Soğuk Savaş’ın ardından dünyada yeni bir uluslararası düzen ortaya çıkmıştır. Uluslararası ilişkiler, son 25 yılda çok değişmiştir. Sovyetler Birliği`nin çöküşü ile ortaya çıkan “yeni dünya düzeni”, küresel, sosyal, politik, ekonomik ve kültürel alanlarda içiçe geçmiş bir değişim ve dönüşüm süreci başlatmıştır.
Günümüzde örtülü ve asimetrik bir savaş yöntemi olarak kullanılan terörizm, gelişen teknoloji ile birlikte yıkıcı etkisini gittikçe arttıran küresel bir tehdit haline gelmiştir. Terörist eylemler, uluslararası hukukta tanımlanan suçlar olmakla birlikte, gerek işlenişinde duyulan saik, gerek işleniş tarzı itibariyle “terör suçu” olarak nitelendirilirler. Uluslararası hukukta suç olarak tanımlanan bu fiillerin bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi ile, devletin ana yapısını, bu yapının dayandığı temel prensipleri değiştirmek veya yıkmak, toplumda korku ve panik yaratmak amacının güdülmüş olması durumunda, bu suç bir “terör suçu” niteliğini kazanmaktadır.
Sovyetler Birliği’nin dağılma süreci devam ederken Ermenistan ile Azerbaycan arasında patlak veren Dağlık Karabağ sorunu, 23 yıldır bir çözüme kavuşamamış bulunuyor. Bu yüzden de, evlerini, köylerini terk etmek zorunda kalmış olan binlerce insan olmuştur. Dağlık Karabağ’da artık hiç Azerbaycanlı yaşamıyor. Savaşın neden olduğu toplam ölü sayısı 30 bin. Sadece, Ermenilerin 1992 yılında yaptığı Hocalı katliamında 613 kişi öldürülmüş.
Tarihte her zaman Azerbaycan yurdu olarak yerini alan Karabağ, Azerbaycan’ın en güzel mekânlarından birisidir. Azerbaycan’ın en eski yerleşim merkezlerinden biri olan Karabağ’ın, zengin doğal ve stratejik önemi vardır.Tarih her zaman bir etkileşim halinde ilerler; geçmişten günümüze gelen, günümüzden geleceğe doğru yol alan bir çizgisi vardır. Yaşamsal bir değere sahip olan tarih bilgisi kimi zaman kişisel, kimi zaman da toplumsal gerekçelerle her zaman hayatın içinde olmuş; kimlik, aidiyet, politika belirlemek için bir referans noktası görevi görmüştür.
Güney Kafkasya tarihi dünya tarihinin önemli süreçlerinin retrospektifini simgelemektedir. Bilindiği üzere, Kafkasya Roma ve Part, Bizans ve Sasani, Arap Hilafeti, Safevi İmparatorluğu ve Osmanlı Türkiyesi’nin uğrunda mücadele ettikleri bir bölge olmuştur. 14 Mayıs 1805 tarihinde imzalanan ve ezelden Azerbaycanlı nüfusun yoğunluk teşkil ettiği Karabağ Hanlığı’nın Rus İmparatorluğu’nun egemenliğine girmesini sağlayan Kürekçay Antlaşması, Kafkasya’nın kaderinde de bir dönüm noktası olmuştur. 1813 yılında ise Karabağ’da Azerbaycan’ın diğer hanlıklarının kaderi belirlenmiştir. Birinci Rus-İran harbi sonrası imzalanan Gülistan Barış Antlaşması Dağıstan, Gürcistan, Abhazya, Bakü, Gence, Şirvan, Şeki, Derbent, Guba ve Talış hanlıklarını Rusya’nın kontrolü altındaki bölgeler haline getirmiştir. Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinin Ermenistan tarafından işgali, farklı uygarlıklara ait olan ve farklı sosyo-ekonomik koşullarda varlığını sürdüren iki devletin, Ermenistan ve Azerbaycan’ın bir arada yaşamını devam ettirmesi sorununu ortaya koymaktadır. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Ermenistan’ın bölgesel projelerden dışlanması dolayısıyla Azerbaycan ve Ermenistan arasında oluşan sosyo-ekonomik farklılığın boyutlarına birçok konuşmasında dikkat çekmektedir.
Dağlık Karabağ, hukuken Azerbaycan sınırları içinde bulunan, ancak fiilen Ermenistan tarafından işgal edilmiş olan bir bölge. Burada yaşayan Azerbaycanlıların tamamı ya öldürülerek, ya da göçe zorlanarak yok edilmiştir.
Prof. Dr. Ramiz Mehdiyev’in bu kitabında Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorununun tarihi kökleri ele alınmıştır. Kitapta eski çağ, antik dönem, orta ve yeniçağ dönemlerine ait çeşitli tarihi kaynaklar temel alınarak sorunun ortaya çıkış nedenleri aksettirilmiş, bölgede süregelen demografik değişiklikler incelenmiş, Dağlık Karabağ uğruna silahlı mücadele, günümüzde AGİT Minsk Grubu’nun arabuluculuğunda devam eden barış süreci, alınan kararlar ve yapılan açıklamalar çerçevesinde uluslararası kurumların bölgedeki mevcut durumuna ilişkin yaklaşımı değerlendirilmiştir.
Kitap, konunun uzmanı olmayan okurların dahi sorunun içeriğini anlayabilmesine, Dağlık Karabağ çevresinde yapılmış silahlı çatışmaların neden ve sonuçlarını değerlendirme olanağı tanımakta, isteyen herkesin çağdaş tarih ve siyaset biliminde Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorunu olarak anılan sorunun ortaya çıkış nedenini bulmasına yardımcı olmaktadır. Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, Karabağ’ın Azeri toprağı olduğunu ve kendi topraklarından asla vazgeçmeyeceklerini açıklıyor.
Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Ramiz Mehdiyev, Azerbaycan’ın Yukarı Karabağ sorununu barış yoluyla çözmeyi tercih ettiklerini, ama gerekirse askeri çözümü de masaya yatırabileceklerini hatırlattı.
Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Ramiz Mehdiyev, Ermeni işgali altındaki Yukarı Karabağ sorununun çözümü konusunda , Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AGİT bünyesindeki Minsk Grubu’nun faaliyetlerinin herhangi bir çözüm getirmediğini, grubun gerekeni yapmadığını söyleyerek AB’yi eleştirdi ve şöyle dedi: ‘Ermenistan’a sen bu toprakları işgal etmişsin. Geri çekilmelisin’ diyen yok. Azerbaycan niye kendi öz topraklarından vazgeçsin?! Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorununu barış yoluyla çözmeyi seçti. Ancak bu yolun sonuç vermemesi halinde gelecekte başka yollar da gerekirse askeri müdahale de çözüm yolu olarak masaya getirilebilir.
Azerbaycan’ın tarihi toprağı olan Karabağ dünyanın da en eski tarihe sahip olan yerleşim birimlerindendir. Karabağ Azerbaycan’ın en eski tarihi vilayetlerinden birisidir.
Dağlık Karabağ`ın tarihi geçmişine dikkat ettikde bu arazinin Azerbaycan adlı bir memleketin eski ve ebedi toprakları olduğu gözüküyor. Bu tarihi gerçekliği sadece yabancı kaynaklar değil, ermeni tarihbiliminin kendisi de zaman-zaman itiraf etmiştir.
Bu kitapta Karabağ’ın coğrafi, özelliklerinin yanı sıra siyasi, sosyal ve tarihsel özellikleri anlatılmaktadır. Bu kitap, Azerbaycan’a ilgi duyan herkes için temel bir kılavuz niteliği taşımaktadır. Bu kitapta yer alan bilgiler için çok sayıda kaynaktan destek alınmıştır. Biz uzun yıllara boyunca tarihinden, kendi geçmişinden kopartılmak istenen bir milletin bugünkü mensupları, temsilcileriyiz. Tarihimizle, medeniyetimizle yeniden buluşma konusunda, bilhassa yeni nesiller için bu kitap sembol eserlerin çok önemli işlevi olduğuna inanıyorum. Çünkü onlara özgüveni verecek olan bu eserlerdir. Kendi durumlarından memnuniyetsizlikleri, onları Azerbaycanlılara karşı yeni milliyetçilik ve saldırganlık dalgasına itmiştir. Tüm bunlar, Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin kendi tarihi topraklarını ve başkent olarak Azerbaycan’ın tarihi ve kültür merkezi İrevan (Erivan) kentini gönüllü olarak 1918 yılında yeni oluşturulan Ermenistan Cumhuriyeti’ne bırakmasına rağmen yapılmıştır. Ancak bu yetmemiştir. Güney Kafkasya’nın Sovyet egemenliğine geçmesinin ardından Ermeniler, Azerbaycan’ın tarihi toprakları olan Karabağ ve Nahçıvan’ın kendilerine ait olduğu iddialarıyla ortaya çıkmışlar. Yeniden binlerce insanın kanı dökülmüş, Ermeni şovenistlerin “tartışmalı topraklar” olarak gördükleri bölgeler ise, bu toprakların tarihi ve yasal sahipleri olan Azerbaycanlılarda kalmıştır. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de bu gerçeği farklı platformlardan defalarca vurgulayarak, “Geçmişte Azerbaycan’ın tarihi topraklarında Ermeni devleti artık bir kez kurulmuştur, bu, günümüzdeki Ermenistan’dır. Bu bizim topraklarımızdır, atalarımızın torpağıdır. İrevan Hanlığı, Zengezur ilçesi, tüm bu isimler Azerbaycan toponimleridir”, demiştir.
Bu kitap muhteşem tarihimizin, kadim medeniyetimizin bu en önemli eserlerindendir. Bu nedenle Karabağ sorununun barışçıl yollardan çözümünün çizgileri her geçen gün biraz daha belirginliğini kaybetmektedir. Mevcut koşullarda Azerbaycan’ın gücü giderek artmakta, Ermenistan ise belirgin şekilde psikolojik yenilgiye uğramaktadır. Süregelen çatışmanın belirleyici etkenine dönüşen ekonomik unsuru da içeren askeri ve teknik denge de Azerbaycan’ın lehine gelişmektedir.
Ermeni halkı ise her geçen yıl ülkenin sıradan vatandaşlarının yaşamını olumsuz yönde etkileyen sosyoekonomik durgunluk nedeniyle demoralize olmuş durumdadır. Fırsat bulan herkes daha iyi yaşam umuduyla ardına bakmadan Ermenistan’ı terk etmektedir. “Vaadedilmiş toprak” olarak Karabağ (Arsak) hakkındaki hayaller ise anlamsız soyutlamaya dönüşmektedir.
Birçok Azerbaycan tarihi araştırmasına da imza atmış, Azerbaycan’ın başka meselelerine dair önemli kaynak kitaplara imza atan Prof. Dr. Ramiz Mehdiyev’in eseri, en önemli kitaplar arasında ve herkesin kütüphanesinde bulunması gereken birkaç kitaptan biridir. Şüphesiz son yıllarda yayımlanmış önemli kitaplar arasında sayılması gerekir. Bu kitapta çok sayıda kaynaktan yararlanılmıştır. Böylece, okurlara kendi değerlendirmelerini yaparak sonuçlara varma ve kişisel görüşlerini oluşturma olanağı sunulmuştur. Bu arada başlıca vurgu Ermeni kaynaklarına ve yabancı kaynaklara yapılmıştır. Bunda amaç, bilimsel çevrelerde oluşmuş olan, güya bölge üzerine araştırmalar yapan Avrupalı ve Rus araştırmacıların, ayrıca çok sayıdaki eski kaynaktaki verilerin Ermeni tarihi konseptini doğruladığına ve dolayısıyla Azerbaycan’a yönelik toprak iddialarının haklı olduğuna ilişkin görüşün yanlışlığını ortaya koymaktır.
Bugüne kadar yazılmış en başarılı ve Karabağ’ın durumunu da anlatan etraflı bir tarih kitabıdır. Kitapta özellikle tarihi akış içerisinde Karabağ meselesi incelenirken, bu meselenin sadece günümüzde ortaya çıkan bir mesele olmadığı anlatılmaktadır. Dağlık Karabağ sorununa ilişkin, araştırmacıların da ilgisinin gittikçe arttığı geniş bilgi ve analitik malzeme toplanmıştır. Yapılan araştırmalarda kaynakların niceliksel kullanımı kaynakların niteliksel değerlendirmesine göre yetersizdir. Birçok araştırmacının konuya ilişkin varsayımları ve çıkarımları, ne yazık ki, konuya uzak okurun sorunun içeriğini anlamasına olanak sağlamamaktadır. Bu nedenle de bir anda kendini geniş bilgi akışı içerisinde bulan konuya uzak insanlar, zaman zaman sübjektif, bazen ise çarpıtılmış sonuç ve varsayımlarla karşılaşmaktadırlar. Ermenistan çökmektedir, Karabağ’ın askeri cuntası insanları savaş şartlarında tutmayı sürdürmektedir, Ermeni diasporası ise yapay oluşumun kukla hükumetinin ayakta kalabilmesi için mali kaynak dilenmektedir. Gururla “Arsak” adını verdikleri Dağlık Karabağ dünya Ermenileri için direnç, kutsal bağlılık ve fedakarlık sembolü haline gelmiştir. Fakat sorunun ideolojik boyutunu bir kenara bırakırsak, gerçekte deli saçması ortaya çıkmaktadır. Azerbaycan’la çatışmayı körükleyen ülke, geçimini zor sağlamakta ve devlet egemenliğini yitirmektedir. Bu olumsuzlukların tamamı, “hayalin gerçekleştiği” bir durumda yaşanmaktadır. Görünüşteki zafer, tüm maliyeti malı ve kanı ile ödeyen Ermeni toplumuna pahaya mal olmaktadır. Gerçekleştirilen ülkü, acı gerçeklikler doğurmuştur.
Ağır psikolojik yenilgi günümüzdeki Ermeni toplumunun kaderi olmuştur. İşgal edilmiş Karabağ, Ermenistan ve Ermenileri beslemediği gibi, üstüne üstelik Azerbaycan’la bitmemiş savaş koşullarında kendine yetecek yaşamın sağlanması planlarını da bozmaktadır.
Geçmişteki bazı olaylara ilişkin objektif olmayan yorumlar, açık ve gizli şekilde tarihi gerçekliklerin tahrif edilmesi, sürecin algılanması bağlamında seçici yaklaşım konuya ilişkin genel görünümü karmaşık hale getirmekte ve sunulan bilgilerin kullanıcılarını yanlış yola saptırmaktadır. Mevcut kaynakların incelenmesi konusunda başvurulabilecek en mantıklı ve makul metodoloji, konunun ardışık araştırma kuralları ve mantık çerçevesinde ele alınmasıdır. Ermeni işgali altındaki Karabağ’ın tarihini belgelerle anlatan,bir kitaptır. Bu kitap özgün, tarihsel açıdan bilgili ve etkileyici görkemli bir eserdir. Yukarı Karabağ konusunda yazılmış en önemli eserleden birisidir.
Kitabı buradan satın alabilirsiniz; http://www.berikanyayinevi.com.tr/yayinlar/kitap-577-DAGLIK_KARABAG_KAYNAKLARIN_DILIYLE_TARIH.html
Prof. Dr. Alikram Abdullayev/Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Başkanlığı’na Bağlı Devlet İdarecilik Akademisi Rektör Yardımcısı
Doç. Dr. Murteza Hasanoğlu/Azerbaycan Cumhuriyeti, Devlet Başkanlığı’na Bağlı Devlet İdarecilik Akademisi Öğretim Üyesi