ROTA YENİDEN OLUŞTURULUYOR: SÜVEYŞ KANALI’NDAKİ İKİ KRİZ VE ALTERNATİF TÜRKİYE ROTASI

upa-admin 17 Haziran 2021 2.912 Okunma 0
ROTA YENİDEN OLUŞTURULUYOR: SÜVEYŞ KANALI’NDAKİ İKİ KRİZ VE ALTERNATİF TÜRKİYE ROTASI

Süveyş Krizi (1956)

20. yüzyılın ikinci yarısına girilirken Mısır’da egemen bir devletin varlık göstermesine rağmen bölgedeki Kanal’ın (Süveyş Kanalı) denetimi Batılı devletlerin hâkimiyetinde bulunan bir kanal şirketindeydi. Bu kanal aracılığıyla, Birleşik Krallık, Fransa ve daha birçok Batı Avrupa devleti Körfez’deki ülkelerden petrol ithal ediyordu.

Jeopolitik olarak Süveyş Kanalı

1952 yılında Cemal Abdülnasır’ın iktidara gelmesiyle birlikte, ülkenin askeri yönden güçlendirilmesi ve İsrail’e karşı güçlü bir konumda yer alması, Mısır için fazlasıyla önem arz eden bir konu halini aldı. Bu amaç dahilinde Sovyetler Birliği’ne yaklaşarak Çekoslovakya üzerinden silah alımına başlayan Mısır yönetimi, aynı zamanda Asuan Barajı’nı bitirerek, ekonomik olarak kalkınmanın sağlanmasını da istiyordu. Ancak bu hedeflere ulaşabilmesi için ülkenin mali bir yardım alması gerekliyken, Sovyetler’e yakın bir konumda yer alması ve de İsrail karşıtı bir pozisyonda bulunması sebebiyle, ne ABD, ne de Birleşik Krallık Mısır’a kredi desteğinde bulunmadı.

Cemal Abdülnasır

Yaşanan bu süreçler üzerine, Nasır, ülkesinin kalkınması adına gerekli olan mali gücün temini için Süveyş Kanalı üzerinde işletmeyi elinde bulunduran Kanal Şirketi’ni millileştirdiğini açıklamıştır. Ancak şirketin hisselerinin değerini sahip devletlere ödeyeceğini beyan etmesine rağmen, Batılı devletler, bu gelişmeleri büyük bir tepkiyle karşıladılar. Bu tepkinin sebebi ise, kuşkusuz, buranın Birleşik Krallık ve Fransa için Basra Körfezi’ndeki devletlerden aldıkları petrolün ülkelerine ulaştırılmasında önem arz eden bir ulaşım yolu olmasıydı. Sorunun çözümü için denenen diplomatik yollardan bir yanıt çıkmamasının akabinde Sevr’de toplanan Birleşik Krallık, Fransa ve İsrail, Mısır topraklarına bir askeri müdahale yapılmasını kararlaştırmışlardır. Bu müdahale ise şu şekilde yapılacaktır: İsrail Mısır’a saldıracak, Birleşik Krallık ve Fransa ise savaşanları ayırmak bahanesiyle bölgeye asker çıkartıp Kanal’ı işgal edecekler ve sular durulduktan sonra başka çatışmaların bu bölgede cereyan etmemesi amacıyla ve dünya ticaretinin de zarar görmemesi bahanesiyle, bölgede birlik konuşlandıracaklardır.

Oluşturulan bu savaş planına uygun şekilde, İsrail, 1956 yılında Sina yarımadasını işgale başladı ve eşzamanlı olarak Birleşik Krallık ve Fransa da Mısır’a asker yollayarak savaşı durdurmayı önerdiler. Ancak Cemal Abdülnasır bu öneriyi reddetti. Alınan ret yanıtı karşısında iki Batılı devlet (Birleşik Krallık ve Fransa), bölgeye askeri harekat gerçekleştirdiler ve Mısır birliklerini yenilgiye uğratarak, hem kanalı ele geçirdiler, hem de bölge üzerinde kendi hâkimiyetlerini kurdular. Ancak daha sonra ABD’nin devreye girmesiyle, Fransız ve İngiliz birlikleri geri çekilmek zorunda kaldılar.

Savaşın sonuçlarına bakacak olursak; en kritik husus, Avrupa’nın gücünün zayıfladığının ve ABD desteği olmadan bir harekatın başarıyla neticeleneceğinin zor olduğunun anlaşılmasıdır. Bu durum ise, artık küresel hâkimiyetin Avrupa coğrafyasından ABD ve Sovyetler’e geçtiğini göstermektedir.  Ayrıca Birleşik Krallık ile Fransa’nın gücünün zayıflamasının ibarelerinin ortaya çıkmasıyla, üzerlerinde hâkimiyet kurdukları kolonilerin bağımsızlaşma süreci de hızlanmıştır. Bu krizden Nasır ise, Arap dünyasının en güçlü lideri olarak çıkmış ve Mısır savaşı kaybetmiş olsa da, Kanal üzerindeki denetimini yeniden tesis etmiştir.

Süveyş Krizi (2021)

Kanalda yaşanan ilk krizin üzerinden 65 yılın geçmesinin ardından, burada bir kriz daha patlak verdi. 2021 yılının ilk aylarında Panama’da kayıtlı olan, teknik olarak Alman gemi yönetim şirketiB ernhard Schulte Shipmanagement tarafından yönetilen ve Çin’den Hollanda’nın Rotterdam kentine seyahat eden Golden sınıfı bir konteyner gemisi olan Ever Given, Süveyş Kanalı’a girişi sonrası 6 kilometre ilerledikten sonra Evergreen şirketi ile iletişiminin kesildiğini açıklamış ve hızı saatte 75 kilometreye kadar varan yüksek rüzgar ve kum fırtınası sebebiyle karaya oturmuştur.

Kapanan Süveyş Kanalı

Karaya oturan Ever Given Gemisi

Asya ve Afrika’yı birbirine bağlayan bu Kanal, Mısır ile Ön Asya arasında gördüğü köprü vazifesinin yanında, küresel ekonomi açısından önemli bir deniz ticaret yolu olarak da tarih boyunca değerini hiçbir zaman kaybetmemiştir. Ancak yaşanan bu durum karşısında küresel ekonomi hareketinin Kanal’ın felç olmasıyla birlikte, Kanal’ın işletmesinden sorumlu Süveyş Kanalı Otoritesi’ne göre, Mısır, Kanal’ın kapalı olduğu her gün 12 ila 14 milyar dolar ekonomik zarara uğramıştır. Çünkü bu geminin dar kanal içerisinde enlemesine bir şekilde yolu kapatması, yoğun trafiğin yaşanmasına ve Kanal’ın işlerliğin yavaşlamasına ve hatta bir süre durmasına sebebiyet vermiştir. Öyle ki, Kanal’ın kapanması üzerinden geçen birkaç günde Kanal girişinde bekleyen gemi sayısı 320’yi geçmiştir.

Kanalda bekleyen gemi sayısındaki somut artış

Kurtarma çalışmaları içerisinde yer alan Hollanda menşeili şirket Boskalis’in CEO’su Peter Berdowski’nin geminin kurtarılmasının uzun bir zaman gerektirebileceği açıklamasının ertesinde, bazı gemiler Ümit Burnu etrafını dolaşarak varış noktalarına doğru yol almıştır. Zaman ile yarışan ekipler, çeşitli kurtarma planları oluşturarak bazılarını hayata geçirmişlerdir. Bu planlardan biri geminin baş kısmı altında kalmış olan toprak ve çamurun temizlenmesi iken; diğeri de geminin hareketine alan açmak için baş kısmının bulunduğu suyun altında yer alan kumun vakumlanarak çıkartılması olmuştur. Bunun yanında, römork, gemiyi itip çekerek serbest bırakmaya çalışmış ve yüklerinin boşaltılması teklifi yapılmıştır. Ancak yüklerin boşaltılması teklifine konteynırların indirilmesi esnasında yaşanılabilecek dengesizlik ve böylesine bir yükseklikten indirilmesinin zorluğu göz önünde bulundurulduğunda çekince ile yaklaşılmıştır.

Geminin kurtarılma çalışmasından bir kare

Kanal’ın küresel ekonomide önemli bir yere sahip olduğundan bahsetmiştik. Peki ya nedir bu önem? Küre üzerindeki ticari nakliyatın % 10-12’si ile petrol sevkiyatının % 2,5’i bu kanal üzerinden gerçekleşmektedir. Kızıldeniz ve Akdeniz arasındaki kanal Asya ile Avrupa arasındaki mesafeyi minimuma düşürmektedir. Ayrıca Lloyd’s List dergisinin değerlendirmesine göre, Batı’ya giden trafiğin değeri günlük 5,1 milyar dolarak, Doğu yönü trafiğinin değeri ise yaklaşık 4,5 milyar dolara ulaşmaktadır.

Kanal’ın tıkanmasının hemen ertesinde Brent petrol fiyası % 2,9’luk bir artış göstererek, varil başına 62 doları aşmış ve ilerleyen günlerde ise 64 dolardan işlem görmüştür. Bunun yanında, Norveç merkezli enerji araştırma kuruluşu Rystad Energy’nin Doğalgaz ve Elektrik Piyasaları Başkanı Carlos Torres Diaz’ın açıklamalarına göre, hava sıcaklıklarının artmasıyla birlikte doğalgaz talebi azalan bir grafik gösterse de, Kanal’ın kapanmasının teslimatlar noktasında büyük problemlere gebe olduğunu dile getirmiştir. Kanal’ın kapanması üzerine Türkiye’den Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu da, “Yardım önerimiz yaptık ve onlardan olumlu bir yanıt gelirse yardım götürürüz” ifadelerini kullanmış ve Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’nce işletilen ve hizmete alındığından beri 25 acil müdahale ve kurtarmayı başarıyla gerçekleştiren Nene Hatun acil müdahale gemisinin Türkiye’ye avantaj sağladığını ifade etmiştir.

Nene Hatun Acil Müdahale Gemisi

Ever Given Gemisini Kurtarma Operasyonu

Süveyş Kanalı’nda yaşanan tıkanıklığın faturası

Ever Given adlı gemi, Kanal’ın tıkanmasının üzerinden bir hafta geçtikten sonra kurtarılmış ve Kanal tekrardan açılmıştır. Daha önce Süveyş Kanalı benzer görüntülere de tanıklık etmiştir. Yakın geçmişte yaşanan en uzun tıkanıklıklardan birinde, 2004’te, 142 bin tondan fazla ham petrol yüklü Tropic Brilliance gemisinin karaya oturması ile üç günlük bir kapanma yaşanmıştır. Ekim 2017’de ise, Japonya menşeili OOCL Japan’ın teknik sorun nedeniyle gemi trafiğine birkaç saatliğine kapanmıştır.

Kriz ile Birlikte Oluşturulan Alternatif Güzergâh: Türkiye

Süveyş Kanalı’nın tıkanmasıyla beraber Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, bu güzergâh üzerinde gerçekleştirilen Uzakdoğu-Avrupa taşımacılığına Doğu-Batı ekseninde alternatif olabilecek en uygun rotanın, ülkemizden geçen “Orta Koridor” olduğunu vurgulamıştır.

Orta Koridor

Bu alternatif, Ever Given gemisinin kanalda karaya oturması sonrasında ticaretin durma noktasına gelmesi üzerine konuşulmuş olup, Karaismailoğlu, bu konuda, “Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleştirilen Uzakdoğu-Avrupa taşımacılığına doğu-batı ekseninde alternatif olabilecek en uygun rota, ülkemizden başlayan, Kafkaslar bölgesine, buradan da Hazar Denizi’ni aşarak Türkmenistan ve Kazakistan’ı takiben Orta Asya ve Çin’e ulaşan Hazar Geçişli ‘Orta Koridor’dur” demiştir. Elbette, bu rotanın yakın geçmişte yaşanan olayların tecrübesine dayanılarak alternatif bir seçenek şeklinde dile getirilmesi, çizilen rotanın diğer koridor olan Kuzey Koridoru’na kıyasla daha hızlı, ekonomik, kısa ve iklim koşulları bakımında da daha elverişli olması ile deniz yoluna kıyasla ulaşım süresini yaklaşık 15 gün kısaltması yönlerinden bakıldığında artılarının bulunduğu bir alternatiftir. Ayrıca içerisinde bulunduğumuz ve küreyi kaplamış olan pandemi sürecinde, şirketlerin ve üreticilerin alım-satım süreçlerinde yaşadıkları tedarik sıkıntısına çözüm olabilecek nitelikte olan bu projenin hayata geçmesi, birçok açıdan bölgesel mal alışverişinin hızlı işlemesi noktasında önem arz etmektedir.

Oğuzhan MANİOĞLU

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.