KOSOVA-SIRBİSTAN GERGİNLİĞİNİ ANLAMAK

upa-admin 06 Ağustos 2022 1.065 Okunma 0
KOSOVA-SIRBİSTAN GERGİNLİĞİNİ ANLAMAK

Giriş

Kosova ile Sırbistan arasındaki gerginliği daha iyi kavrayabilmek amacıyla önce Yugoslavya’nın etnik yapısı ve dağılma sürecini kısaca gözden geçirmekte fayda var.

Yugoslavya’nın Etnik Yapısı ve Dağılma Süreci

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Josip Tito’nun liderliğinde kurulan Komünist Yugoslav Devleti, 3 farklı dini, yani Ortodoksluk, Katoliklik ve İslâm’ı ülke içerisinde barındırıyordu. Yugoslavya’nın demografik yapısına baktığımız zaman ise, bu ülkenin çok farklı etnik gruplardan oluştuğunu görmekteyiz. Bu etnik gruplar; Sırp, Hırvat, Boşnak, Arnavut, Sloven, Makedon ve Türklerdi ve bu farklı etnik gruplar Yugoslavya’nın farklı bölgelerinde dağılmış olarak yaşıyorlardı.

Ülke ile beraber ortaya çıkan “Yugoslav” kavramı da, bir üst kimlik olarak kullanımda olmuştur. Zaten ‘Yugoslavya’ kelimesinin anlamı, Türkçe’de “Güney Slavları Ülkesi” anlamına gelmektedir. Bu kadar fazla etnik kültür bir arada yaşarsa, ülke içerisinde birçok farklı etnik milliyetçilik olgusu baş gösterir. Bununla da ancak milliyetçilik duygularını bastırarak, ya da bir üst kimlik belirleyerek önlem alınır. Yugoslavya’da da işte bu nedenle üst kimlik olarak Tito döneminden başlayarak Yugoslav üst kimliğinin benimsenmesi planı uygulanmaktaydı. Fakat buna rağmen Tito döneminde de Hırvat ve Sırp milliyetçilikleri baş göstermekteydi, Sırp ve Hırvatlar, Yugoslavya’yı kendi etnik milliyetçiliklerine karşı bir bariyer olarak algılamaktaydı. Milliyetçilik duygularının bastırılması ve üst kimlik belirleyerek ulus devlet anlayışını benimseme yönünde Tito önlemler aldı, ancak bu alınan önlemlerin sürekliliği çok önemlidir. Bu kadar fazla etnik grubu ve farklı dinlere mensup kişileri bir ülke içerisinde yaşatmak çok zor olduğu içini ülkeyi yöneten lider tabir-i caizse rüzgar gülünün her bir farklı yaprağını bir arada tutmaya yönelik komplike bir siyaset uygulamalıdır. İşte Josep Broz Tito da bu amaca yönelik bir siyaset uygulamıştır.

Ancak Tito’nun ölümünden sonra yarım asırdır bastırılan etnik milliyetçilik duyguları saklandıkları yerden ortaya çıkarak bu ülkede kanlı çatışmalara neden olmuş ve neticede Yugoslavya’nın çökmesi sonucunu yaratmıştır. Sırp milliyetçiliği için, Kosova ve Voyvodina’da sınırlanan egemenlik ve Bosna Hersek’in Sırp egemenliği dışında kalması Yugoslavya’nın Sırp karşıtlığına işaretti. Güçlü Yugoslavya, zayıf Sırbistan demekti. 1970’lerden itibaren ekonomik dengeler bozuldukça, Hırvat kamuoyu da, Yugoslavya’nın içinde kalarak büyük bir refah kaybı yaşandığı tezini benimsemeye başladı.[1]

Ortaya çıkan milliyetçilikler ile birlikte ülke içerisindeki kutuplaşmalar ve yaşanan kanlı çatışmalar akabinde ülkede hem nüfus olarak, hem de ekonomik olarak daha güçlü olan kesim bu gücü kullanarak “etnik temizlik” olarak adlandırılan soykırıma başladılar. Bu kanlı iç savaş ile birlikte Josep Broz Tito’nun 12 Mart 1978 tarihinde, Yugoslavya’nın kurtuluş yıldönümü kutlamaları sırasında söylemiş olduğu şu sözler akıllara geldi: “Ülkemiz kristal bir küredir. Ben Josip Broz Tito, bu küreyi ellerimle tutarak değil alttan nefesimle üfleyerek havada tutuyorum. Umarım benim nefesim tükendiğinde birisi bu görevi devralır. Yoksa kristal küre yere düşer ve tuz buz olur”. Yugoslavya’nın etnik mozaiğini tek bir devlet çatısı altında birleştiren Tito rejiminin kurucu Cumhuriyetleri, birbirleri arasındaki rekabet ve etnik çatışmalar ile birlikte dağılmaya doğru ilerliyordu ve buna da Belgrad hükümeti engel olmaya çalışıyordu. Ancak engel olma girişimi başarılı olamadı ve 1991 yılına gelindiğinde kurucu Cumhuriyetler bağımsızlık savaşı ile dağılma sürecine girdiler. Bu süreçte maalesef soykırımlar da yaşandı.[2] Başlayan iç savaş ile birlikte Yugoslavya’da tabir-i caizse bir miras kavgası başladı ve Yugoslavya’dan en büyük mirası alan Sırbistan oldu. Sırp Ordusu, Yugoslavya’dan kalan teçhizatları ele geçirerek güçlendi.

25 Haziran 1991’de Slovenya ve Hırvatistan, Almanya ve İtalya′nın desteklemesi ile bağımsızlıklarını ilan ettiler. Eylül 1991’de de Makedonya bağımsızlığını ilan etti. Şubat-Mart 1992’de Bosna Hersek devleti ülke çapında bağımsızlık ilan edilmesi konusunda bir referandum yaptı. Bosnalı Sırplar bu referandumu boykot etmesine rağmen bağımsızlık kabul edildi ve 5 Nisan 1992’de Bosna Hersek Cumhuriyeti hükûmeti bağımsızlığını ilan etti. Ancak bu bağımsızlık sonrası bölgede çatışmalar arttı ve 1992-1995 yılları arasında Bosna Savaşı sırasında Müslüman Boşnaklara “soykırım” yapıldı. Soykırımın başını çeken “Bosna Kasabı” lakaplı kişiler: Radovan Karadžić, Ratko Mladić ve Slobodan Milošević’tir.

Sırp General Ratko Mladić, Boşnakları ele geçirdikleri şehirlerden tahliye etme bahanesi ile araçlara bindirip ölüme gönderiyordu, ancak bu olacak soykırımdan savunmasız Boşnakların haberi yoktu. Ratko Mladić, dış ülkelerden baskı hissetmemek ve sivil Boşnaklardan bir direniş görmemek için kamera önünde savunmasız Boşnaklar ile samimi bir şekilde iletişim kurarak “Sakin olmalarını, başlarına bir şey gelmeyeceklerini” aktarıyordu. Sırplar, Boşnakları Osmanlı’nın kalıntıları “Türk” olarak görmekteydi ve kendi düşüncelerine göre bu yapılan soykırım ile birlikte, Ratko Mladić, Srebrenitsa’yı ele geçirdikten sonra “Türkler’den sonunda öcümüzü aldık” diyordu.[3] [4] 1995 yılında Sırp Ordusu Kosova’ya girerek birçok sivilin öldürülmesine sebep oldu ve bu olayların ardından 1999 yılındaki NATO Müdahalesi ile, Kosova, Sırbistan idaresinden koparıldı ve 17 Şubat 2008 tarihinde bağımsızlığını ilan etti. Yugoslavya Federal Cumhuriyeti olan ülkenin adı Şubat 2003’ten itibaren “Sırbistan-Karadağ” adını aldı. Mayıs 2006’da Karadağ’da yapılan oylama sonucunda % 55,5 oranında bağımsızlık yönünde karar çıktı. Bu oylama sonucunda 3 Haziran 2006’da Karadağ’ın, iki gün sonra da Sırbistan’ın bağımsızlığını ilan etmesiyle Sırbistan-Karadağ’ın varlığı da sona erdi[5] Karadağ’ın da bağımsız olmasıyla, Yugoslavya Federal Cumhuriyeti 2003 yılında resmi varlığını kaybetti ve sonuç olarak 7 ayrı parçaya ayrıldı. Dağılma sonrası şu devletler kurulmuştur: Sırbistan, Hırvatistan, Bosna Hersek, Kuzey Makedonya, Karadağ, Slovenya, Kosova.

Kosova-Sırbistan Gerginliği

Sırp milliyetçileri, “Büyük Sırbistan” yaratma hayaline kapılarak, Sırbistan dışındaki diğer cumhuriyetlerde var olan Sırp nüfusunu, Büyük Sırbistan projesi ile bu toprakları da alarak birleştirmek istiyorlardı. Sırp Parlamentosu, Mart 1989’da kabul ettiği bir anayasal değişiklik ile Kosova ve Voyvodina’nın özerkliğini sona erdirdi. Kosova ve Voyvodina parlamentoları da baskı altında bu değişiklikleri onaylamak zorunda bırakıldı ve akabinde Kosova’da siyasi gerilim ve olaylar gelişmeye başladı. Milosevic 1989 yılında Sırbistan liderliğine yükselince, Arnavut milliyetçiliği ve Kosova meselesi Miloseviç’in Sırbistan siyasetindeki gücünü arttırdı. 26 Haziran 1990 yılında Sırbistan, Kosova Parlamentosu’nu bağımsızlık kararı almaya hazırlanırken kapatma kararı aldı. Ancak Kosova Parlamentosu sembolik olarak caddede toplanıp Kosova’nın bağımsızlığını kabul etti. Sırbistan, Kosova’daki tüm yönetim organlarının doğrudan kontrolünü ele aldı. 7 Eylül 1990 tarihinde Kacanik’te gayriresmi şekilde toplanan Kosova Parlamentosu üyeleri bir tür anayasa kabul ederek alınan kararlar ile 22 Eylül 1991 tarihinde yapılan referandumla bağımsızlık ilan ettiler ve bir yıl sonra Rugova Başkan seçildi.[6]

Kosova, Arnavut, Sırp ve Türklerden oluşmaktadır. Resmi dilleri Arnavutça ve Sırpça’dır ve ülkenin büyük kısmı Müslüman’dır. Kosova’nın kuzey bölgesinde çoğunluğu oluşturan Sırplar ise Priştine’nin otoritesini tanımamaktadır ve bugün hala mali destek sağlayan Sırbistan’a siyasi olarak sadıklardır. Sırbistan ile Kosova arasında 1998-1999 yılları arasında şiddetli bir savaş yaşandı. Kosova’daki savaş, NATO güçlerinin 1999 yılında NATO Müdahalesi ile sona erdi. Neticede, Kosova, Sırbistan idaresinden koparıldı ve 17 Şubat 2008 tarihinde bağımsızlığını ilan etti.[7] Savaşın ardından, Kosova, kısmi özerklikle Sırp egemenliğinde kaldı. Ancak 2004 yılında yeniden şiddetli çatışmalar başladı ve yüzlerce kişi yaralandı. Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi çatışmalara müdahele etmeye çalışsa da, Konsey’de daimi üye olan Rusya veto ederek müdahaleyi engellendi. Kosova ve Sırbistan arasındaki ilişkiler daha stabil bir hale gelmiş olsa da, gerginlik hiçbir zaman tamamen sona ermedi. Kosova, ülkenin kuzeyinde çoğunluğu oluşturan Sırp azınlıklar üzerindeki yetkilerini artırmak istemektedir. Ancak bölgede yaşayanlar çok sert bir direniş sergiliyorlar.

Günümüze geldiğimiz zaman ise, 31 Temmuz Pazar günü yaşanan olaylarda protestocuların iki sınır geçişini kapatmasının ardından, Priştine yönetimi, Pazartesi gününden itibaren Kosova’ya giriş yapan kişilerin ülkede kaldıkları süre boyunca Sırp kimlikleri yerine geçici belge taşımak zorunda kalacaklarını duyurdu. Hükümet, ayrıca Sırbistan tarafından verilen araç plakalarına sahip yaklaşık 50 bin Sırp azınlığın iki ay içinde plakalarını Kosova tarafından verilenlerle değiştirmek zorunda kalacağını bildirdi. Bunun üzerine Kosova’nın kuzeyindeki Sırp protestocular kamyonlar ve diğer ağır taşıtlarla Jarinje ve Bernjak sınır kapılarına giden yolları kapattı. Kosova polisi, ekiplere ve insanlara yönelik şiddetli saldırılar olduğu gerekçesiyle sınır geçişlerini kapatmak zorunda kaldığını açıkladı. NATO Kosova Gücü (KFOR) ise, ülkenin kuzey bölgelerinde durumun “gergin” olduğunu ve “istikrarın tehlikeye girmesi halinde müdahale etmeye hazır olduğunu” açıkladı. Kosova hükümeti, Batılı ülkelerle istişarelerin ardından kararı uygulamaya koymayı bir ay ertelediğini duyurdu.[8] Polis yetkilileri, “polis ekipleri yönünde ateş edildiğini ancak yaralanan olmadığını” açıkladı. Polisin açıklamasında, ayrıca, protestocuların trafiğe kapatılan yollardan geçmekte olan çok sayıda Arnavut’u dövdüğü ve bazı arabalara saldırıldığı belirtildi. Reuters haber ajansı ise, çoğunlukla Sırpların yaşadığı küçük Kuzey Mitrovitza kasabasında hava saldırısı sirenlerinin üç saatten fazla duyulduğunu bildirdi.[9]

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, Pazar günü erken saatlerde yaptığı açıklamada, “atmosferin kaynama noktasına getirildiğini” savundu ve Sırplara saldırılırsa “Sırbistan kazanacak” uyarısında bulundu. Kosova Başbakanı Albin Kurti ise, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandr Vucic’i “kargaşayı” kışkırtmakla suçladı.[10] 31 Temmuz’da yaşanan olaylardan sonra sular duruldu gibi duruyor, Kosova’nın kuzey bölgesinde Jarinje sınır kapısına giden Zveçan Belediyesi’ne bağlı Rudare yolunda bulunan kum yüklü inşaat kamyonları 01 Ağustos Pazartesi günü kaldırıldı.[11][12] Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic, Kosova ile sınır hattında yaşanan gerilime ilişkin, “En kötü senaryonun önüne geçildi” yorumunda bulundu. Kosova’nın bağımsız bir ülke olmadığını savunan Vucic, “Dolayısıyla Kosova’ya saldırı diye bir şey söz konusu olamaz. Kosova, uluslararası hukuka göre Sırbistan’ın bir parçasıdır” dedi[13]. Yani Sırbistan, 2008’de tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Kosova’yı halen kendi toprağı olarak görmekte.

Sonuç

Sonuç olarak, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandr Vucic’in yaptığı bu açıklamalara baktığımız zaman, Sırpların Yugoslavya’nın dağılması sürecinde yaşanan iç savaştan ders çıkarmadığını ve halen Büyük Sırbistan projesini gerçekleştirme peşinde olduklarını görmekteyiz. Büyük Sırbistan projesindeki amaç, Sırbistan dışındaki Sırp nüfusuna sahip bölgeler de dahil olmak üzere geleneksel önemi olan bütün bölgeleri dahil ederek bir Sırp devleti kurmaktır.

Ali IŞIK

İstanbul Kent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü lisans öğrencisi

 

KAYNAKÇA

DİPNOTLAR

[1] https://acikders.ankara.edu.tr/

[2] https://tr.wikipedia.org/

[3] https://www.youtube.com/watch?v=ooA_ESbc7RU

[4] https://www.youtube.com/watch?v=2pJiWIPSu44

[5] https://tr.wikipedia.org/

[6] https://acikders.ankara.edu.tr/

[7] https://www.bbc.com/turkce/

[8] https://www.bbc.com/turkce/

https://www.youtube.com/watch?v=D7ksgYYL3ko

[10] https://www.bbc.com/turkce/

[11] https://www.haberler.com/

[12] https://www.aa.com.tr/

[13] https://www.ntv.com.tr/dunya/

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.