BLINKEN’IN ÇİN ZİYARETİ: ÇAKIŞAN ÇIKARLAR VE ORTAK HEDEFLER

upa-admin 07 Mayıs 2024 396 Okunma 0
BLINKEN’IN ÇİN ZİYARETİ: ÇAKIŞAN ÇIKARLAR VE ORTAK HEDEFLER

Çin’in başkenti Pekin’e 18-19 Haziran’da resmi ziyarette bulunan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, üç gün süren süren temasların ardından çeşitli konulara değinerek, iki ülke arasındaki ilişkilerin yeniden ivme kazanmasını sağlamıştır. Bu ziyaret kapsamında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Dışişleri Bakanı Wang Yi, Kamu Güvenliği Bakanı Wang Şiaohong ve Şangay Parti Sekreteri Çın Cining ile görüşen Blinken, ekonomi, sanayi, teknolojik ve siyasi olmak üzere birçok konu başlığına yer vermiştir.

ABD ile Çin arasındaki ikili ilişkiler, önceki Başkan Donald Trump yönetimi sonrasında oldukça zayıflamış, Joe Biden döneminde de henüz istenilen seviyeye gelememiştir. Özellikle Çin’in sistem içerisindeki istikrarlı yükselişi ve bunun ABD’de olumsuz algılanması, iki ülke arasındaki rekabet ilişkisini arttırmıştır. Çin’in 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne girmesiyle dünya ekonomisi içerisindeki payında önemli bir artış meydana gelmiş ve Pekin küresel ekonominin motor gücü haline gelmiştir. ABD ile Çin arasında yaşanan ticaret savaşları sonrasında artan derin güvensizlik krizi, stratejik rekabet, farklı müttefik arayışları veya çakışan çıkarlar daha belirgin bir hâl almıştır. Ticaret savaşları sonrasında ön plana çıkan teknolojik rekabet ise Çin’in akıllı üretim modeline geçmesiyle hız kazanmıştır. Çin’in artan teknolojik kapasitesi karşısında yaptırım mekanizmalarını devreye sokan ABD, Çin’in teknolojik gücünün üstünlüğünü zayıflatmayı amaçlamaktadır. ABD ile Çin arasındaki güç mücadelesinin altında yatan en önemli nedenler arasında değişen güç dengeleri, devletlerin artan kapasiteleri, ekonomik temelli artan güç yarışı veya inşa edilen alternatif oluşumlar yer almaktadır. Sistem içerisinde hâkim güç olan ABD’nin karşısında hızla yükselişe geçen Çin’in yarattığı tehdit algısı rekabet alanlarını çeşitlendirmiş, savaş olasılığını arttırmış ve güç geçişini muhtemel kılmıştır. Amerika’nın George W. Bush dönemiyle birlikte belirginlik kazanan düşüşü, Trump yönetimiyle daha ciddi bir boyuta ulaşmıştır. Uluslararası sistem içerisinde yaşanan güç boşluğu ise Çin için bir fırsat niteliği taşımıştır. ABD tarafından Çin’in yükselişine yönelik hissedilen tehdit algısı sistem içerisindeki istikrarın bozulmasına ve devletlerin güvenlik ikilemi içerisinde kalarak güvenlik temelli politikalar inşa etmesine yol açmıştır. Sistem içerisinde hâkim güç olan ABD’nin karşısında hızla yükselişe geçen Çin’in yarattığı tehdit algısı rekabet alanlarını çeşitlendirmiş, savaş olasılığını arttırmış ve güç geçişini muhtemel kılmıştır.

Antony Blinken’in Çin’e yönelik ziyareti, iş birliği alanlarının genişlemesi, küresel sorunların çözümüne yönelik çeşitli desteğin sağlanması ve iki ülke arasındaki temel anlaşmazlıkların ve gerilimlerin azaltılmasında yönelik önemli girişimler olarak değerlendirilebilir. Blinken, Çin ziyaretinde, genellikle diplomatik ilişkilerin güçlendirilmesi, bölgesel ve küresel konulardaki iş birliği fırsatları ve çeşitli konulardaki endişelerin ele alınması gibi konuları gündeme getirmiştir. Bu ziyaret, her iki ülkenin ilişkilerinin ve uluslararası arenadaki rollerinin geleceğini şekillendirebilecek önemli bir fırsat olabilir. Blinken’ın Çin’e yönelik ziyareti ikili ilişkilerin yumuşadığı dönemde gerçekleşmiş ve bu durum iki ülkenin aynı masada farklı konu başlıklarını ele almasına katkı sağlamıştır.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, toplantıyı açarken Çin ve ABD’nin “farklılıkları koruyarak ortak zemin aramaları ve kısır bir rekabete girmemeleri” gerektiğini söyledi. Taraflar, ekonomik rekabetten uluslararası düzene, Tayvan Sorunu’ndan askeri gerilimlere, teknolojik rekabetten artan kutuplaştırıcı eylemlere yönelik çeşitli yaklaşımları ele almıştır. İki ülke arasındaki yaptırım uygulamalarının devamlılığı, ABD yönetiminin Çin menşeli TikTok programının kullanılmamasına yönelik yasa tasarısı ile belirgin bir hâl almıştır. ABD, Çin’in küresel üretimin 3’te 1’ini ürettiğini, üretim içerisindeki payın adil olarak dağıtılmadığı ve ucuz üretim sonucunda diğer ülkelerin işletmelerinin saf dışı kalmasına yol açtığı açık bir şekilde dile getirmiştir. Çin’in güneş panelleri, elektrikli araçlar ve bataryalar gibi yükselen endüstrilerde küresel arzın büyük bölümünü karşıladığını ve piyasayı ucuz fiyatlı ürünlerle istila ederek dünyanın diğer ülkelerinde iş ve geçim olanaklarını tehlikeye attığını vurgulayan Blinken, “Biz bu filmi daha önce görmüştük ve sonunu da biliyoruz. Amerikan işletmelerinin iflası ve Amerikaların işlerini kaybetmesi. Başkan Biden, kendi gözetiminde bunun bir daha yaşanmasına izin vermeyecek.” şeklinde konuştu. Joe Biden, Çin ile ekonomik bağları koparmak istemediğini, fakat mevcut riskleri azaltmaya yönelik bir girişim içerisinde olduğunu (de-risking) ifade etmiştir. Ekonomik gelişmelerin yanı sıra, siyasi konular da ziyaret gündeminde yer almıştır. Rusya ile Çin arasındaki müttefik ilişkisi, askeri alanda artan iş birliği alanları ve Amerika’ya yönelik tek taraflı bakış açısı ön plana çıkmaktadır. Blinken, özellikle Ukrayna Savaşı’nda Rusya’ya yönelik doğrudan veya dolaylı desteğin son bulması gerektiğini önemle vurgulamıştır. ABD Dışişleri Sekretei, Moskova’ya yönelik verilen desteğin yalnızca Ukrayna’nın değil, tüm Avrupa’nın güvenliğini tehlikeye attığını belirtti. Buna karşın, Çin yönetimi ise, ABD’nin “kurallara dayalı düzen” vurgusuna eleştireler yönelterek, ABD’nin BM Şartı’nda yer alan kuralların neye dayandığı veya hangi ülkelerin gerçekten bu kurallara uyduğu yönünde söylemleri ön plana çıkartmıştır. Çin’in Rusya ile düzenli olarak planlanan askeri tatbikatları, sivil ve askeri alanlarda artan iş birlikleri ve küresel platformlarda ortak bir duruş sergilemesi Blinken’ı rahatsız eden önemli başlıklar arasında yer almaktadır.

ABD’nin Çin’e yönelik uyguladığı baskı veya söylemsel girişimler sadece Rusya ve Avrupa ile sınırlı kalmamış, Güney Çin Denizi ve Tayvan bölgesine de yansımıştır. Örneğin, ABD Temsilciler Meclisi milletvekillerinden oluşan bir heyetin 22 Şubat 2024 tarihinde Tayvan’a ziyarette bulunması ve daha öncesinde 2021 yılında Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Tayvan’a yaptığı ziyaret, ABD’nin Tayvan’a yönelik sağladığı askeri yardımlar ve ya bölgedeki hareket sahasını her geçen gün genişletmesi Çin’e yönelik bir meydan okuma girişimi olarak yorumlanmaktadır. İki ülke arasında bir çatışma çıkma olasılığının en çok muhtemel olduğu bölge olarak tanımlanan Güney Çin Denizi ve özelinde Tayvan adasının, tehlikeli karşılaşmalara, yanlış anlamalara ve dönüşü olmayan hatalarına yol açabileceği ABD tarafından ziyaret kapsamında dile getirilmiştir. İki devletin en üst düzey temsilcileri, mevcut sorunların farkında olduklarını ve bu sorunları sıcak bir çatışmaya dönüşmeden en uygun şekilde iletişim kanallarını genişleterek yöneteceklerini açıkça ifade etmişlerdir. Çin hükümeti, her zaman barış yanlısı bir dış politikadan yana olduğunu, sıcak çatışmaya yönelik bir girişimi hiçbir zaman desteklemediğini ve çıkarların her iki tarafa hizmet edeceği şekilde yönetilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Çin’in Rusya ile olan ilişkileri, Tayvan Sorunu, Çin’in ekonomik ve teknolojik alanda artan karşılaştırmalı üstünlüğü ve bölgesel alandaki çevreleme politikaları uzlaşma gerektiren önemli sorunlar olarak karşımıza çıksa da, kara para aklamaya yönelik önlemler, narkotik mücadelede, yapay zekanın geleceği, iklim krizi ve insan hakları gibi önemli başlıklarda ortak bir zeminde buluşulmuştur.

Sonuç olarak, Blinken, basın toplantısında Çin ile olan iletişim ağlarını korumaya ve güçlendirmeye kararlıyız ifadesinde bulundu. Çin ve ABD arasındaki ikili diyaloğun arttırılması, farklılıkların yönetilmesi ve iş birliğinin teşvik edilmesinin sadece bu iki ülke değil, dünyanın geri kalanı tarafından da istenen bir durum olarak değerlendirilebilir. Blinken, Pekin ve Washington’un “aktif diplomasi” ile ilişkileri ilerletme konusunda ortak sorumlulukları olduğunu söyledi. Şi Cinping ise, iki ülkenin “rakip değil, ortak olması gerektiğini” belirtirken, ABD-Çin ilişkilerinin karşılıklı saygı, barış içinde bir arada yaşama ve kazan-kazan iş birliği çağrısında bulunmuştur. Buna karşın, Blinken’in ziyaretinin ikili ilişkileri yumuşatması, iki ülke arasındaki gerilimleri azaltması konusunda önemli bir sonuç doğurması beklenirken, ABD Başkanı Biden’ın Blinken’ın gezisinden yalnızca birkaç gün sonra Çin Devlet Başkanı Şi’ye “diktatör” yakıştırması yapması, iki ülke arasındaki ilişkilerinde güvensizliğin devam ettiğini ortaya koymuştur.

Kapak fotoğrafı: https://edition.cnn.com/2024/04/25/world/stability-spiral-china-blinken-intl-hnk/index.html

Dr. Seda Gözde TOKATLI

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.