Bu yazı, önceki gün vefat eden eski Başbakanımız Mesut Yılmaz anısına hazırlanmıştır…
Giriş
1990’lar, Soğuk Savaş’ın sona erdiği, klasik anlamda sağ-sol ideolojilerin çöktüğü, kimlik siyasetinin ve alternatif sağ partilerin öne çıktığı bir dönemdir. Ülkemizde ise, 1990’lı yıllar, merkez sağ ve merkez sol partilerin ikiye bölündüğü, alternatif partilerle mücadele halinde oldukları ve siyasal istikrarsızlığın ön planda olduğu bir dönemdir. Ülkemizde 1991 seçimleri sonrasında ideolojik kutuplaşmalar artmış ve Türkiye istikrarsız koalisyon hükümetleri ile yönetilmiştir. 1991-2002 yılları arasında ülkemizde tam 11 farklı hükümet kurulmuştur.
Mesut Yılmaz, günümüzde oldukça tartışmalı bir dönem olan 1990’lı yıllarda 15 Haziran 1991-27 Kasım 2002 tarihleri arasında ANAVATAN Partisi’nin (ANAP) Genel Başkanlığı görevini üstlenmiştir. Mesut Yılmaz, söz konusu dönemde önemli Bakanlıklarda da görev almış, Başbakan Yardımcılığı ve Başbakanlık görevlerinde bulunarak, 1990’lar siyasetinin en önemli siyaset adamlarından biri olarak akıllarımıza kazınmıştır. Bu yazıda, Mesut Yılmaz’ın Türk siyasal hayatındaki yeri analiz edilecektir.
Mesut Yılmaz’ın Siyaset Öncesi Yaşamı
Ahmet Mesut Yılmaz 1947 yılında İstanbul’da doğmuştur. Ailesi, Rize’nin siyaseten ünlü ve köklü ailelerinden birine mensuptur. Yılmaz, İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirmiş, 1971 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde (SBF) İktisat ve Maliye bölümlerinden mezun olmuştur. 1972-1974 yılları arasında Almanya Köln Üniversitesi’nde İktisat ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nde yüksek lisans yapmıştır. Bu sayede, İngilizce ve Almanca’yı akıcı bir şekilde konuşmaya başlamıştır. Almanya’dan döndükten sonra 10 yıl kadar özel sektörde çalışmış ve kardeşi Turgut Yılmaz ile birlikte Delta Deri Giyim A.Ş.’yi işletmiştir. 1975 yılında Berna Hanım (d. 1953) ile tanışan ve 1976 yılında evlenen Mesut Yılmaz’ın bu evlilikten Yavuz (d. 1979) ve Hasan (d. 1987) adlarında iki çocuğu olmuştur.
Mesut Yılmaz, öğrencilik yıllarında önce DP’yi (Demokrat Parti), daha sonra da AP’yi (Adalet Partisi) desteklemiştir.[1] DP’nin kurucularından olan Zeki Akçal, Yılmaz’ın amcasıdır ve Menderes hükümetlerinde Bakanlık yapmıştır. Amcasının oğlu Erol Akçal ise 1961’de siyasete AP’den girmiştir. Mesut Yılmaz ise, 12 Eylül’den sonra 1983’te 34 yaşında siyasete Anavatan Partisi (ANAP) çatısı altında girmiştir.
Yılmaz, Ankara’da öğrenci olduğu dönemde öğrenci siyasetiyle aktif olarak ilgilenmiştir. SBF Öğrenci Birliği’ne seçilmiş, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde sağ öğrencilerin kurduğu Hür Düşünce Derneği’nde çalışmıştır.[2] Mesut Yılmaz, sol kanatta duran öğrencilerin aksine ideolojik yelpazenin sağında bir duruş sergilemiş ve Türk milliyetçiliğini savunmuştur.[3] Yılmaz’ın Mülkiye’yi bitirip doktora yapmaya çalıştığı dönemde, Rize milletvekili olan kuzeni Erol Akçal, 12 Mart 1971 muhtırasından sonra kurulan Nihat Erim hükümetinde Turizm ve Tanıtma Bakanı olmuştur. Bu dönemde, Mesut Yılmaz, en az haftanın dört günü TBMM’ye gidip, AP’nin neredeyse bütün Bakanlarını tanıma fırsatı bularak siyaseti yakından takip edip ve notlar alıp raporlar hazırlamıştır. Bu sıralarda AP’nin Sosyal Araştırmalar Bürosu’nda da çalışmış ve burada konusunu Demirel’in belirlediği bazı raporlar hazırlamıştır.[4] Ancak bu sıralarda Demirel ile şahsen tanışma fırsatı bulamamıştır.
Mesut Yılmaz, ayrıca koyu bir Galatasaray taraftarıydı. Siyasetten çekildikten sonra Almanya’da master yaptığı Köln Üniversitesi’nde doktora öğrencilerine yönelik dersler ve demeçler vermiştir.[5] Mesut Yılmaz, yaklaşık 2 yıl boyunca akciğer kanseri sebebiyle tedavi görmüş, Mayıs 2020’de ise beyin sapında tümör saptanmıştır. Daha sonra tümör nedeniyle de ameliyata alınan Yılmaz’ın o tarihten itibaren tedavisi devam etmiştir. 2 yıl boyunca kanserle mücadele eden 72 yaşındaki Yılmaz, 30 Ekim 2020 tarihinde hayatını kaybetmiştir.
Mesut Yılmaz’ın Siyasal Kariyeri
1980 askeri darbesinden sonra 1983 yılında ülke sivil hayata geçmeye ve seçime gitmeye hazırlanırken, Leyla Yeniay Köseoğlu, hem ailesini, hem de kendisini AP’nin Gençlik Kolları’ndan tanıdığı Mesut Yılmaz’a ulaşarak, onun Turgut Özal ile tanışmasına vesile olmuştur. Mesut Yılmaz, Özal ile görüştükten sonra Özal’ın ona Kadıköy ilçe teşkilatının sorumluluğunu vermesini beklerken, Özal onu kurucu üye yapmış ve Yılmaz’ın Özal ile yakınlığı her geçen gün artmıştır.[6] Böylece, Yılmaz, 1983’de ANAP’ın kurucu üyelerinden biri olmuş ve ilk defa 1983 milletvekili genel seçimlerinde ANAP Rize milletvekili olarak meclise girmiştir. Partinin kurucu üyeliğini üstlenirken, aynı zamanda Basın ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü olarak da görev yapmıştır. 13 Aralık 1983’te kurulan ilk Özal hükümetinde Devlet Bakanı, 1986’da Kültür ve Turizm Bakanı ve 1987 seçimlerinden sonra kurulan ikinci Özal hükümetinde ve Yıldırım Akbulut hükümetinde Dışişleri Bakanı olarak görev yapmıştır.[7] Özal, Maliye Bakanı Ahmet Kurtcebe Alptemoçin’i bu dönemde Dışişleri Bakanlığı’na kaydırmayı düşünmüştür. Ancak Kenan Evren buna karşı çıkarak, “akıllı, az konuşan ve ağzından çıkanı bilen olgun bir genç” olarak gördüğü Mesut Yılmaz’ın Dışişleri Bakanı olmasını istemiş, Özal da bunu kabul etmiştir.[8] Bunun yanında, 1987 erken seçim sonrasında, ikinci Özal hükümetinde Dışişleri Bakanlığı yaptığı dönemde, 1988’den sonra Avrupa Demokrasi Birliği Genel Başkan Yardımcılığı da yapmıştır.
Mesut Yılmaz, 1990’lı yıllarda siyasetin zirvesinde yer aldıktan sonra, 3 Kasım 2002 seçimlerinde partisinin % 5 oy oranı ile barajın altında kalmasından sonra görevinden istifa etmiştir. Yılmaz, 2004 yılın Yüce Divan’da yargılanan ilk Başbakan olmuştur. 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan genel seçimlerde Rize’den bağımsız milletvekili olarak meclise girmeye hak kazanmıştır. Daha sonra Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisi’nin (DYP) birleşmeleri sonucu kurulan Demokrat Parti’ye 31 Ekim 2009’da geçmiş; ancak 15 Ocak 2011 tarihinde istifa etmiştir.
Mesut Yılmaz’ın Kişiliği ve Siyasal Kimliği
Şehirli toplumsal geçmişi, Avrupa’da aldığı lisansüstü eğitim ve okumaya olan düşkünlüğü ile siyasetçiden daha çok bir entelektüeli andıran Mesut Yılmaz, her ne kadar ideolojik olarak sağ/milliyetçi bir altyapıdan gelmiş olsa da, liberal değerlere önem vermiş ve daha çok bu değerlerden beslenmiştir. Yılmaz, siyasal hayatında manevi değerleri korumaya çalıştığını, liberal ekonomiyi desteklediğini ve devletin ekonomik ve siyasal olarak küçülmesi gerektiğini savunmuştur. Aynı zamanda Özal’dan daha liberal çizgide olan Mesut Yılmaz, ANAP Genel Başkanlığı yaptığı dönem boyunca, parti içinde milliyetçi ve muhafazakâr grupların önde gelen isimlerine yer vermeyi ihmal etmemiş[9], parti içinde oluşan “kutsal ittifak” olarak anılan milliyetçi muhafazakâr ile liberaller arasında ülkenin sosyo-ekonomik koşullarına göre denge kurmaya çalışmıştır. Yılmaz, partide denge kurmasının yanında, tutarlı bir parti kimliği geliştirerek partinin daha liberal olan kimliğini geliştirmiştir.
Yılmaz, demokrasiyi ön plana alarak ideoloji ve politika farklılıklarını öncelemeden, ülke sorununu çözme odaklı davranabilmiştir. Bunu en iyi şekilde, 1993’te Özal’ın ölümünden sonra Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Süleyman Demirel’i destekleyerek göstermiş, demokratik ilkelerin gereği olarak Demirel’i desteklemesi gerektiğini savunmuştur.[10] Yılmaz, “geçmişte kalmış birtakım tartışmaları güncel hale getirme ve fikirleri sürdürmeden yana tavır almayacağını” özellikle belirtmiştir.[11] Yılmaz, ülkenin en temel sorununun ülkenin küresel bir aktör olmasını ve bu durumu koruyacak olan demokrasinin inşa edilmesi ve daha güçlü bir liberal ekonomi ile siyasal istikrar olduğunu belirlemiştir. Böylece, belli bir ideolojiye sarılmak yerine, ülkenin somut sorunlarına çare bulmakla ilgilenen, Özal’ın partiyi üzerine inşa ettiği temel ilkelerle de uyumlu bir ANAP imgesi yaratmak için çabalamıştır.[12] Yılmaz, parti-içi ilişkilerinde profesyonel yönetimi benimseyip, parti içinde uzmanlaşmaya önem veren bir görünüm sergilemiştir.
Mesut Yılmaz, seçmenlere güven veren, kozmopolit ve pragmatik bir imaja sahip olmuştur. Yılmaz’ın kariyerinde yükselmesinde en çok göze çarpan kişilik özelliği, neye mal olursa olsun hedeflerine ulaşmada sonuna kadar gitmeyi göze alma kararlığı ve olaylar karşısında etkili manevralar yapma ve etkili siyasal stratejiler geliştirmedeki başarısı olmuştur.[13] Ayrıca Alman ekolünde eğitim aldığı için, hazırlıksız, düşünmeden ve planlamadan hareket etmeyi sevmediği göze çarpan bir kişilik özelliği olmuştur. Seçmen nazarında oldukça ciddi bir görünüm sergileyen Mesut Yılmaz’ın, arkadaş çevresinde ise oldukça konuşkan ve esprili bir kişi olduğu söylenmektedir. Bu durum, onun siyasal görev ve sorumluluklarını fazlaca önemsediğini düşündürmektedir.
ANAP’ın Yeni Genel Başkanı: Mesut Yılmaz
9 Kasım 1989’da Özal’ın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle, partide bölünme ve parçalanmalara sebep olan Genel Başkanlık krizi yaşanmıştır. ANAP’ın ilk yıllarında, Yılmaz, Özal’ın desteğini her zaman almıştır. Ancak Özal, Genel Başkanlık için Yılmaz’ı desteklemek yerine, ANAP’ta etkisini kaybetmemek için daha kolay yönlendirebileceği Yıldırım Akbulut’u Başbakan ve doğal olarak Genel Başkan olarak atamış, Genel Başkanlık yarışında da onu desteklemiştir.[14] Özal, 17 Kasım 1989’da yapılan ANAP’ın 1. Olağanüstü Kongresi’nde Yıldırım Akbulut’u destekleyince, Mesut Yılmaz adaylığını koymamıştır. Dışişleri Bakanlığı görevine Akbulut hükümeti döneminde de devam etmiştir. Ancak Yılmaz, Özal’ın müdahaleleri ve partinin gidişatını tasvip etmemesinden dolayı 20 Şubat 1990’da partiden istifa ederek[15], Genel Başkan olmak için hazırlanmaya başlamıştır. Bu süreçte, Alev Alatlı, Taha Akyol, Prof. Dr. Nur Vergin ve Işıl Alatlı gibi isimlerden yardım/tavsiye almış, onlarla toplantılar ve beyin fırtınaları yaparak fikir alışverişinde bulunmuştur.[16] Yılmaz 9 Mayıs 1991’de 70 milletvekili ile birlikte alkışlar eşliğinde adaylığını açıklamış, Özal’ın ANAP’ın doğal lideri olduğunu, ancak bu yarışta tarafsız kalmasını bu durumu kendisine de ilettiğini ifade etmiştir.[17]
15 Haziran 1991’de yapılacak ANAP’ın Olağan 3. Büyük Kongresi’nde Mesut Yılmaz aday olacağını açıklamıştır.[18],[19] Bu süreçte, Turgut Özal dışında, Semra Özal ve tüm ailesi genç iyi eğitimli, medeni ve her şeyden önemlisi parti içinde daha liberal çizgide olduğu için Yılmaz’ı destekleyerek onun için çalışıp sürekli kulis yapmışlardır.[20] Mesut Yılmaz, Özal tarafından desteklenmemesine rağmen Hasan Celal Güzel ve Yıldırım Akbulut karşısında seçimi kazanmıştır. Yılmaz kürsüye çıktığındaki ilk sözleri, “Genel Başkan seçildiğim şuan ilk olarak partimizin kurucusu, başkanı, doğal ve daimi liderimiz Turgut Özal’a şükranlarımı sunuyorum” olmuştur.[21]
Mesut Yılmaz Genel Başkan olduktan sonra da Özal ve Yılmaz çekişmesi giderek şiddetlenerek sürmüştür. Yılmaz partinin başına geçip Başbakan olur olmaz “ikinci adam” olmayacağını açıkça belirtmiş, her fırsatta uzaktan idare edilebilen bir Genel Başkan olmayacağını ve Özal’ın Cumhurbaşkanı olarak tarafsız olması gerektiğini hatırlatmıştır.[22],[23] Yılmaz, Başbakanlık görevini alır almaz, partinin merkez karar ve yönetim kurulunda liberal-muhafazakâr ayrımı yapmadan Mehmet Keçeciler dâhil herkese yer vermesi takdir edilmiştir.[24]
Başbakanlığa Doğru Emin Adımlarla…
Mesut Yılmaz, “hanedan” görüntüsüyle özdeşleşmiş bir ANAP’tan kurtulmak düşüncesiyle[25] erken seçim kararı almıştır. Özellikle bu süreçte, Yılmaz, milletvekili aday listelerini hazırlarken kişisel aday tespitinden kaçınmış, parti içi ve dışında kabul edilebilir adaylara öncelik vermiştir. Aday belirleme sürecinde Semra Özal ve Turgut Özal’ı dahi dikkate almamıştır.[26]
1991 seçimlerinde ANAP’ın seçim şarkısı
Daha sonra 30 Kasım 1992’de yapılan ANAP’ın 2. Olağanüstü Kongresi’nde partinin Genel Başkan adayı seçiminde Turgut Özal ve eşi, Mehmet Keçeciler’i desteklemişlerdir. Bu kongre, Mesut Yılmaz’ın arkasında kimsenin desteği olmadan, hatta Özal ve ailesinin Keçeciler’i desteklemesine rağmen, Yılmaz’ın liderliğinin meşruiyetini sağladığı ve kazandığı ilk zaferdir. Ancak bütün bunlar parti içinde Özalcılar ve Özalcı olmayanlar ayrımına sebep olmuş ve bu bölünme partiden bazı milletvekillerinin ayrılmasına da neden olmuştur. Yılmaz, bu durumu şu sözleri ile anlatmaktadır: “Cumhurbaşkanı Turgut Bey Didim’de eski ve yeni milletvekilleriyle bir toplantı düzenledi. Ben de aynı gün Aydın’da toplantı tertipledim. Milletvekili ve partililer bölündüler, bir kısmı orada kaldı bir kısmı benimle geldi.” Fakat Mesut Yılmaz partiyi üç ay gibi kısa süre içinde yeniden toparlamıştır. Hatta Akbulut ve Keçeciler dâhil olmak üzere partiden ayrılanların çoğu partiye geri dönmüşlerdir.[27]
Yılmaz’ın Liderliğindeki ANAP
Yılmaz, 15 Haziran 1991-27 Kasım 2002 tarihleri arasında 11 yıl 5 ay kadar ANAP Genel Başkanlığını üstlenmiştir. ANAP Genel Başkanlığı süresince 3 hükümet kurarak, yaklaşık 26 ay Başbakanlık yapmıştır. Yılmaz, Özal’ın her fırsatta altını çizdiği gibi, hiçbir partinin devamı olmadıklarının belirtmiştir. Yılmaz, 1996 yılında Özal’ı anma toplantısında yaptığı konuşmada, bu durumu “ANAP’ın Türk siyasal hayatındaki diğer partilerden farklı olduğunu diğer partilerin devamı olmadığını dört siyasal eğiliminde şuanda mecliste temsil edilmesine rağmen ANAP’ın varlığını sürdürüyor olması bunun kanıtıdır. ANAP farklı siyasal anlayışların fiziksel karışımı değil, aksine Türkiye’ye hizmet potasında itidal ve sağduyunun katalizörlüğünde kimyasal birleşimidir… ANAP’ın Türkiye’ye getirdiği hizmet için birlik ilkesidir.” şeklinde ifade etmiştir.[28]
Yılmaz’a göre muhafazakârlıkla dengelenmemiş bir liberalizm “anarşi”, milliyetçilik ile dengelenmemiş bir muhafazakârlık ise “din devleti” sonucuna varacaktır. Milliyetçilik ile liberalliğin denetimde olmayan bir muhafazakârlığın ülke şartlarında tutuculuğa gericiliğe gitme tehlikesi olduğunu dile getirmiştir.[29] ANAP, ideolojik olarak liberalizme kayan çizgisinin yanında, milliyetçi-muhafazakâr çizgide olduğunu vurgulamış ve parti belgelerinde de buna yer vermiştir. Özellikle 1990’ların sonlarına doğru, ANAP, kendini oturttuğu ideolojik konumu detaylı açıklamıştır. Parti kendisini “milliyetçi-muhafazakâr-demokrat” olarak tanımlamıştır. Partinin milliyetçilik ideolojisinin temelinde, ekonomik ve toplumsal kalkınma/gelişmişlik ile uluslararası alanda başarılı olmak vardır. Parti, muhafazakârlığı değerlere bağlılık olarak görmekte ve muhafazakârlık anlayışını, değişimin gereklerini reddetmeden, ancak köklerimize ve değerlerinize bağlı kalarak modern bir kalkınma projesi yani “gelişimci muhafazakârlık” şeklinde tanımlamaktadır. Demokrasiyi ise, hukuk devletinin, sivil özgürlüklerin, ekonomik liberalizmin, ekonomik ve toplumsal gelişmenin vazgeçilmezi olarak görmektedir.[30]
1990’lar Siyasetinde Mesut Yılmaz’ın Yeri
ANAP, 1983’te farklı bir siyasal ortamda yeni ekonomi politikaları ve söylemlerle kurulmuş bir parti iken; Yılmaz liderliğindeki ANAP giderek erise de, 8 yıl gibi bir süre daha koalisyonların önemli partisi olarak 1990’lar siyasetinde tutunmuş ve bir başarı göstermiştir. Yılmaz liderliğindeki ANAP, alternatif sağ partiler karşısında “Özal hanedanı” gibi tartışmaların yozlaşmanın olduğu bir ortamda bir süre daha koalisyonların önemli partisi olarak 1990’lar siyasetinde tutunmuştur. Nitekim 1989 yerel seçimlerinde (% 21,8) düşüşe geçen ANAP, 1991 seçimlerinde (% 24) oy oranını arttırmış ve 1990’larda koalisyon hükümetlerinde birleştirici etki yapmıştır.
Yılmaz, 15 Haziran 1991’de ANAP’ın Genel Başkanı olduktan sonra, 1990’lı yıllarda toplam 26 ay iktidarda olarak Başbakanlık yapmıştır. 1990’lar boyunca Yılmaz liderliğindeki ANAP, 11 yıl boyunca kurulan koalisyon hükümetlerinde hükümet ortağı olarak yer alıp, çeşitli platformlarda kendilerinden ideolojik olarak uzak olan sağ ve sol partiler ile uzlaşmıştır. Özellikle 1995 sonrasında ise, ANAP, çok ideolojili yapısı sayesinde, koalisyon hükümetleri arayışında olan partiler için en iyi parti konumunda olmuştur. Özellikle de bir arada çalışabilecek uyumu olmayan partileri bir araya getirebilen ve onların birlikte hareket edebilmesini sağlayan kilit parti görevi görmüştür. Nitekim Yılmaz, ANAP’ın misyonunun uzlaşı olduğunu, bu nedenle de dağılmış ve bölünmüş bir siyasi tabloda “çimento görevi” gördüğünü savunmuştur.[31] Yılmaz, ANAP Genel Başkanlığı boyunca koalisyonların vazgeçilmez ortağı haline gelmiştir. ANAP’ın birleştirici bu özelliğini, özellikle 1999 seçimleri sonrasında DSP ve MHP arasında arabuluculuk yaparak kurulmasına vesile olduğu, Ecevit Başbakanlığında DSP, MHP ve ANAP arasında kurulan koalisyon hükümetinde görmek mümkündür. ANAP, bu koalisyonda da DSP ve MHP arasında arabuluculuk yapmıştır. Bu durum, onun parti içindeki liderlik konumunu zayıflatmamış ve Yılmaz’ın üç kez Başbakan olmasını sağlamıştır.
ANASOL-D (III. Yılmaz Hükümeti) hükümetinden sonra, 2002 seçimlerine kadar kurulacak olan iki hükümette Yılmaz, ya hükümeti desteklemiş, ya da hükümet ortağı olmuştur. ANASOL-MHP koalisyonu döneminde ise hükümet ortağı olarak 13 Temmuz 2000-3 Kasım 2002 tarihleri arasında Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı konumunda 2 yıl 3 ay kadar görev yapmıştır. 1999 seçimlerinden sonra kurulan Ecevit Başkanlığındaki ANASOL-MHP olarak adlandırılan 57. Hükümetin koalisyon protokolünde bu açık bir şekilde görülmektedir.[32] 1999 seçimlerinde DSP’nin % 22,2 oy oranı ve mecliste 136 sandalyesine karşılık söz konusu hükümette 12 Bakanlığı bulunurken, neredeyse yarı yarıya % 13,2 oy oranı ve mecliste 86 sandalye sayısı ile ANAP’a 10 Bakanlık verilmiştir. MHP’ye ise % 18 oy oranı ve mecliste 129 sandalyesine karşılık sadece ANAP’tan 2 fazla Bakanlık verilmiş ve bu hükümette MHP 12 Bakanlığın sahibi olmuştur.
Ancak 1990’lar boyunca kendilerinden ideolojik olarak uzak olan sağ ve sol partiler ile uzlaşmış olan ANAP, ideolojik olarak kendisi gibi merkez sağ konumda olan DYP ile üç aydan daha kısa süren ANAYOL hükümeti dışında hiçbir hükümette bir arada yer alamamıştır. Bu dönemde, ANAP, ideolojik olarak kendisinden uzak olan DSP ve MHP ile uzlaşırken; DYP ise SHP ve RP ile uzlaşabilmiştir. 1990’lı yıllara damgası vuran, hafızlarımıza yer etmiş olan en büyük konu merkez sağın iki büyük temsilcisi konumunda iki parti liderinin, Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller’in tartışmaları olmuştur.
Sonuç
Mesut Yılmaz, Türk siyasetinde özgün bir siyasal portredir. Genç, dinamik, çok iyi eğitimli olması, yabancı dil bilmesi, özel sektör deneyimi ve ailesinin siyasal kökeni gibi özellikleri onun hem siyasete girişinde, hem de siyasi kariyerinde olumlu bir altyapı hazırlamıştır. Mesut Yılmaz’ın gençliğine rağmen, az konuşan, ağzından çıkanı bilen, ciddi ve olgun duruşu ve çok düşünerek az konuşması siyasal kariyerinde olumlu etkiler yapmıştır. Bunlardan dolayı, Yılmaz, Özal döneminde önde gelen bir politikacı olarak ön plana çıkmış ve Özal’ın mirasını devralmıştır. Mesut Yılmaz’ı sevenlerin yanı sıra, kimsenin onu hasım olarak görmemesi, Yılmaz’ın siyaset yapma tarzının başarısına delalet etmektedir.
Yılmaz, ANAP Genel Başkanlığı ile birlikte partiyi Özal’ın güdümünden kurtarmaya çalışmış, Özal’ın ölümünden sonra ise partinin “Özal mirası” olduğunu vurgulamıştır. ANAP, Mesut Yılmaz Genel Başkanlığı ile daha liberal bir çizgiye kaymıştır. ANAP, daha liberal bir anlayışla bütün programlarında bireyi ve temel hak ve özgürlükleri ön planda tutmuş, ekonomik ve toplumsal kalkınma için özel teşebbüsün ön planda olması gerektiğini ısrarla vurgulamıştır. ANAP, bu dönemde neoliberal yeni sağ bir ideolojik çizgide durmuştur. Mesut Yılmaz’ın kentli ve liberal kişiliğinin etkisiyle de, ANAP, bütün seçimlerde özellikle İstanbul ve İzmir’de gibi modern büyükşehirlerdeki kentli seçmenden daha çok destek almıştır. Yılmaz, parti içinde milliyetçi, muhafazakâr ve liberaller arasında ülkenin sosyo-ekonomik koşullarına göre bir tür denge kurmaya çalışmıştır. 1990’lar boyunca, Mesut Yılmaz, birbirleriyle çelişen ama belli bir dengede duran, statükocu, devletçi, popülist, pragmatik ve liberal bir duruş sergilemiştir. Ayrıca Yılmaz, Türk siyasetinde demokrasiye verdiği önemle de hatırlanmaktadır. Askeri darbe girişimlerine karşı duran Mesut Yılmaz liderliğindeki ANAP, ideoloji yerine belli sorunları çözmeyi öncelik haline getirmesinden dolayı, siyasal partiler arasında uzlaşılması ve mutabakatı en kolay parti haline gelmiştir. Bu durum, onu 1990’lar boyunca koalisyon hükümetlerinin kurulabilmesi için önemli parti konumuna getirmiştir.
Ancak, 1990’lar boyunca merkez sağın temsilcisi konumunda olan ANAP ve DYP, birbirlerine karşı kullandıkları çatışmacı dil ve takındıkları kavgacı tutum nedeniyle bırakın birleşmeyi ya da tek başlarına merkez sağı temsil etme fırsatı yakalamayı, ortak bir koalisyonda dahi birlikte yer alamamışlardır. Nitekim 2002 seçimlerinin en büyük kaybedeni, merkezi temsil yeteneğini kaybeden ANAP ve DYP olmuştur. ANAP ve DYP’nin 1990’lar boyunca katıldıkları seçimlerde belli bir başarı elde ettikleri, oy oranlarının birbirine çok yakın olduğu, başarı sıralamasında birbirlerinde önce ve sonra geldikleri özellikle de 2002 seçimlerinde; AK Parti’nin merkez oylarını alarak belli bir seçmeni bir potada birleştirme başarısı düşünüldüğünde, bu durum daha anlaşılır olmaktadır.
Sonuç olarak, rahmetli Mesut Yılmaz, Türk sağının en liberal ve modern liderlerinden birisi olarak tarihe geçmiştir. Yeri kolay dolmayacaktır; Allah rahmet eylesin…
Dr. Öğr. Üyesi Niran CANSEVER
Süleyman Demirel Üniversitesi Siyaset Bilimi Ve Kamu Yönetimi Bölümü
[1] Çetiner, Y., (1994), Son 10 yılın Perde Arkası Mesut Yılmaz, 1. Baskı, İstanbul, Milliyet Yayınları.
[2] Bknz. Anavatan Partisi, 3. Büyük Kongreye Doğru, www.youtube.com.
[3] Çınar, A., Özbudun, E., (2008), “Mesut Yılmaz”, (Edt.), Metin Heper, Sabri Sayarı, Türkiye’de Liderler ve Demokrasi, çev. Zuhal Bilgin, 1. Baskı, Mart, İstanbul, Kitap Yayınevi, ss. 206-226.
[4] Çetiner, Y., (1994), Son 10 yılın Perde Arkası Mesut Yılmaz, 1. Baskı, İstanbul, Milliyet Yayınları.
[5] Bknz. https://www.milliyet.com.tr/siyaset/mesut-yilmaz-ders-verecek-5190886.
[6] Çetiner, Y., (1994), Son 10 yılın Perde Arkası Mesut Yılmaz, 1. Baskı, İstanbul, Milliyet Yayınları.
[7] Bknz. www.tbmm.gov.tr.
[8] Bildirici, F., (2003), Hanedanın Son Prensi, 3. Baskı, Ankara, Ümit Yayıncılık.
[9] 23 Haziran 1991’de partinin sadece liberal-milliyetçi görünüm vermesini engellemek için muhafazakâr kanatta olan Hüsnü Doğan’ı Genel Başkan Yardımcılığına getirmiştir.
[10] Milliyet Gazetesi, 17.05.1993.
[11] Arcayürek, C., (2001a), Etekli Demokrasi, 2. Baskı, Şubat, Bilgi Yayınevi.
[12] Çınar, A., Özbudun, E., (2008), “Mesut Yılmaz”, (Edt.), Metin Heper, Sabri Sayarı, Türkiye’de Liderler ve Demokrasi, çev. Zuhal Bilgin, 1. Baskı, Mart, İstanbul, Kitap Yayınevi, ss. 206-226.
[13] Çınar, A., Özbudun, E., (2008), “Mesut Yılmaz”, (Edt.), Metin Heper, Sabri Sayarı, Türkiye’de Liderler ve Demokrasi, çev. Zuhal Bilgin, 1. Baskı, Mart, İstanbul, Kitap Yayınevi, ss. 206-226.
[14] Nitekim dönemin muhalefet lideri olan Erdal İnönü, hükümeti “uzaktan kumandalı” hükümet olarak nitelendirirken; basın Akbulut’u “uydu Başbakan” olarak görmüş; ANAP’lı Hasan Celal Güzel ise, “kukla Başbakan” olarak nitelendirmiştir (Bknz. Milliyet Gazetesi, 04.02.1990; Zürcher, E. J., (2010), Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, çev. Yasemin Saner, 25. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları; Necati Doğru, “Muhteşem viraj Zincirbozan’dan Çankaya’ya”, Milliyet Gazetesi, 21.04.1993, s. 5).
[15] Milliyet Gazetesi, 21.02.1990
[16] Bildirici, F., (2003), Hanedanın Son Prensi, 3. Baskı, Ankara, Ümit Yayıncılık.
[17] Anavatan Partisi, 3. Büyük Kongreye Doğru, www.youtube.com.
[18] Milliyet Gazetesi, 03.09.1990.
[19] Yılmaz, Özal’a Genel Başkanlık için aday olacağını söylediğinde aralarında geçen diyalog ilginçtir. Özal, Yılmaz’a Genel Başkanlık seçimini “kazanabilecek misin?” diye sormuş; Yılmaz ise, “Efendim siz tarafsız kalırsanız kazanırım. Sizin tarafsız kalmanızı rica ediyorum. Eğer benim lehime taraf olursanız çok rahat kazanırım ama Genel Başkanlık yapamam… Bana karşı olursanız muhtemelen kaybederim ama kaybetmekten korkmuyorum… Politikadan ayrılmaktan korkmuyorum, politikaya mahkûm değilim, gider hayatımı yaşarım.” şeklinde cevap vermiştir (Çetiner, Y., (1994), Son 10 yılın Perde Arkası Mesut Yılmaz, 1. Baskı, İstanbul, Milliyet Yayınları; Bildirici, F., (2003), Hanedanın Son Prensi, 3. Baskı, Ankara, Ümit Yayıncılık).
[20] Yalçın Doğan, “Sandık açılınca belli olacak”, Milliyet Gazetesi, (15.06.1991b); Coşkun Kırca, “Yılmaz’ın iki seçeneği”, Milliyet Gazetesi, (19 Haziran 1991).
[21] Anavatan Partisi, 3. Büyük Kongreye Doğru, www.youtube.com.
[22] Milliyet Gazetesi, 02.04.1991; 10.05.1991.
[23] Yılmaz, 15 Haziran 1991’de yapılan ANAP Büyük Kongresi’nden bir buçuk ay kadar önce basın toplantısı yapmış ve aday olacağını açıklamıştır. Özetle şunları söylemiştir: “Bizim Özal’a sevgimiz saygımız vardır. Her zaman onun tavsiyelerini dikkate alacağız ancak ben öyle uzaktan kumanda ile yönetilen bir başbakan olmayacağım.” (Çetiner, Y., (1994), Son 10 yılın Perde Arkası Mesut Yılmaz, 1. Baskı, İstanbul, Milliyet Yayınları).”
[24] (Büyük Anavatan Gazetesi, 1991b: 1).
[25] Erel, N., Bilge, A., (1994), Tansu Çiller’in Romanı, 3. Baskı, Kasım, Ankara, Bilgi Yayınevi.
[26] Çetiner, Y., (1994), Son 10 yılın Perde Arkası Mesut Yılmaz, 1. Baskı, İstanbul, Milliyet Yayınları.
[27] Anavatan Gazetesi, 15.05.1993: 1; Milliyet Gazetesi, 05.03.1993, 28.04.1993.
[28] Yılmaz, M., (2000), Liderin Demokrasi Arayışı, Ankara, 20 Mayıs Eğitim, Kültür ve Sosyal Dayanışma Vakfı Yayını: 5.
[29] Yılmaz, M., (2000), Liderin Demokrasi Arayışı, Ankara, 20 Mayıs Eğitim, Kültür ve Sosyal Dayanışma Vakfı Yayını: 5.
[30] ANAP, (2000), Yeni Yüzyılda Yeni Politikalar, ANAP Araştırma ve Eğitim Başkanlığı, Şubat, s. 3-5.
[31] Yılmaz, M., (1999), ANAP 2000 Vizyonu, Devlet-Demokrasi-Siyaset, s. 40-41.
[32] V. Ecevit Hükümeti Koalisyon Protokolü, www.tbmm.gov.tr.