İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan Göksel[1], British Journal of Middle Eastern Studies dergisinin 2015 tarihli 42 (4) nolu sayısında, Azerbaycan-İsrail ilişkilerinin ekonomi politik boyutunu inceleyen “Beyond Countering Iran: A Political Economy of Azerbaijan-Israel Relations” adlı önemli bir makale kaleme almıştır.[2] Bu yazıda, Göksel’in makalesi özetlenecek ve makalede kullanılan bazı argümanlar tartışmaya açılacaktır.
Oğuzhan Göksel
Yazara göre; Azerbaycan-İsrail ilişkileri, son yıllarda Orta Doğu ve Kafkasya coğrafyasında kritik bir unsur haline gelmiştir. Bu ilişki, her iki ülkenin İran’la olan ilişkileriyle de doğrudan alakalıdır. 2012 yılı, bu açıdan bir dönüm noktası olmuştur; Azerbaycan’ın kurulduğu 1991 yılından beri İran-Azerbaycan ilişkileri hiçbir zaman sorunsuz olmasa da, 2012 yılı içerisinde İran’daki nükleer tesislere İsrail’in saldırı yapma olasılığının güçlenmesi, bu iki ülke arasındaki ilişkileri de olumsuz yönde etkilemiş ve her iki ülkenin de Hazar Denizi’nde daha yoğun hava ve deniz kuvvetleri oluşturmalarına neden olmuştur. Bu nedenle, Azerbaycan’ın İsrail’le özellikle savunma sanayiinde ilişkileri hızla gelişmiş ve bu ülke, İsrail’den aynı yıl içerisinde 1,6 milyar dolarlık insansız hava araçları ve uydu sistemleri satın almıştır. Hatta o dönemde, bazı basın-yayın kuruluşlarının yayınlarında, Azerbaycan’ın İsrail’e sınırları içerisindeki 8 hava üssünü kullanmasına izin verdiğine dair bilgiler de yayılmış ve bu durum Tahran’da tedirginliğe sebep olmuştur. Ancak bu haberler daha sonra yalanlanmış; buna karşın, İran’dan gelen tehditkâr açıklamalar nedeniyle iki ülkeyi yine de yakınlaşmaya itmiştir. 1992 yılında başlayan Azerbaycan-İsrail ilişkilerinin bugün geldiği ve istihbarat ve ekonomi alanlarını da kapsayan derinlikli boyutu, aslına bakılırsa başlarda hiç kimse hayal bile edemezdi. Böylesine hızla derinleşen ilişkilerin temelinde, elbette “karşılıklı çıkar” ilişkisi bulunmaktadır. Bunu yaratan temel unsurlar ise; her iki ülkede de siyasetin önemli bir boyutunu oluşturan ulusal güvenlik riskleri, İran tehdidi ve ilişkilerin “karşılıklı bağımlılık” (inter-dependence) boyutudur. Öyle ki, İsrail Azerbaycan’ın petrol ve doğalgazına ihtiyaç duyarken, Azerbaycan da İsrail’in askeri, endüstriyel ve zirai teknolojisi sayesinde güçlü bir ordu kurmak ve Ermenistan işgali altındaki topraklarını kurtarmak gayesindedir. Bu nedenle, iki ülkenin ekonomileri birbirlerini “tamamlayıcı” niteliktedir. Ayrıca İsrailli yatırımcıların Azerbaycan’a 1990’ların başından itibaren erken çıkarma yapmaları da, bu hızlı gelişim sürecinde oldukça etkili olmuştur.
Tarihsel Arka Plan
Azerbaycan-İsrail ilişkilerinin kurulmasına, 1990’ların başında her iki ülkeyle de arası çok iyi olan Türkiye öncülük etmiştir. Daha doğrusu, İsrail’in Türkiye ile 1990’larda çok iyi seviyede olan ilişkileri, bu ülkeye bir diğer Türk Cumhuriyeti olan Azerbaycan’la da yakınlaşma imkânı sağlamıştır. Her ne kadar son 10 yılda Türkiye-İsrail ilişkileri bozulsa da, Azerbaycan-İsrail ilişkileri Türkiye’den bağımsız olarak gelişmeye devam etmiştir. Teokratik bir devlet olan İran İslam Cumhuriyeti’nin medyası, bu ilişkileri en başından beri Müslüman dünyasına karşı bir ittifak olarak göstermeye çalışmıştır. Nitekim Azerbaycan, nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olup İsrail’le yakın ilişkiler geliştiren -Türkiye ve Mısır’dan sonra- üçüncü ülke durumundadır.[3] Buna rağmen, Azerbaycan’ın İsrail’de henüz bir Büyükelçiliği veya Konsolosluğu -bugün bile- yoktur. Bu konuda Azerbaycan yönetimi aslında istekli olmasına karşın, İslam dünyasından tepki almamak için temkinli hareket etmektedir.[4] İsrail’in ise, 1993 Şubat’ından beri Bakü’de Büyükelçiliği bulunmaktadır. Azerbaycan, İsrail’de daha çok AZAL – Azerbaycan Havayolları ve Lider Tv[5] aracılığıyla diplomasi faaliyetleri yürütmeye çalışmaktadır. 2009’daki Şimon Peres’in Bakü ziyaretinden beri, iki ülke arasında üst düzey ziyaretler birçok defa gerçekleşmiştir. Bu durum, Azerbaycan’da İran yanlısı gruplar tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Bu nedenle, Azerbaycan Devleti ikili ilişkileri daha kapalı olarak götürmek taraftarıdır. Hatta Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in basına sızan bir konuşmasında İsrail-Azerbaycan ilişkilerini “onda dokuzu yüzeyin altında olan bir aysberg”e benzetmesi, ilişkilerin gizli boyutunu ifşa etmiştir. Ancak son dönemde yaşanan gelişmelerle, artık ilişkilerin stratejik boyutu açığa çıkmıştır.
Azerbaycan-İsrail İlişkilerini Sürükleyen Faktörler
Bugüne kadar Azerbaycan-İsrail ilişkilerini inceleyen akademik çalışmalar incelendiğinde, daha çok güvenlik politikalarının öne çıkarıldığı görülmektedir. Bu, her iki ülkenin de kuruldukları günden bu yana yaşadıkları güvenlik tehditleri göz önüne alınırsa, doğru ve makul bir yaklaşımdır. Arap-İsrail sorunu ve Dağlık Karabağ çatışmasının halen devam ettiği de düşünüldüğünde, ikili ilişkilerin güvenlik boyutu asla göz ardı edilemez. Nitekim Bourtman’a göre, bu iki ülke de, kendilerine dostça yaklaşmayan komşularla çevrili oldukları için bir tür “güvensizlik kompleksi” (insecurity complex) geliştirmişlerdir. Ayrıca, 1950’lerde ve 1960’larda İsrail’in Arap olmayan Türkiye, İran ve Etiyopya gibi ülkelerle geliştirdiği stratejiye benzer şekilde, son dönemde Azerbaycan gibi ülkelere açılım yapmaya gayret ettiği bir vakıadır. Buna karşın, ilişkilerin gelişiminde tek etkili olan faktörü “güvenlik” zannetmek de yanlış olacaktır.
İkili ilişkilerde bir diğer önemli unsur, Azerbaycan’daki Yahudi nüfusudur. Kimi iddialara göre, Azerbaycan’daki Yahudi cemaati, bu ülkenin ABD başta olmak üzere yurtdışındaki lobi faaliyetlerine yardımcı olmakta ve hatta yön vermektedir. Ancak yazara göre, bu konuda elimizde yeterince veri yoktur. Nitekim 1492’de Osmanlı’nın Sefarad Yahudilerini kurtarmasından beri Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti ile çok iyi ilişkiler geliştiren ve önemli ticari kazanımlar elde eden Anadolu Yahudileri, son yıllarda Türkiye-İsrail ilişkilerinin bozulmasına engel olamamışlardır. Bu nedenle, Azerbaycan’daki Yahudi cemaati etkili olsa bile, ikili ilişkileri geliştiren temel unsur onlar değildir.
Azerbaycan-İsrail ilişkilerini geliştiren en temel unsur, her iki ülkenin de laiklik yanlısı politikaları savunmaları ve İslamcı politikaların yayılmasına karşıt olmalarıdır. Bu nedenle, Reynolds’a göre, bu iki ülke aynı ideolojiye mensupturlar. İran yanlısı radikal imamların Azerbaycan’da baskılara uğraması, bu anlamda önemli bir göstergedir. Azerbaycan’da dış politikanın daha çok devletçe üretildiği ve toplum baskısından uzak olduğu da düşünülürse, bu iddianın geçerliliği vardır. Ancak Azerbaycan’daki radikal İslam tehdidi de sanıldığı kadar güçlü değildir. Bülent Aras’a göre, neredeyse tamamı Şii olan Azerbaycan Müslümanları, Sovyet döneminde büyük ölçüde sekülerleşmişlerdir. Dahası, Şii olmaları sebebiyle bu halk üzerinde radikal Selefi akımlar da bugüne kadar etkili olamamıştır. Ayrıca Azerbaycan halkı ve devleti üzerinde Türkiye ve İran, Arap devletlerine kıyasla çok daha etkili durumdadır. Azerbaycan, Şii olan ve Türkçe konuşan nüfusu ile adeta İran ve Türkiye’nin ortak paydası veya karışımı halinde bir kültüre sahiptir. Zaten İsrail’in Azerbaycan’a yoğun ilgisinde, bu ülkeyi İran’ın etki alanına bırakmamak düşüncesi de etkili olmuştur. Nitekim Kazakistan ve Türkmenistan gibi diğer Orta Asya Türk devletleriyle de ilişkiler geliştirse de, İsrail’in en yoğun ilişkileri Azerbaycan’la kurulmuştur. Azerbaycan’ın jeopolitik açıdan önemli bir konumda olması da buna dâhil edilebilir. Zira Azerbaycan, Orta Doğu’da İran ve Arap devletlerinden kaynaklanan radikal İslamcı akımlara karşı Kafkasya’da bir set görünümdedir.
İran Etkisi
İki ülke ilişkilerini geliştiren en temel unsurlardan birisi İran korkusudur. “Düşmanımın düşmanı dostumdur” mantığına uygun şekilde, her iki ülke de İran’ın saldırganlığından korkmaktadır. Dahası, İran sınırları içerisindeki Güney Azerbaycan bölgesinde milyonlarca Azeri’nin yaşadığı düşünüldüğünde, İran’da da Azerbaycan tehdidi düşüncesi hâkimdir. Zaten İran ve Azerbaycan arasında Azeri nüfusun geleceği konusunda 2 farklı model birbiriyle rekabet halindedir: Radikal Şii İslamcı model ve laik otoriter model. İran’ın dini lideri Ali Hamaney’in bile babası tarafından Azeri olduğu hatırlanırsa, bu iki ülke arasında Azerilerin geleceği konusundaki rekabetin boyutu daha iyi anlaşılabilir. Aslına bakılırsa, Kuzey Azerbaycan olarak nitelendirdiği ve tarihsel olarak hâkim olduğu bu bölgede bağımsız bir Azerbaycan devletinin kurulması da İran tarafından halen tam anlamıyla hazmedilmiş değildir. Azerbaycan, Azeri ve Azerbaycanlı kimliği etrafında Azeri nüfusun temsilcisi olmaya çalışırken, İran da Şii kimliği etrafında tüm Azerileri yanına çekmeye çalışmaktadır. Bu nedenle, İran, 2003 yılından beri Azerbaycan-İsrail ilişkilerini engellemeye çalışmakta, ama Azerbaycan da tercihini sürekli olarak İsrail’den yana yapmaktadır.
İsrail’in Ekonomik İhtiyaçları
İlişkilerin enerji boyutu da bugüne kadar görmezden gelinmiştir. Kurulduğu günden bu yana, enerji ihtiyacı ve güvenliği, İsrail dış politikasında önemli bir husus olmuştur. Soğuk Savaş boyunca Mısır, Batı Afrika, Meksika ve Norveç’ten (Kuzey Denizi) enerji ihtiyacını temin eden İsrail, 1991’den sonra yönünü Rusya ile Azerbaycan ve Türkmenistan gibi Orta Asya Türk Devletlerine çevirmiştir. Bu nedenle, Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı gibi projeler İsrail tarafından da desteklenmiştir. Enerji politikaları, bu alanda rekabet halindeki iki üretici ülke olan Azerbaycan ve İran arasında da sorun yaratmaktadır. Her iki ülke de doğalgaz ve petrol üreticisi ve ihraççısıdır ve ekonomilerinde enerji büyük yer tutmaktadır. İki ülkenin Hazar Denizi kaynakları konusunda da anlaşmazlıkları söz konusudur. İsrail, bugün itibariyle Azerbaycan’ın en büyük 6. ticaret partneridir ve Azerbaycan, İsrail’in petrol ihtiyacının dörtte birinden fazlasını sağlamaktadır. Her ne kadar Azerbaycan’ın petrol ve doğalgaz endüstrisi Rusya ve Suudi Arabistan gibi dev ülkelerle boy ölçüşebilecek boyutta olmasa da, bu ülkeden alınan enerji kaynakları İsrail’in enerji politikasını çeşitlendirmesini sağlamaktadır. Ancak İsrail’in son dönemde Doğu Akdeniz’de kendi doğalgaz kaynaklarını keşfetmesi, bu alanda daha bağımsız bir politika izlemesine neden olabilir.
Azerbaycan’ın Ekonomik İhtiyaçları
Azerbaycan’ın İsrail’e yönelik dış politikası, bazılarınca “pragmatizme muazzam bir örnek” olarak değerlendirilmektedir. Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra Ermeni işgaline uğrayan ve ekonomik olarak en zayıf durumdaki ülke olan Azerbaycan, o dönemde İsrailli yatırımcıların etkisiyle ayakta kalabilmiş ve yıllar içerisinde ekonomik açıdan çok güçlenmiştir. İsrail’le yakın ilişkiler, Rusya etkisinden sıyrılmak isteyen Azerbaycan için de özellikle ABD ile daha iyi ilişkiler kurmak için önemli bir fırsat olarak görülmüştür. Ayrıca kurulduğu günlerde askeri olarak Ermenistan’dan çok daha zayıf olan Azerbaycan, İran ve Rusya’nın desteklediği Ermenistan’a karşı Türkiye ve İsrail’in askeri teknolojisiyle ilerleme kaydetmeyi başarmış ve son yıllarda üstünlüğü ele geçirmiştir. Washington tarafından silah ambargosuna maruz bırakılan ve rövanşist bir savaştan korkan Avrupalılardan da destek alamayan Bakü, modern silah teknolojisine İsrail ve Türkiye aracılığıyla sahip olmuştur. Ayrıca Batı’nın ekonomik yaptırımlarına maruz kalan İran’dansa, İsrail gibi Batı’ya açık bir ülke ile ekonomik münasebetleri geliştirmek, ekonomik gelişim isteğindeki Azerbaycan için bir diğer önemli motivasyon kaynağı olmuştur.
Sonuç
Bu makalede, yazar, klasik güvenlik paradigması dışında İsrail-Azerbaycan ilişkilerinin son yıllarda hızla gelişmesine neden olan faktörleri incelemiş ve bunlar arasında özellikle ekonomik çıkar perspektifinin geçerli olduğu sonucuna varmıştır. Yazarın bu oldukça az bilinen ve güncel konudaki çalışması takdire değerdir. Lakin bu iki ülke arasında gelişen ilişkilerdeki Türkiye faktörü, kanımca yeterince iyi işlenmemiş ve eksik kalmıştır.
Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
[1] Academia.edu hesabı için; http://29mayis.academia.edu/OguzhanGoksel.
[2] Makale buradan okunabilir; https://www.academia.edu/12674021/Beyond_Countering_Iran_A_Political_Economy_of_Azerbaijan-Israel_Relations.
[3] Burada yazar Ürdün’ü hesaba katmamaktadır.
[4] Bakınız; Gallia Lindenstrauss (2015), “Israel-Azerbaijan: Despite the Constraints, a Special Relationship”, Strategic Assessment, Vol. 17, No: 4, January 2015, Erişim Tarihi: 04.10.2016, Erişim Adresi: http://www.inss.org.il/uploadImages/systemFiles/adkan17_4ENG_7_Lindenstrauss.pdf, s. 76.
[5] Web sitesi için; http://www.lidertv.com/.
One Comment »