Giriş
Bir yılını doldurmuş olan Rusya-Ukrayna Savaşı, sadece bölgesel değil, aynı zamanda küresel siyasete de etki edebilecek bir boyuta ulaşmıştır. Savaşın başlamasının ardından ivedi bir biçimde Rusya’ya yaptırım uygulayan birçok ülke, Rusya’nın karşı ambargolarıyla mücadele vermeye başlamıştır. Özellikle Avrupa’yı enerji kartıyla ciddi anlamda tehdit eden Rusya, rüzgârı lehine çevirmeyi başarmıştır.
Uluslararası sistemde yalnızlaştırılmaya çalışan Rusya, 2000’li yılların başından itibaren uygulamaya devam ettiği Post-Sovyet coğrafyasına olan ilgisini gittikçe artırarak, alternatif çözüm yolları arayışına başlamıştır. Böylelikle, Rusya, yaptırımlardan dolayı zayıflayan yönlerini gidermeye çalışırken, uluslararası sistemde yalnız olmadığının da mesajını vermeye çalışmaktadır. Bunun en güzel örneği ise Rusya’nın Belarus (Beyaz Rusya) ile olan ilişkisidir. Günümüzde Belarus’un daha da Rusya’ya yakınlaştığı görülmektedir. Böylelikle de, Belarus’un Rusya’nın ileri karakolu görevi gördüğü söylemleri de hız kazanmaya başlamıştır.
2020 yılında Belarus’ta gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Avrupa’nın iddiasına göre şaibeli şekilde kazanan ve seçim sonrasında çıkan protesto eylemleri bastıran Aleksandr Lukaşenko, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri tarafından ciddi eleştirilere maruz kalmıştır. Bu eleştiriler, Lukaşenko’nun Rusya’ya daha da yakın olmasına sebebiyet vermiş ve Belarus Rusya’nın en yakın politik ortaklarından biri haline gelmiştir.
Belarus-Rusya Yakınlaşması
Rusya-Ukrayna arasında başlayan savaşın ardından daha da hissedilen Belarus-Rusya yakınlaşması, Belarus’un Rusya’ya entegrasyon sürecini sürdürmesi şeklinde devam etmektedir. Nitekim 2020 yılından itibaren Rusya ile bağlarını güçlendiren Belarus, beklenildiği üzere Rusya-Ukrayna Savaşı’nda da Rusya yanlısı bir tutum sergilemektedir.
Ukrayna tarafı için endişe verici olarak görülen bu durum, Rusya’nın ise iştahını kabartmaktadır. Çünkü Rusya, Ukrayna’ya işgal girişimini başlattığında beklenilenin üzerinde bir dirençle karşılaşmıştır. Dahası, ordusunun direnme ve savaşma gücünün zayıflamaya başladığını da görme şansına sahip olmuştur. Bu sebepten dolayı, Ukrayna’nın doğusundaki direnci kırmak ve savaş cephelerini çoğaltarak Ukrayna askerinin gücünün zayıflamasını sağlamayı tercih eden Rusya, Ukrayna’nın kuzeyinde yeni bir cephe olarak Belarus’u mu öne sürecek sorularıyla muhatap olmaktadır. Bu, gerçekleşmesi beklenen bir durumdur. Fakat Rusya, daha stratejik yaklaşarak Belarus’u daha kontrollü bir şekilde sadece Ukrayna’ya karşı değil, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) ve AB’ye karşı da kullanmaktadır. AB ile sorunlar yaşayan Belarus’un Rusya’nın periferisine dahil olması, AB’nin stratejik hatasının da bir başka göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hem siyasi, hem ekonomik, hem de askeri anlamda desteğini karşılıklı sürdüren Belarus ve Rusya, bölge ülkelerinden de doğabilecek direnci kırmayı hedeflemektedir. Dolayısıyla da, Belarus, topraklarını Rus askerlerine açmakta ve birlikte askeri tatbikatlar düzenlemektedir. Daha da ötesi, son dönemde yaşanan gelişmenin altında saklıdır.
Rusya’nın Nükleer Kararı ve Gelişmeler
Geçtiğimiz günlerde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, ülkesinin Belarus’a taktik nükleer silahlar konuşlandıracağını açıklaması, Rusya-Belarus yakınlaşmasının belki de en önemli gelişmesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Putin’in böylesi bir açıklama yapması ve Belarus topraklarına nükleer taktik silahları yerleştirme iradesini beyan etmesinin bazı sebepleri olduğu söylenebilir. Özellikle bir yılı aşkın süredir mücadele verdiği Ukrayna’da istediği başarıyı elde edemeyen Rusya, nükleer gücüyle gözdağı vermeyi hedefleyerek, askeri anlamda yıpranmadığını ve çok daha güçlü şekilde hamleler yaptığı göstermeye çalışmaktadır.
Bir başka mesele de, Rusya’nın Belarus’un ulusal egemenliğini bir kenara bırakarak, kendi politikalarını ve stratejilerini bu ülke üzerinde uygulamaya başlayacağını açıkça ifade etmesi, Belarus ile Rusya arasındaki entegrasyon sürecinin son aşamaya geldiğine işaret etmektedir.
NATO ve AB’ye gözdağı vermeye çalışan Rusya, NATO’nun genişleme çalışmalarına karşı Belarus üzerinden bir sınır hattı çizmeye çalışmaktadır. Belarus’u bu konuda ileri karakolu gibi gören Rusya’nın, Post-Sovyet coğrafyalarında halen en etkili aktörün kendisi olduğunun mesajını vermeye çaba harcadığı da aşikardır. Bilhassa son dönemde İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya dahil olma çabalarına karşı pusuda bekleyen Rusya, Finlandiya’ya yeşil ışıkların yanmasının ardından nükleer taktik silahıyla bir sınır çizmiş olması zamanla açısından oldukça manidar gözükmektedir.
Ukrayna’nın Putin’in bu beyanına karşı tepkisi uluslararası toplumun bir araya gelmesi ve meseleyi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) bünyesinde çözülmesi yönünde olurken; NATO Rusya’nın olası bu girişimini “sorumsuzluk” ve “tehlikeli” olarak değerlendirmiştir. Putin’in ise, söz konusu hamlenin nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşmalarını ihlal etmeyeceğini söylerken, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) de silahlarını Avrupa ülkelerinde konuşlandırdığını hatırlatarak mütekabiliyet esasına vurgu yapmasının, yeni bir Soğuk Savaş havası yaratma çabası olduğunu söylemek mümkündür.
Değerlendirme
Rusya’nın Ukrayna Savaşı’nı başlatmasının ardından uluslararası toplumda birtakım yaptırımlara maruz kalması, Rus ekonomisine ve askerine zarar verirken, Rusya ise bu krizi fırsata çevirmeye çalışmaktadır. Son dönemde uluslararası sistemde ama bölgesel, ama küresel bağlamda sorun yaşayan devletlerle iş birliği içerisine girmeye çalışmaktadır. Belarus da bu ülkelerden biri olarak, Rusya’yla yakınlaşmaya gönüllü bir süreç işletirken, Rusya da Post-Sovyet coğrafyasında olan nüfuzunu artırmaya devam etmektedir.
Belarus’a yerleştirilmesi gündeme gelen nükleer taktik silahların, yeni bir Küba Füze Krizi doğurmasını beklemek doğru olmasa da, akıllara o dönemi getirdiği de bir gerçektir. Fakat nükleer konuların uzunca süredir konuşuluyor olması ve Rusya’nın böyle bir adım atma ihtimali, konunun ciddiyetini koruduğunu ve dünyanın gelecekte nükleer bir tehditle baş başa kalabileceğini göstermektedir. Dolayısıyla, Rusya’nın bu hamlesinin doğru okunması ve dünyanın yeni bir nükleer krize sürüklenmemesi için başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere gerekli hassasiyetin gösterilmesi elzemdir. Buradan da hareketle, Rusya’yı kışkırtıcı hamlelerden geri durmak ve daha çok diplomatik yollara başvurarak süreci yürütmeye çalışmak yerinde olacaktır.
Hüseyin YELTİN