BM tarafından “bağımsız bir ülke olarak” tanınmamasına karşın, 2008 yılından bu yana bağımsız bir devlet görünümüne haiz olan ve bugüne değin BM üyesi 110 ülke tarafından resmen tanınmış olan Kosova’da, etnik/toplumsal kimliğin güvenlikleştirilmesinden kaynaklanan siyasal gerginlik/kriz gerçekliği, çeşitli olaylar ya da söylemler çerçevesinde sürekli olarak konsolide oluyor. İrredentist emellere de sahip olan Arnavut ve Sırp ulusçuluklarının kesişim noktasında bulunması ve aynı zamanda Batı (AB/ABD) ile Rusya’nın uluslararası sistem bağlamında ifadesini bulan bölgesel güç mücadelesinin en önemli duraklarından biri olması, bu küçük toprak parçasının siyasal statüsüne ve geleceğine dair anlaşmazlığın bir türlü çözümlenememesine neden olmaktadır.
Nisan 2013’te Brüksel’de varılan uzlaşmaya binaen, AB eliyle iki bölgeli etno-federal bir yönetimsel yapılanmaya eklemlenmeye çalışılan Kosova hükümeti, bu çerçevede bir anayasal/siyasal yönetim tarzını gerek üniter devlet anlayışından asla geri adım atılmasını istemeyen Arnavut çoğunluğa, gerekse de Kosova’nın Sırbistan’a bağlı özerk bir bölge olmasından başka bir gerçekliği kabullenemeyen Sırp azınlığa kabul ettirmeye çalışmaktadır. Ülke nüfusunun % 90’a yakınını Arnavutların, bağımsızlık ilanının ardından yaşanan göçlerin ardından ise yalnızca % 6-7’lik bölümünü Sırp kökenlilerin oluşturduğu dikkate alındığında, sorunun daha kolay bir şekilde çözümlenmesi beklenebilir. Ne var ki, Sırp nüfusun ülkenin kuzey kesiminde, Sırbistan sınırına bitişik bölgede yoğunlaştığı, yani etnik kimliğin bölgesel bir vurgu ekseninde güvenlikleştirildiği dikkate alındığında, özellikle Kuzey Mitrovica, Zvecan, Leposavic ve Zubin Potok gibi kasabalarda Sırp kimliği ekseninde homojen bir toplumsal görünümün varlığı ile birlikte değerlendirildiğinde Sırp ayrılıkçılığının etkin bir görünümüme kavuşturulabileceği ortadadır.
Kosova Anayasası’na göre, hükümetin bakanlarından biri Sırp kökenli olmak zorundadır. Bunun yanı sıra, Nisan 2013’te varılan uzlaşıya dayalı olarak Kuzey Kosova’da Sırpların büyük çoğunluk durumunda olduğu kasabalarda (Kuzey Mitrovica, Zvecan, Zubin Potok, Leposavic) etno-federal yapının temelini oluşturmak üzere Sırp Belediyeler Birliği kurulacaktır. Bu birlik, içişlerinde ciddi bir özerkliği içselleştirecek ve kendisine ait yönetim mekanizmaları olacaktır. Henüz örgütlenememiş olmasına karşın, özellikle Sırbistan, bu projeye büyük bir önem atfetmektedir. İşte, bu planın bir parçası olarak 2 ay kadar önce Kosova Demokratik Ligi Partisi’nden, eski Priştine Belediye Başkanı İsa Mustafa’nın başbakanlığında oluşturulan yeni Kosova Hükümeti’nde, Kosovalı Sırpları temsilen seçimlere giren Kosova Sırp Listesi’nin 35 yaşındaki lideri Aleksander Jablanovic, Yerel Yönetimler ve Topluluklar Bakanı olarak görevlendirilmiştir. Yeni kabine, etnik temelde ayrılıkçı istekler öne süren ve Kosova Cumhuriyeti’ni bir “bağımsız devlet” olarak tanımayan Sırp Listesi’nin de dahil olması ve bağımsızlık döneminde bu yana iktidarda olan Kosova Demokratik Partisi ve lideri Haşim Taçi’nin anamuhalefet pozisyonuna geçmesi anlamında önemlidir. Ne var ki, yeni başbakan İsa Mustafa, daha 2 ay dolmadan, Jablanovic’in kullandığı bir söz nedeniyle ciddi bir toplumsal/siyasal krizle karşı karşıya kalmıştır. Aleksander Jablanovic, Kuzey Kosova’da Ortodoks Noel’ini kutlayan Sırpların araçlarını taşlayan Arnavutları, “iç savaş döneminden kalma vahşiler” olarak niteleyince, Kosova’nın bağımsızlığını tanımayan bir partinin ve liderinin hükümetin bir parçası olmasını zaten istemeyen ve Kosova’da federal bir yapılanmanın inşa edildiği gerekçesiyle zaten tepkili olan Arnavut ulusçuları, başkent Priştine başta olmak üzere birçok şehir ve kasabada sokaklara dökülmüş ve hükümeti istifaya davet etmiştir. Kosova’nın ekonomik durumunun içler acısı bir görünüm arz etmesi (1.8 milyonluk nüfusun 500 bininin geliri günlük 2 doların dahi altındadır ve işsizlik % 45 seviyesindedir) de Kosova’daki huzursuzluğu besleyen bir başka gerçekliktir. Bir diğer unsur ise, Sırbistan’ın Kosova’daki siyasal işleyişe doğrudan ya da dolaylı olarak müdahil olmasıdır. Arnavutlar, Sırp Listesi ve Jablanovic’in Sırbistan tarafından Kosova’yı karıştırmak üzere bir maşa olarak kullanıldığını düşünmektedir. Operasyonel merkezi Mitrovica’nın kuzeyinde, Sırpların yaşadığı bölgede bulunan ve başlatılan grev ekseninde Kosova’nın önce Yugoslavya, daha sonra da Sırbistan’a karşı verdiği özgürlük (bağımsızlık) mücadelesinde öncü bir rol oynadığı bilinen ve bugün çok küçük bir bölümü dışında tamamıyla Kosova topraklarında kalan Trepça Maden İşletmesi’nin (kurşun, çinko ve gümüş açısından zengindir ve toplam ekonomik değerinin 10 milyar avrodan fazla olduğu değerlendirilmektedir) Sırbistan tarafından, Kosovalı Sırpları kullanarak işlemez hale getirilmeye çalışılması ve Kosova Hükümeti’nin bu madeni kamulaştırmasının önüne geçilmesi (Sırp Listesi’nin bu konuda itirazı bulunmaktadır), bu madeni kendi ulusal bağımsızlık mücadelesinin bir parçası olarak gören ve aynı zamanda bu maden işletmesinin yaratacağı ekonomik büyüklüğü de göz önünde bulunduran Kosovalı Arnavutların sokağa çıkma ve tepkilerini gösterme istekliliğini de körüklemektedir.
Başkent Priştine başta olmak üzere, Kosova’nın büyük şehirlerindeki sokak gösterilerini planlayan hareket ise Kosova’nın üçüncü büyük siyasal partisi olarak bilinen ve Türkçesi “Kendi geleceğini kendin belirle” manasına gelen Vetevendosje’dir. Albin Kurti liderliğindeki bu parti, ekonomik anlamda merkezi planlama ve devletçilikten yana, siyasal anlamda ise Kosova’nın kayıtsız şartsız ve üniter bir şekilde bağımsızlığını sürdürmesi gerektiğini belirten bir harekettir. AB, NATO, Sırbistan ve tabi ki Rusya’nın Kosova özelindeki müdahalelerinin son bulmasını ve Kosova’nın Kosovalılara bırakılmasını isteyen Vetevendosje, bağlantısızlık ekseninde bir dış politika izlemek isteyen ve AB’nin şekillendirmek istediği muhtemel bir etno-federalizme de karşı çıkan bir anlayışa sahiptir. Bu partinin güdümünde ya da desteğinde gerçekleşen eylemlere Haşim Taçi’nin Kosova Demokratik Partisi’ne ve Yakup Krasniqi’nin Kosova İçin Sivil İnisiyatif Partisi’ne oy verenlerden de destek geldiği bilinmektedir.
Aleksander Jablanovic, söylediği söz nedeniyle özür dilemesine karşın, gösterilerin devam etmesi ve giderek şiddetlenmesi üzerine İsa Mustafa tarafından görevinden alınmıştır. Bu durum, Sırp Listesi, Sırbistan ve Jablanovic tarafından siyasal çoğulculuğun ve Kosovalı Sırpların demokratik temsil haklarının gaspı olarak görülmektedir. Hatta Kosova özelinde işletilmeye çalışılacak etno-federalizmin daha başlamadan son bulduğuna yönelik bir yorum da yapılabilir. Gerçekten de, ezici bir çoğunluğun kesinlikle arzulamadığı bir projenin dış güçler (AB, Sırbistan) eliyle hayata geçirilmeye çalışılması zaten ilginç bir durum oluşturmaktadır. Eğer Jablanovic’in görevinden alınması Kosovalı Sırpların temsil hakkının elinden alınması ise, bu ülke ekseninde etno-federalizm uygulamasına gidilmesi ve Kosova topraklarında bulunan Trepça Madeni’ne ilişkin karar alma yetkisinin kullanılmasının engellenmesi de Kosovalı Arnavutların haklarının ya da siyasal iradelerinin çiğnenmesi anlamına gelmektedir. Kosova’da, Arnavut çoğunluğun Sırp azınlığa tahakküm kurması engellenmek istenirken, Sırp azınlığın Arnavut çoğunluğa yön verecek bir güce kavuşması sağlanmak istemektedir. Üstelik bu durum, AB eliyle inşa edilmek ve meşrulaştırılmak istenmektedir.
Balkanlar’ın irredentist emellere sahip ve farklı ülkelerin topraklarında yaşayan iki büyük halkını tek bir çatı altında yaşamaya zorlamak pek de akla yatkın bir çözüm olmayacak gibi görünmektedir. Hemen her konunun siyasal krizle eşdeğer bir gerginlik yarattığı Kosova’nın siyasal geleceği için yeni söz söylemenin vakti gelmiş gibidir. Bu bağlamda, Kosova’da barışçıl bir boşanma üzerine planlar yapılması gerekmektedir.
Yrd. Doç. Dr. Göktürk TÜYSÜZOĞLU