MİLLETLER CEMİYETİ (CEMİYET-İ AKVAM)

upa-admin 14 Aralık 2023 525 Okunma 0
MİLLETLER CEMİYETİ (CEMİYET-İ AKVAM)

Giriş

Günümüzde Birleşmiş Milletler’in (BM) Gazze’de yaşanan insanlık trajedisi karşısında hiçbir şey yapamaması ve Kıbrıs Sorunu ve Filistin Sorunu gibi tarihsel sorunları diplomatik yöntemlerle çözememesi ile gündeme gelen uluslararası örgütlerin yetersizliği hadisesi, aslına bakılırsa Birinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan Milletler Cemiyeti veya Cemiyet-i Akvam örneğiyle daha önce de yaşanmıştır. Ancak Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra daha çok Britanya (Birleşik Krallık/İngiltere) ve Fransa öncülüğünde kurulan Milletler Cemiyeti ile bugünün ABD öncülüğünde kurulan Birleşmiş Milletler’in temel farkı, BM’nin tüm sorunlarına rağmen daha kapsayıcı ve küresel nitelikte olmayı başarmasıdır. BM’nin yetersizliği nedeniyle Türkiye gibi bazı ülkeler, son yıllarda “Dünya Beşten Büyüktür” sloganıyla BM’nin reforme edilmesine yönelik çeşitli somut projeler ortaya koyarken, BM’nin ve uluslararası hukukun meşruiyetinin Gazze hadisesi ve Müslümanların Güvenlik Konseyi’nde temsil edilmemesi/haklarının savunulmaması nedeniyle sorgulandığı bir dönemde, Milletler Cemiyeti deneyimine yeniden göz atmakta faydalar bulunmaktadır.

Tarihçe

Milletler Cemiyeti (MC) veya Cemiyet-i Akvam (İngilizcesiyle League of Nations, Fransızcasıyla Société des Nations, Almancasıyla Völkerbund), Birinci Dünya Savaşı’nı müteakiben düzenlenen Paris Barış Konferansı ile 10 Ocak 1920 tarihinde kurulan dünya tarihinin ilk kapsayıcı hükümetlerarası örgütüdür. Dünya barışını korumak ve yeni bir dünya savaşına izin vermemek amacıyla 26 maddelik bir tüzük doğrultusunda kurulan MC, merkezi olan İsviçre’nin Cenevre şehrinde bu tarihte kurulduktan sonra, İkinci Dünya Savaşı’nı müteakiben 20 Nisan 1946 tarihinde dağılmış ve yerini BM’ye bırakmıştır. Milletler Cemiyeti fikrinin altyapısını ise, ABD Başkanı Woodrow Wilson, geliştirdiği Wilson İlkeleri veya Wilson Prensipleri ile oluşturmuştur. Buna karşın, ABD’nin fikri altyapısını oluşturduğu örgüte katılmaması, cemiyetin bir anlamda ölü doğumuna neden olmuş ve zaten yaklaşmakta olan İkinci Dünya Savaşı’nın da etkisiyle MC’nin prestiji ve gücü kısa sürede azalmıştır. Resmi dilleri İngilizce ve Fransızca olan örgütün sembolü ise yıldız şeklindeydi.

MC üyelikleri haritası

MC, kurulu olduğu dönemde tam 63 farklı devletin farklı zamanlarda üye olduğu oldukça meşru bir zemine otursa da, günümüzün 193 üyeli BM’si kadar kapsayıcı ve geniş mahiyette bir yapı olamamıştır. 10 Ocak 1920 tarihinde örgütün kurucu üyesi olan 37 devlet şunlardır: Arjantin, Belçika, Bolivya, Brezilya Cumhuriyeti, Britanya İmparatorluğu (Birleşik Krallık, Avustralya, Kanada, Britanya Hindistanı, Yeni Zelanda, Güney Afrika Birliği), Çin Cumhuriyeti, Çekoslovakya, Danimarka, El Salvador, Fransız Üçüncü Cumhuriyeti, Guatemala, Haiti, Honduras, İran, İtalya Krallığı, Japon İmparatorluğu, Hollanda, İspanya, İsveç, İsviçre, Kolombiya, Küba, Liberya, Nikaragua, Norveç, Panama, Paraguay, Peru, Polonya, Portekiz, Romanya Krallığı, Şili, Tayland, Yugoslavya Krallığı, Uruguay, Venezuela, Yunanistan Krallığı. İlerleyen dönemde 1920 yılında Arnavutluk, Avusturya, Bulgaristan Krallığı, Kosta Rika, Finlandiya ve Lüksemburg, 1921 yılında Estonya, Letonya ve Litvanya, 1922 yılında Macaristan Krallığı, 1923 yılında Etiyopya İmparatorluğu ve İrlanda, 1924 yılında Dominik Cumhuriyeti, 1926 yılında Weimar Cumhuriyeti, 1931 yılında Meksika, 1932 yılında Irak ve Türkiye, 1934 yılında Afganistan Krallığı, Ekvador ve Sovyetler Birliği ve 1937 yılında Mısır Krallığı örgüte üye olmuşlardır. Ancak bu süreçte birçok ülke de çeşitli sebeplerle MC’den ayrılmışlardır. Kendi isteğiyle üyelikten ayrılan ülkelerin yanında, İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sürecinde Nazi Almanyası ve Sovyetler Birliği kontrolüne geçen ülkeler de örgütten ayrılmak durumunda kalmışlardır. ABD, örgüte hiçbir tarihte üye olmazken, Suudi Arabistan, Yemen, Moğolistan, Nepal ve Butan dahil olmak üzere Asya’daki nispeten özerk bazı egemen devletler de cemiyete asla katılmadılar. Örgütün görev yapan Genel Sekreterleri ise Britanyalı diplomat ve siyasetçi Sir Eric Drummond (1920-1933), Fransız diplomat Joseph Avenol (1933-1940) ve İrlandalı diplomat Seán Lester (1940-1946) olmuştur.

Örgütün Amaçları ve Temel Organları

Örgütün temel amaçları; dünyada kalıcı barışı, adaleti, güvenliği sağlamak, uluslararası sorunları iş birliği ile çözmek ve uluslararası hukuk kurallarını hâkim kılmak olarak belirlenmiştir. Örgüt Birinci Dünya Savaşı’nın ardından kurulduğu için, örgüt içerisinde galipler, tarafsızlar ve mağluplar, daimi, yarı-daimi ve daimi olmayanlar olarak eşitsiz sınıflandırmalar ile ayrıştırılmışlar ve bu da örgütün başarısız olmasında etkili olmuştur. Ancak benzer bir durum günümüzde de BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri ile yaşanmaktadır. BM Güvenlik Konseyi’nde özellikle sayıları milyarı aşan Müslüman nüfusu temsil etmeye haiz tek bir üye devletin bile olmaması, günümüzde de çok ciddi eleştirilere neden olmaktadır.

MC, amaçlarını gerçekleştirmek ve işleyişi sağlamak için Genel Kurul, Konsey ve Sekreterlik olmak üzere üç temel organdan oluşmaktaydı. Sekretarya altında Milletler Cemiyeti Komisyonları, Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Çalışma Örgütü yer aldı. Sekretarya, Konsey ile genel kurulun gündemini oluşturdu ve düzenlenen toplantılar sonrası raporlar yayınladı. İlk uluslararası mahkeme statüsündeki Uluslararası Adalet Divanı ise, 29 davaya baktı ve bu baktığı davalardan 27’sinde tavsiye kararı alarak bunu uygulanması için Konsey’e iletti. Örgütün en etkili birimi olan Konsey ise, anlaşmazlıkları yatıştırıp uzlaştırma, sözleşmeyi ihlal eden üyeleri uzaklaştırma, mandaların gözetim ve denetimini sağlama, silahsızlanma için planlar yapma, anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözümleme için uygun önerilerde bulunma, gerektiğinde ambargo uygulatma ve uluslararası barışa herhangi bir tehdit durumunda cemiyet üyelerinden birinin çağrısı üzerine toplanma gibi görevleri yerine getirdi. Konseyde kararlar üyelerin veto hakkı olmadığı için oy birliği ile alınmaya çalışıldı. Konsey’de Birleşik Krallık (Britanya/İngiltere), Fransa, İtalya ve Japonya dört kurucu daimi üye olurken, 4 tane de geçici üye seçilmesi anlayışı benimsendi. Ayrıca ilerleyen yıllarda örgüte üye olan Almanya ve SSCB (Sovyetler Birliği) de daimi üye olarak Konsey’e kabul edildiler. Örgütün bir diğer önemli organı olan Genel Kurul ise, 2/3 çoğunlukla yeni üyeleri kabul etmek, örgütün bütçesini hazırlamak, daimi üye olmayan Konsey üyelerini seçmek, antlaşmaları gözden geçirmek gibi yetkilerle donatılmıştı. Genel Kurul’un 7 farklı daimi komitesi de bulunuyordu. Bu şekilde, MC, aslına bakılırsa her şekilde BM’nin atası olarak kabul edilebilecek yapıda ve BM’nin yapısına esin kaynağı olan önemli bir tarihi girişimdir.

Başarısızlık Nedenleri

Milletler Cemiyeti’nin başarısızlık nedenleri konusunda, A. Leroy Bennett ve James K. Oliver, ünlü eserleri Uluslararası Örgütler İlkeler ve Meseleler kitabında şu hususlara vurgu yapmışlardır:

  1. Cemiyetin bünyesinde savaşı önleyici tedbirlerde boşluklar mevcuttu ve yaptırımlar yetersizdi.
  2. Sözleşmenin 10. maddesi mütecavizi tayin etmediğinden, bu madde barışı korumada yetersiz kalıyordu.
  3. Önemli konularda oy birliği prensibinin uygulanması, politik ve hukuki sorunların çözümünü engelliyordu.
  4. Barışı koruyacak ve devamlı kılacak uluslararası zihniyet yetersiz ve noksandı. Habeşistan olayı, 1937 Japon taarruzu ve 1 Eylül 1939 tarihinde Alman ordularının Polonya’ya taarruzu ile başlayan İkinci Dünya Savaşı, Milletler Cemiyeti’ni etkisiz duruma getiren nedenler arasında sayılabilir.
  5. Paris Barış Konferansı’nda hazırlanan antlaşmaların bir parçası olması da örgütün başarısızlığı konusunda gösterilen gerekçeler arasında yer almaktadır.
  6. Amerika Birleşik Devletleri’nin Milletler Cemiyeti’ne katılmaması, önemli bir uluslararası gücün yitirilmesine ve cemiyetin etkinliğini kaybetmesine neden oldu.
  7. Bir yandan insan haklarını korumaya çalışıp, diğer yandan kolonileşme ve manda sisteminin garantisi durumunda olması çelişki yaratıyordu. Bu durum, özellikle Birleşik Krallık ve Fransa’nın manda rejimleri için geçerliydi. Nitekim özgürlük ve self-determinasyon mantığıyla kurulmuş bir örgütte Britanya ve Fransa’nın imtiyazlı konumu, diğer üyelerin tepkisine neden oluyordu.

Bu özellikleri günümüzde BM’nin yaşadığı zorluklarla kıyasladığımızda, aslında sorunların hiç değişmediğini ve aynen devam ettiğini görmekteyiz. Nitekim ABD ve Rusya gibi ülkeler, o dönemin İngiltere ve Fransa’sı gibi, günümüzde başka ülkelerin toprak bütünlüklerini ve egemenliklerini hiçe sayan politikaları rahatlıkla uygulamakta (ABD’nin Irak işgali, Rusya’nın Ukrayna işgali), ancak BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi oldukları için aleyhlerine karar alınmasına engel olmaktadırlar. Yani ünlü İngiliz yazar George Orwell’in Hayvan Çiftliği eserinde geçen “tüm hayvanlar eşittir, ama bazı hayvanlar daha eşittir” yaklaşımı, günümüzde de ABD ve Rusya gibi ülkeler nedeniyle aynen devam etmektedir. Benzer şekilde, ABD ve Rusya’ya dayanan bazı orta büyüklükte ve küçük ülkeler de, yine rahatlıkla uluslararası hukuku ve BM Güvenlik Konseyi kararlarını (güncel bir örnek, topraklarını sürekli olarak genişleten İsrail’dir) hiçe sayabilmektedirler. Bu bağlamda, MC’yi başarısız kılan tüm etkenlerin BM için de geçerli olduğu söylenebilir.

Sonuç

Sonuç olarak, MC deneyimi, BM girişimini şekillendiren çok önemli bir tarihsel kazanım olsa da, günümüzde de maalesef uluslararası hukuk ve düzen konusunda yapılan çalışmalar yetersiz kalmakta ve devletler, Realizm ilkeleri doğrultusunda daha çok güç politikalarına uygun hareket etmektedirler. Bu durum, askeri güçleri üst düzeyde olan büyük ülkelerin lehine gözükmekle birlikte, her zaman için revizyonist girişimleri tetikleyen ve istikrardan çok istikrarsızlık getiren bir yaklaşımdır. Bu nedenle, reforme edilmiş ve Müslümanları da kapsayan daha adil bir BM, dünya barışı ve küresel istikrar için çok gereklidir. Aksi takdirde ise, devletlerin popülizm ve milliyetçilik sarmalında kendi orman hukuklarını uygulayacakları daha çatışmacı ve karanlık bir gelecek hayal senaryosu olmaktan kolaylıkla çıkabilecek ve bu durumdan büyük devletler de kesinlikle zarar göreceklerdir. Bunu önlemenin yolu ise, BM’yi daha kapsayıcı, demokratik, katılımcı ve sorun çözebilen hale getirmektir.

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

KAYNAKÇA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.