AVRUPA PENCERESİNDEN İSRAİL’E BAKMAK

upa-admin 07 Kasım 2024 64 Okunma 0
AVRUPA PENCERESİNDEN İSRAİL’E BAKMAK

Giriş

İsrail’in kuruluş döneminden günümüze dek geçen süreçte Avrupa devletleriyle olan ilişkileri stabil bir seyirde gitmemiştir. Avrupa devletlerinin İsrail algısı ve bu ülkeye yönelik yaklaşımları birbirinden farklı şekilde olmuş; dahası, bu yaklaşımlar dönemsel olarak da değişkenlik göstermiştir. Elbette bu yapının değişken bir halde olması sürekli kaynayan bir kazana benzer nitelikte olan Ortadoğu bölgesinde yaşanan gelişmeler, Avrupa kıtasındaki devletlerde yaşanan hükümet değişiklikleri, ekonomik çıkarlar, tarihten gelen husumetler vb. sebepler etkili olmuştur. Bu durumdan ötürü, süreci tarihsel, siyasi, ekonomik ve toplumsal olarak çeşitli başlıklar altında incelemek daha açıklayıcı olacaktır.

Tarihsel Köken: İkinci Dünya Savaşı ve Holokost (Yahudi Soykırımı)

Birinci Dünya Savaşı ve Yahudi Soykırımı (Holokost) bu noktada Avrupa’nın İsrail üzerine dikkatini çeken temel tarihsel noktaları oluşturmaktadır. Yahudi Soykırımı sonrası İsrail Devleti’nin kurulmasını destekleyen Avrupa, özellikle de Fransa ve Almanya, bu durumu bir “ahlaki gereklilik” olarak yorumlamışlardır. Avrupa’da Yahudi kökenli toplulukların sayısının azalması ve İsrail’in sığınılacak bir liman olarak görülmesi, Avrupa’nın İsrail’in kuruluşu aşamasındaki olumlu yaklaşımını desteklemiştir.

İkili ve Çok Yönlü Siyasi Ilişkiler

Ülkelerin birbirinden farklı dış politika stratejilerine sahip olması, İsrail’e yönelik olarak farklı yaklaşımlar içerisinde olmalarının da temel sebebidir. Ancak İsrail-Filistin Sorunu’na yönelik olarak AB devletleri genel ilke olarak “iki devletli çözüm“ü desteklemektedirler. Bu noktada Avrupalı devletler, İsrail’in güvenlik ihtiyacını ve Filistin halkının bağımsızlık talebini aynı anda savunmakta ve ön planda tutmaktadırlar.

Batı Avrupa ülkeleri bu çift yönlü süreçte genel olarak İsrail’in güvenliği konusunu daha çok destekliyor olsalar da, kesinlikle Filistinlilerin haklarını savunmaktan da imtina etmemektedirler. Ancak Polonya ve Macaristan gibi bazı Doğu Avrupa ülkeleri, İsrail’in uluslararası hukuka uygun olmayan yerleşim politikaları başta olmak üzere tartışmalı bazı konularda daha çok İsrail ile ABD yanlısı bir politika izlemektedirler.

Ekonomik Boyut

Avrupa Birliği ve Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi aracılığıyla yapılan ticari anlaşmalar İsrail’in Avrupa ülkeleri ile ekonomik açıdan güçlü bağlar kurmasını sağlamıştır. Özellikle de teknoloji ve inavosyon, sağlık, savunma sanayi ve tarım iki taraf arasında en güçlü ilişkilerin kurulduğu alanlardır. Avrupa’da yer alan bazı tteknoloji firmaları, İsrail’deki start-up sisteminden de faydalanmaktadırlar.

Avrupa Halkları ve İsrail

İsrail-Filistin çatışması sonrasında oluşan vizdan sızlatan görüntüler, bu konuda çok duyarlı olmayan Avrupa kamuoyunda bile güçlü bir şekilde duygusal tepkilere yol açmıştır. Batı Avrupa’daki sol görüşlü parti ve sivil toplum kuruluşları Filistin’in talebini destekleyen çizgide tepki gösterirlerken, sağ ve aşırı sağ görüşlü partiler ise İsrail’in güvenlik politikalarına daha ılımlı bir biçimde yaklaşmaktadırlar. Avrupa’daki sol kesim İsrail’in yerleşim politikalarını eleştirirken, sağ kesim ise ekseriyetle İsrail’in terörle mücadele hakkını desteklemektedir.

Sonuç Yerine

Avrupa devletlerindeki İsrail algısı ve yaklaşımlar, siyasi, ekonomik, toplumsal vb. faktörlerin etkisi ile şekillenmekte olup, Avrupa devletleri genellikle İsrail’in güvenlik kaygılarını dikkate alırken, Filistin halkının bağımsızlık taleplerine karşı da duyarlılık göstermektedirler.

İsrail ve Filistin arasındaki çatışmalar sonrası Avrupa’nın İsrail’e yönelik algısı değişiklik göstermekle birlikte genelde çok boyutlu nitelikte olup, Avrupa ülkeleri bu noktada İsrail’in güvenlik endişeleri ve Filistin halkının bağımsızlık taleplerini aynı anda ön planda tutmaktadırlar. İsrail’in güvenliği ve terörle mücadele hakkını çoğu Avrupa ülkesi haklı bulmakta ve bu ülkeler İsrail’in Hamas ve diğer silahlı grupların saldırılarına karşın kendini savunma hakkının olduğu noktasında birleşmektedirler. Öte yandan, Avrupa devletleri İsrail ve Filistin’in bağımsız devlet olarak barış içinde yaşaması gerektiği yönünde bir anlayışa da sahip olmakla birlikte, Filistin halkının kendi topraklarında bağımsız bir devlet kurma hakkını da savunmaktadırlar. Genellikle Doğu Avrupa ülkeleri İsrail’e karşı ılımlı ve destekleyici bir politika sergilerken, Batı ise Doğu’ya oranla İsrail’e yönelik eleştirilerini daha yüksek sesle dile getirmektedir.

Netice olarak, İsrail ve Filistin çatışması sonrasında Avrupa devletlerinin İsrail’e yönelik tutumu dengeli ve çok boyutlu şekildedir. Avrupa ülkeleri, İsrail’in güvenlik ihtiyaçlarına vurgu yaparken, aynı zamanda Filistin halkının bağımsızlık taleplerine de duyarlı bir şekilde yaklaşmaktadır.

Oğuzhan MANİOĞLU

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.