Öz: Kolombiya’da, özellikle kırsal bölgelerde, kadınlar, toplum tarafından atfedilen toplumsal cinsiyet rollerine dayalı sosyal ve ekonomik sorunlarla karşı karşıyadır. Kırsal nüfusun yaklaşık yarısını kadınlar oluşturmasına rağmen, bu kadınlar, toprak mülkiyeti ve buna bağlı diğer haklardan büyük ölçüde dışlanmıştır. Bu durumun Kolombiya’da tarihsel kökenleri olmakla birlikte, onlarca yıl süren silahlı çatışma nedeniyle bu sorun daha da derinleşmiş ve ülkenin kırsal yapısını köklü biçimde değiştirmiştir. Daha sonra uygulamaya koyulmak istenen Kapsamlı Kırsal Reform’un dayanaklarından birisi de olacak şekilde, Kolombiya hükümeti tarafından 2011 yılında çıkarılan 1448 sayılı Yasa, diğer adıyla “Mağdurlar ve Toprak İadesi Yasası” ise, silahlı çatışmanın mağdurlarının haklarını korumayı amaçlamıştır. Ancak bu yasa, kadınların toprak mülkiyeti hakkına özel bir vurgu yapmış olsa da, uygulamada mevcut toplumsal cinsiyet temelli eşitsizliklere yenilerini eklemiştir. Bu makale, adı geçen yasanın kırsal kesimdeki çatışma mağduru kadınlar üzerindeki etkilerini incelemektedir.
Anahtar Kelimeler: Kolombiya, FARC, Cinsiyet çalışmaları, Silahlı çatışma, Toprak iadesi.
**************************************************************
Giriş
Kolombiya’da, özellikle kırsal bölgelerde, kadınlar, toplum tarafından atfedilen toplumsal cinsiyet rollerine dayalı bazı ciddi sosyal ve ekonomik sorunlarla karşı karşıyadır. Kırsal nüfusun yaklaşık yarısını kadınlar oluşturmasına rağmen, kadınlar, toprak mülkiyeti ve buna bağlı diğer haklardan büyük ölçüde dışlanmıştır. Bu durumun Kolombiya’da tarihsel kökenleri olmakla birlikte, onlarca yıl süren silahlı çatışma nedeniyle bu sorun daha da derinleşmiş ve ülkenin kırsal yapısını köklü biçimde değiştirmiştir.
Daha sonra uygulamaya koyulmak istenen Kapsamlı Kırsal Reform’un dayanaklarından birisi de olacak şekilde, Kolombiya hükümeti tarafından 2011 yılında çıkarılan 1448 sayılı Yasa, diğer adıyla “Mağdurlar ve Toprak İadesi Yasası” ise, silahlı çatışmanın mağdurlarının haklarını korumayı amaçlamıştır. Ancak bu yasa, kadınların toprak mülkiyeti hakkına özel bir vurgu yapmış olsa da, uygulamada mevcut toplumsal cinsiyet temelli eşitsizliklere yenilerini eklemiştir. Bu makale, adı geçen yasanın kırsal kesimdeki çatışma mağduru kadınlar üzerindeki etkilerini incelemektedir.
Silahlı Çatışmanın Arka Planı ve Sonuçları
Kolombiya, 1960’lı yılların başlarında başlayan ve Latin Amerika’nın en uzun süreli silahlı çatışmalarından biri olan kanlı bir süreci yaşamıştır. Bu çatışma; devlet, gerillalar, paramiliter gruplar ve diğer silahlı aktörleri içermekteydi. Bu şiddetli çatışmanın başlıca nedeni, ülkedeki eşitsiz toprak dağılımıydı. Latin Amerika ülkeleri arasında toprak dağılımı açısından en yüksek eşitsizlik oranları Kolombiya’da görülmektedir. 2014 yılında yapılan bir tarım sayımına göre; nüfusun yalnızca % 0,4’ü, Kolombiya’da toprakların % 46’sına sahiptir (Colombia: Programa de Acceso a Tierra para Mujeres). Bu veri, sorunun halen devam ettiğini göstermektedir.
Başta FARC-EP örgütü ile Kolombiya Devleti arasında yaşanan çatışmaya bağlı şiddet, geçen yıllar içerisinde 450.000’den fazla insanın hayatına mâl olmuştur ki, bu ölenlerin % 81’i sivildir. Ayrıca yaklaşık 8 milyon hektarlık arazi el değiştirmiş ya da terk edilmiştir (Rojas Morales, 2023). Çeşitli yasadışı silahlı grupların da varlığına tanık olan köylüler, onlar tarafından bir grubun veya diğerinin iş birlikçisi olarak damgalanmıştılar. Çoğu durumda öldürülmüş, bazen de evlerini terk ederek kaçmak zorunda kalmışlardır. Bu kişilerin büyük çoğunluğu için toprak ve ekinler, hayatlarını sürdürebilmeleri için tek gelir kaynaklarıydı.
Bu olayların sonucunda, Kolombiya’nın büyük şehirlerine yönelik kitlesel göçler yaşandı (Diaz Gaviria, 2016, s. 8). 2022’de Kolombiya’da çatışma kaynaklı şiddetin 9,4 milyon mağdurundan 4 milyondan fazlası ülke içinde yerinden edilmiş durumdaydı (Rojas Morales, 2023). Uzun yıllar yaşanan çatışma, yerinden edilen kişilerin çoğunun sahip oldukları taşınır ve taşınmaz malları geride bırakmak zorunda kalmaları nedeniyle geniş çaplı mülkiyet kayıplarını ve mal gasplarını da beraberinde getirmiştir.
Çatışmalar ve Cinsiyete Dayalı Mülkiyet Eşitsizliği
Kadınlar, Kolombiya’da tarihsel olarak topraklara erişim ve mülkiyet hakkı konusunda karşılaştıkları engellere ek olarak, çatışmanın etkilerinden de büyük ölçüde etkilenmiştir. Kadın ve erkek olmaya göre sayısal açıdan bakıldığında, Kolombiya’da zorla yerinden edilen mağdurlar benzer oranlardadır. Ulusal Hükümetin resmî verilerine göre, 2012 yılı itibarıyla toplam 1.975.772 kadının ve 1.900.215 erkeğin zorla yerinden edildiği kabul edilmektedir; bu da sırasıyla % 51 ve % 49’a tekabül etmektedir (Guzmán & Chaparro González, 2013, s. 16).
Kolombiya’da 5 milyondan fazla kadın kırsal bölgelerde yaşıyor olsa da, geçmişten bu yana kadınların toprakla olan yasal bağı çoğunlukla medeni durumlarına ve aile içindeki konumlarına bağlıdır. Bu yüzden kırsal kesimdeki kadınlar toprağa kendi adlarına değil, genellikle kocaları, babaları ya da erkek kardeşleri aracılığıyla erişebilmektedir. Bu durum, toplumsal cinsiyete dayalı rollerin belirgin olduğu bir kültürel yapıyı yansıtıyor. Erkekler, mülkle ilgili resmi işlerden sorumlu kabul edilir; tapular onların adına kayıtlıdır ve arazi büyüklüğünü, sınırlarını bilen genellikle onlardır. Kadınlar ise, genellikle ev içi ve bakım işleriyle ilgilenirler. Bu toplumsal yapı, kadınların toprak üzerindeki haklarını bilmesini ve yasal işlemlere katılımını zorlaştırmaktadır. Mülkiyet sahibi olmadıkları için teknik ve mali destek gibi hizmetlere de ancak erkekler üzerinden ulaşabilmektedirler (Colombia: Programa de Acceso a Tierra para Mujeres).
Silahlı çatışma sırasında birçok kadın geçim kaynağını da kaybetmiştir. Burada kastedilen esasında eşleridir. Yerinden edilen kadınların büyük bir kısmı, kocalarının ölümü, kaybolması ya da ayrılması nedeniyle hane geçimini sağlama rolünü de üstlenmek zorunda kalmıştır. Bu durum, onlar için ciddi bir sorun teşkil etmektedir; zira çatışmanın bir sonucu olarak, bu yeni role hazırlanacak yeterli imkâna sahip olamamışlardır (Guzmán & Chaparro González, 2013, s. 17). Kolombiya’daki silahlı çatışmalar ve toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri, kadınların toprak hakkına erişimini de ciddi biçimde sınırlandırmıştır. Bu nedenle, özellikle kadınların karşılaştığı yapısal engellerin aşılması ve toplumsal cinsiyet temelli eşitsizliklerin giderilmesi amacıyla yeni politikaların ve reformların gündeme gelmesi kaçınılmaz hâle gelmiştir.
1448 Sayılı Mağdurlar ve Toprakların İadesi Yasası
2016 yılında Kolombiya Devleti ile FARC-EP arasında imzalanan “Çatışmanın Sonlandırılmasına Dair Anlaşma” kapsamında, Kapsamlı Kırsal Reform kabul edilmiştir. Bu reformla, Kolombiya Hükümeti, çatışmanın toprak üzerindeki etkilerini gidermeyi ve kalıcı barışı sağlamayı hedeflemektedir. Reform, topraksız veya yetersiz toprağa sahip köylülere, özellikle de kadınlara, Toprak Fonu aracılığıyla toprak erişimi sağlamayı amaçlamaktadır (Santos Calderón et al., 2018, ss. 196–198). Ayrıca yalnızca toprak dağıtımıyla sınırlı kalmayıp sulama, kredi, teknik destek ve pazarlama gibi alanlarda da destek öngörmekte; mülkiyetin resmîleştirilmesi ve kırsal-kentsel eşitsizliğin azaltılması gibi hedefler de içermektedir (Santos Calderón et al., 2018, ss. 38-39).
Bu Reform’un belki de öncülü niteliğinde olan ve onun toplumsal temellerini güçlendirdiği öne sürülebilecek önemli yasal düzenlemelerden biri ise, Kolombiya hükümetinin barış anlaşmasından önce, 2011 yılında silahlı çatışma mağdurlarının “adalet, hakikatlerin açığa çıkarılması, tazminat ve tekrarlanmanın önlenmesi” haklarını güvence altına almak amacıyla kabul ettiği ve “Mağdurlar ve Toprakların İadesi Yasası” olarak da bilinen 1448 sayılı yasadır. Buna göre, tazminat önlemleri, çatışmanın taraflarından biri olmayan ancak çatışmadan etkilenenlere uygulanacaktır (Diaz Gaviria, 2016, s. 9).
Mağdurlar ve Toprakların İadesi Yasası, 1 Ocak 1985 tarihinden itibaren iç silahlı çatışma nedeniyle, uluslararası insancıl hukuk ve insan hakları ihlallerine bireysel veya toplu, doğrudan veya dolaylı olarak maruz kalan kişileri “mağdur” olarak tanımlamaktadır. Toprak iadesi hakkının sahibi olabilmek için, toprakların el konulması veya terk edilmesi olayının 1 Ocak 1991 ile yasanın geçerlilik süresinin sonu arasında gerçekleşmiş olması gerekmektedir (Diaz Gaviria, 2016, s. 15). Yasa kapsamında, 2022 yılına kadar 9.446.572 mağdur kaydedilmiştir (Rojas Morales, 2023). Mağdurun özelliklerini, yaşadığı koşulları ve hak ettiği tazminatları listeleyen bu kayıt, tazminat programının uygulanması adına önem arz etmiştir.
Yasa, hem bireysel, hem de grup halinde insani yardım sağlanmasını, çalınan veya terk edilen toprakların geri verilmesini ve mağdurlara tam tazminat ödenmesini hedeflemektedir. Ayrıca, mağdurların hayatlarını yeniden inşa edebilmeleri için de parasal ödemeler öngörülmüştür. Mağdurun yaşadığı suç türü, tazminat miktarını belirleyecek olup, bu miktar asgari aylık ücretler üzerinden hesaplanacaktır. Kanunu uygulamak ve toprak iadesini kolaylaştırmak amacıyla hükümet, ülkenin neredeyse her bölgesinde mahkemeler ve ofisler kurdu. Bu da ülkenin % 80’ine denk gelen 950 belediyeye ulaşıldığı anlamına gelmektedir (Rojas Morales, 2023). Yasanın başlangıçta 2011-2021 yılları arasında uygulanması planlanmış, ancak 2031 Aralık ayına kadar on yıl daha uzatılmıştır (Colombia Extends Victims’ Law Until 2031, 2020).
Kolombiya’da bu yasal çerçeveyle belirli başarılar da elde edilmiştir. Örneğin, 2023’te mağdurların yeniden entegrasyonunu adına 115 Emberá (Kolombiya’da yaşayan bir etnik grup) ailesinin geri dönüşü sağlanmıştır. Adı geçen dönüşlerin yönetiminden sorumlu devlet kurumu olan Mağdur Birimi bu ailelere barınma, gıda, maddi yardım ve yapı malzemesi sağlamıştır. Yerinden edilerek Medellin şehrine gitmiş bir lider olan Delicia Sintúa, topluluk içinde yaşadıkları evlerine dönmenin yiyecek ve kaynaklara erişimi kolaylaştırdığını belirtmiş ve devlet projelerinin uygulanmasını umut ettiğini ifade etmiştir (Cala, 2023).
Öte yandan, 1448 sayılı Yasa uygulamada çeşitli zorluklarla karşılaşmıştır. Nitekim, yasanın uygulanması ve başarıya ulaşması, ülkenin bazı bölgelerinde var olan çatışmaların devam etmesi ve güvenlik koşullarının istikrarsızlığı gibi önemli zorluklarla beraber gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Kayıtlı 9 milyon mağdurdan 7 milyonundan fazlası tazminat hakkına sahip bireyler olarak kabul edilmektedir (Unidad para las Víctimas, 2024). Ancak bunlardan yalnızca yaklaşık bir milyonuna 2020 yılına kadar tazminat ödenebilmiştir. Bu da 2011-2020 yılları arasında, mağdurlar tarafından yapılan toprak iadesi başvurularının yalnızca % 9’unun hâkimler tarafından karara bağlandığı anlamına gelmektedir. Dahası, mevcut hızla devam edilirse, devletin tüm mağdurları tazmin etmesi için 55 ila 70 yıl daha gerekeceği tahmin edilmektedir (Dejusticia, 2020). Mağdurlar da çoğu zaman yasal haklarını tam olarak tanımıyor olmaktadır.
1448 Sayılı Yasada Kadınların Toprak Haklarına Tanınan Öncelik
Artı ve eksileriyle böyle bir arka planı olan Yasa, en azından yazılı içeriğinde, kadınlara özel bir önem atfetmektedir. Öncelikle, 1448 sayılı Yasa’nın metninde İspanyolcada “kadın” anlamına gelen “mujer” kelimesinin 32 kez geçtiği belirtilmelidir (Ley 1448 de 2011, 2011). Yasada, kadınların toprak üzerindeki haklarına atıfta bulunan çeşitli maddeler bulunmaktadır. İade sürecinde kadınların haklarına ilişkin olan “Toprak İadesi Sürecinde Kadınlara Yönelik Kurallar” başlıklı bölümde (1448 sayılı yasanın 114-118. maddeleri), bu hükümler açıkça görülebilmektedir (Ley 1448 de 2011, 2011).
Örneğin, Yasa’nın 114. maddesi “Toprak İadesi Sürecinin İdari ve Yargısal İşlemlerinde Kadınlara Öncelikli Destek” başlığını taşımaktadır. Öte yandan, 115. madde, metninde şu ifadeye yer vermektedir: “Aile reisi olan anneler ve topraktan zorla çıkarılmış kadınlar lehine Zorla Mülksüzleştirilen Toprakların İadesi Özel İdari Birimi tarafından yapılan iade talepleri ile bu yasa hükümleri doğrultusunda topraklarının iadesini talep eden kadınlar tarafından Hâkim (Juez) ya da Üst Mahkeme Yargıcı’na (Magistrado) sunulan talepler öncelikli olarak değerlendirilecek, bu nedenle diğer taleplerin incelenmesi ertelenecektir.” Bu nedenle, yasanın, çatışmadan etkilenmiş ve mülksüzleştirme ya da zorla terk etme durumlarıyla karşı karşıya kalmış kadınlar tarafından yapılan taleplere öncelik verdiği açıktır.
Ayrıca 116. madde, bir kadın hak sahibi lehine verilmiş bir hüküm kapsamında yer alan mülkün teslim sürecinde, polis veya askeri yetkililerin mülkün zamanında teslimini ve kadının mülkünü kullanmasına imkân tanıyacak güvenlik koşullarını sağlamak amacıyla özel iş birliği göstermelerini zorunlu kılmaktadır. 117. madde hükmünce, mülkleri iade edilen veya resmiyet kazandırılan kadınlar, kredi, toprak tahsisi, sosyal güvenlik, eğitim ve benzeri alanlarda öncelikli haklara sahip olacaktır. 118. madde ise davacı ile eşi veya partnerinin mülksüzleştirme ya da zorla terk edilme mağduru olduğu durumlarda, dava sürecine eş veya partner katılmamış olsa dahi hâkimin iade veya tazminatı her iki kişi lehine karara bağlamasını ve mülkiyetin bu her ikisi adına tescilini öngörmektedir (Ley 1448 de 2011, 2011).
Yasanın Toplumsal Cinsiyet Üzerindeki Etkisi
Öte yandan, 1448 sayılı yasa metniyle kadınlara öncelik tanınıyor olsa da, uygulamada bu önceliğin de tam anlamıyla hayata geçirilemediği ve toplumsal cinsiyet temelli bir bağlamda değerlendirildiğinde orantısız bir etki yarattığı ileri sürülebilir. Bu durumun çeşitli nedenleri vardır. İlk olarak, 2012 yılında toprak iadesi sürecinin başlamasıyla birlikte, Kolombiya toplumundaki yapısal bir sorun görünür hâle gelmiştir: o da kadınların, içinde yaşadıkları kırsal mülklerin maliki olmadığıdır. Kolombiya’da erkekler mülklerin % 64,2’sine sahipken, kadınların sahip olduğu oran yalnızca % 26,5’tir. Bu da erkeklerin sahip olduğu oranın yarısından daha azına tekabül eder. Ortak mülkiyet oranı (% 9,3) eklense dahi, kadınların mülkiyet oranı hâlâ belirgin şekilde düşüktür (Guzmán & Chaparro González, 2013, s. 19).
Pek çok kadın, toprak mülkiyetine doğrudan değil, genellikle erkek eşleri aracılığıyla erişmektedir. Erkekler, mülkü yönetme ve üretim faaliyetlerini yürütme konusunda hâkim konumdadırlar. Kadınlar 1930’lardan bu yana yasal olarak malvarlıklarını yönetme hakkına sahip olsalar da kültürel normlar bu yetkinin erkeklere bırakılmasına neden olmaktadır. Bu durumun temelinde bilgi eksikliği, kayıt dışı mülkiyet yapıları ve ataerkil aile ilişkileri yatmaktadır. Tapuların kayıtsız olması veya şiddet nedeniyle belgelerin kaybolması, mülkiyetin ispatını zorlaştırmakta; resmi olmayan birliktelikler ise kadınların hak talebini karmaşık hale getirmektedir. Ataerkil dinamiklerin baskın olduğu bir toplumsal çerçevede erkeklerin birden fazla ilişki yaşaması normalleştirildiğinden, aynı mülkle ilgili birden fazla kadın hak iddiasında bulunabilmekte, bu da iade sürecinde ciddi anlaşmazlıklar doğurmaktadır (Guzmán & Chaparro González, 2013, ss. 21-23).
Bu sayılan sebeplerden dolayı, silahlı çatışmalar sonucu topraklarından edilen mağdurlara iade imkânı tanındığında, kadınlar tarafından yapılan başvurular neredeyse yok denecek kadar az kalmıştır. Daha somut bir ifadeyle, 2012 ile 2020 yılları arasında yapılan toplam 123.558 toprak iadesi başvurusunun yalnızca 38.096’sı kadınlar tarafından gerçekleştirilmiştir (Colombia: Programa de Acceso a Tierra para Mujeres). Bu düşük başvuru oranı, yalnızca kadınların mülkiyet hakkına erişimde yaşadığı yapısal engellerle değil, aynı zamanda yargı kararlarında toplumsal cinsiyet perspektifinin yeterince dikkate alınmamasıyla da pekişmektedir.
Pabón-Mantilla ve Cáceres-Rojas (2021), çalışmalarında 2018 yılında Kolombiya’nın Santander bölgesinde verilen toprak iadesi kararlarında toplumsal cinsiyet yaklaşımının ne ölçüde uygulandığını analiz etmektedir. Nicel olarak bakıldığında, Santander bölgesinde verilen kararlarda toplumsal cinsiyet temelli farklılık yaklaşımının ele alınışına ilişkin yapılan söylem değerlendirmesi sonucunda şu veriler ortaya çıkmıştır: 20 karar bu yaklaşımı tamamen göz ardı etmiştir, 5 karar kadınların farklı biçimde kırılganlıkları olduğuna açıkça atıfta bulunmuştur ve 13 kararınsa toplumsal cinsiyet yaklaşımını karar alma sürecine entegre ettiği görülmüştür. Bu da mahkeme kararlarının % 63’ünün toplumsal cinsiyet yaklaşımını göz ardı ettiğini, % 26’sının bu yaklaşımı karar sürecine düzenli biçimde dahil ettiğini ve ancak % 11’inin buna açık biçimde atıfta bulunduğunu göstermektedir (Pabón-Mantilla & Cáceres-Rojas, 2021).
Yazarlar, bazı davalarda kadınların haklarının tanınması ve onarıcı tedbirlerin uygulanması sayesinde belli ilerlemeler kaydedilmiş olsa da hâkimlerin bu yaklaşıma ilişkin olarak eğitilmeye devam edilmesinin gerekli olduğunu savunmaktadır. Onlara göre bu, kadınların yaşadığı toplumsal cinsiyet temelli yapısal adaletsizlikleri dönüştürme potansiyeline sahip kararların teşvik edilmesi açısından kritik önemdedir. Hâkimlerin kararları yalnızca toprak tapusu erişimini garanti etmekle sınırlı kalmamalıdır. Kadınların özellikle de finansmana erişimindeki engeller sebebiyle iade ve tapu verilmesini öngören kararların, krediye erişimi garanti altına alan, üretim projelerinin geliştirilmesi için eğitim ve teknik destek sağlayan programlarla desteklenmesi zorunlu görünmektedir (Pabón-Mantilla & Cáceres-Rojas, 2021).
Arango Delgado (2021) ise, toprak iadesi süreci boyunca toplumsal cinsiyet yaklaşımının uygulanmasına ilişkin olarak, kadınların toprağa erişimi konusunda etkili ve dönüştürücü bir iade sürecinin ortaya çıkabilmesinde karşılaşılan başlıca engeller olduğunu vurgular. Bunlardan ilki, kadınların toprağa erişimiyle ilgili toplumsal cinsiyet kalıplarının pekiştirilmesi ve “aile merkezli” bir yaklaşım benimsenmesidir. Bu durum, iade kararlarını veren mahkemeler tarafından toplanan delillerin, kadınların mülk sahibi olanlarla olan aile bağlarını ortaya koymaya odaklanmasına ve kadınların toprakla olan hukuki ya da ekonomik bağlarının araştırılmamasına yol açmaktadır.
Arango Delgado’ya göre, ikinci olarak; yargılama aşamasında, kadınların cinsel şiddet mağduru olduğu hallerde, şiddetin mağdurun hak sahipliği statüsü üzerindeki etkisi yeterince değerlendirilmemekte ve bu travmanın hukuki süreçlerde oluşturduğu özgül kırılganlık çoğunlukla göz ardı edilmektedir. Toprak iadesi sürecindeki bu duyarlı olmayan yaklaşım, toprak iadesi sürecinde mağdurun hak sahibi olarak tanınmaması ve dolayısıyla iade programından dışlanmasıyla sonuçlanmaktadır.
Üçüncüsü, kırsal alanda mülkiyetin çoğu zaman resmiyet kazanmamış olması nedeniyle, hâkimlerin kadınların toprak üzerindeki farklı zilyetlik, kullanım ve tasarruf biçimlerini tanıması gerekmektedir. Bu nedenle, kadınların talep ettikleri mülkle olan hukuki ve ekonomik bağlarını gösterebilmeleri için daha esnek bir delil prosedürüne ihtiyaç vardır; ancak mevcut durumda bu tür bir yaklaşım bulunmamaktadır (Arango Delgado, 2021, ss. 210-213).
Bahsedilmesi gereken bir diğer önemli nokta ise Morales Nemez’in (2021, s. 4) ifade ettiği görüştür. Yazara göre, zorla yerinden edilme gerçekleştiğinde, kadınlar yeni sosyal koşullara en iyi şekilde uyum sağlamaya çalışsalar da bunu başarmaları neredeyse imkânsızdır. Bunun sebebiyse, onları sürekli bir mağduriyet hâlinde tutanın yine aynı toplum olduğudur. Bu nedenle, yerinden edilmiş kişi kimliği onların yeni toplumsal kimliği hâline gelir ve bu durum istihdam ya da eğitim gibi fırsatların önünü de kapatmaktadır. Böylece, kadınların toprağa erişiminin önündeki hukuki ve toplumsal engellerin yanı sıra, yerinden edilme sonrasında karşılaştıkları yapısal eşitsizlikler ve sosyoekonomik dışlanma da sorunun çok boyutlu doğasını ortaya koymaktadır.
Kırsalda yaşamanın getirdiği marjinalleşme ve kentsel nüfusa kıyasla daha fazla yoksullukla karşı karşıya kalma durumu da bu tabloya eklenmelidir. Kadınların toprağa erişimde karşılaştığı ciddi kısıtlamalar, onların hareket kapasitesini, karar alma gücünü ve iş gücü piyasasına katılımını artırmalarını imkânsız hâle getirmektedir (Arango Delgado, 2021, ss. 206-207). Özellikle kırsal alanlarda kadınların daha zorlu ekonomik koşullarla karşılaştığı, Kolombiya hükümeti tarafından sağlanan istatistiklerle de ortaya konmuştur. 2020 yılında, 15 yaş ve üzeri olup eğitimine devam etmeyen bireyler arasında, kadınların % 39’u ve erkeklerin % 17’si kendi gelirine sahip değildir. Bu da kadınlarla erkekler arasında 22 puanlık bir fark olduğunu göstermektedir. Kırsal alanlarda ise bu fark 40 puanın üzerine kadar çıkmaktadır. Öyle ki, bu bölgelerde kendi geliri olmayan kadınların oranı % 52 civarında iken, erkeklerde bu oran sadece % 11’dir (DANE, Departamento Administrativo Nacional de Estadísticas, 2022).
Sonuç
2011 tarih ve 1448 sayılı Mağdurlar ve Toprakların İadesi Yasası, Kolombiya’nın uzun yıllar süren silahlı çatışmaların ardından barışa geçiş sürecinde attığı en önemli yasal adımlardan biri olmuştur. Yasa, mağdurların tazmini, hakikatin ortaya çıkarılması ve tekrarların önlenmesi gibi onarıcı adalet ilkeleri doğrultusunda tasarlanmış ve özellikle mülksüzleştirme mağdurlarının topraklarına erişimini yeniden tesis etmeyi hedeflemiştir. Yasa uygulanırken belirli başarılar yakalanabilmiş ancak önemli sınırlamalarla da karşılaşılmıştır.
Mağdurlar ve Toprak İadesi Yasasıyla, Kolombiya’daki çatışmaların kadınlar açısından da yarattığı tahribatı gidermek amaçlanmış, uygulamada ise kadınların toprak haklarına erişimi çeşitli yapısal ve kültürel engeller sebebiyle kısıtlı kalmıştır. Ataerkil normlar, kayıt dışı mülkiyet ilişkileri ve şiddetin sürekliliği, özellikle kırsal kadınların bireysel haklarına erişimini zorlaştırmıştır. Kadınların düşük başvuru oranları ve yargı süreçlerinde toplumsal cinsiyet perspektifinin yetersizliği, yasayla beraber yeni eşitsizliklerin de ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Toprak hakkının gerçek anlamda eşitlikçi bir zeminde işlenebilmesi için, hukuki ve kurumsal mekanizmaların toplumsal cinsiyet duyarlılığıyla yeniden yapılandırılması gerekebilir. Aksi takdirde yasa, kadın mağdurlar için telafi edici olmaktan ziyade, mevcut eşitsizlikleri yeniden üreten bir araç olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
Kıvanç SAĞIR
KAYNAKÇA
- Arango Delgado, A. V. (2021). Mujeres Rurales Colombianas Como Grupo Vulnerabilizado en el Marco de la Ley de Víctimas Y restitución de tierras. ley 1448 de 2011. UNIVERSITAS. Revista de Filosofía, Derecho y Política, (38), 191–217. https://doi.org/10.20318/universitas.2022.6584
- Cala, L. (2023, 25 Mayıs). 115 Familias Emberá regresaron a Su Territorio. Unidad para las Víctimas. https://www.unidadvictimas.gov.co/es/115-familias-embera-regresaron-a-su-territorio/.
- Colombia Extends Victims’ Law Until 2031. Justice for Colombia. (2020, 19 Kasım). https://justiceforcolombia.org/news/colombia-extends-victims-law-until-2031/.
- Colombia: Programa de Acceso a tierra para mujeres. GIZ Gender. (t.y.). https://gender-works.giz.de/competitions2020/colombia-programa-de-acceso-a-tierra-para-mujeres/.
- DANE, Departamento Administrativo Nacional de Estadísticas (2022). Bogotá D.C.
- Dejusticia. (2020, 25 Ağustos). ABC del pasado, presente y Futuro de la Ley de Víctimas. https://www.dejusticia.org/abc-del-pasado-presente-y-futuro-de-la-ley-de-victimas/.
- Diaz Gaviria, A. Y. (2016). Ley 1448 de 2011. Análisis Crítico a la Restitución de Tierras como Mecanismo de Reparación Integral (tez). Universidad Católica de Colombia, Bogotá D.C.
- Guzmán, D. E., & Chaparro González, N. (2013). Restitución de Tierras y Enfoque de Género. Editorial Dejusticia.
- Ley 1448 de 2011, Colombia. Congreso (C. C.) De La República (2011). https://www.funcionpublica.gov.co/eva/gestornormativo/norma.php?i=43043#:~:text=La%20presente%20ley%20regula%20lo,y%20asuman%20su%20plena%20ciudadan%C3%ADa.
- Morales Nemez, Y.V., (2014, 31 Ocak). Restitución de la Mujer desplazada en la Ley de Justicia y paz y en la Ley de Víctimas Y restitución de tierras. Revista Investigare. https://revista-investigare.uexternado.edu.co/restitucion-de-la-mujer-desplazada-en-la-ley-de-justicia-y-paz-y-en-la-ley-de-victimas-y-restitucion-de-tierras/.
- Pabón-Mantilla, P., & Cáceres-Rojas, P. (2021). Incorporación del Enfoque de Género en las sentencias de restitución de Tierras Proferidas en Santander – Colombia. Entramado, 17(02), 60–73. https://doi.org/10.18041/1900-3803/entramado.2.7586
- Rojas Morales, L. M. (2023, 21 Haziran). Colombia’s measures for armed conflict victim reparations and Land Restitution. Pathfinders. https://www.sdg16.plus/policies/colombias-measures-for-armed-conflict-victim-reparations-and-land-restitution/#:~:text=In%202011%2C%20the%20Colombian%20government,four%20million%20were%20internally%20displaced.
- Santos Calderón, J. M., & Bello, J. P. (2018). Instalación de la Mesa de Conversaciones, Inicio de los ciclos de conversaciones y la discusión del punto: Hacia un Nuevo Campo Colombiano: Reforma rural integral: 18 de Oct. 2012 AL 31 may. DE 2013. Oficina del Alto Comisionado para la Paz.
- Unidad para las Víctimas. (2024, 28 Haziran). https://www.unidadvictimas.gov.co/es/
























































