Uluslararası kamuoyu Beşar Esad’ın Tahran’a yaptığı ani ve habersiz seyahat karşısında hâlâ şok halinde olsa da, İran İslam Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in istifası sadece bu seyahati marjinalize etmekle kalmadı, aynı zamanda İran’ın şu andaki devlet sisteminde çatlakların var olduğunu ve bunun usandırıcı aşamaya geldiğini de açığa çıkardı. Zarif’in istifası, kamusal alanda olumsuz etki yarattığı gibi, rejim içinde de bölünmeye yol açtı. Zira Suriye krizinin çözülmesinde büyük ölçüde ordu etkili olsa da, diplomasi sahasında Zarif’in var olması da İran için inkâr edilemez bir güç kaynağı sayılmaktaydı. Zarif, İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani ile birlikte, İran’ın bölgesel ve uluslararası güç dengesi bağlamında oluşturduğu kuvvetin ikinci kolu rolünü üstleniyordu. JCPOA anlaşmasında ne kadar başarılı olduğunu, P5+1 şeklinde 6 büyük ülkeyi Haziran 2015’de anlaşmanın imzalanmasını sağlamasıyla zaten herkese göstermişti. JCPOA anlaşması sonucunda, İran’a karşı Batı devletleri ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından uygulanmakta olan birçok ekonomik ve politik yaptırım ve ambargolar kalkmıştı. Ancak ABD’nin Başkanı Donald Trump’ın tek taraflı olarak bu anlaşmadan geri çekilmesiyle birlikte, Mayıs 2018’den itibaren ABD ambargoları yeniden gündeme gelmiş ve halen uygulanmaktadır. Buna rağmen, UAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı) tarafından bir hafta kadar önce İran’ın JCPOA anlaşmasına sadık kaldığına dair 14. onay raporu BM’ye sunuldu. AB ülkeleri de, İran’ı ambargolardan biraz olsun rahatlatabilmek adına Support of Trade Exchanges-INSTEX mekanizmasını uygulamaya başladılar. Ayrıca, Suriye konusunda Astana ve Soçi müzakerelerinin başarısını da yine Zarif’in başarılı diplomatik hamlelerinin sonucu olarak dikkate almak gerekir.
Muhammed Cevad Zarif’in aniden ve gece Instagram üzerinden halka hitaben helalleşme mesajı içeren paylaşımı, gerek iç, gerekse de dış kamuoyuna bomba gibi düştü. İlk yorumların hemen ardından, IRNA ve FARS haber ajansları tarafından istifanın onay haberi geliverdi. Bir taraftan İran’ın iç siyasi grupları arasında bu konuda çeşitli yaklaşımlar duyulurken, öte yandan da dünya medyasında Benyamin Netanyahu, Mike Pompeo, John Bolton ve diğer kişiler tarafından Zarif’in istifası bağlamında çelişkili yorumlar yapılmaya başlandı. Nitekim İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, attığı İbranice tweet mesajında şöyle bir ifade kullandı: “Zarif gitti ve artık rahatladık!”. ABD Dış İşleri Bakanı Mike Pompeo ise, Zarif’i “İran rejiminin güleryüzlü sembolü” olarak nitelendirirken, istifasını olumlu karşıladı ve artık İran’a yönelik baskıların daha da şiddetli şekilde devam edeceğine vurgu yaptı. Bununla birlikte, İran’ın iç politik arenasında radikal siyasi kanattan olan Hamid Resai, attığı Twitter mesajı ile Zarif’in kişiliğini gölgelemeye çalışarak, lise döneminden üniversite eğitiminin sonuna dek ABD’de eğitim almasını suç gibi göstermeye çalıştı. Resai, JCPOA, FATF ve CFT anlaşmalarının büyük devletler tarafından İran’a dayatılmış olduğunu ve Zarif’in de ABD’nin politik isteklerine karşı maşa rolü oynadığını dile getirdi. Hatta yargı erkinden, istifa eden Dış İşleri Bakanı’nın yurtdışına çıkışını tehlikeli saymasını ve yasaklanmasını talep etti. Resai, attığı tweetle, Zarif’in istifasını “Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin hükümetinin çöküşü” olarak da değerlendirdi.
Anlaşıldığı üzere, gerek İran iç politikasında, gerekse de İran dışındaki ülkelerde savaş ve gerginlik isteyen radikal güçler Zarif’in istifasını sevinçle karşılamaktadır ve bu durum da soru işaretlerine başlı başına zemin hazırlamaktadır. Ayrıca, bu tepkiler, Zarif’in İran adına diplomatik müzakerelerde ne kadar etkin ve başarılı olduğunu da göstermektedir. Nitekim istifa sonrasında gündemde yer alan olaylar pek çok yönden dikkat çekicidir. Öncelikle, Zarif, istifa ettiği günün sabahı paylaştığı bir tweetle, İran diplomasisinden geri çekilmesini “Dış İşleri Bakanlığı’na fiske vurma olayı” olarak açıklarken, Bakanlığın devlet yapısında yeniden önemli pozisyonuna geri dönmesi gerektiğini de dile getirdi. Bu paylaşımla birlikte, İran Dış İşleri’nin kararlarını etkileyen sistem içindeki başka ve paralel güçler varsayımını daha da güçlendirmiş oldu. Öte yandan, Fars Haber Ajansı, Zarif’in Dış İşleri Bakanlığı’ndaki meslektaşlarına hitaben sosyal medya üzerinden bir mesaj attığına değinerek, Bakanlığın yurtdışındaki bazı Büyükelçi, Konsolos ve hatta Bakanlık’ta çalışmakta olan kişilerin toplu istifasını uygun görmediğini ve yandaşlarının görevlerine devam etmesini istediğini belirtmiştir. Bu konuya bakldığında, İran Dış İşleri Bakanlığı’nda Zarif’i desteklemek amacıyla görevden ayrılmayı tercih eden bazı kişilerin yanı sıra, iç ve dış siyasette yetkililer arasındaki görüş farklılıkları da sistemde derin bir çatlak olduğunu ispatlamaktadır. Bunun yanında, İran parlamentosunun 150 milletvekili de Salı günü (26 Şubat) toplu bir imza kampanyası başlatarak ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’den Zarif’in istifasını kabul etmemesini isteyerek, yasama üyeleri olarak Zarif’e her türlü desteklerinin devam ettiğini açıkladılar. İşte bütün bu gelişmelerin gölgesinde, Cevad Zarif’in istifa etmesinin perde arkası gündeme geliyor. Zarif neden istifa etti? Gerçekten de İran politikasında bir güç dağılımı bozulması mı var, yoksa politik kanatlar arasında bir tür gövde gösterisi mi yaşanıyor? Acaba Devrim Muhafızları’nın (Pasdaran) dış politikaya müdahaleleri söylemleri doğru mu, yoksa Zarif duygusal ve fevri bir eylemde mi bulundu?
Zarif’in mesajıyla birlikte paylaştığı fotoğrafa bakıldığında, kriz, tam anlamıyla ortaya çıkıyor. İran’da, diplomatik geleneklere dayalı olarak, ülkelerarası resmi görüşmelerde Cumhurbaşkanlarının yanı başındaki koltuklarda genellikle Dış İşleri Bakanı yer alır. Fakat Beşar Esad-Hasan Ruhani resmi görüşmesinde, Zarif safdışı bırakılmıştır. Gerçi Ruhani, Suriye Cumhurbaşkanı’nın ziyaretini dostça ve gayrıresmi bir ziyaret olarak açıklıyor; ama fotoğrafa bakıldığında, Zarif hakkında olumsuz tahminlerin oluşması da inkâr edilemez gibi. Halbuki Zarif, daha bundan birkaç gün önce Almanya’da gerçekleşen Münih Güvenlik Konferansı’nda İran’ın haklarını başarıyla savunurken, balistik füzeler konusunda dünya kamuoyunu ikna edebilmiştir. Ayrıca, bu konferanstan bir hafta kadar önce, Varşova’da Washington-Riyad-Tel Aviv üçgeninin İran’a karşı hazırladıkları “Ortadoğu Konferansı” senaryolarını da etkisiz hale getirmiştir. Peki, o halde bu başarıların karşısında ne oldu da Zarif istifaya mecbur kaldı?
Zarif’in istifası ile ilgili bazı tahminler bulunuyor. Bunlar şöyle sıralanabilir:
- Dış İşleri Bakanı, ülkedeki en önemli makamlardan birinin sahibidir ve konum itibariyle resmi oturumlarda bulunmalıdır. Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ise, Esad ile görüşmesinde bir tarafta Birinci Yardımcısını ve diğer tarafta da General Kasım Süleymani’yi yanına almıştır. Bu konu, Zarif tarafından kendisine değer verilmediği anlamında yorumlanmış ve bu nedenle Zarif istifa etmiştir.
- Her iki oturumda da General Kasım Süleymani askeri üniformayla değil, sivil kıyafetle toplantıda bulunmaktadır. Bu yaklaşım, bazı siyasi mesajların verilmesi anlamına da gelebilir.
- Fotoğraflar, belki de Zarif’in kullanım tarihinin sona erdiği anlamına geliyordu ve kendisi de artık bundan sonra devlet takımında yeri olamayacağını anlamıştı. Çünkü FATF meselesinden sonra artık siyasi kanatlar arasında konsensüs bulunmamaktaydı ve Zarif’e yönelik baskılar da artmıştı.
- Cumhurbaşkanı Ruhani üzerinde gizli baskıların var olduğu ve perde arkasındaki gücün Zarif’in kişilik ve pozisyonunu hiçe sayarak, Ruhani-Esad görüşmesinde onu safdışı bıraktırdığı senaryosu da gündemdedir.
- Günlerden beri Amir Abdullahian’ın adının radikal kanadın lobilerinde sık sık geçmesi, pek olası şekilde onun yeni Dış İşleri Bakanı olarak öne çıkabileceğini düşündürmektedir.
- Radikal siyasi kanat, İran’ın JCPOA anlaşmasından artık kesin olarak geri çekilmesi niyetindedir. Zira, şu andaki yaptırım ve siyasi cezalandırmalardan dolayı, İran, ekonomik, politik ve sosyal olarak ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Radikal kanat bu önerileri daha önce de yapıyordu; fakat Zarif her defasında olaya aklıselim ile yanaşmayı tercih ederek, nükleer anlaşmaya sadık kalmayı öneriyor ve bu konuda ısrarcı davranarak kamuoyunu ikna ediyordu. Bu nedenle, bir ihtimal, radikal kanat ortamı bilinçli olarak gerginleştirip, Zarif’in istifa etmesine zemin hazırlamış olabilir.
Anlaşılan, önümüzdeki günlerde İran’ın iç ve dış politikası birçok gelişmelere gebedir ve bu ülkeden sıcak gündemleri beklemek gerekir. Ancak Zarif’in istifası borsa ve para birimlerinde daha şimdiden olumsuz etkisini göstermiş, ayrıca ilerleyen günlerde başka şokların da yaşanması beklenmektedir. Unutmayalım ki, Zarif’in istifasının Tel Aviv-Washington ikilisini Tahran’a karşı daha da muzaffer rüyalara sevk etmesi kaçınılmazdır ve bu çevrelerden İran’a yönelik yeni planlar gelebilir. Bütün bunlarla rağmen, Zarif’in istifası ülkenin şartlarına bakıldığında hiç de uygun bir zamanda yapılmamaktadır. Çünkü dış politika, duygusal bir arena değildir. Zarif’in istifası, bazı kişilerce duygusal bir hareket olarak nitelendiriliyor; fakat Zarif çok deneyimli bir diplomat olduğu ve ülkesinin çok hassas bir dönemeçten geçtiğini bildiği için, bu istifa zamansız olmuştur. Bu nedenle, büyük bir ihtimalle, Zarif, İran’ın dış politikasında paralel güç ve gölge devletin kendisine müdahalelerine tepki olarak istifa etmiştir ve bu eylemi de usanmanın bir simgesidir. Zarif’in istifası ne kadar İran’ın dış politikasında dezavantaj sayılıyorsa da, bir o kadar da İran’a karşı yürütülen anti-İran propagandası ve İran karşıtı cephe için avantaj olarak değerlenlendirilmelidir.
Prof. Dr. Ghadir GOLKARIAN