ABD Başkanlık seçimlerine 10 günden az bir süre kala, İranlıların sosyo-psikolojik ve sosyo-ekonomik durumu, ABD Başkanlık seçimlerinin sonucunu takip etmede diğer tüm ülkelerden daha hararetli olunmasına yol açıyor. İran basınının yanı sıra, İran’daki sanal ortamlar da ABD’deki Başkan adaylarından hangisinin kazanacağına dair tartışmalarla dolu. Ortaya çıkan temel soru ise şu: Biden’ın seçimi İran’ın lehine mi, yoksa Trump’ın yeniden seçilmesi mi Tahran için daha iyi olur?
Bir süre önce radikal tabana siyasi olarak yakın olan Kayhan gazetesi, Amerikan Demokrat Partisi’nin 80 sayfalık bir politika belgesine dayanarak Joe Biden’in nükleer anlaşmaya (JCPOA) dönme koşulunun Trump’ın isteğinin tersine olduğunu yazmıştı. Gazete, Trump’ın ise nükleer anlaşmayı eksik bir anlaşma olarak gördüğünü savunmuştur. Gazete, işte Trump bunun için tek taraflı olarak anlaşmadan geri çekildi diyerek, ABD Başkanlık seçimlerinin İran için pek bir anlam taşımadığını ileri sürdü. Bu analize göre, Trump, anlaşmanın İran’ın balistik füze geliştirme programı ile bölgesel güç konularını içermediğini fark ediyor; dolayısıyla da anlaşmayı ABD çıkarlarına aykırı görüyordu. ABD seçimlerinde ister Trump, isterse de Biden kazansın, her iki aday da İran’ın yaptıklarına ve bölgede denge sağlama eylemlerine karşı geleceklerdir. Zira aynı yazıya göre, Biden da İran’ın füze kapasitesini ve bölgesel gücünü sınırlandırmaya çalışıyor. Dolayısıyla, ikisinden birinin zaferi ABD’nin İran’a yaklaşımını çok da değiştirmeyecektir.
Ayrıca, İranlı siyasi yetkililerin birçoğu adayların seçimdeki zaferinin İran için farklı olmadığına inanıyorlar. Nitekim İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif bile İran’ın Biden ile Trump arasında bir tercihi olmadığını defalarca vurgulamıştır. Zarif, bu sözü, Donald Trump 2020 seçimleri öncesinde seçim kampanyalarına başlarken duyurmuştur. Yine de Joe Biden’ın duruşu ve politikaları, İran ve ABD arasındaki ikili ilişkilerde önemli bir dönüm noktası olan Barack Obama’nın kararlarıyla uyumludur. Bu nedenle, İranlı yetkililerin bazılarınca Joe Biden’ın kazanması daha avantajlıdır. Biden’in yaptırımları kaldırmanın yolunu açan P5+1 nükleer anlaşmasına geri dönme konusundaki tutumu, İran için uzlaşmacı ve güven verici olabilir. Biden ktidara gelirse, İran’ın ekonomik, siyasi ve hatta güvenlik sorunlarının birçoğu doğal olarak hafifleyecektir. Umulan odur ki, Joe Biden, İran’a karşı yakın dostu Barack Obama’nın tercih ettiği yaklaşımı benimseyecek ve 2015’teki nükleer anlaşmanın ardından Trump tarafından cezalandıran İran’a yönelik tüm yaptırımları kaldırılacaktır.
İran, mevcut durumda tarihinin en zor siyasi ve ekonomik dönemini yaşıyor. Her geçen gün İran’ın ekonomik altyapısı ve dolayısıyla ülkenin sosyo-politik durumu ciddi biçimde sarsılıyor. Trump’ın tek taraflı olarak nükleer anlaşmadan çekilmesinden ve İran’a şiddetli yaptırımlar uyguladığından beri, İran için her zamankinden çok daha zorlu bir siyasi yaşam dönemi şekillenmiş ve bu durum hâlâ devam etmektedir. ABD, bu kadarıyla da yetinmeyip Trump’ın Başkanlığının son günlerinde bile İran’a yeni yaptırımlar uygulamaya devam ediyor. Nitekim geçen günlerde, ABD, İran Petrol ve Enerji Bakanı Bijan Namdar Zangane’nin (Bijan Namdar Zangeneh) yanı sıra, İran’ın Bağdat (Irak) Büyükelçisi İraj Mescidi’yi bile ambargo listesine aldı.
Gerçi Donald Trump’ın ulusal güvenlik danışmanı Robert C. O’Brien, ABD’nin İran’a yeni yaptırımlar uygulamakta artık başka seçeneğinin olmadığını söylüyor. Fakat Donald Trump, sanki yaptırım uygulama konusunda artık bağımlılık yaratan bir şekilde İran’a yaptırımlar uygulamaya devam ediyor ve bireylerin yaptırımlarına düşmanlığını gösteriyor. Donald Trump tekrar kazanırsa, İran’a çok sert koşullar dayatacağını defalarca ifade etti. Bu söylemler doğal olarak İran halkını ekonomik açıdan tedirgin ettiği gibi, toplumun da ümitsizliğine ve korkusuna neden olmaktadır. Zaten 2 yıldan beri İran ekonomisi en ağır günleri geçirmekte ve her türlü olumsuz sinyaller durumu daha da zorlaştırmaktadır. Trump’a göre, İran’ın siyasi yetkilileri ve iktidarda olan hükümeti er ya da geç müzakere masasında oturmaya yönelik temayülünü doğrudan bir telefon görüşmesi ile bildirecek ve bunu isteyecekler. Trump, işte bu yaklaşım ve varsayımla kazandığı durumda İran’ı JCPOA’dan farklı koşullarla yeni şartlar altında müzakere etmeye zorlamak için elinden geleni yapıyor. Robert C. O’Brien, geçen hafta bir basın toplantısında yaptığı açıklamada, ABD yaptırımlarının ekonomik sonuçlarının çok şiddetli olduğunu söyledi. O’Brien, Trump seçimi kazanırsa, İran’ın ABD ile bir aydan fazla süreyle müzakere etmeyi reddetmesinin mümkün olmayacağını söyledi. Biden ise, iddia ettiği gibi seçimleri kazanırsa, ilk 100 günde nükleer anlaşmaya döneceğini ve İran ile başka yönlerde bile müzakerelerinin başlamasını planlamaktadır. O’Brien’a göre, şu anda uygulanmış olan yaptırımların gerekçeleri terörizme mücadele kapsamında olduğu için, Biden ilk 100 günde anlaşmaya dönmek ve yaptırımları kaldırmak istese bile, şirketler, bankalar, şahıslar ve tüzel kişilere uygulanan yaptırımların kaldırılmasını pek kolaylıkla gerçekleştiremeyecektir.
Ancak İran toplumu, borsası, mali ve para sektörü ile birlikte bürokratlar bile Joe Biden’ın kazanmasını umuyor. İşte böylesi bir yaklaşım ve kanaat bağlamında basında veya sanal ortamda paylaşımlar propaganda nitelikli olarak değerlendirilerek, Trump yönetimi, İran’ı kendisine karşı kampanya yürüttüğünü ileri sürerek seçim müdahalesi ithamında bulunuyor. Reformcu gazeteler de Biden’ın ABD Başkanlık seçimlerindeki zaferini İran’ın lehine olarak değerlendiriyor. Bu algılar, Biden’ın İran’ın sosyo-politik iklimindeki olası zaferi hakkında birçok beklentiyi arttırdı. Ancak bu yaklaşımlarda da, Biden Beyaz Saray’a girer girmez işlerin Trump’tan önceki gibi normale döneceğine dair bir yanlış kanı ortaya çıkıyor. Trump dünya ülkeleri ile kolektif baskı gerçekleştiremediği için Biden kazanırsa nükleer anlaşmaya sadık kaldığı için diğer ülkelerle İran’a karşı her türlü konsensüsü gerçekleştirebilecektir. Dolayısıyla, İran, Biden’in talep ettiği müzakerelerden kaçınması pek kolay olmayacağı tahmin edilmektedir. Joe Biden, İran ekonomisini uçuruma düşmekten kurtaracak olan P5 + 1 nükleer anlaşmasına geri dönerek yaptırımları kaldırmak için olumlu adımlar atabilir. Bununla birlikte, birkaç açıklamasında hâlâ İran bölgede yayılmacı politikalar yürüttüğünü ve vekil oyuncuları desteklediğini ileri sürmüştür. Ayrıca, İran’ın bazı Orta Doğu ülkelerindeki güvenliğini tehdit ettiğini ve füze teknolojisinin geliştirilmesi konusunda ciddi endişelerinin olduğunu ifade etmiştir. Bu konuda İran ile ikili veya çok taraflı müzakerelerin başlatılması gerektiğini de seçim kampanyalarında ve özel söyleşilerde dile getirmiştir.
Sonuç olarak, Trump ve Biden hakkında dikkate alınması gereken şey, adayların hiçbirinin ABD’nin ulusal ve uluslararası çıkarlarına aykırı davranmayacağıdır. Bu bakımdan başka ülkelere karşı ulusal politikada farklı düşüncenin olmadığı gibi isteklerinde de farklılık beklememek gerekir. Adayların sadece davranışlarında ve konuya yaklaşmalarında bir fark olabilir. İki Başkan adayı arasındaki en önemli fark, Joe Biden Beyaz Saray’a girerse ABD’nin çeşitli uluslararası konulardaki davranışının normale döneceği ve İran hakkında bile sonuçları diğer gelişmelerle aynı anda göreceği düşünülmektedir. Normalleşme derken, hukukun tam üstünlüğü, baskının azaltılması veya ABD saldırganlığının sona ermesi, Orta Doğu politikasının unutulduğu ve bölgedeki güç dengesinin göz ardı edilmesi anlamına gelmez; uluslararası anlaşmalara göreceli saygı, o ülkeden gelen öngörülebilir tepkiler ve uluslararası güç oyunu geleneğine göreceli bağlılık anlamına geldiğini söyleyebiliriz. Trump tarafından yıllardan beri Paris İklim anlaşması, Çin ile ticaret yöntemleri, Kanada ile gümrük anlaşmaları, Trans-Atlantik bağlamındaki düzenin bozulması, JCPOA’dan geri çekilmesi, BM’ye veya UNİCEF’e desteklerin kısıtlanması gibi normal dışı davranışlar tabiki Biden döneminde normalleşmiş duruma gelebilecektir.
Prof. Dr. Ghadir GOLKARIAN