2023 HOLLANDA GENEL SEÇİMLERİ

upa-admin 28 Kasım 2023 819 Okunma 0
2023 HOLLANDA GENEL SEÇİMLERİ

Giriş

Hollanda’nın 2023 genel seçimleri, ülkenin siyasi yapısında ve Avrupa’daki genel politik eğilimlerde önemli bir dönüm noktasını temsil ediyor. Bu seçimler, özellikle popülizmin ve sağcı politikaların yükselişi bağlamında, hem ulusal, hem de uluslararası düzeyde dikkatle takip edildi. Hollanda, genellikle ılımlı ve kapsayıcı politikaları ile bilinirken, bu seçimlerde aşırı sağcı, İslam karşıtı ve göçmen karşıtı bir parti olan Özgürlük Partisi (Partij voor de Vrijheid – PVV) ön plana çıktı. Partinin lideri Geert Wilders ise, tartışmalı politikaları ve keskin retoriği ile biliniyor.

Seçimlerin temel odak noktalarından biri, Hollanda’nın göçmenlik politikaları ve ulusal kimlik meseleleri oldu. Avrupa genelinde yükselen milliyetçi ve anti-globalist eğilimlerin bir yansıması olarak, PVV’nin seçim kampanyası, Hollanda’nın kültürel ve sosyal yapısını koruma iddiası altında, sıkı göçmenlik politikaları ve kültürel asimilasyonu savundu. Bu durum, ülkedeki sosyal çatışmaları ve toplumsal gerilimi artıran bir faktör oldu.

Hollanda’nın 2023 genel seçimleri, aynı zamanda Avrupa Birliği (AB) ve uluslararası politikalar açısından da önem taşıyor. Wilders’ın Avrupa Birliği ve göçmenlik politikalarına yönelik eleştirileri, Hollanda’nın AB içindeki pozisyonunu ve genel olarak uluslararası ilişkilerini etkileyebilir. Bu bağlamda, seçim sonuçlarının, Hollanda’nın uluslararası platformdaki rolünü ve AB ile ilişkilerini nasıl şekillendireceği merak konusu.

Bu seçimler, Hollanda’nın sosyal yapısı, iç politikası ve uluslararası ilişkileri üzerinde derin ve kalıcı etkiler bırakacak bir siyasi döneme işaret ediyor. Özgürlük Partisi’nin yükselişi, Hollanda’nın gelecekteki politik manzarasını şekillendirecek ve ülkenin toplumsal, ekonomik ve siyasi yapısında önemli değişikliklere yol açabilir. Bu bağlamda, Hollanda’nın 2023 genel seçimleri, sadece bir ulusal olay olmanın ötesinde, Avrupa ve küresel siyasetteki daha geniş eğilimlerin bir parçası olarak değerlendirilmelidir.

PVV’nin Yükselişi ve Seçim Zaferi

PVV, Geert Wilders liderliğinde, özellikle İslam karşıtı ve göçmen karşıtı politikalarıyla tanınan aşırı sağcı bir parti. Seçimlerde elde ettiği başarı, Hollanda’daki siyasi dengeleri önemli ölçüde değiştirdi. Wilders’in popülist yaklaşımı ve sert söylemleri, ülkede belirli bir kesimin desteğini kazanmasını sağladı. Bu sonuç, Avrupa genelinde yükselen popülist ve milliyetçi hareketlerin bir parçası olarak görülebilir.

PVV’nin Siyasi Platformu ve İdeolojisi

PVV, Wilders’in liderliğinde, özellikle İslam ve göçmen karşıtlığı üzerine kurulu bir politik platform geliştirdi. Parti, Hollanda’nın kültürel ve toplumsal değerlerini koruma adına, sıkı göçmenlik politikaları ve kültürel entegrasyonun teşvik edilmesini savundu. Bu duruş, bazı seçmen kesimlerinden büyük destek gördü ve Wilders’ın kararlılıkla savunduğu politikalar, partinin popülerliğini artırdı.

Seçim Kampanyası ve Stratejisi

PVV’nin seçim kampanyası, Wilders’ın güçlü kişisel imajı ve medya stratejileri etrafında şekillendi. Parti, özellikle sosyal medya ve diğer dijital platformlarda aktif bir kampanya yürüttü. Wilders’ın keskin ve çoğu zaman kutuplaştırıcı açıklamaları, hem ulusal, hem de uluslararası medyada geniş yer buldu. Bu strateji, seçimlerdeki başarısında önemli bir rol oynadı.

Seçim Sonuçları ve Etkileri

2023 genel seçimlerinde PVV’nin elde ettiği başarı, partinin politik gücünü ve Hollanda siyasetindeki etkisini artırdı. Ancak, bu zafer aynı zamanda Hollanda’nın toplumsal yapısında ve siyasi dengelerinde değişikliklere neden oldu. PVV’nin yükselişi, özellikle göçmen ve Müslüman topluluklar arasında endişe yarattı ve toplumsal çatışmaların artmasına neden olabilecek bir faktör olarak görüldü.

PVV’nin Politikaları ve Azınlık Topluluklarına Etkisi

PVV’nin siyasi platformu, özellikle İslam’ı ve göçmenleri hedef alan politikalar üzerine inşa edilmiştir. Parti, Hollanda’nın kültürel kimliğini koruma ve “Hollandalılığı” tehdit olarak gördüğü unsurlardan arındırma iddiasıyla, göçmenlere yönelik sıkı kısıtlamalar ve asimilasyon politikalarını savunmaktadır. Bu durum, azınlık toplulukları arasında kendilerini dışlanmış ve tehdit altında hissetme duygusunu artırmaktadır.

Toplumsal Gerilimler ve Korkular

PVV’nin yükselişi, Hollanda’daki sosyal yapının temelini oluşturan hoşgörü ve çeşitliliğe meydan okuyan bir değişim olarak değerlendirilmektedir. Azınlık topluluklar, artan ırkçılık ve yabancı düşmanlığı olaylarına karşı endişe duymaktadır. Bu endişe, hem günlük yaşamda, hem de uzun vadeli entegrasyon ve eşitlik konularında kendini göstermektedir.

Göçmen ve Müslüman Topluluklar Üzerindeki Etkiler

Özellikle göçmen ve Müslüman topluluklar, PVV’nin politikalarından en çok etkilenen gruplar arasında yer almaktadır. Bu topluluklar, Wilders’ın açıkça dile getirdiği İslam karşıtı söylemler ve göçmenlere karşı oluşturulan olumsuz algılar nedeniyle, toplumsal baskı ve dışlanma korkusu yaşamaktadır. Ayrıca, bu durum, genç nesiller arasında kimlik krizine ve aidiyet duygusunun zayıflamasına yol açabilir.

Gelecek Perspektifi ve Mücadele

Azınlık toplulukları için bu dönem, hem kişisel hem de toplumsal düzeyde büyük bir mücadele anlamına gelmektedir. PVV’nin politikaları, bu toplulukların Hollanda toplumunda eşit haklara ve fırsatlara erişimini zorlaştırabilir. Buna karşılık, bu toplulukların seslerini duyurma ve hakları için mücadele etme ihtiyacı daha da önem kazanmaktadır.

PVV’nin Koalisyon ve Hükümet Kurma Süreci

Hollanda’nın 2023 genel seçimlerinde Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders’ın elde ettiği başarı, Hollanda siyasetinde yeni bir dönemin başlangıcını işaret etti. Ancak, bu başarı hükümet kurma sürecinde önemli zorlukları da beraberinde getirdi. Hollanda’nın çok partili siyasi yapısı ve koalisyon geleneği, PVV’nin tek başına hükümeti kurmasını zorlaştıran önemli faktörlerdendir.

Koalisyon Kurma Zorlukları

PVV’nin seçim zaferi, partiye güçlü bir parlamento varlığı kazandırdı ancak bu, otomatik olarak hükümetin kontrolünü sağlamadı. Hollanda’da genellikle hiçbir parti tek başına çoğunluğu elde edemez, bu da koalisyon hükümetleri kurmayı zorunlu kılar. PVV’nin aşırı sağcı ve kutuplaştırıcı politikaları, diğer partilerle koalisyon kurma konusunda ciddi engeller yarattı. Wilders’ın radikal söylemleri ve politikaları, muhtemel ortaklar için iş birliği yapmayı zorlaştıran bir faktör oldu.

Müzakere Süreci

Hükümet kurma sürecinde, Wilders ve PVV, diğer partilerle müzakerelere girişti. Bu süreç, Hollanda’nın siyasi kültüründe önemli bir yer tutan uzlaşma ve işbirliği gerektiren karmaşık bir süreçti. Müzakereler, hem politik farklılıkların, hem de ideolojik uyuşmazlıkların üstesinden gelmeyi gerektirdi. Ancak PVV’nin sert politikaları ve Wilders’ın geçmişteki açıklamaları, diğer partilerin güvenini kazanmayı zorlaştırdı.

Potansiyel Koalisyon Ortakları ve Tepkileri

Birçok geleneksel parti, PVV ile koalisyon kurma konusunda tereddütlüydü. Partinin aşırı sağcı duruşu ve göçmenlere karşı tutumu, özellikle merkez ve sol partilerle ideolojik çatışmalar yarattı. Ayrıca, PVV’nin Avrupa Birliği ve çok kültürlülük konusundaki eleştirileri, potansiyel koalisyon ortaklarının endişelerini artırdı.

Koalisyonun Sonucu ve Etkileri

Koalisyon görüşmelerinin zorluğu, Hollanda’da siyasi belirsizliği artırdı ve hükümet kurma sürecini uzattı. Bu durum, ülkenin siyasi istikrarı ve gelecekteki politikaları üzerinde belirsizlik yarattı. PVV’nin koalisyon hükümetine dahil olup olamayacağı veya azınlık hükümeti kurup kuramayacağı, Hollanda’nın iç ve dış politikalarını önemli ölçüde etkileyebilecek bir meseleydi.

PVV’nin koalisyon ve hükümet kurma süreci, Hollanda’nın çok partili ve uzlaşmaya dayalı siyasi yapısının karmaşıklığını gözler önüne seriyor. PVV’nin aşırı sağcı politikalarının, hükümet kurma sürecindeki zorlukları artırdığı ve ülkenin politik geleceği üzerinde belirsizlik yarattığı açıktır. Bu süreç, Hollanda siyasetindeki yeni dönemin sadece politik değil, aynı zamanda toplumsal ve ideolojik bir dönüşümü de temsil ediyor. PVV’nin koalisyon sürecinin sonucu, ülkenin siyasi manzarasını ve Avrupa’daki genel politik eğilimleri şekillendirecek önemli bir faktör olmaya devam edecektir.

Hollanda Seçimlerinin galibi Wilders’in Türkiye Hakkında Açıklamaları

Hollanda’nın 2023 genel seçimlerinde, lideri Geert Wilders olan Özgürlük Partisi (PVV), % 36 oy oranıyla birinci parti konumuna yükseldi. Wilders, Türkiye’de de tanınan ve yakından izlenen bir siyasetçi. Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğine karşı çıkan Wilders, bu tavrını Türkiye’nin “Müslüman” kimliğiyle bağdaştırıyor. Ayrıca, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik eleştirileriyle sık sık Ankara’nın tepkisini çekiyor.

2006 yılında Özgürlük Partisi’ni kuran Wilders, göçmen karşıtlığı ve Avrupa’da artan Müslüman etkisine karşı duruşuyla tanınıyor. Wilders, daha önce üye olduğu Özgürlük ve Demokrasi Partisi’nin (VVD) Türkiye’nin AB üyeliğine destek vermesi üzerine kendi partisini kurma kararı almıştı. Wilders’ın siyasi hayatında dikkat çekici bir dönem, Türkiye’nin AB ile tam üyelik müzakerelerinin başladığı ve olumlu bir seyrin gözlendiği zamana denk gelir. Wilders ve diğer Avrupalı aşırı sağcı siyasetçiler, Türkiye’nin kalabalık nüfusu ve Müslüman kimliğiyle AB müzakerelerinde ilerlemesini eleştirmişlerdir. 2009 yılında, Türkiye’nin NTV kanalına verdiği bir demeçte, Wilders, Türkiye’nin AB’ye ancak iyi bir komşu olabileceğini, ancak İslami bir ülke olarak tam üyeliğin mümkün olmadığını belirtmişti. Wilders, sorununun Türk halkı ile değil, İslam’la olduğunu ifade etmişti. Aynı yıl içinde Türkiye’ye bir ziyaret planlayan Wilders, Türk İçişleri Bakanlığı’nın kendisine giriş yasağı getirdiği yönünde Türk basınında haberler çıkınca bu ziyaret gerçekleşmemişti.

Wilders, Türkiye ve Erdoğan’a yönelik eleştirilerini daha sonra da sürdürdü. 2012’de, Türkiye-Hollanda ilişkilerinin 400. yılı vesilesiyle Abdullah Gül’ün Hollanda ziyaretine karşı çıkan Wilders, iki ülke arasında kutlanacak bir durum olmadığını belirtmişti. Gül, Wilders’ın bu tavrına ilişkin olarak, her politikacının farklı fikirlere sahip olabileceğini ve bu durumun Hollanda-Türkiye ilişkilerini etkilemeyeceğini ifade etmişti. 2016’daki darbe girişimi sonrasında Wilders’ın Türkiye’ye yönelik eleştirileri daha da arttı. Özellikle seçim dönemlerinde, Wilders, kendi sağ tabanından destek alabilmek için, Avrupa’da pek sevilmeyen AK Parti hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik ağır ifadelerle eleştirilerde bulundu. Wilders, Türkiye’deki seçimlerde AK Parti’nin ve Erdoğan’ın başarısını sık sık sosyal medya üzerinden eleştirdi. 2015’teki Türkiye seçimleri sonrası, Wilders, Hollanda’da Erdoğan’ın partisini destekleyen Türkler için sert ifadeler kullanmış ve bu açıklamaları Türkiye’nin tepkisini çekmişti.

2017 yılı, Türkiye ile Hollanda arasındaki ilişkilerde önemli bir krize sahne oldu. Bu kriz, Türkiye’deki AK Parti hükümetinin Nisan ayında yapılacak anayasa referandumu öncesi yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarının oylarını kazanmak için Avrupa’da düzenlemek istediği siyasi kampanyalarla başladı. Ancak Almanya, Fransa ve Hollanda gibi bazı Avrupa ülkeleri, bu kampanyalara izin vermedi. Hollanda’nın izin vermemesine rağmen, dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, Hollanda’ya karayolu ile giderek bir propaganda toplantısı düzenlemek istedi. Ancak Hollanda hükümeti tarafından ‘istenmeyen kişi‘ ilan edilen Kaya, sınır dışı edildi.

Bu olaylar sırasında, Özgürlük Partisi lideri Geert Wilders da aktif bir rol aldı. Wilders, Türkiye’ye karşı protesto toplantıları düzenleyerek, Türk Büyükelçiliği önünde eylem gerçekleştirdi. Bu olayların ardından, Wilders, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alarak ona “terörist” ve “diktatör” gibi ağır ithamlarda bulundu. 2020 yılında, Erdoğan’ın avukatı, Wilders’ın “terörist” ifadesini kullanması nedeniyle “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla suç duyurusunda bulundu. Bu suç duyurusu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapıldı ve Wilders’ın Erdoğan’a hakaret ettiği ve kamu davası açılması gerektiği belirtildi. Bu süreçte, AK Parti’nin önde gelen isimleri de Wilders’ın Erdoğan ve Türkiye hakkındaki açıklamalarına sert tepkiler verdi. Özellikle parti sözcüsü Ömer Çelik, Wilders’a yanıt veren yöneticiler arasında önemli bir yer aldı. Çelik, 2020 yılında Wilders için “#Hitler2020” etiketini kullanarak onu modern bir Adolf Hitler olarak nitelendirdi. 2021’de ise Çelik, Wilders’ı “faşist” olarak tanımlayarak, İkinci Dünya Savaşı döneminde yaşasaydı bir Nazi, günümüz Ortadoğu’sunda yaşasaydı bir DEAŞ mensubu katil olacağını ifade etti ve onu “insanlık düşmanı çirkin bir faşist” olarak tanımladı.

2023 yılı boyunca da, Geert Wilders’ın Türkiye hakkında yaptığı açıklamalar sıkça gündeme geldi. Mayıs ayında Türkiye’de gerçekleşen parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi ve sonrasında, Wilders, Türkiye’yi gündemde tuttu. Hollanda’da yaşayan ve “İslamofaşist Erdoğan“a oy veren Türk vatandaşlarına yönelik olarak, “Artık çantalarını toplayıp Türkiye’ye taşınmalarını temenni ediyorum. Güle güle!” şeklinde bir mesaj paylaştı. Bu dönemde, Wilders, sadece Felemenkçe ve İngilizce değil, aynı zamanda Türkçe mesajlar da atmaya başladı. 23 Haziran’da, Türkiye’de kadınların Arap sığınmacılar tarafından taciz edildiği iddiasını paylaşan Wilders, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” sözünü Türkçe olarak paylaştı. 29 Ekim’de, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yıl kutlamaları sırasında İngilizce bir sosyal medya paylaşımında Türkiye’yi kutlayan Wilders, “Şimdi İslami diktatörden kurtulma ve gerçek laik devlete, kadınların güvenliği ve haklarına yatırım yapmaya ve Arapların Türkiye’ye kitlesel göçünü durdurmaya odaklanacak Atatürk’ün mirasından gurur duyan bir lider seçme vakti” ifadelerini kullandı. Bu açıklamalarıyla, Wilders, Türkiye’nin iç politikası ve toplumsal meseleleri hakkında kendi görüşlerini aktarmaya devam etti.

Sonuç

2023 Hollanda genel seçimlerinde Özgürlük Partisi’nin (PVV) elde ettiği zafer, sadece Hollanda iç politikasında değil, aynı zamanda Türkiye ile olan ilişkilerinde de önemli etkiler yaratmıştır. PVV lideri Geert Wilders’ın, seçimler öncesinde ve sonrasında yaptığı açıklamalar, iki ülke arasındaki ilişkilerin tonunu belirleyici bir rol oynamıştır. Wilders’ın Türkiye hakkındaki eleştirileri ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik sert ifadeleri, iki ülke arasında diplomatik gerilimi artırmış ve karşılıklı ilişkilerdeki hassasiyeti gözler önüne sermiştir.

Bu seçim zaferi, Wilders’ın ve PVV’nin, Hollanda’daki Türk toplumu ve genel olarak Türkiye ile olan ilişkiler üzerinde daha etkin bir rol oynamasına yol açabilir. Wilders’ın, Hollanda’da yaşayan Türkler hakkında yaptığı açıklamalar ve Türkiye’nin iç siyasetine yönelik eleştirileri, iki ülke arasında zaten hassas olan konularda daha fazla tartışma yaratabilir. Öte yandan, Wilders’ın bu tutumu, Türkiye’de ve Türk toplumunda milliyetçi ve bağımsızlık yanlısı duyguları körükleyebilir. Bu da, Türkiye’nin Avrupa politikalarını ve özellikle AB ile ilişkilerini şekillendirmede önemli bir faktör haline gelebilir. Wilders’ın Türkiye ile ilgili sert söylemleri, Türkiye’nin uluslararası politikalara yaklaşımında ve dış politikada izleyeceği stratejilerde etkili olabilir.

Sonuç olarak, PVV’nin seçim zaferi ve Wilders’ın Türkiye ile ilgili politikaları, Hollanda-Türkiye ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcını işaret ediyor. Bu durum, iki ülke arasındaki diplomatik ve toplumsal ilişkileri daha da karmaşık hale getirebilir ve gelecekteki etkileşimlerde önemli bir rol oynayabilir. Dileğimiz taç giyen başın akıllanması ve aynı kendisi gibi halkın oyuyla demokratik olarak seçilen Türkiye Cumhurbaşkanı’na saygı gösterilmesidir.

Sümer Esin ŞENYURT

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.