ERDOĞAN-MELONİ GÖRÜŞMESİNDEN YENİ UFUKLARA: TÜRKİYE-İTALYA İLİŞKİLERİNİN DEĞİŞEN DİNAMİKLERİ

upa-admin 30 Nisan 2025 707 Okunma 0
ERDOĞAN-MELONİ GÖRÜŞMESİNDEN YENİ UFUKLARA: TÜRKİYE-İTALYA İLİŞKİLERİNİN DEĞİŞEN DİNAMİKLERİ

Giriş

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İtalya Başbakanı Giorgia Meloni arasında gerçekleşen son görüşme, iki ülke arasındaki ilişkilerin hem tarihsel birikimini, hem de güncel ihtiyaçlarını yeniden gündeme taşıdı. Bu temas, yalnızca diplomatik nezaket sınırlarında kalan bir protokol buluşması değil, aynı zamanda Avrupa-Akdeniz coğrafyasının değişen jeopolitik dengelerine verilen stratejik bir yanıt niteliği taşımaktadır.

Her iki liderin de farklı siyasi geleneklerden gelmesi, ilişkilerin yüzeyinde ideolojik bir gerilim yaratma potansiyeli taşısa da, uluslararası ilişkilerde belirleyici olanın “çıkar” ve “ihtiyaçlar” olduğunu hatırlatan bu görüşme, Türkiye-İtalya ilişkilerine yeni bir soluk kazandırma potansiyeline sahiptir. Bu yazıda, söz konusu temas ekseninde Türkiye–İtalya ilişkilerini tarihsel, ekonomik, güvenlik, göç ve enerji başlıkları çerçevesinde kısaca değerlendireceğiz.

1. Tarihsel Derinlik: Roma’dan Osmanlı’ya, Cumhuriyetten AB Sürecine

Türkiye ile İtalya arasındaki ilişkiler, tarih boyunca birçok farklı düzlemde kesişmiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde özellikle Akdeniz’deki denizcilik faaliyetleri, ticaret ve sömürgecilik rekabeti üzerinden şekillenen ilişkiler, Cumhuriyet’in ilanından sonra daha yapıcı bir düzleme evirilmiştir. İtalya, Türkiye’nin modernleşme sürecini yakından izleyen ve bu dönüşümle kültürel ve diplomatik bağlarını geliştiren ülkelerden biri olmuştur.

Soğuk Savaş döneminde NATO çatısı altında müttefik olan iki ülke, özellikle 1990’lı yıllardan sonra Avrupa Birliği (AB) süreci bağlamında daha sıkı bir iş birliği arayışına girmiştir. Ancak Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinde yaşanan gerilimler, zaman zaman Roma-Ankara hattındaki temasları da sınırlamıştır. Buna rağmen, iki ülke arasında hiçbir zaman “kopuş” yaşanmamış; aksine kriz zamanlarında bile ekonomik ve stratejik iş birliği devam ettirilmiştir.

2. Giorgia Meloni ve Yeni Sağ’ın Dış Politika Pratikleri

İtalya’da 2022 yılında yapılan genel seçimlerle iktidara gelen Giorgia Meloni (sağcı İtalya’nın Kardeşleri partisi lideridir), Avrupa’nın yükselen sağ popülist liderleri arasında dikkat çeken bir figür olarak öne çıkmaktadır. Meloni’nin “Önce İtalya” şiarı üzerinden şekillenen dış politika anlayışı, zaman zaman Brüksel ile çatışan, zaman zaman ise bölgesel pragmatizme dayalı iş birliği arayışına yönelen hibrit (melez) bir çizgi izlemektedir.

Meloni, göç krizi, enerji güvenliği ve savunma sanayii gibi konularda AB merkezli çözümlere şüpheyle yaklaşırken; Akdeniz havzasındaki ülkelerle ikili ilişkileri güçlendirmeyi dış politika öncelikleri arasında saymaktadır. Bu bağlamda Türkiye, hem coğrafi konumu, hem de bölgesel etkisi dolayısıyla, Meloni’nin dış politikası açısından kritik bir aktör olarak değerlendirilmektedir.

3. Erdoğan-Meloni Görüşmesinin Gündemi: Ortak Alanlar, Ayrışan Noktalar

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Meloni arasında gerçekleşen görüşmede, ikili ilişkilerin farklı boyutları ele alınmıştır. Resmî açıklamalara göre, görüşmenin gündeminde aşağıdaki başlıklar ön plana çıkmaktadır:

Düzensiz Göç ve Göçmen Krizi: İtalya, Kuzey Afrika’dan gelen göçmen akını karşısında Avrupa Birliği’nden yeterli destek göremediğini düşünmektedir. Bu durum, Meloni hükümetini daha pragmatik arayışlara yöneltmektedir. Türkiye ise, 2015 sonrası dönemde AB ile yaptığı Geri Kabul Anlaşması ve sınır kontrol politikalarıyla göç yönetimi alanında kritik bir rol üstlenmiştir. Bu çerçevede, İtalya, Türkiye’nin göç politikası deneyiminden faydalanmak, hatta bazı modelleri transfer etmek istemektedir. Erdoğan-Meloni görüşmesinde de bu konu öncelikli başlıklar arasında yer almış ve taraflar göçün “kaynağında yönetilmesi” gerektiği konusunda fikir birliğine varmıştır.

Enerji Güvenliği ve Alternatif Koridorlar: Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası Avrupa’nın enerji haritası ciddi anlamda değişmiştir. İtalya, enerji ihtiyacını karşılamak için Cezayir, Azerbaycan ve Doğu Akdeniz kaynaklarına yönelirken; Türkiye ise doğu-batı enerji koridorlarının tam merkezinde yer almaktadır. TANAP ve TAP projeleri ile doğrudan bağlantılı olan bu hatlar, Ankara’yı enerji güvenliğinde “geçilmez köprü” konumuna getirmektedir. Meloni, bu süreçte Türkiye’nin enerji geçiş ülkesine dönüşmesini desteklemekte, aynı zamanda Türkiye üzerinden gerçekleşecek yeni enerji hatlarına yatırım yapmak istemektedir.

Savunma Sanayi ve SAMP-T Projesi: Türkiye ile İtalya arasındaki savunma sanayi iş birliğinin en önemli başlıklarından biri, Fransız-İtalyan ortak yapımı olan SAMP-T hava savunma sistemidir. Uzun menzilli füze savunma sistemi konusunda Türkiye’nin Fransa ve İtalya ile ortak üretim ve teknoloji transferi talebi, geçmişte bazı siyasi gerilimler nedeniyle yavaşlamıştır. Ancak Meloni-Erdoğan görüşmesinde bu konu tekrar masaya yatırılmış ve iş birliğinin güçlendirilmesi yönünde olumlu mesajlar verilmiştir.

Libya ve Doğu Akdeniz Politikaları: Libya, hem Türkiye, hem de İtalya için stratejik öneme sahiptir. Türkiye, Trablus hükümetiyle yaptığı deniz yetki alanları anlaşması ve askeri iş birliği çerçevesinde Libya’da etkin bir aktör haline gelirken; İtalya da ENI üzerinden yürüttüğü enerji projeleriyle Libya’da ekonomik çıkarlarını koruma çabasındadır. Bu noktada Ankara ve Roma arasında zaman zaman örtüşen zaman zaman çelişen çıkarlar söz konusu olsa da, her iki tarafın da “istikrarlı bir Libya” arzusu, diplomatik diyaloğun önünü açmaktadır.

4. Ekonomik İlişkilerin Dinamikleri

Türkiye ve İtalya arasındaki ekonomik ilişkiler, siyasi gelişmelerden görece bağımsız bir seyir izlemektedir. 2023 itibarıyla iki ülke arasındaki ticaret hacmi yaklaşık 25 milyar doları bulmuştur. Bu hacimle İtalya, Türkiye’nin en büyük ticaret ortakları arasında 4. sırada yer almaktadır.

Başlıca ihracat kalemleri arasında otomotiv, makine, tekstil ve kimya ürünleri yer alırken; Türkiye’nin İtalya’dan ithal ettiği başlıca ürünler arasında sanayi makineleri, ilaç ve savunma sanayi ürünleri bulunmaktadır.

İtalyan şirketlerinin Türkiye’deki yatırımları da oldukça dikkat çekicidir. Enerji, ulaşım, altyapı ve inşaat alanlarında faaliyet gösteren İtalyan firmaları, Türkiye’deki iş ortamını “stratejik” olarak değerlendirmekte, aynı zamanda Ortadoğu ve Orta Asya pazarlarına erişim için Türkiye’yi bir “köprü ülke” olarak görmektedirler.

5. Yumuşak Güç ve Kültürel Diplomasi: Ortak Medeniyet Alanı

Türkiye ve İtalya arasında yalnızca ekonomik ve diplomatik değil, aynı zamanda kültürel bir bağ da mevcuttur. Rönesans İtalya’sının etkileri Osmanlı entelijansiyası üzerindeki izlerini sürdürmüş; mimari, sanat ve müzik alanlarında etkileşim devam etmiştir. Günümüzde İtalyan sineması, mutfağı ve sanat etkinlikleri Türkiye’de geniş bir izleyici kitlesi bulurken; Türk dizileri ve kültürü de İtalya’da giderek daha fazla ilgi görmektedir.

Eğitim alanında da iş birliği artmaktadır. Özellikle Erasmus+ programları kapsamında birçok Türk ve İtalyan öğrenci karşılıklı değişim programlarına katılmakta, üniversiteler arasında ortak projeler geliştirilmektedir.

6. Gelecek Perspektifi: Yeni Bir Akdeniz İş Birliği Modeli Mümkün mü?

Meloni-Erdoğan görüşmesi, sadece iki liderin değil, iki ülkenin de önümüzdeki dönemde iş birliğine ne kadar açık olduğunu göstermektedir. Karşılıklı çıkarlar üzerine kurulu, ideolojilerden arınmış bir Akdeniz iş birliği modeli inşa etmek, hem Türkiye’nin, hem de İtalya’nın bölgesel etki kapasitesini arttıracaktır.

Ancak bu süreç, karşılıklı güvenin tesis edilmesi, siyasi söylemlerin yapıcı bir zemine çekilmesi ve üçüncü aktörlerin etkisinden bağımsız hareket edilebilmesi ile mümkün olacaktır. Türkiye’nin AB ile ilişkileri yeniden tanımlanırken, İtalya gibi ülkeler arabulucu ve kolaylaştırıcı bir rol üstlenebilir. Aynı şekilde, Türkiye de, İtalya’nın Afrika açılımında güvenilir bir ortak olarak konumlanabilir.

Sonuç: Bir Fotoğraf Karesinden Fazlası

Meloni-Erdoğan görüşmesi, sadece iki liderin aynı karede yer aldığı bir diplomatik enstantane değil; değişen dünya düzeninde Türkiye-İtalya ilişkilerinin ne yönde şekilleneceğine dair güçlü sinyaller içeren bir temas olmuştur. Bu görüşme, Akdeniz havzasında istikrar, iş birliği ve karşılıklı bağımlılık üzerine kurulu yeni bir bölgesel mimarinin inşa edilebileceğini göstermektedir.

İki ülke arasındaki farklılıklar elbette devam edecektir. Ancak bu farklılıklar, stratejik iş birliğine engel değil; tam tersine onu tamamlayıcı unsurlar olarak değerlendirilebilir. Önemli olan, bu fırsatların doğru yönetilmesi ve sürdürülebilir bir diplomatik zeminin inşa edilmesidir.

Oğuzhan MANİOĞLU

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.