MOSKOVA NOTLARI

upa-admin 26 Şubat 2021 2.917 Okunma 0
MOSKOVA NOTLARI

Giriş

Rusya Federasyonu’nun başkenti olan Moskova, kalabalık nüfusu, tarihi ve turistik mekanları, sanat dünyası ve sanayisi ile dünyanın en ilgi çekici şehirlerinden birisidir. Şehri bu kadar ilgi çekici kılan bir diğer unsur ise, Rusya’daki diğer şehirlere nazaran daha dinamik ve canlı bir sosyal yaşam sunmasıdır. Sürekli canlı olan bu şehri yakından gözlemlemek, şehrin havasını solumak, tarihi yerleri ziyaret etmek ve bazı kişisel işlerden dolayı eşimle birlikte şehre ikinci kez gitme kararı aldık. Bu yazıda, Moskova’nın genel özellikleri, sosyal hayatı ve siyasi dinamikleriyle birlikte, ziyaret esnasında gezdiğimiz tarihi yer ve mekânlar ile ilgili bilgiler sunulacaktır.

Moskova’nın Genel Özellikleri

Şehir, adını Smolensk ve Moskova Oblastı’ndaki Oka ve Volga nehirlerinin bir kolu olan nehirden almaktadır.(1) Rusça Москва olan kelimenin Slav ve Baltık dillerindeki orijinal anlamı “çamurlu, nemli” demektir.(2) Karasal bir iklime sahip olan Moskova, yaklaşık dört ay kış mevsimi yaşamaktadır. Kasım ayının ortasından Mart ayına kadar ortalama sıcaklık 0°C derecenin altındadır (bizim ziyaretimiz sırasında Moskova -16°C dereceydi). Yeşillik anlamında tam bir zenginlik abidesi olan şehir, bu alanda dünyadaki merkezi şehir kıyaslamasında Sidney ve Singapur ile kıyaslanmaktadır. Şehir genelinde 436 adet park ve yeşil alan bulunurken, yeşil alanlar şehrin yüzde 54’ünü kaplamaktadır.(3) Şehir merkezinde yer alan fabrikalar her ne kadar hava kirliliği yaratsa da, Moskova’daki ekolojik sistem yeşil alanların korunmasıyla doğrudan ilgilidir. Bu konuda Federal yasalar katı bir politika izlemekte ve doğal yapısının korumasına yönelik önleyici politikalar yürütülmektedir.

Moskova’nın ilk yerleşimi M.Ö. 8 binli yıllara ve Neolitik Çağ’a kadar götürülse de, M.S. 1147 yılında Rostov-Suzdal Prensi Yuri Dolgoruky tarafından ilk kez iskân edilmiştir.(4) 13. yüzyılın ilk yarısında, Moskova, Alexander Nevsky’nin en küçük oğlu olan Daniil Alexandrovich yönetiminde bağımsız prensliğinin merkezi haline gelirken, 15. yüzyılın sonlarında III. Ivan döneminde şehir Birleşik Rusya İmparatorluğu’nun başkenti olmuştur.(4) Bu statü değişikliği ile birlikte şehir ekonomik ve kültürel anlamda büyük değişikliğe uğramış; sanayi ve el sanatları gelişmiş ve Moskova, silah, tekstil, deri, seramik, mücevher ve inşaat üretimi alanında merkezi bir sanayi şehri olmuştur. Bunun doğal neticesi olarak, şehrin hem nüfusu, hem de sınırları 16. yüzyıldan itibaren genişlemeye başlamıştır.(4) Romanov Hanedanlığı ile birlikte 17. yüzyıl itibarıyla şehir modern görünümüne kavuşmuş, 18. yüzyılın ilk yarısına kadar şehir İmparatorluğun başkenti olarak kabul edilmiştir. Bolşevik Devrimi’ne kadar St. Petersburg ülkenin başkenti olarak kalırken, Bolşevik Devrimi sonrası alınan karar doğrultusunda, 12 Mart 1918 tarihinde Moskova Sovyetler Birliği’nin başkenti olmuştur.(5) O tarihten günümüze kadar da, Moskova, Rusya Federasyonu’nun başkentidir.

Rusya Federasyonu anayasasına göre, Moskova, St. Petersburg ile birlikte, federal öneme sahip federasyonun bağımsız bir şehridir. Moskova’da yürütme yetkisi Belediye Başkanı’nın Başkanlık ettiği Moskova Hükümeti tarafından ve yasama yetkisi 45 milletvekilinden oluşan Moskova Şehir Duması tarafından idare edilmektedir.(6) 2006’dan 2012’ye kadar, Moskova şehrinin tüzüğündeki değişiklikler nedeniyle Belediye Başkanı seçimleri yapılamazken, bu dönemde Belediye Başkanı Cumhurbaşkanı’nın emriyle atanmıştır. Yerel yönetim, Moskova bölgelerini bölgesel bazda idari bölgelere birleştiren 11 vilayet ve 125 bölge idaresi aracılığıyla gerçekleştirmektedir. Moskova’nın yasama ve yürütme makamlarının yanı sıra, şehirdeki yerel yönetim organlarının işleyiş ilkeleri, Moskova şehri şartı ve şehrin diğer normatif eylemleri tarafından belirlenmektedir.(6) Bu çok farklı ve ayrıcalıklı yönetim şekli, St. Petersburg’da da aynen geçerlidir.

Avrupa’nın İstanbul’dan sonra en kalabalık ikinci şehri olarak kabul edilen Moskova’nın(6) nüfusu, 2021 resmi verilerine göre 12,6 milyondur.(7) Rosstat’a göre, Rus halkının % 8,6’sı Moskova’da yaşamaktadır. Bu kalabalık nüfusu Moskova şehir merkezinde rahatlıkla hissedebilirsiniz. Toplu taşıma araçlarından market kuyruklarına, restoranlardan müzelere her yerde yoğun insan kalabalığı vardır. Bu nedenle, hem caddelerde, hem de ara sokaklarda trafik çilesine şahit olmak kaçınılmaz. Özellikle işe gidiş ve çıkış saatlerinde bu durum tam anlamıyla eziyete dönüşüyor.

Moskova, ekonomi alanında da ülkenin kalbi ve aynı zamanda en büyük finans merkezidir. Ülkede bulunan bankaların yarısına ev sahipliği yapan şehir, buna ek olarak ülkedeki en büyük 200 kuruluşun 104’ünü de sınırları içinde barındırmaktadır.(9) Bilimsel çalışmaların da merkezinde olan Moskova, optik ve radyo elektronik cihazlarının, havacılık ve uzay ekipmanlarının, yüksek hassasiyetli mekanik cihazların üretimi için güçlü bir bilimsel ve teknolojik temele sahiptir. Rus havacılık, uzay, nükleer silah ve füze ürünlerinin önemli bir kısmı Moskova’da tasarlanmakta ve burada geliştirilmektedir.

Bunların yanı sıra, Avrupa’nın önemli kültür merkezlerinden biri olan Moskova’da, 100’ün üzerinde tiyatro salonu, 60’ın üzerinde çeşitli kategorilerde müze, 100’den fazla sinema salonu, 400’den fazla kütüphane, onlarca film stüdyosu ve birçok çağdaş sanata ilişkin galeri bulunmaktadır.(10) Bunlara ilaveten, turizm açısından Rus mimarisine ait birçok ilginç yapı ve tarihi mekânda mevcuttur. Rusya’nın tarihi zenginlikleriyle dolu bu şehrin görülmesi gereken temel yerleri şunlardır: Aziz Vasil Katedrali, Kızıl Meydan, Kremlin Sarayı, Bolshoi (Bolşoy) Tiyatrosu, Pushkin (Puşkin) Müzesi ve Moskova Metrosu.

Seyahatten Notlar

Dünya edebiyatının en önemli kalemi Tolstoy’un Anna Karenina eserini okumayan yoktur sanırım. Benim adıma tarihin yazılmış en iyi romanıdır. Eser, kahramanı Vronski’nin St. Petersburg’dan Moskova’ya trenle gidişiyle başlar. Rusya’ya geldiğim ilk andan itibaren genç yaşlarda okuduğum bu eserin etkisiyle, St. Petersburg’dan Moskova’ya trenle yolculuk etme hevesim vardı. Bu heves, 19 Şubat Cuma akşamı gerçekleşti ve St. Petersburg tren garından Grand Express (11) şirketine ait lüks trenle Moskova’ya yolculuk başladı.

St. Petersburg-Moskova Grand Express treni

Bilet işlemlerini halettikten sonra bizi sıcakkanlı bir kondüktör karşıladı ve yolculuk edeceğimiz bölüme kadar bize eşlik etti. Dört kişilik yatağı bulunan express vagonda, geniş bir masa, akıllı televizyon, klima, havalandırma ve kitap okuma ışıkları mevcut. Televizyonun menüsünden trenle ilgili istediğiniz menüye erişmek mümkün. Ayrıca internet üzerinden yayınlara bağlanabilir, film seyredebilir ya da müzik dinleyebilir, seyahati daha keyifli hale getirebilirsiniz. Biz, televizyonu kullanmak yerine kitap okumayı, ertesi günle alakalı notlar çıkarmayı ve biraz da nostaljiye uygun olarak poker oynamayı tercih ettik. Daha sonra sessiz bir şekilde karanlık raylar üzerinde yol alan trenin akışına kendimizi kaptırıp kısa bir uykuya daldık. Trenle yolcuğumuz yaklaşık 8 saat sürdü. Yolculuk esnasında herhangi bir olumsuz durumla karşılaşmadık, aksine pozitif duygu ve düşüncelerle trenden ayrıldık.

Trenden iner inmez kendinizi gürültülü ve kalabalık şehir merkezinde buluyorsunuz. Bunun yanında, görkemli binalar, büyük iş merkezleri, yapıma yeni başlayan inşaat şantiye alanları sizi karşılıyor. Şehirde sürekli bir hareketlilik var. Bu hareketliliği St. Petersburg’da görmek çok zor. Sadece belirli bulvar ve caddelerde buna şahitlik ediyorsunuz. Fakat burada her ana caddede insan yoğunluğu ve araç trafiği var. İstanbul’dan alışık olduğumuz bu manzarayı Rusya’da ancak Moskova’da yaşabilirsiniz.

Muhalif lider Navalny destekçilerinin hükümete karşı protestoları bahara ertelemesinden dolayı, şehir merkezi gayet sakindi. Bir önceki ziyaretimize kıyasla cadde ve mekânlarda polis araçlarına nadiren denk geldik. Muhaliflerden kimse sokaklarda bulunmuyordu. Navalny’nin eşi Yulia Navalnaya’nın mahkeme sırasında giydiği kırmızı renkli kazak ülkede gündem olmuş, daha sonra Navalny destekçileri kırmızı renkli kıyafetler giyerek bir duruş sergilemek istemişlerdi. Bu durum sonrası ülkede kırmızı renkli kaşkol dahi takmanın bir anlamı olmayı başladı. Haliyle sokakta kırmızı kıyafetli herkese şüpheyle bakılır oldu. St. Petersburg’da kırmızı renkli kıyafet giyenlerin sayısı çok az olsa dai Moskova şehir merkezinde bu nüfuzun fazla olduğunu söylemekte yarar var. Özellikle gençler kırmızı kıyafet giyme konusunda bayağı bir ısrarcı görünüyorlar.

Protestoların ertelenmesinin ardından, meydanlar ve tarihi yerler halka açıldı. Bunu fırsat bilerek Kızıl Meydan’a gitme kararı aldık. Tren garı yakınlarında bulunan metro istasyonundan Kızıl Meydan’a geçtik. Meydanın orijinal adı Красная площадь (Krasnaya ploşçad) eski Rusça’da “güzel meydan” anlamına gelmektedir. Ruslar, bu ifadeye binaen güzel meydan olarak kullansalar da, Ruslar dışında herkes Kızıl Meydan ya da Kırmızı Meydan ifadelerini kullanmaktadır. Batıda Kremlin, doğuda Kitay-Gorod arasında yer alan meydan, Moskova’nın ana meydanıdır. 15. yüzyılda Kremlin Sarayı’nın duvarları inşa edildikten sonra meydan açığa çıkmış ve tarih boyunca birçok olaya sahne olmuştur UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan (12) meydanda; Lobnoe Mesto platformu, Minin ve Pozharsky anıtı, Vladimir Lenin Mozolesi, Aziz Vasili Katedrali ile Kremlin duvarlarına paralel nekropol yer almaktadır. Meydanın sol tarafında ise Moskova’nın, hatta Rusya’nın en lüks, en pahalı alışveriş merkezi olan GUM var.

Kızıl Meydan

Meydanın toplam uzunluğu 330 metre, genişliği ise 75 metredir. Kızıl Meydan’a kuzey cephesinden giriş yaptığınızda, Aziz Vasili Katedrali, sağ tarafta Lenin Mozolesi ve Kremlin duvarlarıyla harika bir manzara sizi karşılamakta. Özellikle Sovyetler Birliği döneminde yaşanan hadiseler, askeri geçit törenleri ile İkinci Dünya Savaşı’nda Almanların istilası sonrasındaki değişen görünümü meydanı gezerken size tarihi canlı bir nostalji sunuyor. Meydanın ortasında yılbaşından kalma kayak pisti ve çocuklar için bazı seyyar oyuncak dükkanları var. Kazan Katedrali, tarih müzesi ve Lenin Mozolesi pandemiden dolayı ziyaretçilere kapalı durumda. Bunun yanı sıra, Lenin Mozolesi’nin etrafında sıkı güvenlik önlemleri mevcut. Genel olarak polis yoğunluğu bir önceki ziyaretimize göre az olsa da, meydanın dört bir yanında otomatik silahları ve eğitimli köpekleriyle hazır bir şekilde bekletiliyorlar. -16 derecelik soğuk havada yaptığımız ziyaret esnasında yine de hatırı sayılı derecede ziyaretçinin olduğunu söylemek gerekir. Bu ziyaretçilerin büyük bir kısmı Rusya’nın yerel turistlerinden oluşmakta.

Aziz Vasil Katedrali

Meydanın en dikkat çekici mimari yapısı Aziz Vasili Katedrali. Rusya’nın da marka yüzü olan katedral, rengarenk görüntüsü, ihtişamlı mimari yapısı, kubbemsi çatısıyla masalımsı bir görüntüye sahip. 16. yüzyılda Kazan ve Astrahan zaferi sonrası Korkunç İvan tarafından inşa edilen katedralde, tam 8 ayrı kubbe bulunmakta. Bu kubbeler 8 büyük zaferi simgeliyor. Katedralin alt kısmında diğer Ortodoks kiliselerinde sıklıkla rastladığımız mahzenler yok. Yapı tek bir temel üzerinde duruyor. Alt bölümde küçük bir bodrum var. Bu kısım sağlam tuğla duvarlar ve tonozlarla örülmüş durumda. Bodrum katının hemen üstünde kemerli giriş açıklıklarıyla oluşan dış galeri var. Kemerli girişler iç içe bağlanan bir modelleme ile platformlara geçişi ve diğer kiliseler arasındaki bağlantıyı sağlıyor. Merkez kiliseye giden desenli ve tuğlalı giriş dekorları orijinal bir şekilde korunmuş. Bu durum, kilise içinde labirent benzeri bir yol almanızı sağlıyor. Ayrıca muhtemelen de güneş ışığını farklı boyutlarda getirerek litürjik dua alanlarını daha ilahi bir hale sokuyor. Katedralin Alexander Svirsky Kilisesi’nin olduğu bölümünde, bizim ziyaret günümüz olan Cumartesi günlerinde belirli aralıkla ayin düzenleniyor. Biz de ziyaret esnasında bir ayine denk geldik.

Aziz Vasil Katedrali’nden sonra meydanın diğer cephe hattında kalan GUM alışveriş merkezi yeri alıyor. Rusça açılımı Государственный универсальный магазин (Uluslararası Devlet Mağazası) olan GUM, Sovyetler Birliği döneminde şehirlerdeki mağazalara ve alışveriş marketlerine de verilen isimdi. Bugün hâlâ Rusya’da yaşlı kesim büyük alışveriş marketlerini bu isimle çağırmaktadır. GUM, 19. yüzyıl sonlarında mimar Alexander Pomerantse ve mühendis Vladimir Shukov çalışmalarıyla inşa edildi. Rus mimari yapısına sahip olan binanın çatısı soğuk havaya ve yoğun kar yağışına dayanaklı cam bölmelerden oluşmaktadır. Sovyetler Birliği döneminde birçok faaliyet alanında kullanılan bina, 1953 yılından itibaren bir mağaza haline getirildi ve ülkenin önemli alışveriş noktalarından biri oldu. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra ise devlete ait olan GUM özelleştirildi. Birçok kez el değiştiren mağaza, bugün Mikhail Kusnirovich’in şirketi Bosco di Ciliegi tarafından 2059 yılına kadar kiralanmıştır.(14) GUM’ın içinde birçok uluslararası şirketin mağazası bulunmakta. Özellikle Batı menşeli mağazaların çokluğu dikkat çekiyor. Ayrıca sinema salonları, çocuklar için oyun alanı ve restoranlar bulunmakta.

Moskova şehir merkezinde yaşayan yerel halk ile St. Petersburg halkını mukayese ettiğimde, kişisel tecrübelerime bakarak şu farkı rahatlıkla söyleyebilirim; St. Petersburg şehir merkezinde yaşayan halk belirli bir eğitim seviyesine ve maddi olanaklara sahip olduğundan dolayı, halk arasında statü farkını net olarak gözlemleyemiyorsunuz. Fakat Moskova’da bu durum farklı. Moskova’da halkın yaşam standardını kullandıkları araçlardan, kılık kıyafetlerinden ve zaman geçirdikleri mekanlardan rahatlıkla ayırt edebilirsiniz. Entelektüel sınıfın sıradan halktan farklı bir yaşama ve Batı kültürüne yakın olduklarını söylemek gerekiyor. Fakat buna karşılık, dünyayı takip etme konusunda çok geri olduklarını ve yabancı bir dil konuşmada yetersiz kaldıklarını da belirtmek var.

Kızıl Meydan’dan ayrılıp kısa bir yürüyüş sonrası Lubyanka Meydanı’na vardık. Lubyanka Meydanı, bir önceki ziyaretimizde açık olmasına rağmen yoğun güvenlik önlemleriyle kuşatılmıştı. Bu ziyaretimiz esnasında ise, meydan, güvenlik önlemleri bakımından çok sakin ama insan yoğunluğu açısından bayağı kalabalıktı. Eski KGB merkez binası meydanı özel kılan yapılardan birini oluşturmakta. Meydanda ayrıca çok fazla sayıda alışveriş merkezi ve birçok ülkenin giyim mağazaları bulunuyor. Meydandan yaklaşık 200 metre uzaklıkta devlet memurlarına ait lojmanlar var. Bu lojmanlar, sıkı  güvenlik önlemleriyle korunuyor. Her binanın girişinde memurların statüleriyle ilişkilendirdiğim, kırmızı, mavi, kahverengi ve turuncu renkli uyarı levhaları var. Levhalarda yalnızca Rusya Federasyonu Yöneticisi yazmakta. Her binanın önünde hazır şekilde bekleyen araçlar var. Bu lojmanların ön cephesindeki bir yan yolda güvenlik şeridi kurulmuş durumda. Bu şeritle sıradan araçların ve halkın Lubyanka Meydanı’na geçmesine müsaade edilmiyor.

Eski KGB binasını görüp, bir başka hedefi gerçekleştirmenin huzuruyla ve soğuk havanın tüm bedenimizi etkisi altına almasıyla sıcak bir mekana geçip yemek yemeğe karar verdik. Fakat boş bir restoran bulmak için bayağı zaman harcadık. Haftasonları merkezi lokasyondaki restoranlarda boş masa bulmak neredeyse imkânsız. İnsanlar kapalı mekanlarda sosyal mesafe kuralına da uymuyorlar. Herkes içiçe masalarda yemek yiyor. Soğuk havanın keskinliğine daha fazla dayanamayıp, Gürcü yemekleri yapan bir restorana girdik. Bu hususta yine St. Petersburg ve  Moskova kıyaslaması yaparak, iki şehrin restoranlarını değerlendireceğim. St. Petersburg’da restoran sahipleri ambiyansa, fiziksel görünüme ve menüye önem veriyorlar. Sıradan bir Gürcü restoranına girdiğinizde kendinizi Tiflis’te hissedercesine oluşturulmuş iç dekorasyonla karşılaşıyorsunuz. Benzer şekilde, çalışanların kıyafetleri de buna göre tasarlanıyor. Menü ve servisler de aynı tarzda önünüze geliyor. Garsonlar kibar ve nazik bir şekilde sizinle ilgileniyor.  Moskova’da ise bu durum çok farklı. İç dekorasyona pek önem verilmiyor. Garsonlar çok kaba ve siparişleriniz önünüze gelişi güzel getiriliyor. Buna karşılık, Moskova’daki restoranların olumlu tarafları da var; fiyatlar daha uygun ve porsiyonlar daha fazla. Bu durum, tamamen iki şehrin nüfusu ile doğru orantılı. St. Petersburg’da restoranlar genel olarak günün vaktine göre keyifli bir zaman geçirmek üzere kullanılıyor. Buna istinaden de, restoranlar, çok sessiz romantik bir ambiyansı size sunuyor. Kim restoranlarda kendinizi kütüphane sessizliğinde bile bulabilirsiniz. Moskova’daki restoranlar ise daha çok yemek yemek, sohbet etmek, proje toplantıları yapmak ve siyaset konuşmak için kullanılıyor. Bu nedenle, Moskova’da daha gürültülü ve daha kalabalık bir ortamda vakit geçiriyorsunuz.

Moskova’nın önemli turistik yer ve tarihi yerlerinden olan Maxim Gorky (Gorki), Anton Chekov (Çehov) ve Puskin Müzeleri ile Tchaikovsky (Çaykovski) konservatuarı ve Bolshoi (Bolşoy) Tiyatrosu sahnesi de planlarımız dahilinde olsa da, koronavirüs önlemleri kapsamında kapalı tutuldukları için buraları henüz ziyaret edemedik. İstanbul’u andıran, St. Petersburg’dan çok farklı ülkenin başkentinden güzel duygularla ayrılıyoruz. Rusya’dan sevgilerle…

Sadık ARPACI

 KAYNAKÇA

  1. http://moscow.org/moscow_encyclopedia/107_river_moscow.html.
  2. http://antic-r.narod.ru/bibl4.htm.
  3. https://investmoscow.ru/about-moscow/moscow-in-numbers/.
  4. http://www.rusarch.ru/voronin5.htm.
  5. https://www.prlib.ru/en/history/619089#:~:text=On%20March%2012%2C%201918%20Moscow,government%20decision%20appending%20the%20instructions.
  6. https://www.statista.com/statistics/1101883/largest-european-cities/.
  7. https://rosstat.gov.ru/storage/mediabank/PrPopul2021.xls.
  8. https://rosinfostat.ru/naselenie-moskvy/.
  9. https://www.forbes.ru/biznes-photogallery/383921-karta-rossiyskogo-biznesa-gde-propisany-krupneyshie-rossiyskie-kompanii.
  10. http://moscow.ru/ru/infrastructure/economy_business/tourism_in_Moscow/foreign_visitors.
  11. https://grandtrain.ru/trains/ge/.
  12. https://whc.unesco.org/en/list/545/.
  13. http://blogpechenkin.blogspot.com/2019/02/blog-post.html.
  14. https://ria.ru/20110427/368623379.html.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.