AB, KIBRIS MÜZAKERELERİNİN NERESİNDE?

upa-admin 30 Ekim 2024 259 Okunma 0
AB, KIBRIS MÜZAKERELERİNİN NERESİNDE?

Kıbrıs adası, konumu ve çevresindeki denizlerin tabanında yer alan petrol ve doğalgaz yatakları nedeni ile Atlantik İttifakı’nın (ABD ve AB) ağzını sulandırıyor. Hedefleri bir şekilde Kıbrıs adasının egemenliğini direkt veya endirekt ele geçirmek, adanın münhasır ekonomik bölgesinin tek hâkimi olmak ve deniz tabanındaki petrol ve doğalgaz yataklarının gelirini kendi ceplerine atmak.

AB, bu amaçla altyapısını 1 Mayıs 2004 tarihinde, Kıbrıs Rum Yönetimi’ni, kendi kuruluş beyanını ve 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasasını ayaklar altına alarak ve uluslararası kuralları çiğneyerek birlik üyesi olarak kabul ederken hazırladı.

Avrupa Birliği, Kıbrıs Rum Yönetimi’ni uluslararası hukuka ve kuruluş beyanına aykırı olarak üye yaparken, bir de “10. Protokol” adlı tek taraflı hazırladığı bir anlaşma metnini de yürürlüğe koydu. Bu 10. Protokol’a göre, güya adanın tümü Avrupa Birliği toprağı imiş ama şimdilik adanın kuzeyinde “Avrupa Birliği Müktesebatı” geçersizmiş. Ne Türkiye’nin, ne de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bu içerikte bir dahli/onayı yok. Yani Avrupa Birliği kendi kendine “gelin-güvey olmuş”.

Hatırlarsanız, 2017 yılında Crans Montana’da Kıbrıs müzakereleri sürerken, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, önlerine konan ve kendilerine lütfedilen tüm tavizlere rağmen “sıfır asker, sıfır garanti” taleplerinin kabul edilmemesi sonrasında masadan kalkmaları ve müzakereleri terk etmeleri, müzakerelerin kopmasına neden olmuştu.

2020 yılının Ekim ayında KKTC Cumhurbaşkanı seçilen Ersin Tatar, “Eşit, egemen, uluslararası tanınmış iki devletli çözüm” doktrinini açıklaması ve bunu masaya koyup direnmesi Atlantik İttifakı’nın bütün planlarını bozdu.

Cumhurbaşkanı Tatar, son 56 senedir sürmekte olan Kıbrıs müzakerelerinde yapılan yanlış uygulamaya karşı çıkarak, “müzakere odasından çıkıldıktan sonra Rum liderin sözde ‘Cumhurbaşkanı’, Türk liderin de “Kıbrıs Türk Cemaati Temsilcisi” olarak kabul edilmesinin eşitliği bozduğu gerçeği ile açıkça “Müzakere odasına eşit statüde girmek, masaya eşit statüde oturmak, masada eşit statüde tartışmak, masadan eşit statüde kalkmak ve odadan çıkınca da eşit statüde olmak dışında bir koşulda ben Kıbrıs Türklerini temsilen müzakere masasına oturmam” diyerek, günümüze değin müzakere masasına oturmayı reddetti. Çok da iyi etti, Kıbrıs Türklerinin ve Türkiye’nin bölgesel haklarını korumak için en doğrusunu yapmış oldu.

Aradan geçen 7 yılda müzakerelerin halen daha başlamamış olması, Türkiye’nin bölgesel bir güce dönüşmesi, Türklerin artık ekonomik, askeri ve siyasi baskı altına alınamayacağının bölgenin kaçınılmaz bir gerçeği olduğunun ortaya çıkması, Atlantik İttifakı’nın adayı ele geçirme çabalarına büyük bir darbe vurunca perde arkası çalışmalar, siyasi düzenbazlıklar ve yıldırma hedefli terör saldırıları başladı.

Önce “BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Kişisel Temsilcisi” diye bir makam uydurulup, müzakereleri başlatmak misyonu ile kişisel temsilci Kıbrıs’a gönderildi. Yaklaşık 10 ay süren bu yapay görev istenilen sonucu vermeyince bu defa Ekim ayı içinde New York’ta BM Genel Merkezi’nde BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Türk ve Rum liderlerini yemeğe davet etmesi ile müzakerelerin başlatılması amaçlı yeni bir adım atıldı. Cumhurbaşkanı Tatar’ın bırakın müzakerelere başlaması veya başlamasını kabul etmesini, yemekten ayrılırken liderlerin toka bile etmemesi yemek girişiminin ne denli başarısız olduğunu ortaya koydu.

Durum böyleyken, birileri Kıbrıs Türklerinin “Eşit, egemen, uluslararası tanınmış devlet statüsü” talebini kabul etmek yerine müzakerelerin başlaması için 3+1 veya 4+1 veya da 5+1 gibi akıllara ziyan öneriler sunmaya başladı. Güya Türkiye’nin, İngiltere’nin Kıbrıs müzakereleri masasından uzak tutulması talebini karşılamak amacıyla üç ayrı masa kurarak bu sorunu aşmayı hedefliyorlar. Üç ayrı masa kurmak önerisinin içeriğinde, üç farklı masada başlatılacak olan müzakerelerin ana başlıklarının “Yönetim, Garantiler ve Güvenlik” olması bulunuyor. Sanki şimdiye kadar bunlar hiç konuşulmamış gibi…

Neyse ki bu tuzağa düşmeyecek bir Cumhurbaşkanımız var. AB’nin, BM’nin, Rumların ve ağababaların gerçek niyetlerini bilen bir Başkan…

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu üyesi

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. dönem milletvekili

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.