KAZAKİSTAN’IN ABRAHAM ANLAŞMALARI’NA KATILIMI: ÇOK VEKTÖRLÜ DIŞ POLİTİKANIN YENİ BİR YANSIMASI

upa-admin 10 Kasım 2025 2.269 Okunma 0
KAZAKİSTAN’IN ABRAHAM ANLAŞMALARI’NA KATILIMI: ÇOK VEKTÖRLÜ DIŞ POLİTİKANIN YENİ BİR YANSIMASI

Giriş

Kazakistan’ın Abraham (İbrahim) Anlaşmaları’na katılma kararı, ülkenin son yıllarda benimsediği “çok vektörlü dış politika” (Многовекторная политика) anlayışının yeni bir yansıması olarak değerlendirilmelidir. 1990’lardan bu yana, Astana yönetimi, dış politikasını hem bölgesel, hem de küresel düzlemde dengeye dayalı bir diplomasi üzerine inşa etmiştir. Bu yaklaşım, Kazakistan’ı Orta Asya’nın en istikrarlı ve diplomatik olarak aktif aktörlerinden biri hâline getirmiştir. Dolayısıyla, ülkenin Abraham Anlaşmaları’na dâhil olması yalnızca Ortadoğu ekseninde atılmış bir adım değil, aynı zamanda Kazakistan’ın dış politika stratejisinin sürekliliğini gösteren bir gelişme olarak görülmelidir.

Kazakistan Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı resmî açıklamada, söz konusu kararın “devletin çıkarları doğrultusunda” ve “dengeli, yapıcı ve barışçıl dış politika ilkeleriyle uyumlu” olduğu vurgulanmıştır. Bu ifade, ülkenin uzun süredir sürdürdüğü denge politikasının yeni bir uzantısı niteliğindedir. Kazakistan, geçmişte olduğu gibi bugün de uluslararası sistemde tek bir blokla özdeşleşmek yerine, farklı güç merkezleriyle iş birliği kurarak çok taraflı diplomatik bir profil sergilemeyi tercih etmektedir. Bu tercih, bir tarafta Rusya ve Çin gibi bölgesel güçlerle ilişkilerini koruma, bir tarafta da Batı dünyasıyla ekonomik ve güvenlik temelli bağlarını geliştirme yönünde çift yönlü bir stratejiyi yansıtmaktadır. Bu bağlamda, Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev’in “C5+1” formatındaki Orta Asya–ABD Zirvesi marjında ABD Başkanı Donald Trump ile gerçekleştirdiği görüşme, sürecin diplomatik arka planını açıklayıcı bir örnek olarak öne çıkmaktadır. Görüşme sonrasında Tokayev ve Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ortak bir telefon görüşmesi yaparak, Kazakistan’ın Abraham Anlaşmaları’na katılımını değerlendirmişlerdir. Ardından ise, Trump yönetimi, Kazakistan’ın anlaşmalara resmen katılmayı kabul ettiğini duyurmuştur. Bu diplomatik süreç, hem Washington’un Orta Asya’ya yönelik artan ilgisinin, hem de Kazakistan’ın küresel sistemde çok taraflı bir aktör olma yönündeki arzusunun somut bir tezahürü olarak okunabilir.

Kazakistan’ın söz konusu kararı, uluslararası sistemdeki güç dengeleri, bölgesel güvenlik mimarisi ve ekonomik yönelimler açısından da önemlidir. Ancak bu önem, yüzeysel bir “tarihi adım” retoriğiyle açıklanamayacak kadar çok boyutludur. Kazakistan açısından, mesele, ideolojik veya sembolik olmaktan ziyade rasyonel bir stratejik tercihtir. Zira ülke yönetimi uzun süredir, dış politikasını ideolojik bloklaşmalardan uzak, pragmatik ve dengeleyici bir çerçevede yürütmektedir. Abraham Anlaşmaları’na katılım kararı da bu genel yönelimin yeni bir fazını temsil etmektedir.

Bu adım, aynı zamanda, Orta Asya’nın küresel diplomasi içindeki konumunu da yeniden tanımlama potansiyeli taşımaktadır. Abraham Anlaşmaları başlangıçta Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasıyla sınırlı bir barış ve normalleşme platformu olarak ortaya çıkmıştı. Kazakistan’ın katılımıyla bu platform, ilk kez Orta Asya’ya açılarak coğrafi kapsamını genişletmiştir. Böylelikle Orta Asya ülkeleri, bölgesel kimliğin ötesinde küresel diplomatik süreçlerin parçası hâline gelmeye başlamaktadır. Bu durum, ABD’nin bölgeye yönelik stratejik ilgisinin sürekliliğini, İsrail’in diplomatik ufkunu ve Kazakistan’ın denge siyasetine dayalı ulusal çıkar yaklaşımını aynı çerçevede buluşturmaktadır.

Kazakistan’ın Genel Dış Politika Doktrini ve Abraham Anlaşmalarına Katılımının Motivasyonları

Kazakistan’ın Abraham Anlaşmalarına katılma kararı, yüzeyde yalnızca diplomatik bir jest gibi görünse de ülkenin son otuz yıldır inşa ettiği çok boyutlu dış politika vizyonunun devamı niteliğindedir. 1991’de bağımsızlığını kazandığı günden bu yana Astana yönetimi — önce Nursultan Nazarbayev, ardından Kasım Cömert Tokayev dönemlerinde — dış politikasını “çok vektörlü diplomasi” (Многовекторная политика) kavramı üzerine oturtmuştur. Bu yaklaşım, tek bir güce bağımlı kalmadan Rusya, Çin, Batı ve İslam dünyası arasında dengeli ilişkiler kurma stratejisini ifade etmektedir. Abraham Anlaşmaları’na katılım da işte bu denge politikasının küresel düzlemdeki yeni halkası olarak okunmalıdır.

Kazakistan, Sovyet sonrası dönemde hem Avrasya Ekonomik Birliği, hem de Şanghay İşbirliği Örgütü içinde aktif bir rol üstlenirken, aynı zamanda ABD ve Avrupa ile ekonomik, enerji ve güvenlik eksenli iş birliklerini sürdürmüştür. Dolayısıyla, Washington yönetimiyle geliştirilen “C5+1” formatı, ülkenin Batı ile kurduğu kurumsal bağların temel platformlarından biri hâline gelmiştir. Abraham Anlaşmaları’na katılım kararı, bu bağlamda yalnızca Ortadoğu politikasına ilişkin bir tercih değil, aynı zamanda ABD ile stratejik ilişkileri derinleştirme arzusunun bir yansımasıdır.

Bu kararda ekonomik ve jeostratejik motivasyonların da belirgin bir ağırlığı vardır. Kazakistan, kritik maden rezervleri, hidrokarbon kaynakları ve Orta Asya’nın transit potansiyeli açısından küresel enerji ve ticaret denkleminde giderek daha önemli bir yer edinmektedir. Abraham Anlaşmaları’na katılım, Kazakistan’a İsrail ve ABD üzerinden hem teknoloji transferi, hem de enerji güvenliği açısından yeni kanallar açma fırsatı sunmaktadır. İsrail’in tarım teknolojileri, su yönetimi ve savunma sanayii alanlarındaki gelişmiş altyapısı, Kazakistan’ın modernizasyon stratejisiyle örtüşmektedir. Bu yönüyle karar, salt diplomatik değil; ekonomik rasyonaliteye dayalı bir açılım olarak da değerlendirilebilir. Ancak bu süreçte dikkat çekici olan nokta, Kazakistan’ın denge politikasını terk etmeden bu adımı atmış olmasıdır. Astana yönetimi, açıklamasında kararın “yalnızca Kazakistan’ın çıkarları doğrultusunda alındığını” vurgularken, Rusya ve Çin gibi geleneksel ortaklarını rahatsız edecek bir söylemden özellikle kaçınmıştır. Bu tutum, Kazak dış politikasının temel karakteristiğini oluşturan “dengeyi koruma” refleksinin sürdüğünü göstermektedir. Kazakistan’ın Moskova ile ilişkileri, Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) ve Avrasya Ekonomik Birliği gibi çerçeveler üzerinden devam ederken, Pekin ile ilişkileri Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) kapsamında derinleşmektedir. Dolayısıyla Abraham Anlaşmaları’na katılım, bu dengelerin yeniden tanımlanması değil, çok taraflı diplomasinin yeni bir formülasyonudur.

Kazakistan’ın iç politik koşulları da bu tercihte dolaylı bir rol oynamıştır. 2022’deki protestolar ve akabinde gerçekleşen siyasi yeniden yapılanma süreci, yönetimi hem ulusal istikrarı güçlendirmeye, hem de uluslararası arenada meşruiyetini tahkim etmeye yöneltmiştir. Abraham Anlaşmaları’na katılım bu açıdan, Kazakistan’ın dış politikasında istikrar ve öngörülebilirlik mesajı verme işlevi taşımaktadır. Tokayev yönetimi, Batı ile ilişkileri geliştirerek dış yatırımcı güvenini pekiştirmeyi, İsrail ile ilişkileri derinleştirerek bölgesel itibarını artırmayı ve bu yolla Kazakistan’ı uluslararası sistemde “dengeli bir ara güç” olarak konumlandırmayı hedeflemektedir. Bu çerçevede, Abraham Anlaşmaları’na katılımın ardında ideolojik veya blok temelli bir yönelim değil, açık biçimde pragmatik ve çok yönlü bir çıkar yaklaşımı bulunmaktadır. Kazakistan’ın temel önceliği, bölgesel ve küresel güç merkezleri arasında denge kurarak ulusal kalkınma hedeflerini destekleyecek bir dış politika manevra alanı yaratmaktır. Bu durum, ülkeyi hem Batı dünyasıyla, hem de Avrasya sistemleriyle eşzamanlı ilişki kurabilen nadir örneklerden biri hâline getirmektedir. Dolayısıyla, Kazakistan’ın Abraham Anlaşmaları’na katılım kararı, tek bir eksene yönelmiş bir dış politika tercihi değil; aksine ülkenin uluslararası sistemde çok katmanlı, esnek ve uyarlanabilir bir aktör olma vizyonunun doğal uzantısıdır. Bu vizyon hem ülke içindeki siyasi istikrarı hem de Orta Asya’daki diplomatik dengeyi sürdürmenin temel aracıdır.

Jeopolitik Konumlanma, İsrail ve Orta Asya Bağlamında Kazakistan’ın Çıkarları

Kazakistan’ın Abraham Anlaşmaları’na katılımı, uluslararası konjonktürde, Orta Asya’nın jeopolitik haritasında yeni bir dönemin işareti olabilir. Bu gelişme, Kazakistan’ın mevcut dış politika kimliğini yeniden tanımlamaktan ziyade, ülkenin çok vektörlü diplomasi anlayışını bölgesel gerçeklikler çerçevesinde güncellemesidir. Abraham Anlaşmaları’nın ilk imzalandığı 2020 yılından bu yana, bu platformun coğrafi kapsamı Ortadoğu ve Kuzey Afrika ekseninde kalmıştı. Kazakistan’ın katılımıyla birlikte, ilk kez bir Orta Asya ülkesi bu yapıya dâhil olmuş ve böylece anlaşmanın sınırları Avrasya bölgesine genişlemiştir. Bu durum hem ABD’nin Orta Asya’ya yönelik stratejik ilgisini hem de Kazakistan’ın küresel diplomasi içinde daha görünür olma arzusunu yansıtmaktadır.

Kazakistan’ın jeopolitik konumu, benzer şekilde Türkiye gibi Avrasya’nın merkezinde yer alan bir “köprü ülke” olma özelliğini taşımaktadır. Ülke, kuzeyde Rusya Federasyonu, doğuda Çin, batıda Hazar Denizi ve güneyde Orta Asya cumhuriyetleriyle çevrili bir coğrafyada, enerji ve ulaşım hatlarının kesişim noktasında bulunmaktadır. Bu konum, Kazakistan’ı hem Avrasya Ekonomik Birliği, hem Kuşak ve Yol Girişimi, hem de Trans-Hazar koridoru gibi projelerde stratejik bir oyuncu hâline getirmiştir. Abraham Anlaşmaları’na katılım ise bu çok katmanlı jeopolitik konumun Batı eksenli bir tamamlayıcısı olarak değerlendirilebilir. ABD açısından bakıldığında, Kazakistan’ın bu adımı Orta Asya’daki nüfuz mücadelesinde yeni bir diplomatik kazanç anlamına gelmektedir. İsrail boyutu ise, bu tablonun ekonomik ve güvenlik temellerini oluşturmaktadır. 1992 yılında diplomatik ilişkilerin kurulmasından bu yana, Kazakistan ile İsrail arasında enerji, tarım, savunma ve teknoloji alanlarında istikrarlı bir iş birliği sürmektedir. İsrail, Orta Asya’da uzun süredir temas kurduğu az sayıdaki ülkeden biri olan Kazakistan’ı diplomatik ve ekonomik açıdan “güvenilir ortak” olarak görmektedir. Bu ilişki, özellikle su yönetimi ve tarım teknolojilerinde İsrail’in teknik uzmanlığının Kazakistan’ın kurak bölgelerinde uygulama alanı bulmasıyla somut bir zemine oturmuştur. Ayrıca savunma teknolojileri ve siber güvenlik alanındaki potansiyel iş birlikleri, Abraham Anlaşmaları çerçevesinde iki ülke arasındaki stratejik iletişimi daha da kurumsallaştırabilir.

Kazakistan açısından bakıldığında, İsrail ile iş birliği yalnızca ekonomik fırsatlarla sınırlı değildir. Bu ilişki, aynı zamanda Batı nezdinde Kazakistan’ın “güvenilir ortak” kimliğini pekiştirme işlevi de taşımaktadır. Astana yönetimi, son yıllarda insan hakları, yatırım güvenliği ve uluslararası hukuk gibi konularda reformist bir söylem geliştirmeye çalışmaktadır. Bu söylemin desteklenmesi, Batı finans çevreleri ve uluslararası kurumlar nezdinde meşruiyetini güçlendirmektedir. İsrail’le derinleşen ilişkiler, bu reformist imajın tamamlayıcı bir parçası olarak da okunabilir. Bununla birlikte, Kazakistan’ın Abraham Anlaşmaları’na katılımı bölgesel güç merkezlerinde dikkatle izlenmektedir. Rusya açısından bu gelişme, kendi etki alanı olarak gördüğü Orta Asya’da ABD ve İsrail’in diplomatik nüfuzunun artması anlamına gelmektedir. Moskova yönetimi doğrudan eleştirel bir açıklama yapmamış olsa da, Rus medyasında bazı uzman ve gazeteciler tarafından bu kararın “Batı ile yakınlaşma hamlesi” olarak yorumlandığı görülmektedir. Rusya için özellikle hassas olan nokta, Abraham Anlaşmaları’nın ABD’nin Ortadoğu’daki stratejik mimarisinin bir uzantısı olarak görülmesidir. Buna karşın Kazakistan’dan gelen ilk reaksiyonlar, kararın Rusya karşıtı bir yönelim taşımadığını ve ülkenin “bağımsız dış politika çizgisinin” bir sonucu olduğunu vurgulamıştır. Bu açıklama, Moskova ile ilişkilerdeki hassas dengeyi koruma çabasını açık biçimde yansıtmaktadır.

Çin açısından ise mesele daha karmaşıktır. Pekin yönetimi, Orta Asya’yı Kuşak ve Yol Girişimi’nin kara güzergâhında kilit bir bölge olarak görmektedir. Kazakistan’ın Batı eksenli platformlarda yer alması, Çin’in bölgedeki ekonomik nüfuzuna yönelik potansiyel bir meydan okuma olarak değerlendirilebilir. Bununla birlikte, Kazakistan’ın çok vektörlü diplomasi geleneği sayesinde Pekin ile ilişkilerde radikal bir kopuş beklenmemektedir. Astana yönetimi, Çin ile enerji, altyapı ve ticaret alanındaki ortaklıklarını sürdürürken, Abraham Anlaşmaları üzerinden Batı ile ilişkilerini çeşitlendirme yoluna gitmektedir. Bu yönüyle Kazakistan, uluslararası sistemde “dengeleyici ara güç” (balancing state) rolünü pekiştirmektedir.

Orta Asya açısından bakıldığında ise bu gelişme, bölgesel diplomasiye yeni bir perspektif kazandırma potansiyeline sahiptir. Abraham Anlaşmaları’na katılan ilk Orta Asya ülkesi olarak, Kazakistan, bölgedeki diğer devletler için bir model oluşturabilir. Özbekistan ve Kırgızistan gibi ülkelerin de Batı ile ilişkilerinde daha açık diplomatik kanallar geliştirmesi, Orta Asya’nın uluslararası sistemde “tek sesli blok” yerine “çok yönlü aktörler bölgesi” olarak tanımlanmasına yol açabilir. Bu, uzun vadede Orta Asya’nın yalnızca enerji veya güvenlik alanlarında değil, diplomasi ve arabuluculuk konularında da aktif bir rol üstlenmesine zemin hazırlayabilir.

Sonuç

Kazakistan’ın Abraham Anlaşmaları’na katılımı, ülkenin dış politikasında yön değişikliğinden ziyade, mevcut stratejik geleneğin kontrollü bir güncellenmesi olarak değerlendirilmektedir. Bu karar, Kazakistan’ın uzun yıllardır sürdürdüğü “çok vektörlü diplomasi” anlayışının sürekliliğini teyit eder niteliktedir. Astana yönetimi, bu adımıyla bir taraftan Batı ile ilişkilerini çeşitlendirmekte, diğer taraftan Rusya ve Çin gibi bölgesel güçlerle dengeli ilişkilerini koruma politikasını sürdürmektedir. Dolayısıyla söz konusu katılım, dış politika paradigmasının değişimi değil; aynı paradigmanın yeni küresel koşullara uyarlanması anlamına gelmektedir.

Abraham Anlaşmaları, esasen Ortadoğu ve Kuzey Afrika eksenli bir diplomatik yapı olarak ortaya çıkmıştı. Kazakistan’ın bu platforma katılması, anlaşmanın coğrafi sınırlarını Orta Asya’ya genişletmekle kalmamış, aynı zamanda bölgenin uluslararası diplomasi içindeki statüsünü de güçlendirmiştir. Bu durum, Orta Asya ülkelerinin küresel ilişkilerde pasif değil, yön belirleyici aktörler hâline gelme eğilimini desteklemektedir. Kazakistan’ın böylesi bir hamleye öncülük etmesi, ülkenin uluslararası sistemde denge kurucu ve arabulucu bir rol üstlenme potansiyelini pekiştirmiştir. Bu gelişme, aynı zamanda ABD’nin Orta Asya’ya yönelik stratejik yaklaşımında yeni bir dönemin işaretidir. Washington yönetimi, son yıllarda bölgedeki ekonomik ve güvenlik alanlarına daha fazla nüfuz etmeye çalışmaktadır. Kazakistan’ın katılımı, ABD’nin bu yöndeki diplomatik çabalarını güçlendirirken, Orta Asya’daki çok taraflı iş birliği mekanizmalarının da yeniden şekillenmesine zemin hazırlayabilir. İsrail açısından ise bu süreç, bölgesel diplomatik izolasyonun kırılması ve Orta Asya’da yeni ortaklık alanlarının oluşması anlamına gelmektedir.

Buna karşın, Kazakistan’ın bu kararının Moskova ve Pekin tarafından dikkatle izlendiği de bir gerçektir. Rusya’nın, Orta Asya’yı geleneksel etki alanı olarak gördüğü düşünüldüğünde, Abraham Anlaşmaları’na katılım Moskova açısından stratejik bir mesaj niteliği taşımaktadır. Çin açısından da bu gelişme, Kuşak ve Yol Girişimi’nin Avrasya ayağında olası bir Batı dengelemesi olarak algılanabilir. Ancak Kazakistan’ın açıklamalarında özellikle vurgulanan “barışçıl ve yapıcı dış politika” ilkesi, bu olası gerilimleri sınırlayıcı bir diplomatik araç işlevi görmektedir.

Uzun vadede, Kazakistan’ın bu katılımının etkileri yalnızca dış politikada değil, ekonomik ve teknolojik alanlarda da hissedilecektir. İsrail ile geliştirilecek ortaklıklar, tarım, su teknolojileri, siber güvenlik ve yenilenebilir enerji gibi alanlarda Kazakistan’ın modernleşme sürecine katkı sağlayabilir. Aynı şekilde, ABD ile ilişkilerin derinleşmesi, ülkenin yatırım ortamını ve uluslararası kredibilitesini güçlendirme potansiyeline sahiptir. Ancak bu fırsatların kalıcı sonuçlar doğurabilmesi, Astana yönetiminin denge politikasını sürdürebilmesine ve bölgesel istikrarı koruyabilmesine bağlıdır.

Gelecek perspektifinden değerlendirildiğinde, Kazakistan’ın Abraham Anlaşmaları’na katılımı, uluslararası ilişkiler literatüründe sembolik değil, yapısal bir gelişme olarak ele alınmalıdır. Bu karar, bir ülkenin çok kutuplu sistemde kendi çıkarlarını merkeze alarak, ideolojik değil pragmatik bir dış politika yürütme kapasitesinin göstergesidir. Kazakistan, bu hamleyle hem küresel diplomasiye katılım biçimini çeşitlendirmekte hem de Orta Asya’nın uluslararası sistemdeki konumunu yeniden tanımlamaktadır. Bu nedenle söz konusu karar, yalnızca Kazakistan’ın değil, bölgenin genel diplomatik yöneliminin geleceğine ışık tutan nitelikte bir gelişme olarak değerlendirilmelidir.

Kapak fotoğrafı: https://www.rferl.org/a/kazakhstan-abraham-accords-russia-china/33583991.html

Sadık ARPACI
Uluslararası İlişkiler, Rusya Uzmanı
Tel: +90 545 932 36 77
Email: by.sadik@hotmail.com

 

KAYNAKÇA

  1. Atlantic Council. (2025, May 12). Experts react: Kazakhstan will join the Abraham Accords. Here’s what that means for the U.S., the Middle East and Central Asia. AtlanticCouncil.org. Erişim: https://www.atlanticcouncil.org/blogs/new-atlanticist/experts-react-kazakhstan-will-join-the-abraham-accords-heres-what-that-means-for-the-us-the-middle-east-and-central-asia/ (Erişim tarihi: 10 Kasım 2025) Atlantic Council
  2. Radio Free Europe / Radio Liberty. (2025, Kasım 6). Why Is Kazakhstan Joining The Abraham Accords? RFE/RL. Erişim: https://www.rferl.org/a/kazakhstan-abraham-accords-russia-china/33583991.html (Erişim tarihi: 10 Kasım 2025) RadioFreeEurope/RadioLiberty
  3. (2025, Kasım 6). Trump meets Central Asian leaders to boost critical mineral … Reuters. Erişim: https://www.reuters.com/world/china/trump-meet-central-asian-presidents-us-seeks-counter-china-russia-influence-2025-11-06/ (Erişim tarihi: 10 Kasım 2025) Reuters
  4. Al Jazeera. (2025, Kasım 6). Kazakhstan, which already recognises Israel, to join ‘Abraham Accords’. AlJazeera.com. Erişim: https://www.aljazeera.com/news/2025/11/6/kazakhstan-which-already-recognises-israel-to-join-abraham-accords (Erişim tarihi: 10 Kasım 2025) Al Jazeera
  5. The New Arab Staff. (2025, Kasım 7). ‘Desperate’: Why did Kazakhstan join the Abraham Accords despite long-standing Israel ties?com. Erişim: https://www.newarab.com/news/desperate-why-did-kazakhstan-join-abraham-accords (Erişim tarihi: 10 Kasım 2025) The New Arab
  6. Atlantic Council. (2025, Kasım 7). Kazakhstan joins the Abraham Accords—and redefines the geography of peace. AtlanticCouncil.org. Erişim: https://www.atlanticcouncil.org/blogs/menasource/kazakhstan-joins-the-abraham-accords-and-redefines-the-geography-of-peace/ (Erişim tarihi: 10 Kasım 2025) Atlantic Council
  7. Special Eurasia. (2025, Kasım 7). Kazakhstan and the Abraham Accords: A Look Ahead. SpecialEurasia.com. Erişim: https://www.specialeurasia.com/2025/11/07/kazakhstan-abraham-accords/ (Erişim tarihi: 10 Kasım 2025) SpecialEurasia
  8. (2025, Kasım 6). Kazakhstan to join Abraham Accords at Central Asia summit, says U.S. official. Reuters. Erişim: https://www.reuters.com/world/witkoff-says-will-announce-new-country-enter-abraham-accords-thursday-night-2025-11-06/ (Erişim tarihi: 10 Kasım 2025) Reuters

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.