2022 BİTMEDEN SSCB’NİN HÜKÜMSÜZ 100. YILI

upa-admin 30 Aralık 2022 894 Okunma 0
2022 BİTMEDEN SSCB’NİN HÜKÜMSÜZ 100. YILI

Aralık ayının son günleri, yeni yıl telaşının yaşandığı , bireysel ve kurumsal bilançoların çıkarıldığı, hüsranların anımsandığı ve yeni umutların filizlendiği bir zeminde ifade edilir.

2022, ulusal siyasal tarihimizde Büyük Taarruz, Dumlupınar Meydan Savaşı, İzmir’in kurtuluşu, Mudanya Mütarekesi ve Saltanat’ın kaldırılmasının 100. yılını simgeleyen önemli bir sembolizmayı ortaya koydu. Hazırlandığımız 2023 ise, Cumhuriyetimizin 100. yılı sevincini paylaşacağımız, büyük Atatürk’ün mirasını çağrıştırmaktadır.

Modern Siyaset Biliminin öncülerinden Maurice Duverger, toplumsal mücadeleler tarihini ikiye ayırarak, birincisinin sosyal sınıf mücadeleleri olduğunu, ikincisini ise ulusal kurtuluş mücadeleleri diye belirterek, Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı ve Gazi Mustafa Kemal’in liderliğini vurgulamıştı.

Biz Türkiye Cumhuriyetimizin 100. yıldönümünü özümserken, Türk Devrimi’nden önce, 1917’de Bolşevik Devrimi’yle başlayan, 30 Aralık 1922’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin ilanıyla süregelen, Lenin’in Sovyet rejimi, tarihin tozlu raflarında yer aldı.

SSCB, 1871 Paris Komünü’nden sonra, reel sosyalizm açısından, dünya siyasi tarihinde önemli bir dönüm noktasıydı. 70 yıllık SSCB ilan edilmeden önce, 1917-1922 arasında, Bolşevikler’in Kızıl Ordu’su ile, İngilizler’in desteklediği Beyaz Ordu arasında, 5 yıla varan bir iç savaş yaşandı. Bolşevikler, 1918’de Brest-Litovsk Antlaşması ile Rus Çarlığı’na ait topraklardan çekilse de, 1920-21 yıllarında, Çarlık coğrafyasına, bu sefer, “kardeş halklar” ve “yönetim Sovyetlere” sloganıyla tekrar sahip oldu. Rus yayılmacılığı bu sefer, “komünizm kamuflajı” ile tekrar canlandı.

Sovyetler’de ilk tasfiye 1924’te Lenin’in ölümü sırasında gerçekleşti. Devrimde Petrograd Sovyeti’nde öncü olan, Kızılordu’nun başındaki Troçki elenirken, Stalin parti içinde ve ülkede yönetimi ele geçirdi. Stalin, öncelikle ülke içinde büyük toprak sahipleri “gulag”ları elemine ederken, SSCB’de devlet ağırlıklı sanayileşme ve planlı kalkınmayı ön plana aldı. Bununla birlikte, Stalin, devlet mekanizmasında, merkezi, bürokratik anlayışı, kendi içindeki halklara baskıyı kronik hale getirdi. SSCB dışındaki bir sosyalist modele destek vermedi. Ne 1936-39 arasında, İspanya’daki Cumhuriyetçiler’e, ne de İkinci Dünya Savaşı sonrası, Yunanistan ve İtalya’daki komünist gruplarla yeterli dayanışma sağlamadı. 1924-1944 arasında “tek ülkede sosyalizm” şiarı benimsenirken, Nazi işgali püskürtülüp, Doğu Avrupa’da, yerli komünist partilerle iş birliği ile yapan Kızıl Ordu’nun gücüyle, “komünizmin yayılması” konseptine dönüldü. Bu da, zaten Soğuk Savaş’ı getirdi, konvansiyonel ve nükleer silahlanma, ideolojik rekabet, casusluk faaliyetleri, uzay yarışı anahtar sözcük ve kavramlar oldu.

Stalin sonrası, Kruşçev’le birlikte, yumuşama (detant) gündeme gelse de, 1960’ların başındaki Küba Füze Krizi, dünyayı adeta nükleer savaşın eşiğine getirdi. Uzaya Yuri Gagarin ile ilk kez SSCB çıktı, Ortadoğu’da siyasal rekabette, Mısır ve Irak dahil, SSCB’nin etkisi yaşandı, Filistin konusunda farklı nüfuz denemeleri oldu. Brejnev 1960’lardan 1980’lere önemli bir denge unsuru olarak yer aldı.

Brejnev sonrası yaşlı liderlerin art arda ölümü ve 1985’te Gorbaçov’un Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) Genel Sekreterliği’ne seçilmesi, Glasnost (Açıklık) ve Perestroyka (Yeniden Yapılanma) politikaları, güçlü istihbarat ve ordu ile bastırılan talepleri, yok sayılan milliyetçilik ve din duygularını kaldığı yerden devamını sağladı, federal anayasada, kağıt üzerinde yer alan ayrılma hakları, Sovyet Cumhuriyetleri tarafından yaşama geçirildi. Bu süreçte, Varşova Paktı üyesi Doğu Bloku ülkelerinde, komünist rejimler devrildi, Varşova Paktı dağıldı. Başarısız darbe girişimin akabinde, Rusya Federasyonu SSCB’den ayrıldı, SSCB resmen ortadan kalktı, devrilen Gorbaçov, siyasete dönemedi, Yeltsin ve bugünkü Putin yönetimi ardı sıra geldi.

Günümüzde, SSCB’nin mirasçısı Rusya, Çarlık ve SSCB döneminin siyasetleri yüzeyinde, imparatorluk siyasetini revize ediyor. Rusya, SSCB’den kalan, konvansiyonel ve nükleer arsenalini anımsatırken, BM’nin veto hakkına sahip, daimi 5 ülkeden biri ve SSCB’nin ardından, enerji devi olarak dünya siyasetinde enerji-politik zeminini maksimize ediyor.

Doğu Bloku ülkeleri bugün AB ve NATO üyesi, NATO’nun 2008 Bükreş Zirvesi’nde, Ukrayna ve Gürcistan’ın olası NATO üyelikleri gündeme geldikten sonra, Rusya, 2008 savaşında Gürcistan’ın Güney Osetya ve Abhazya bölgelerinde, var olan üstünlüğünü pekiştirdi, bu özerk bölgeleri, sözde bağımsız devletler olarak tanıdı, 2014’te Ukrayna, Kırım’daki Rus donanmasını söz konusu edince, Kırım’ı işgal etti, Donetsk ve Luhansk’ta hibrit bir mücadeleyi destekledi, 2022 Şubat’ında ise, devam ederse 1. yılını dolduracak Ukrayna Savaşı’nı başlatarak, Donetsk, Luhansk, Zaparoja ve Herson bölgelerini işgal etti, düzenlediği sözde referandumlarla, bu bölgeleri, tek yanlı ilhak etti.

Putin, 2022 Şubat’ında Lenin ve Kruşçev’i, özellikle Ukrayna konusunda tenkit etmişti. Ukrayna’yı Rusya’nın toprak bütünlüğü içinde sayıyor, Lenin’i gereksiz bir cömertlikle suçluyordu. Dağılan SSCB, hala artçı sarsıntılarını yaşıyorsa da, selefi Rusya, artık Avrupa’da değil ancak Asya’da kendisine yeni bir vizyon arıyor, Batı’nın Ukrayna-Gürcistan hattında, yeni bir çevreleme politikasını engellediğini iddia ediyor. Eski çevreleme siyasasında, İran ve Pakistan ile “kuzey kuşağı” ya da “yeşil kuşak” olarak anılan hattın önemli ülkesi olan, NATO üyesi ve ABD müttefiki Türkiye ile, özel bir ilişki modelini geliştiriyor. Bunun  önemli yansımaları, Azerbaycan’ın 2020’de işgal edilmiş Karabağ topraklarını kurtardığı “vatan muharebesi” ve çelişkilere karşın, 2016 sonrası Suriye politikasında görüldü.

Türkiye de, içinde bulunduğu NATO ve müttefiki olduğu ABD ile yapısal çelişkiler yaşıyor, tahıl koridoru, Rusya-Ukrayna arasındaki görüşmelerdeki yapıcı rol, dünya siyasetinde takdir görmekte, bir yandan da, Yunanistan’dan Suriye’ye uzanan hatta, ABD ile zıt bir zemin ete kemiğe bürünmektedir.

SSCB artık yok, dünya siyasetinde Şangay İşbirliği Örgütü ve kendi çevresindeki Kolektif Güvenlik Örgütü ile ne yapabilir, eski çevreleme ülkelerini İran ve Pakistan dahil, yanına çekerek, başka bir ağırlık merkezini gündeme getirebilir mi? Ya da Dugin’in Avrasyasında işaret edildiği biçimiyle Fransa ve Almanya, Rus Avrasya’sına dahil olabilir mi?

Ukrayna konusunda ABD ile daha fazla konsolide olmuş Avrupa ülkeleri için fazlasıyla bir fantezi konusu olabilir bu vizyon. Ne var ki, enerjinin silah olarak Rusya tarafından kullanılması, başka bir baskı politikasını da gündeme getiriyor.

2023’te TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİMİZİN 100. YILI ATATÜRK’ÜN IŞIĞINDA TÜRK ULUSUMUZA KUTLU OLSUN…  KUTLU OLSUN…

Doç. Dr. Deniz TANSİ

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.