UKRAYNA’DAKİ REFERANDUM VE RUSYA’NIN İLHAK ETME KARARI

upa-admin 01 Ekim 2022 1.012 Okunma 0
UKRAYNA’DAKİ REFERANDUM VE RUSYA’NIN İLHAK ETME KARARI

Giriş

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasının ardından uluslararası sisteme halefi olarak boy gösteren Rusya Federasyonu, 1990’lı yıllar boyunca ülke toprakları üzerindeki derin ekonomik, siyasi ve sosyal koşullarla mücadele vermeyi tercih etmiştir. 2000’li yılların başında, iktidar değişikliğiyle Rusya’nın uluslararası sistemde etkin bir aktör olması hedefine yönelik politikalar gütmeyi amaç edinen yeni Devlet Başkanı Vladimir Putin, selefi olan Sovyetler Birliği’nin tarihsel mirasını koruma içgüdüsüyle hareket etmeye başlamıştır. Özellikle Putin, Post-Sovyet coğrafyası olarak adlandırılan bölgelerde ve yakın çevresinde yüzünü Batı’ya dönen bir oluşuma müsaade etmemeye, hem siyasi, hem de ekonomik bağlamda kendisine bağımlı birer uydu devletler yaratmaya çalışmıştır. Bunun için de, başta iktidar değişiklikleri olmak üzere, bir sürü politik enstrümanı kullanan Putin, bunun son örneğini de Ukrayna’daki “özel askeri operasyon”unda göstermektedir.

Ukrayna’ya Yönelik Özel Askeri Operasyon

Yukarıda da bahsedildiği üzere, Putin, yakın çevresinin ve Post-Sovyet coğrafyasının Batı ile iştirak halinde olmamasına büyük önem vermektedir. Ukrayna’nın Rusya’nın 2014 yılında Kırım’ı ilhak etmesinin ardından yüzünü büyük oranda Batı’ya dönmesi, Rusya için rahatsızlık uyandırmıştır. Bu minvalde hareket eden Kiev yönetimi, Avrupa Birliği’ne (AB) ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) yönelim göstermeye başlamıştır. Son dönemdeki çıkışlarıyla dikkat çeken Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin Batı kanadına eklemlenme yönünde ciddi çabalar sarf etmeye başlaması, Rusya’nın önce sert söylemlere, ardından da sert güce başvurmasını doğurmuştur. Uluslararası hukuk açısından da tartışmalı olan bu savaşı Putin’in “özel askeri operasyon” olarak adlandırmış olması, dikkat çeken bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yedinci ayını geride bırakan Rusya-Ukrayna Savaşı, Rusya’nın ilerleyişindeki yavaşlama, Ukrayna’nın direncinin artması ile farklı bir sürece evrildiğini göstermektedir. Uluslararası medyada Rusya’nın ciddi kayıplar verdiği, askeri olarak Ukrayna’nın öne geçebileceği ve Rusya’nın sonunun selefi olan SSCB ile benzer olacağı gündeme gelmeye başlamıştır. Tüm bu söylemlere rağmen, savaşı askeri manada Rusya’nın kaybedebileceğini öngörmek pek mümkün olmasa da, savaş esnası ve sonrasında Rusya tarafından telafisinin zor olacağı bir takım gerilemelerin yaşanacağını beklemek yerinde olacaktır. Savaşın artan ekonomik ve askeri maliyetlerinin yanında psikolojik etkenlerinin de ön plana çıktığı düşünüldüğünde, yaşanacak kayıpların sadece Rusya ile sınırlı kalmayacağı, tüm dünyayı da derinden etkileyeceği söylenebilir.

Kısmı Seferberlik İlanı

Yukarıda ifade ettiğimiz olumsuz tablonun bir diğer sacayağını da Rusya’nın ilan ettiği “kısmi seferberlik” oluşturmaktadır. Bu kararın alınması, Rusya açısından bir takım tartışmaların yaşanmasına neden olmuştur. Özellikle kararın alınmasının ardından uluslararası medyada çıkan haberlerin doğruluk payının bulunduğu ciddi ciddi düşünülür hale gelmiştir. Esasında bu kararın alınmasının ardında, Rusya’nın Ukrayna topraklarında yürüttüğü savaşta istenileni alamadığı ve başarısız süreç yaşadığını göstermesi açısından kıymetli bir veri olarak karşımıza çıkmaktadır. Rusya’nın kısmı seferberlik ilanının ardından belki de daha da önemsenmesi gereken bir diğer açıklaması, Ukrayna’nın topraklarında yer alan Donetsk, Luhansk, Zaporijya ve Herson’da referandum düzenlenme kararının alınmasıdır.

Rusya’nın Referandum Kararı ve İlhak Politikası

Rusya, Ukrayna’nın dört bölgesinde kendi kontrolünü sağlamasının ardından referandum kararı alması ve hemen ardından gerçekleşen referandumun kısa sürede tamamlanmış olması, Rusya’nın Ukrayna üzerindeki siyasi emellerinin net bir göstergesi olurken, savaşın boyutunun da farklı bir seviyeye taşınmasına fırsat sağladığı iddia edilebilir. Nitekim gerçekleştirilen bu referandumlar, Rusya’nın 2014 senesinde Kırım’ı ilhak ettiği süreci hafızamızda canlandırmakta ve dahası, referandum sonuçlarının bundan sonraki süreçte “özel askeri operasyon” isimlendirilmesinden resmen “savaş”a evrilebileceği söylenebilir.

Ukrayna’nın Moskova kontrolündeki dört bölgesinde gerçekleştirilen referandum sonuçlarının sürpriz olmadığını söylemek mümkündür. Yapılan referanduma göre; Donetsk % 99,23; Luhansk % 98,42; Herson % 87,05 ve Zaporijya % 93,11 ile Rusya’ya bağlanma yönünde oy kullanmıştır.

Referandum sonuçlarının ardından, 30 Eylül 2022 tarihinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kremlin’de yaptığı konuşmada, Ukrayna’nın Herson, Zaporijya, Donetsk ve Luhansk bölgelerinin resmen ilhakını açıklamış ve buraları Rusya Federasyonu’nun dört yeni bölgesi olarak ilan etmiştir. Dahası, Putin, Ukrayna’ya savaşı durdurma ve diyalog çağrısında bulunmuştur.

İlhaka Yönelik Tepkiler

Rusya’nın Herson, Zaporijya, Donetsk ve Luhansk bölgelerinin resmen ilhak etmesi, dünya kamuoyunda ciddi bir tepkiye neden olmuş ve birçok kuruluş ve ülke Rusya’nın ilhakını tanımadıklarını ilan etmişlerdir.

İlk olarak Ukrayna, Rusya’nın ilhak kararını resmen açıklamasının ardından NATO ile ikili ilişkilerini derinleştirerek hızlandırılmış bir şekilde üyelik için başvuru yapmıştır. Bu da, bize, Ukrayna’nın Rusya’ya karşı kendini NATO ile dengelemeyi arzuladığını göstermektedir.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, Ukrayna topraklarından yaptığı yeni ilhaklar konusunda Rusya’yı eleştirerek, NATO müttefiklerinin her karış toprağını savunmaya hazır olduklarını ifade etmiştir. Ayrıca, ABD, ilhak kararının ardından yüzlerce Rus ve Rus şirketlerine yaptırım kararı da almıştır. AB cephesi de, Rusya’nın kararına yoğun tepki göstermiş, kararı tanımadığını ifade etmiş ve yeni yaptırım kararları almıştır. AB Konseyi’nden yapılan “Ukrayna’nın bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğünü daha fazla ihlal için Rusya’nın bahane olarak uydurduğu yasa dışı referandumları da bunların sahte ve yasa dışı sonuçlarını tanımıyoruz ve asla tanımayacağız. Bu yasa dışı ilhakı asla tanımayacağız. Bu kararlar yok hükmündedir ve hiçbir yasal etki oluşturamaz. Kırım, Herson, Zaporijya, Donetsk ve Luhansk Ukrayna’ya aittir. Tüm ülkelere ve uluslararası kuruluşlara bu yasa dışı ilhakı kesin surette reddetmeleri çağrısında bulunuyoruz.” açıklaması, Rusya’nın, Batı’yı kendisine karşı birleştirici bir güç olmaya teşvik ettiği şeklinde yorumlanabilir.

Çin Halk Cumhuriyeti ise, Ukrayna’nın doğusunda Rusya yanlısı ayrılıkçıların kontrolündeki bölgelerde Moskova’ya bağlanmak için yapılan referandumların ardından krizin diyalog yoluyla çözülmesi çağrısını yinelemeyi tercih etmiştir.

NATO’nun Rusya’nın ilhak kararına verdiği tepki de, diğer Batılı ülke ve kurumlar gibi sert olmuştur. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Rusya’nın ilhakının gayrimeşru ve yasa dışı olduğunu ve bu toprakları Rusya’nın parçası olarak asla tanımayacaklarını belirtmiştir. Dahası, Putin’in bu hamlesinin bir zayıflık göstergesi olduğunu ve işlerin Rusya’nın istediği gibi gitmediğini gösterdiği iddia etmiştir. Ukrayna’nın NATO üyeliğini de değerlendiren Sekreter, üyelik kararının 30 ülkenin oy birliğine varması halinde gerçekleşebileceğini söylemiştir. Tam da bu noktada, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın Ukrayna’nın NATO üyeliği konusundaki açıklamasını ele almak yerinde olacaktır. Sullivan’ın yaptığı “ABD uzun yıllardır NATO’nun açık kapı politikasını destekliyor. NATO üyeliğine yönelik kararı, 30 müttefik ve katılmak isteyen ülke kendi arasında alır. Ukrayna’ya yardımların en iyi yolunun doğrudan sahaya yardım olduğu görüşündeyiz ve NATO’ya üyelik başvurusu başka bir zaman ele alınmalıdır.” açıklaması, aslında savaşa doğrudan müdahil olmak yerine, vekalet yöntemini devam ettirmelerinin önemli olduğuna bir işaret olarak yorumlanabilir.

Sonuç

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik “özel askeri operasyon”u neticesinde kontrol altına aldığı bölgelerde referandum kararı alması ve referandum sonucu sonrasında ilhakını resmen açıklaması, Rusya’nın geleceğe dönük önemli hamlelerine işaret etmektedir. Rusya, ilhakını açıkladığı bölgelere Ukrayna’nın hamle yapması engellemek ve olası Ukrayna hamlesini “casus belli” olarak nitelendirilebileceğini göstermektedir. Böylelikle, Rusya, Ukrayna’ya karşı ön alıcı bir hamle seçeneği oluştururken; gerçekleştirdiği/gerçekleştireceği eylemelere de uluslararası hukuk zemininde meşru bir alan yaratmaya çalışmaktadır.

Rusya’nın ilhakının ardından Batı’da çatlak sesler derinleşirken, Rusya ile çoğu konuda müşterek alanda buluşan Çin ve Hindistan’la olan ikili ilişkilerinde bazı ihtilafları doğurabilir. İlhak kararının ardından Rusya’ya yönelik küresel tepkilerin artış göstermesi, Rusya’nın uluslararası sistemde yalnızlaşmasını da beraberinde getirecektir. Fakat Rusya, buna karşın Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’ndeki veto kartını, ulusal çıkarına aykırı gördüğü her noktada uygulamaktan da geri durmayacaktır.

Ukrayna’nın hızlandırılmış bir şekilde NATO’ya başvuru yapması ve Rusya’ya karşı kendisini NATO ile dengeleme girişimleri, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in açıklamalarıyla farklı bir boyuta evrilebilir. Sekreterin ve ABD Güvenlik Danışmanı Sullivan’ın açıklamalarında çıkarılabilecek esas noktaların; çatışmaya taraf olmaktaki gönülsüzlükleri ve sahada Ukrayna’ya desteğin sağlanması yönünde olmuştur. Buradan da hareketle, ABD ve NATO’nun Ukrayna için Rusya ile karşı karşıya kalmayı göze alamadığı söylenebilir.

 Hüseyin YELTİN

 

KAYNAKÇA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.