

IŞİD, yeni bir yapılanma değildir. Geçmişi 1980’lerde meydana gelen Sovyet-Afgan mücadelesine kadar uzanan örgüt, El-Kaide’den evrilmiş bir terör örgütüdür. Bu örgüt, politik istikrarsızlıkları ve güç boşluklarını fırsat bilmiştir. IŞİD, gün geçtikçe küresel bir terör örgütü halini almıştır.

2018-2019 yıllarında IŞİD’in Irak ve Suriye topraklarında askeri olarak mağlubiyetinin ilan edilmesine rağmen IŞİD tehdidinin tamamen bittiğini söyleyemeyiz. IŞİD bir terör örgütü olarak terörizmin her üç unsurunu (ideoloji, şiddet, eylem) bünyesinde barındırmaktadır. IŞİD’i yaratan koşullar da (ekonomik sorunlar, siyasi istikrarsızlık, Sünnilerin Suriye’de sisteme entegre edilememiş olması) halen mevcuttur.

IŞİD terör örgütünün bölgede etkinliğinin bir daha oluşmaması için uluslararası bir koalisyon kurulmalıdır. Örgütün finans kaynaklarından olan uyuşturucu ticareti ve yasadışı petrol ticareti gibi ekonomik yolların önüne geçilmelidir. Fakat şunun da altı çizilmelidir: IŞİD’in ekonomik gücü ve teşkilatlanması, ideolojisinin dünyanın değişik noktalarından yabancı savaşçıları kendisine çekmeye devam etmesi örgütle mücadelenin kısa süre içerisinde sonuçlanmasını zorlaştırmaktadır. Daha önemlisi, örgüte gönüllü katılımların önüne geçebilmektedir. İslam dünyasının başsız bırakılması da bu noktada tartışılmaya açılması gereken bir konudur. Zira IŞİD, İslam dünyasının lidersiz olmasını da fırsat bilerek taban bulabilmiştir. Bu noktada, eski çağlara uygun Hilafet düzeni yerine, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın işlevsel hale getirilmesi gibi öneri yapılabilir.

 

Dr. Begüm BURAK

 

KAYNAKÇA

  • Abubaker, S. & A. Ilgıt, “İslam Devleti Örgütü’nün (IŞİD) Irak’ta Çıkış ve Yükselmesinin Sebepleri: 2003-2018”, Alternatif Politika, Cilt: 11 (3): 2019, ss. 527-555.
  • Bilge Adamlar Kurulu Raporu, 2015.
  • Cengil, M. & A. R. Aydın, “IŞİD (Irak Şam İslam Devleti): Psikopolitik ve Teolojik Bir Değerlendirme”, Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 6, Ekim 2014, ss. 51-63.
  • Clarion Project. “The Islamic State”. November 2014. 6 Mart 2020 tarihinde http://www.clarionproject.org/sites/default/files/islamicstate-isis-isil-factsheet-1.pdf adresinden alınmıştır.
  • Erdoğan, Ş. &  E. Deligöz, “Irak Şam İslam Devleti (IŞİD): Gücü ve Geleceği”, Savunma Bilimleri Dergisi, Mayıs 2015, Cilt 14, Sayı: 1, ss. 5-37.
  • Heater, S., “Isis Now Targeting Women With Guides On How To Be The ‘Ultimate Wives Of Jihad”, The Independent, 2014, Mart 7, 2020  tarihinde http://www.independent.co.uk/news/world/middleeast/isis-now-targeting-women-with-guides-on-how-to-be-the-ultimate-wives-of-jihad-9830562.html adresinden alınmıştır.
  • Kaplan, E., Council on Foreign Relations Report, 2006., 2 Mart 2020 tarihinde http://www.cfr.org/iraq/abu-hamza-al-muhajir-zarqawis-mysterious-successor-aka-abu-ayub-al-masri/ p10894 adresinden alınmıştır.
  • Khatib, L., “What the Takeover of Mosul Means for ISIS”, Carnegie Middle East Center, 2014.
  • Salihi, E., “Işid, Şiddet ve Propaganda: En-Nebe Dergisi İncelemesi”, Ömer Halisdemir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt: 12 (3), 2019,  ss. 399-411.
  • Sandıklı, A. & A. Semin & B. Ünval, “Irak ve Suriye’deki Gelişmelerin Türkiye’ye Etkileri”, Bilge Adamlar Kurulu Raporu, Sayı: 65, 2015.

DİPNOTLAR

[1] Ş. Erdoğan & E. Deligöz, “Irak Şam İslam Devleti (IŞİD): Gücü ve Geleceği”, Savunma Bilimleri Dergisi, Mayıs 2015, Cilt 14, Sayı: 1, s. 7.

[2] M. Cengil & A. R. Aydın, “IŞİD (Irak Şam İslam Devleti): Psikopolitik ve Teolojik Bir Değerlendirme”, Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 6, Ekim 2014, s. 53.

[3] E. Kaplan, Council on Foreign Relations Report, 2006, http://www.cfr.org/iraq/abu-hamza-al-muhajir-zarqawis-mysterious-successor-aka-abu-ayub-al-masri/ p10894 (02.03.2020).

[4] L. Khatib, “What the Takeover of Mosul Means for ISIS”, Carnegie Middle East Center, 2014.

[5] A. Sandıklı & A. Semin & B. Ünval, “Irak ve Suriye’deki Gelişmelerin Türkiye’ye Etkileri”, Bilge Adamlar Kurulu Raporu, 65, 2015, s. 8.

[6] Clarion Project. The Islamic State. November 2014. http://www.clarionproject.org/sites/default/files/islamicstate-isis-isil-factsheet-1.pdf (06.03.2020)

[7] M. Cengil & A. R. Aydın, a.g.m., s. 60.

[8] a.g.m.

[9] Bilge Adamlar Kurulu Raporu, 2015.

[10] S. Heater, “Isis Now Targeting Women With Guides On How To Be The ‘Ultimate Wives Of Jihad”, The Independent, 2014, http://www.independent.co.uk/news/world/middleeast/isis-now-targeting-women-with-guides-on-how-to-be-the-ultimate-wives-of-jihad-9830562.html (07.03.2020).

[11] E. Salihi, “Işid, Şiddet ve Propaganda: En-Nebe Dergisi İncelemesi”, Ömer Halisdemir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 12(3), 2019,  s. 399.

[12] E. Salihi, a.g.m., s. 406.

[13] Aktaran: Ş. Erdoğan & E. Deligöz, a. g. m., s. 17.

One Comment »

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.