Rusya’nın Ukrayna sınır hatlarında, Belarus ve Kırım’da 135 bin civarında asker ve çok sayıda askeri teçhizat konuşlandırması, başta NATO olmak üzere Batı bloku birçok ülkede Ukrayna’ya yönelik bir işgal planı algısı yaratmaktadır. 2014’teki Kırım işgalinden bu yana Ukrayna devleti işgal tehlikesiyle kaldığını iddia etmekte, bu çerçevede NATO’dan sessiz kalmamasını ve Rusya’ya karşı hamle yapmasını istemektedir. Rusya da, Ukrayna’nın bu çağrıları karşısında gerilimi daha çok tırmandırmakta, bir yandan Belarus, Moldova/Transdinyester ve Kırım’daki askeri varlığını hissettirmekte ve çevre coğrafya üzerindeki baskıyı da artırmakta, öte yandan daha önce işgal ve ilhak etmiş olduğu Kırım ve askeri denetimi altındaki Donbass bölgesindeki askeri pozisyonu güçlendirmektedir. Önemli bir sanayi altyapısına ve zengin doğal rezervlere sahip olan Ukrayna, Rusya açısından cezbedici bir ön bölge pozisyonunda olmakla birlikte, aynı zamanda Karadeniz’deki deniz yetki alanlarını genişletmesi açısından da stratejik öneme sahiptir. Ayrıca Ukrayna’da çok sayıda Rus vatandaşı yaşamakta ve Rusya ile yakın sosyal ve kültürel ilişkileri bulunmaktadır. Kısacası, stratejik ve kültürel olarak, Moskova, Ukrayna’yı “arka bahçesi” olarak görmektedir.
Son dönemlerde Ukrayna konusundaki artan NATO-Rusya gerginliği üzerine NATO’nun önde gelen ülkelerinden Fransa’nın Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’u Moskova’da ağırlayan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, NATO ve Ukrayna’ya karşı göz dağı veren açıklamalarda bulunmuştur. Rus ordusunun Ukrayna sınırına konuşlanması ve tatbikatlar yapmasını eleştiren Batılı ülkelere sert tepki gösteren Putin, askeri altyapılarını Rus sınırına kadar yaklaştıran NATO ve üye devletlerin Rus silahlı kuvvetlerini nereye ve nasıl yerleştirileceği konusunda Moskova’ya ders vermeye kalktıklarını, Rus birliklerinin bizzat kendi topraklarındaki eylemleri Ukrayna’ya karşı Rus tehdidi olarak sunduklarını, Fransa da dahil olmak üzere Avrupa ülkelerinin Kırım’ın Ukrayna topraklarına ait olduğuna inandığını fakat bu toprakların aslında Rusya Federasyonu’nun bir parçası olduğunu vurgulaması, Putin’in Ukrayna’ya bir dış müdahale konusundaki rahatsızlığını gözler önüne sermektedir. Ukrayna doktrinlerine göre düşman olarak görülen Rusya’ya karşı mevcut durum şayet askeri operasyonlarla değiştirilmeye çalışılırsa, Rusya ile NATO arasında bir çatışmanın kaçınılmaz olacağına da değinen Putin, böyle bir savaşı istemenin mantıklı olmadığının da altını çizmiştir.[1] Konuyu daha geniş kapsamda özetlersek; ABD’nin 1990’da NATO’nun doğuya doğru genişlemeyeceğini taahhüt ettiğini her fırsatta belirten Putin, uzun süredir bu sözün tutulmamasından ve Minsk Anlaşması’na riayet edilmemesinden şikâyet etmektedir.
Putin ve Macron
Ukrayna’nın NATO üyeliği ve toprak bütünlüğü ile ilgili NATO-Rusya gerginliğinin yaşandığı bu dönemde, NATO da önemli bir test sürecinden geçmektedir. Yeni tehdit ve güvenlik durumları NATO’nun politikasını şekillendirirken, çok kenarlı tehdit düzlemi aynı anda farklı sorun alanlarının dikkate alınmasını gerektirmektedir. Üyeliğe kabul edilen devletlerin Soğuk Savaş döneminden miras aldıkları tehdit algıları, geleneksel manada savaş hazırlık seviyesinin korunmasını dikte etmiştir.[2] ABD Başkanı Joe Biden, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi durumunda bunun bedelinin ağır olacağını daha önceki konuşmalarında vurgulamıştır. Bugüne kadar, ABD, savaşa hazır durumdaki 8.500 askerini alarma geçirmiş, ancak ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, bu askerlerin ancak NATO’nun bir çevik kuvvet oluşturması halinde gönderileceğini bildirmiştir. Fakat ABD, bu sözleri eyleme geçirmiş, Ukrayna’ya geçtiğimiz yıllarda 90 ton silah ve mühimmat yardımı göndermiştir. İngiltere de Rusya’ya karşı savunma alanını güçlendirmesi için Ukrayna’ya silah gönderimine devam etmiştir.[3] 2021 yılında Ukrayna ve NATO’nun Odessa kentinde “Coherent Resilience” adlı ortak tatbikatı başlatması da Rusya’ya karşı bir misilleme olarak görülmüştür. Tüm bu askeri yardımların yanı sıra, ABD’nin 2014 yılından beri Ukrayna’ya 2 milyar 700 milyon dolar yardım yapması da ekonomik açıdan önemli bir gelişmedir.
Rusya konusunda NATO ülkeleri arasında ittifak sağlandığını iddia etmek zordur. Almanya Deniz Kuvvetleri Komutanı Kay-Achim Schönbach’ın, Putin’in Batı tarafından eşit muamele görmesi gerektiği ve istediği tek şeyin saygı olduğu ve ayrıca Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etme gibi bir amacı olmadığı minvalindeki açıklamaları, Berlin’in NATO ittifakına bağlılığını sorgulanır hale getirmiştir. Almanya’nın isteği, Rusya ile diyalogda kalınması ve ABD-Rusya-Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nda (AGİT) görüşmelerinin devam ettirilmesidir. Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un ise, ülkesinin Ukrayna’ya silah vermeyeceğini vurgulaması, Almanya’nın Rusya’yı karşısına almak istememesi olarak yorumlanabilir. Kuzey Akım 2 projesi ile Rusya’dan ciddi miktarda doğalgaz rezervi satın alacak ve enerji ihtiyacının önemli bir kısmını uygun fiyata karşılayacak olan Almanya’nın bu tutumu manidardır. Fransa’nın Rusya konusundaki tutumu da, NATO üyeleri arasında tam birliktelik sağlanmadığının kanıtıdır. ABD ile Fransa arasında AUKUS anlaşmasından sonra ortaya çıkan gerilim ve rekabet henüz tam anlamı ile yatıştırılabilmiş değildir. Nitekim Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ABD Başkanı Joe Biden hakkındaki güven bunalımı devam etmektedir.[4]
Merkez Avrupa ülkeleri Rusya’yı ürkütmek istemezken, “düşmanımın düşmanı dostumdur” mottosuyla hareket eden bir başka ülke de Çin’dir. Çin lider Şi Cinping,Pekin Kış Olimpiyatları’nın açılış gününde Rusya ile ortak bir bildiri yayımlamıştır. İki lider yeni ilişkilerinin Soğuk Savaş döneminin herhangi siyasi-askeri ittifakından üstünolduğunu vurgulamıştır. Dostlukta sınır tanımadıklarını uzay, iklim değişikliği, yapay zekâ ve internetin kontrolü dahil birçok alanda birlikte çalışmayı planladıklarını ilan etmişlerdir.[5] Böylece, Rusya, ABD’nin hegemonya mücadelesinde en güçlü rakibi olan Çin ile iş birliğini sahasını genişleterek ABD’ye göz dağı vermiştir. Kısacası, Putin, ABD ve NATO ile geriliminde kendine stratejik bir alan açmıştır.
Gözler Ukrayna- Rusya sınırına çevrilmişken, Türkiye’nin de hem Ukrayna, hem de Rusya ile ilişkileri gündemdedir. Ankara, Kırım’ın 2014’te Moskova tarafından ilhakına kesin bir dille karşı çıksa da, Türkiye turizm gelirinin önemli kısmını Rusya’dan sağlamaktadır. Türkiye, doğalgazının büyük kısmını da Rusya’dan ithal etmektedir. İşte bu noktada Türkiye’nin Rusya’ya uygulanacak yaptırımlara katılmakta çekimser kalması beklenmekte, ikinci bir “Jet Krizi” vakasının yaşanması istenmemektedir. Türkiye’nin Rusya ve Ukrayna arasında arabuluculuk rolü üstlenmeye açık olması da Türkiye’nin bu konudaki tavrını göstermektedir.
Öte yandan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 3 Şubat’ta Ukrayna’yı ziyaret etmiş, Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski ile düzenlediği ortak basın toplantısında, Ukrayna’nın Kırım dahil toprak bütünlüğünü desteklediklerini vurgulamıştır. Rusya ile krizde Türkiye’nin arabuluculuk teklifini yenileyen Erdoğan, Rusya ve Ukrayna’yı aynı masaya oturtup sınır bölgesindeki sorunların çözümü için diplomasi kanalları kullanmak istemektedir. Öte yandan, Türkiye’nin Ukrayna’ya insansız hava aracı (İHA) ve silahlı insansız hava aracı (SİHA) satışı Rusya cephesinde rahatsızlığa yol açmış ve Rusya, Ukrayna’nın Türkiye yapımı SİHA’ları Donbass’ta Rusya yanlısı ayrılıkçılara karşı kullandığını iddia etmiştir. Türkiye’nin Kiev yakınlarında eğitim ve SİHA üretim üssü kuracak olması da iki ülke arasında tansiyonu yükseltebilecek bir başka gelişmedir. Şu an için Rusya ve Türkiye arasındaki savunma gündemini S-400’ler belirlese de, Ukrayna’da kurulacak SİHA üretim üsleri, Rusya’ya karşı kullanabilecek bir tehdit algısı olarak görülebilir.
Türkiye, özünde, Ukrayna’ya verdiği desteği yönetmeye çalışmakta zira bu Türkiye’ye NATO’dan artı puan kazandırmaktadır. Türkiye, Kırım’ın ilhakını hiçbir zaman kabul etmediği için, aynı zamanda bu durum Türkiye’yi Rusya’nın misilleme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü Türkiye Masası Direktörü Soner Çağaptay; Türk SİHA’larının savaş alanında Ukraynalılar için bir fark yarattığını, bunların çok etkili insansız hava araçları olduğunu ve Ukraynalıların Ruslara ve Rus donanımına karşı önemli saldırılar yapmasına zemin hazırladığını ifade etmektedir.[6]
Sonuç olarak, Rusya-ABD arasındaki Ukrayna krizi şu aşamada söylem ve eylem bazında karşılıklı misillemeler üzerine kurulu olsa da, NATO’nun diğer güçlü üyeleri Fransa ve Almanya gibi merkez Batı ülkelerinin Rusya’yı karşısına almaktan çekindikleri ve krizin derinleşmemesi için diplomasi kanallarına başvurdukları yorumu yapılabilir. ABD’nin ekonomik ve teknolojik rakibi Çin de doğal olarak Rusya ile yakın ittifak içerisindedir. Türkiye ise, hem bir NATO ülkesi olarak, hem de Rusya ile enerji ve turizm alanlarında sıkı bir müttefik olarak denge politikası izlemektedir Ankara’nın Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklemesi ve Kiev’e SİHA’ların satışı NATO’nun onay verdiği hamleler olmakla birlikte, öte yandan Rusya’ya karşı yaptırımların desteklenmemesi ve arabuluculuk rolü üstlenilmesi Rusya’yı memnun edebilecek politikalardır. Fakat SİHA satışı konusunda Rusya’nın namlunun ucunun kendisine çevrildiğini görüp ileride Türkiye’ye karşı sert çıkabileceği ihtimali de Ankara tarafından göz ardı edilmemesi gereken bir noktadır. Dolayısıyla, SİHA’ların satışı ve üretim tesisleri kurulması hususunda Türkiye’nin bu kadar ısrarcı olması Türk-Rus ilişkilerinin akıbeti açısından rasyonel değildir.
Dr. Eren Alper YILMAZ
[1] Euronews (2022). “Putin’den Macron’a Kırım mesajı: Ukrayna, NATO’ya girerse Rusya ile NATO arasında savaş çıkar”, https://tr.euronews.com/2022/02/08/putin-den-macron-a-k-r-m-mesaj-ukrayna-nato-ya-girerse-rusya-ile-nato-aras-nda-savas-c-kar.
[2] Murat Aslan (2022). “NATO ve Rusya’nın Ukrayna Restleşmesi: Soğuk Barış”, Kriter Dergi, https://kriterdergi.com/ara/nato-ve-rusyanin-ukrayna-restlesmesi-soguk-baris.
[3] BBC (2022). “Ukrayna krizi: Rusya, NATO’ya neden güvenmiyor?”, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-60138458.
[4] Talha Köse (2022). “Ukrayna Krizi ve Avrupa Güvenliğinin Zaafları”, Kriter Dergi, https://kriterdergi.com/ara/ukrayna-krizi-ve-avrupa-guvenliginin-zaaflari.
[5] Burhanettin Duran (2022). “Batı’nın Soktuğu ‘Çomak’ Putin’in Stratejik Kartı”, SETA, https://www.setav.org/batinin-soktugu-comak-putinin-stratejik-karti/.
[6] VOA Türkçe (2022). “Türk SİHA’ları Ukrayna Krizinde Belirleyici mi?”, https://www.amerikaninsesi.com/a/turk-sihalari-ukrayna-krizinde-belirleyici-mi-/6432719.html.