DOĞU AKDENİZ’DE TÜRKİYE’Yİ SINIRLAMAK ADINA ULUSLARARASI HUKUKU KATLETMEK: ROSALINE-A KRİZİ

upa-admin 29 Kasım 2020 19.313 Okunma 0
DOĞU AKDENİZ’DE TÜRKİYE’Yİ SINIRLAMAK ADINA ULUSLARARASI HUKUKU KATLETMEK: ROSALINE-A KRİZİ

2019 yılı sonunda başlayarak ülkemizi ve tüm dünyayı etkisi altına alan ve yaklaşık bir yıl geçmesine rağmen bir türlü bitemeyen” Covid-19 pandemisinin yanında, Türkiye özelinde düşünülürse, son bir yılda hem iç politikada çalkantılar, hem de dış politikada önemli sayılabilecek bazı olaylar cereyan etmiştir. Elâzığ ve İzmir depremleri başta olmak üzere insanî felâketler ve pandemideki ikinci dalga bilânçosu ile artan vaka ve ölüm sayıları bağlamında 2020’nin her açıdan felâketlerden felâket beğen tümcesiyle hatırlanacak bir yıl olduğunu belirtebiliriz. Dış politikada ise, Fransa başta olmak üzere Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler ve Körfez monarşileri başta olmak üzere Ortadoğu ile ekonomik, ticari ve diplomatik açılardan sıkıntılı seyreden ilişkiler ve krizler yoğunluk göstermiştir.[i] Türkiye’nin Libya’da etkin bir aktör olarak sahneye çıkmasıyla belirginleşen Fransa ile olan gerginlik, Hz. Muhammed karikatürleri krizi ve dinî değerlere hakaret[ii] ile tavan yaparken, Doğu Akdeniz’de de Yunanistan ile peşi sıra NAVTEX ilan edilmesiyle yükselen tansiyon Avrupa Birliği’nin de bir numaralı gündem maddesi haline gelmiştir.[iii] Bununla birlikte, yaklaşık 10 yıldır devam eden Suriye krizi gölgesinde Rusya ve İran’la sahada sık sık yaşanan karşı-karşıya gelmeler ve dar alanda kısa paslaşma turları İdlib merkezli gerginliği ve kırılganlığı yüksek Moskova Mutabakatı’nın hassasiyetini bölgedeki radikal örgütlerin eylemleri kapsamında artırmıştır.[iv] Güney Kafkasya’da patlak veren Karabağ Savaşı ile de Türk dış politikasının yakın çevresinde angaje olduğu çatışma bölgelerinin sayısında da artış yaşanmıştır.[v] Rusya arabuluculuğunda varılan anlaşma ile dindirilen Azeri-Ermeni çatışmasının yankıları bölgesel ve küresel siyasette devam ederken[vi], bu kez yaşanan bir gemi krizi ile gözler tekrar sıcak sularının hiç soğumadığı Akdeniz’e çevrilmiştir.

23 Kasım 2020 gecesi İstanbul’dan demir alarak Libya’daki Misrata Limanı rotasında ilerleyen Akdeniz açıklarındaki Türkiye bandıralı Rosaline-A isimli gemi Mora yarımadasının güneybatısında seyrederken, Birleşmiş Milletler’in (BM) Libya’ya olan silah ambargosunu denetlemek amacıyla Avrupa Birliği (AB) tarafından icra edilen İrini Operasyonu kapsamında Yunanistan Deniz Kuvvetleri’ne mensup bir komutan tarafından sevk ve idare edilen Hamburg fırkateyni tarafından silah taşıdığı şüphesiyle durdurularak gemi mürettebatı ve fizikî yükü üzerinde arama yapılmıştır.[vii] Rosaline-A gemisi üzerine konuşlanan bir helikopterden Türk bandıralı gemiye indirme yapan ve çoğunluğu Alman askerlerden oluşan askeri birliğin gemideki tüm konteynerleri açarak arama yapması ve gemi personeline olan kaba davranışları bir gemi personeli tarafından cep telefonu kamerasıyla an be an kaydedilmiştir. Çekilen bu görüntülerin medya organları aracılığıyla servis edilmesi ise, Doğu Akdeniz’de yaşanan hukuk-dışılığı gün yüzüne çıkarmıştır. Sabahın ilk ışıklarına kadar devam eden aramalar sonucunda gemide savaş malzemesi (silah) bulundurulduğu iddialarının aksine, gıda, boya ve ilaç maddeleri dışında başka bir şey bulamayan Hamburg firkateyni askerleri, gemiyi terk etmişlerdir.[viii] Ancak saatler süren bu yasa-dışı arama ve dolayısıyla uluslararası hukukun katledilişi anlamına gelen bu kriz, Türkiye tarafından çok büyük bir tepkiyle karşılanmış ve kendi değerlerinden giderek uzaklaşan AB’nin Türk ve İslam karşıtlığının yeniden Türkiye kamuoyunda gündeme gelmesine yol açmıştır. Birincisi; gemi güvertesine indirme yapabilmek (ya da çıkabilmek) için bayrak ülkesi olan Türkiye’nin izni/rızası alınmamış ve hukuka aykırı hareket edilmiştir. İkincisi de, Deniz Hukuku’nun en temel prensiplerinden olan “açık denizlerin serbestliği” ilkesi ve dolayısıyla uluslararası hukuk çiğnenmiştir. Ayrıca üçüncü olarak bahse konu aramanın gerçekleştirilmesine sebep İrini Operasyonu’nun bizatihi kendisi uluslararası hukuk ve diplomasi bakımlarından geçerlilik ve etkililiği tartışmalı olan konumu net olmayan bir operasyondur.[ix] Keza, bu operasyon AB fonlarından yararlanmak isteyen birtakım ülkeler tarafından desteklenirken, diğer bazı üye ülkeler tarafından desteklenmemekte; hatta eleştirilmekte ve tepkilere konu olabilmektedir.

2292 Nolu BM Güvenlik Konseyi kararınca ülkedeki meşru hükümet olarak tescil edilen ve Fransa, Rusya ve Körfez ülkelerinin aksine Türkiye’nin desteklediği Libya Millî/Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile istişare ve izin zorunlu kılınmasına rağmen bu unsurlar olmaksızın hayata geçirilen İrini Operasyonu, bu bakımlardan da tek taraflı ve yasa-dışı bir operasyon niteliğindedir.  Yine belirtmek gerekir ki, Türkiye karasularından yola çıkan geminin aranması için Türkiye’den izin alınmadığı gibi, gemi yükünün insanî yardım malzemesi olduğu belirtilmesine rağmen ısrarla arama başlatılmış ve saatlerce sürdürülmüştür.

En başta 1982-BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin birtakım istisnalar (köle ticareti, izinsiz radyo ve frekans yayını, ciddi savaş tehlikesi altında bir devletin savaş ve güvenlik gemileri, geminin tabiiyetsiz/bayraksız oluşması durumlarında sadece ciddi şüphe ile”) dışında bayrak devletinini yasama, yürütme ve yargı yetkisi altında olan hiç bir gemiyi (sivil veya ticaret gemisi) keyfi olarak durdurmanın önüne geçen açık denizlerin serbestliği statüsüne ve temel deniz hukuku prensibine aykırıdır.[x] Ayrıca Türk gemisinin aranması olayı İrini Misyonu’nun Roma’daki karargâhından gelen bir ihbar üzerine gerçekleştirildiği iddialarını taşısa da, özel şüpheden ziyade genel bir şüphe taşıdığı için ve genel şüphe ile uluslararası açık denizlerde seyreden bir gemi durdurulamayacağından, yapılan tavır saygısızdır ve Türk gemisine yapılan baskın da ciddi şüphe taşımaktan uzaktır. Bunun yanında, her ne kadar Türkiye ile irtibata geçilip izin istendiği ancak cevap verilmediği gibi inandırıcılıktan uzak bir argüman öne sürülse de, bu uygulamanın Denizlerde Seyrüsefer Serbestisi’ne İlişkin Uluslararası Sözleşme’ye ek olarak 2005 yılında yürürlüğe giren ek protokolün bir maddesinin kaynaklandığı ve Türkiye’nin de bu konuda Uluslararası Denizcilik Örgütü’ne (IMO) beyanda bulunmadığı biliniyor. Bu anlamda, AB tarafından yapılan uygulama hukuksuz olduğu gibi, deneyimli gazeteci Sedat Ergin’e göre, Avrupa Komisyonu Dış İlişkiler ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in sözcüsünün “Türkiye izin talebini reddettiğini bildirince arama durduruldu” şeklindeki sözleri de ciddi bir yanıltma içeriyor.

Türkiye, uluslararası hukuka aykırı birçok durumu birlikte içinde taşımasından dolayı bu taraflı ve hukuksuz uygulama karşısında vakit geçirmeden diplomatik girişimlerde bulunmuş, bayrak devletinin rızası olmadan gemiye çıkılmasını hukuka aykırı bir davranış olarak nitelendirmiştir. Öte yandan,  Ankara’nın sert protestosu üzerine aramayı yarıda kesip gemiyi terk ettiklerini belirten Almanya tarafı, yaşanan diplomatik krizin ardından aramanın uydu görüntülerine dayanarak gerçekleştirildiğini ve bahse konu uydu görüntülerinde silah taşındığına dair ciddi bulgular olmakla beraber arama durdurulana kadar yasak olan hiçbir malzemenin bulunmadığı iddialarına yer vermiştir. Alman Haber Ajansı Der Spiegel ise, konuyla ilgili haberinde, İrini Misyonu’nun (EUNAVFOR MED IRINI) Rosaline-A gemisi ile ilgili ciddi şüphelerinin olduğunu, çünkü bu geminin daha önce de Misrata Limanı’na zırhlı askeri araç ve mühimmat boşalttığını ve bunların da yeterince somut deliller olduğunu belirtmiştir.Akdeniz’in Libya’nın Bingazi limanının 200 km kuzeyine düşen noktada Türkiye bayrağı taşıyan gemiyi durdurduğunu ve denetimi birçok diplomatik kanaldan Türkiye’ye ilettiğini” dile getiren Der Spiegel, “ancak bildirimden yaklaşık 5 saat sonra Ankara’nın sert şekilde protesto etmesi üzerine aramanın aniden durdurulduğunu” hatırlatarak şunları eklemiştir: “O ana dek Alman askerleri gemideki 150 kadar yük konteynırından yalnızca birkaçını kontrol edebildi, ancak bunlarda silah bulamadı.”[xi] Keza bir başka Alman Haber Ajansı DPA ise, aramanın ciddi şüphe ve bulgulara, şüphelerin ise gizli bir AB raporuna dayandığını belirterek, bahse konu gizli AB raporundaki şu ifadeler yer vermiştir. Rapora göre, “Rosaline A’nın Libya iç savaşına yasadışı silah sevkiyatı yaptığından uzun süredir kuşkulanılıyordu, dolayısıyla Alman askerleri çok somut keşif sonuçlarına dayanarak gemiye çıkarma yaptı. Alman askerlerinin denetiminden önce BM silah ambargosu uzmanları gemiye ilişkin özel bir rapor hazırlamıştı.” Aynı zamanda İrini’nin ilk 6 aylık bilançosu niteliğindeki AB raporunda, birlik üyelerinin Nisan ile Eylül sonu arasındaki dönemde misyona planlanan desteği vermediği ve gemi sayısının asgari düzeyde kaldığı bilgisi de yer almaktadır.[xii]

Türk Dışişleri ise, yaptığı resmî açıklamada; “Silah ambargosunu ihlal etmediği görülen gemimizin ağır hava şartları altında saatlerce güzergâhından alıkonulmasını, ayrıca denetleme sırasında personele adeta suçlu muamelesi yapılmış olmasını esefle karşılıyoruz. Yetkisiz ve güç kullanılarak yapılan bu eylemi protesto ediyoruz. Bundan doğabilecek zarar ve kayıplara karşı ilgili gerçek ve tüzel kişilerin her türlü tazminat hakkı tabiatıyla saklı olacaktır. Uluslararası sularda ticari gemilere müdahale edilebilmesi için bayrak devletinin rızasının alınması esastır. Libya silah ambargosuna dair BMGK kararları bu yükümlülüğü ortadan kaldırmamaktadır. AB’nin ne meşru Libya Hükümetiyle, ne ülkemizle, ne de NATO’yla istişare etmeden başlattığı Irini Harekâtının tarafsızlığı hâlihazırda tartışmalıdır. Hal böyleyken, ülkemizden Libya’ya taşımacılık yapan gemilere uygulanan bu çifte standartlı ve hukuk dışı muamele asla kabul edilemez. Daha önce de birçok kez belirttiğimiz gibi Irini operasyonu taraflı bir operasyondur. Darbeci Hafter’e gelen silah desteklerini denetlemeyen, keyfi uygulamalarda bulunulan, meşru Libya hükümetini cezalandırmaya yönelik bir harekattır.” ifadelerine yer vermiştir.[xiii] Türkiye’nin tazminat ve ileride çıkabilecek bu gibi olası durumlara karşı meşru müdafaa kapsamında birtakım askeri tedbirleri almasının yanında, Ceza Hukuku açısından değerlendirilecek olursa, bu müdahalenin gayrimeşru maksatlarla yapıldığına dair deliller mevcutsa, müdahale yapan personele karşı cezai yargısal süreç başlatılması da mümkün gözükmektedir.[xiv] Eğer böyle bir durum söz konusu olursa, bahse konu hukuk-dışı aramayı gerçekleştiren yabancı askerî personele karşı iç hukuk kuralları işletilecek ve askeri personel Türk Ceza Hukuku’na göre yargılanacaktır. Yani Alman ve Yunan askerinden oluşan askerî birlik hakkında Türk yargısına tabi soruşturma ve kovuşturma yapılacaktır; çünkü aramanın gerçekleştiği gemi Türk bayrağı taşıyan bir gemidir ve Türk bandıralı gemide gerçekleştirilen kanuna aykırı bir eylem Türk sınırları içerisinde işlenmiş sayılır ve dolayısıyla bu konuda Türk mahkemeleri yetkili olmaktadır.[xv]

Diğer yandan, Doğu Akdeniz ve Libya’da artan Türk askerî aktivizmini bir bütün olarak engellemeye çalışan AB üyesi ülkelerden Almanya ve Yunanistan’ın bu hukuk-dışı krizde askerî personelleri bağlamında öne çıkmaları bir rastlantı olmayıp, tamamen kasıtlı ve taraflı bir tutumun göstergesidir. Yunanistan’ın Türkiye ile olan Doğu Akdeniz anlaşmazlığının baş aktörü ve Almanya’nın da onun arkasındaki temel destekçi olduğu anımsanmalıdır. Yunan Deniz Kuvvetleri’ne mensup bir Komutan’ın sevk ve idare ettiği bu arama eylemi, Atina hükümetinde Yunan milliyetçi dalgasında bir nebze karşı-hamle ve gizli mutluluk hissi doğursa da, bunlar Türkiye gibi bölgesel bir güç karşısında alınacak naçiz züğürt tesellisi/avuntusu niteliğindeki eylemlerdir. Yunanistan tarafı Türkiye ile olan sorunlarını gerçekçi, hukuki ve rasyonel bir zeminde tartışmak yerine hava sahasında it dalaşı” (dog-fight) denen sataşmalar ve günü kurtaran popülist hareketlerle sahada üstünlük sağlamaya çalışmaktadır. Ancak belirtildiği gibi, bunlar kısa ömürlü, faydasız ve boş girişimlerdir. Tıpkı Yunanistan’ın Türkiye’nin Batı Anadolu topraklarını ve Kıbrıs adasını içerir şekildeki “Megali İdea” ütopyası gibi, Türkiye’nin Doğu Anadolu topraklarını içine alan bir “Haydat” doktrinine sahip olan Ermenistan da zaman zaman aynı stratejileri uygulamaktadır. Özellikle 1915 olayları ve soykırım konusunda Türk hükümetinin resmi belge ve arşivleri açma, akademisyenlerden oluşan bir bilim kurulu teşekkül etme tekliflerine olumlu cevap vermek yerine zaman zaman siyasetçilerinin ağzından Ağrı Dağı’nı Ermeni toprağı saymak, her yıl belli dönemlerde soykırım söylemini öne çıkarmak yayınladığı haritalarda Doğu Anadolu topraklarını kendi sınırları içerisinde göstermek gibi beyhude ve amaçsız olmasının yanında, gerçekçi olmayan irrasyonel politikalar peşindedir. Türkiye’ye yönelik politikaları bu bakımlardan benzerlik gösteren ve sahada sınırlanamayan Türk politik ve askeri aktivizminin daha majör bölgesel ve küresel aktörlere dayanarak sınırlanmaya çalışılması gayeleri örtüşen bu iki ülkeden Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de bir avantaj olarak kullanmaya çalışacağı bu son gemi araması (Rosaline-A) krizi, esas problemi Türkiye ve Avrupa Birliği ilişkilerinde önümüzdeki günlerde karşımıza çıkaracaktır.

Sonuç olarak, bu kriz şunu göstermiştir ki, Avrupa tarafı Türkiye’ye daima bir potansiyel suçlu ve düşman gözüyle bakmaktadır. Bu, üyelik müzakereleri devam eden ve NATO üyesi bir ülkeye yönelik son derece saygısız bir tutumdur. AB, bu şekilde davrandığı müddetçe yalnızca Türkiye halkının değil, uluslararası kamuoyunun da desteğini kaybedecek ve giderek etkisizleşecektir. Ancak bunların yanında, kısa bir süre önce bir BBC haberinde açıkça ortaya konduğu üzere, Türkiye’nin Berlin Konferansı’na aykırı bazı eylemleri de daha önce tespit edilmiştir. Bu nedenle, AB’nin şüpheci olması anlaşılabilir; ancak Türk gemisine hukuk-dışı davranması kabul edilemezdir. AB, hukuk yoluyla kurulmuş bir ulusüstü bir Birlik’tir ve kendi hukukuna uygun davranmayan bir AB’nin dünyada kredibilitesi giderek düşecektir. Bu olayların Türkiye’ye yönelik yaptırımların görüşüleceği AB Liderler Zirvesi öncesinde yaşanması ise, bence Türkiye’nin elini kuvvetlendiren ve yaptırım çıkmasını zorlaştıran bir gelişme olmuştur. Zira bu defa AB “haksız” ve “zor” duruma düşmüştür. Sonsöz olarak, bizce AB ile Türkiye’nin birbirlerine düşman değil, dost olarak bakmaları ve bu şekilde politikalar geliştirmeleri gerekmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yerimiz Avrupa’dır, geleceğimizi Avrupa Birliği’nde görüyoruz” sözleri ise, bu anlamda Türk hükümetinin iyi niyetini gösteren çok çok önemli ve somut kanıtlardır.

Mehmet BABACAN

 

 

DİPNOTLAR

[i] Sinan Hanioğlu, “Saudi Arabia imposes official embargo on Turkish imports”, Foreign Brief: Geopolitical Risk Analysis (in Daily Brief), 03.10.2020 https://www.foreignbrief.com/daily-news/saudi-arabia-imposes-official-embargo-on-turkish-imports/, Erişim Tarihi: 29.11.2020.

[ii] Burhanettin Duran, “Avrupa’nın Macron ile İmtihanı”, SETA, 27.10.2020 https://www.setav.org/avrupanin-macron-ile-imtihani/, Erişim Tarihi: 29.11.2020.

[iii] “EU Top Diplomat Drives Homes Threat of More Sanctions on Turkey”, Bloomberg, 24.11.2020, https://www-bloomberg-com.cdn.ampproject.org/c/s/www.bloomberg.com/amp/news/articles/2020-11-24/eu-s-top-diplomat-drive-homes-threat-of-more-sanctions-on-turkey, Erişim Tarihi: 29.11.2020.

[iv] Samir Alabdullah, “İdlib’teki Radikal Örgütlerin Türkiye-Rusya Anlaşmasına Yönelik Tutumları”, Ortadoğu Analiz, Cilt 11, Sayı: 93, Mayıs-Haziran 2020, ss. 52-55.

[v] Murat Yeşiltaş, “Ortadoğu’dan Akdeniz’e Türkiye’nin Direnişi”, Kriter, Yıl: 5, Sayı: 50, Ekim 2020, ss. 10-13 ve Mehmet Babacan, “Türkiye’nin Yakın Çevresindeki Politik ve Askeri Aktivizminin Nedenleri: Türkiye Neden Böyle Hareket Ediyor?”, Uluslararası Politika Akademisi (UPA), 30.10.2020 http://politikaakademisi.org/2020/10/30/turkiyenin-yakin-cevresindeki-politik-ve-askeri-aktivizminin-nedenleri-turkiye-neden-boyle-hareket-ediyor/, Erişim Tarihi: 29.11.2020.

[vi] Şevval Beste Gökçelik, “2020 Dağlık Karabağ Savaşının Ermenistan ve Diasporadaki Yansımaları”, TASAM, Yorum No: 2020/55, https://avim.org.tr/tr/Yorum/2020-DAGLIK-KARABAG-SAVASININ-ERMENISTAN-VE-DIASPORADAKI-YANSIMALARI, Erişim Tarihi: 29.11.2020 ve Jack Losh, “Russian Troops in Nagorno-Karabakh ‘Clearly a Win for Moscow’”, Foreign Policy (FP), 25.11.2020 https://foreignpolicy.com/2020/11/25/russian-troops-nagorno-karabakh-peackeepers-win-moscow-armenia-azerbaijan/, Erişim Tarihi: 29.11.2020.

[vii] “Germany angers Turkey with attempt to police Libya arms embargo”, Reuters, 23.11.2020, https://www.reuters.com/article/uk-libya-security-turkey-germany-idUKKBN2831A6, Erişim Tarihi: 29.11.2020.

[viii] “EU arms embargo search finds nothing on Turkish ship”, Anadolu Ajansı (AA), 24.11.2020, https://www.aa.com.tr/en/europe/eu-arms-embargo-search-finds-nothing-on-turkish-ship/2054650, Erişim Tarihi: 29.11.2020.

[ix] Yücel Acer, “5 Soru: Türk Ticaret Gemisine Müdahale ve Uluslararası Hukuk, SETA, 26.11.2020, https://www.setav.org/5-soru-turk-ticaret-gemisine-mudahale-ve-uluslararasi-hukuk/, Erişim Tarihi: 29.11.2020.

[x] Yücel Acer, “5 Soru: Türk Ticaret Gemisine Müdahale ve Uluslararası Hukuk, SETA, 26.11.2020, https://www.setav.org/5-soru-turk-ticaret-gemisine-mudahale-ve-uluslararasi-hukuk/, Erişim Tarihi: 29.11.2020.

[xi] “Libya’ya Giden Türk Gemisinde arama krizi: İrini’nin elinde gemiyle silah taşıdığına dair uydu görüntüleri var iddiası”, Sputnik, 27.11.2020, https://tr.sputniknews.com/avrupa/202011271043304958-libyaya-giden-turk-gemisinde-arama-krizi-irininin-elinde-geminin-silah-tasidigina-dair-uydu/, Erişim Tarihi: 29.11.2020.

[xii] “Libya’ya Giden Türk Gemisinde arama krizi: İrini’nin elinde gemiyle silah taşıdığına dair uydu görüntüleri var iddiası”, Sputnik, 27.11.2020, https://tr.sputniknews.com/avrupa/202011271043304958-libyaya-giden-turk-gemisinde-arama-krizi-irininin-elinde-geminin-silah-tasidigina-dair-uydu/, Erişim Tarihi: 29.11.2020.

[xiii] “SC-115, 23 Kasım 2020, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy’un, Türk Bayraklı bir Ticari Geminin Irini Harekâtı Kapsamında Ülkemizin Rızası Olmadan Denetime Tabi Tutulması Hakkındaki Soruya Cevabı”, T.C. Dışişleri Bakanlığı, 23.11.2020, http://www.mfa.gov.tr/sc_-115_–turk-bayrakli-bir-ticari-geminin-irini-harekati-kapsaminda-ulkemizin-rizasi-olmadan-denetime-tabi-tutulmasi-hk-sc.tr.mfa, Erişim Tarihi: 29.11.2020.

[xiv] Yücel Acer, “5 Soru: Türk Ticaret Gemisine Müdahale ve Uluslararası Hukuk, SETA, 26.11.2020, https://www.setav.org/5-soru-turk-ticaret-gemisine-mudahale-ve-uluslararasi-hukuk/, Erişim Tarihi: 29.11.2020.

[xv] YYücel Acer, “5 Soru: Türk Ticaret Gemisine Müdahale ve Uluslararası Hukuk, SETA, 26.11.2020, https://www.setav.org/5-soru-turk-ticaret-gemisine-mudahale-ve-uluslararasi-hukuk/, Erişim Tarihi: 29.11.2020.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.