YÜZYILIN FELAKETİ VE DİPLOMASİNİN GÜCÜ

upa-admin 13 Şubat 2023 991 Okunma 0
YÜZYILIN FELAKETİ VE DİPLOMASİNİN GÜCÜ

Türkiye, 6 Şubat sabahına, büyük bir felaketi yaşamış bir şekilde uyandı. Yaşanan felaketin boyutu nedeniyle, bu gelişme, Türk makamları tarafından “yüzyılın felaketi” olarak adlandırıldı. On ili doğrudan etkileyen ve Türkiye’nin 15 milyonluk nüfusunu kapsayan bir coğrafyada yıkıma neden olan deprem, uluslararası düzeyde de büyük yankı uyandırdı.

Deprem felaketinin ilk anlarından itibaren büyük bir özveri ile hareket eden Türk halkı, kendi yaralarını kendi sarmak için yoğun çaba harcarken, uluslararası kurumlar, kuruluşlar ve diğer devletler de Türkiye’nin acısına ortak olmak ve bir nebze de olsa katkı sağlamayı bir borç bilerek hareket etmişlerdir. Böylesi elim bir felaketin üzerinden siyasi söylemlerde bulunmak ve bir takım politik öneriler sunmak yersiz olsa bile, bazı şeylerin konuşulmaya başlanmasının da önemli olduğunu söylemek mümkündür. Bunların en başında da insani yardım çerçevesinde Türkiye’ye yardım gönderen, arama kurtarma çalışmalarına destek veren ve ülkelerinde Türkiye için üzüntülerini belirten aktörler yer almaktadır.

T.C. Dışişleri Bakanlığı’nın resmi web sayfasının paylaştığı veriler göz önüne alındığında, an itibariyle Türkiye’ye yardım teklifinde bulunan ülke sayısının 100, arama kurtarma faaliyetinde bulunan ülke sayısının 80, bu faaliyetlerde görev yapan yabancı personel sayısının 9.247 olduğu açıklanmıştır. Tüm bu veriler ışığında hareket edilecek olunursa; Türkiye’nin yaşadığı felaketin boyutu tahayyül edilebilir bir noktaya geldiği görülmektedir. Türkiye’ye arama kurtarma başta olmak üzere çeşitli destek ve yardımlarda bulunan ülkeleri tek tek saymak ve ele almak bu yazı açısından mümkün olamayacaktır. Fakat bazı noktalara dikkat çekmek de yerinde olacaktır.

Ahde vefa da denilebilir, aynı soydan gelmenin verdiği yükümlülük olarak da görülebilir. Ama Azerbaycan’ın Türkiye’nin yaşadığı bu felakete devlet nezdinde de halk nezdinde de karşılık bulması büyük bir anlam ve önem taşımaktadır. Tıpkı, depremin ilk anından bugüne kadar hem sahada, hem de maddi konularda Türkiye’ye büyük destek sağlayan Azerbaycan gibi diğer Türk devletlerinin de, Türkiye’ye her anlamda dirsek temasını sıkı tutması geleceğin dış politikasının şekillenmesinde etkili olacağını söylemek mümkündür. Nitekim Türk Devletleri Teşkilatı’nın (TDT) hızlı aksiyon alarak felakete karşı hamleler geliştirmesi, Türkiye’nin teşkilat içindeki rolünün önemine de bir işaret olarak görülebilir.

Türkiye ile ilk andan itibaren dirsek temasını eksik etmeyen diğer bir ülke ise Rusya olmuştur. Rusya’nın profesyonel ekibini sahaya sürmesi ve enkaz bölgelerinde aktif rol oynaması, esas itibariyle Türkiye’nin yürüttüğü diplomatik başarının bir eseridir. Rusya gibi Ukrayna’nın da sık sık Türkiye’ye taziye ve destek mesajları yayınlaması, bu argümanı doğrular niteliktedir.

Dendias ile Çavuşoğlu deprem bölgesinde

Her yardımın kıymetli olduğu bu süreçte Yunanistan’ın vermiş olduğu destek de belki de ilerisi için bir mesaj olarak okunabilir. Yunanistan’ın depremin ilk anından itibaren sahaya arama kurtarma ekibi göndermesi ve aktif rol alması, aynı zamanda Türk ve Yunan Dışişleri Bakanları’nın bir araya gelerek karşılıklı sağduyulu açıklamalar yapması, hepimize 1999 depremi sonrasında yaşanan yumuşama dönemini hatırlatmıştır. Nitekim Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın “İlişkilerimizin yumuşaması için bir depreme daha ihtiyaç yok” açıklaması oldukça kıymetlidir. Dendias’ın yapıcı tutumunun Türkiye tarafından da karşılıksız kalmayacağını düşünmek yerinde olacaktır. Artan gerilimli dış politikanın böylesi bir felaketin sonrasında yumuşama evresine girmesi ve bundan sonraki süreçte de bu minvalde devam etmesi, hem komşuluk ilişkileri açısından, hem de normatif anlamda gelişmelerin yaşanacağına işaret etmektedir.

Depremin ardından diğer dikkat çeken destek Ermenistan’dan gelmiştir. Ermenistan’ın arama kurtarma ekibi göndermesi ve 30 yıllık süreçten sonra sınır kapılarından yardım malzemelerin aktarılması da önemli gelişmeler arasında yerini almıştır. Yaraların sarılmasının ardından bu gelişmelerin sürekli hale gelmesi, Türkiye’nin “komşularla sıfır sorun” politikasına doğru evirilmesini de beraberinde getirecektir.

Son dönemde dış politikada yaşanan yumuşama döneminin ardından İsrail’le yaşanan ikili diyalogun “deprem diplomasisi”ne de yansıması beklenen bir durum olarak karşımıza çıkmıştır. İsrail arama kurtarma ekibinin de sahada yer alması, bu dayanışmanın ve ikili ilişkilerin geliştirilmesinin önemini göstermektedir. Dahası, sadece İsrail değil, aynı zamanda Körfez ülkelerinden de gelen destek, Türkiye’nin son dönemde yürüttüğü dış politika tercihlerinin meyveleri olmuştur. Bunun dışında, Türkiye’nin Afrika kıtasında yürüttüğü insani diplomasinin, depremden sonra açık bir şekilde karşılık gördüğü söylenebilir. Afrika ülkelerinin çoğunda Türkiye için dualar edilmesi ve Gana’da bir camide imamın Türkiye için Türkçe dua ederek manevi destek sağlaması ve duanın içinde de “…sizin mazlum ve fakirlere destek verdiğiniz gibi muhakkak Allah da size destek verecek…” ifadelerine yer vermesi, yürütülen insani diplomasinin artıları olarak görülebilir.

Değerlendirme

Yüzyılın felaketi” olarak görülen depremin, Türkiye’de yaratacağı olumsuz tablo kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Bu tablonun olumlu bir ivme kazanması, hem insani açıdan, hem de ekonomik açıdan belki uzun yıllar alacak olsa bile, Türkiye’nin kısa zamanda dış politikada bu süreci hatırlayarak hareket etmesini beklemek yerinde olacaktır.

Özellikle bazı uzmanlar tarafından “deprem diplomasisi” olarak adlandırılan sürecin, Türkiye’ye olumlu yansıması olacaktır. Deprem süresince desteğini esirgemeyen ülkelerle dirsek temasının sürdürmesi ve yaşanan problemlerin normatif perspektiften ele alınarak çözüme kavuşturulması için çaba harcaması kaçınılmazdır.

Uluslararası sistemin fay hatlarının kırılmaya başladığı ve uluslararası depremin kaçınılmaz bir evreye doğru girdiği bu süreçte, Türkiye, insani diplomasisini her bölgede sürdürmeye ve kamu diplomasisi çalışmalarına ağırlık vermesi gerekmektedir. Deprem sonrasında, yaşadığı felakette kendisine el uzatan ülke, kurum ve kuruluşları da hafızasında tutarak yeni bir dış politika güzergahı çizmesi, olası sorunlarına da normatif perspektiften çözüm araması beklenmelidir.

Bu yazı vesilesiyle; ülkemizin yaşadığı elim felaketten dolayı hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, geride kalanlara ve Türk milletine sabırlar diliyorum.

Hüseyin YELTİN

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.