Giriş
Türkiye, 2011 yılında patlak veren ve günümüze dek süregelen Suriye iç savaşının yarattığı farklı boyutlardaki etkilere ve büyük göç dalgalarına en yoğun biçimde maruz kalan bölge ülkelerindendir. Suriye’de iç savaşın başladığı 15 Mart 2011 tarihinden bugüne kadar geçen yaklaşık 12 yıllık süreçte, Güneydoğu bölgesi sınırlarından ardı ardına gelen göç dalgalarıyla karşı karşıya kalan Türkiye, Suriyeli savaş mağdurlarına daima insan hakları bağlamında kucak açmış, onlara açık kapı politikası izleyerek ve geçici koruma statüsü vererek ülkeye acilen kabullerini gerçekleştirmiştir. Ancak bu iç savaş ve savaş ortamının oluşturduğu Suriye’deki bölgesel istikrarsızlık faktörü, hem Suriyeli savaş mağdurlarının, hem de dönemin Türk hükümetlerinin umdukları gibi kısa vadede sona ermemiş, çok uzun seneler boyunca devam etmiş ve günümüze kadar süregelmiştir. Suriye iç savaşının tarihsel arka planında ise, Arap halklarının demokrasi, eşitlik, özgürlük ve insan hakları taleplerinden doğan ve “Arap Baharı” adıyla anılan süreç yer almaktadır. Çeşitli Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde bazı köklü değişimler getiren bu süreç, Suriye’de ise Esad rejiminin direnişiyle bir iç savaşa evirilmiştir. Devlet Başkanı Beşar Esad ile köprülerin atılması ve Türkiye ile Suriye yönetimi ilişkilerinin, son dönemde yeniden diyalog sağlansa da, uzun süre rafa kaldırılmasıyla sayıları yaklaşık olarak 3,5 milyonu aşan Suriyeli sığınmacıların geri dönüşleri de güçleşmiştir. Bununla birlikte, ülkede iç savaş sona ermemiş, Suriye, çeşitli eli kanlı terör örgütlerinin ve bu örgütleri fonksiyonel biçimde kullanan emperyal devletlerin cirit attığı bir merkez üssü haline gelmiştir. Ülkedeki farklı bölgeler eli kanlı bazı terör örgütlerince, Esad muhaliflerince ve rejim yanlılarınca tutulmuş, ülkenin geçmişteki toprak bütünlüğü ise bozulmuştur. Suriye’de, ayrıca, bazı ülkelerden gelen istihbaratçılar ve insan kaçakçıları da faaliyetler yürütmektedir.
Tam bu kaotik süreçte, başka ülkeler özelinde de siyasal istikrarsızlıklar her geçen gün daha da artmış, Afganistan ve Pakistan gibi ülkeler başta olmak üzere, çeşitli Ortadoğu ülkelerinden gelerek Türkiye sınırlarına geçen binlerce sığınmacı, kitleler, gruplar ve aileler halinde ülkemize akın etmiştir. Bütün bu göçmenlerden bazıları da, Türkiye’yi Avrupa’ya göç amacıyla transit ülke olarak kullanmışlardır. Türkiye de, gelen sığınmacıların temel insani yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve ülkeye uyum süreçlerini hızlandırabilmek amacıyla yüksek maliyetli harcamalar gerçekleştirmiştir. Avrupa Birliği (AB) ve ekonomik açıdan gelişmiş Batılı ülkeler ise, Türkiye’ye göçmenler konusunda taahhüt ettikleri ve bizzat karşılamaları gereken maddi yardımların cüzi bir miktarının ödemesini gerçekleştirmişlerdir. Sonraki süreçte ise, uluslararası ekonomik düzlemde ortaya çıkan sarsıntılarla, Türkiye’nin yaşadığı ülke içi iktisadi olumsuz gidişat birleşmiş ve enflasyon düzeyi beklenen seviyelerin oldukça üzerine çıkarak, ülke içerisinde yaşanan gelir dağılımı adaletsizliklerini belirginleştirmiştir. Sığınmacıların, Türkiye’ye geldiği ilk dönemlerde halklar arasında dostluk temelinde kısmi düzeyde ilişkiler gelişmiş ve özellikle “İslam kardeşliği” düşüncesiyle pozitif bir hava esmiştir. Ancak ilerleyen süreçte, ekonomik gidişatın Türk halkını çok ağır etkilemesi ile Suriyelilerin sosyokültürel uyum sorunları yaşaması faktörü birleşmiş ve toplumun göçmenlere yönelik bakışı olumsuz yönde değişmiştir. Bu toplumsal olguyla birlikte, Türkiye’de sığınmacı meselesinin çok boyutlu bazı sorunlar barındırdığı ve iktisadi ve sosyokültürel alanlarda bir takım olumsuz etkiler yarattığı realitesiyle mevcut durumun tüm taraflarla konuşularak uzun vadeli şekilde çözüme kavuşturulması da artık önemli bir gereklilik arz etmeye başlamıştır. Türkiye’de son dönemdeki saha araştırmalarına göre, “Bazı yurttaşların, sığınmacılara yönelik insani ve İslami değerler taşıyan düşüncelerine karşın, birçok yurttaş da göçmenleri artık ülkeye yük olarak görmeye başladığını” belirtmiş ve konu siyasetin tartışma alanlarından biri haline gelmiştir. Ancak 1 milyonu aşkın Suriyeli bu savaşta hayatını kaybetmiştir ve özellikle üzerlerine varil bombası atılarak şehirleri yok edilen mağdurların, orada kalarak ülkelerine sahip çıkmalarını beklemek de insani bir tutum olmasa gerekir. Bu olgulardan hareketle, bu makalede, Türkiye’de siyasi yelpazenin sağında yer alan muhafazakâr, milliyetçi ve İslamcı partilerin, ülkedeki göçmen meselesine bakışları incelenecektir
AK Parti hükümeti, göçmenlere ‘İslam Kardeşliği’ temelinde insani bir yaklaşım benimsiyor
Kuruluşundan bugüne dek Muhafazakâr Demokrat ve Siyasal İslamcı bir anlayışa sahip olan AK Parti, ülkemize gelen Suriyeli sığınmacılar meselesinde İslami temelde ve daima insani yaklaşım göstermiştir. AK Parti hükümetleri, Suriye’de iç savaşın ortaya çıktığı ilk günden itibaren Suriyeli göçmenlere karşı, tüm dünyaya örnek olan bir politika izleyerek, gelen sığınmacıları ülke sınırlarından geri çevirmemiştir. Son dönemlerde Türkiye kamuoyunda sıkça tartışılan bu konu ile ilgili Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun son seçim sürecindeki söylemlerine ve bazı vaatlerine atıfta bulunarak, “Suriyelileri dönüşe zorlama politikasının prim yapmayacağını” belirtmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı, “Göçmenlerin kendilerinin arzu etmeleri halinde, ülkelerine geri dönebileceklerini ve zorla geri göndermeyeceklerini” ifade etmiştir.[1] Ancak Sayın Erdoğan, Suriyelilerin aynı zamanda ülkelerine dönüşlerini de teşvik etmek istemektedir.[2] Bu noktada, Cumhurbaşkanı, özellikle son dönemde Türk milletinin Suriyeli sığınmacılar konusundaki hassasiyetlerine ve ülkemizde gelişen ekonomik koşulların seyrine uygun bir yol izleme gayretindedir.
Bilindiği üzere, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Suriye sınırının kuzeyini, PKK’nın ülkedeki uzantısı olan YPG/PYD ile köktendinci radikalist anlayıştaki IŞİD gibi terör unsurlarından arındırmak ve ülkenin kuzeyindeki iç savaşı durdurmak amacıyla, 2015-2020 yılları arasında, tam 6 sınır ötesi harekât gerçekleştirmiştir.
- Şah Fırat Operasyonu: 2015 (Halep-Eşme köyünde bulunan Süleyman Şah’ın türbesi getirildi),
- Fırat Kalkanı: 2016-2017 (Cerablus ve El-Bab şehri alındı, IŞİD Halep’in kuzeyinden çıkarıldı),
- İdlib Operasyonu: 2017-2020 (Bu operasyon sonrasında Bahar Kalkanı olarak genişletildi),
- Zeytin Dalı Harekâtı: 2018 (Operasyon sonucu, YPG Afrin bölgesinden tamamen çıkarıldı),
- Barış Pınarı Harekâtı: 2019 (TSK ve Suriye Milli Ordusu, 600 bölgeyi tamamen ele geçirdi),
- Bahar Kalkanı Harekâtı: 2020 (Ateşkes ile çatışmalar ve Türkiye’ye göç büyük ölçüde durdu).
En son gerçekleştirilen “Bahar Kalkanı Harekâtı” sonucunda, Suriye’den ülkemize doğru gelen göç dalgalarının büyük bir ölçüde önüne geçilmiştir. Gerçekleştirilen tüm bu harekâtlar ve operasyonlar neticesinde ise, 2023 yılı itibariyle Türk Ordusu kuzeyde İdlib’in bir kısmını, Cerablus, El-Bab, Azez, Afrin, Rasulayn ve Tel Abyad gibi şehirlerin ise tamamını hâkimiyeti altına almıştır. Bu doğrultuda, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Esad muhaliflerine bağlı Suriye Milli Ordusu (Özgür Suriye Ordusu) bölgede şuan 1.000 yerleşim yeriyle 9.519 kilometrekarelik bir alanı kontrol etmektedir. Yaklaşık 600.000 Suriyeli sığınmacı da, geçtiğimiz aylarda ülkelerindeki bu güvenli bölgelere yerleştirilmiştir. Ancak Suriye’nin kuzeyindeki bu bölgelerin yol, baraj, ev vb. bazı altyapı sorunları devam etmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim sonrasındaki zafer konuşmasında, “Ülkemize ve milletimize yakışır yol ve yöntemlerle, vatandaşlarımızın bu konudaki beklentilerini karşılamak görevimizdir” demiştir.[3] Bu sözler, Suriyeli göçmenlerin kendi istekleriyle dönmelerinin teşvik edileceği anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, sığınmacıların vatan topraklarının kuzeydeki kısmı iç savaş tehdidinden arındırılmıştır. Kuzey Suriye’deki tüm bu harekâtlar sonucunda da, 17.000 dolayında terörist etkisiz hale getirilmiştir. Bu durumla birlikte, kalan sığınmacıların, Kuzey Suriye’ye yerleştirilebilecekleri ihtimal dâhilindedir. Fakat bölgedeki altyapı ve konut yetersizlikleri Türkiye ekonomisindeki mevcut sıkıntılarla birleşerek, bu çözüm seçeneğini güçleştirmektedir. Katar’ın yardımıyla 1 milyon sığınmacının barınabileceği briket konutlar inşa ediliyor olsa da, reel açıdan Suriyelilerin topyekûn geri dönüşlerinin kısa vadede gerçekleşmesi çok zor görünmektedir. Bu minvalde, mevcut AK Parti hükümetinin de, Suriyeli sığınmacıları ülkelerine İslamiyet dininin gerekliliklerine ve insan haklarına yaraşır bir biçimde, zorlamadan ve topraklarının yaşanılabilir olmasını sağlayarak geri göndermeyi hedeflediği belirtilebilir. Bu hedeflemenin ise, çeşitli kamuoyu araştırmalarıyla ve toplumsal çalışmalarla paralellik arz ettiği ve AK Parti seçmeninin büyük bir bölümünün de Suriyelilerin geri dönmesini istediği gözlenmektedir.[4] Dolayısıyla, önümüzdeki süreçte Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriyeli göçmenleri belirli bir plan ve program dâhilinde geri dönmeye teşvik edici bazı politikalar izleyeceği öngörülebilir.
MHP, Suriyeli göçmenlerin güvenli bir biçimde vatanlarına deri dönmesi fikrini savunuyor
Cumhur İttifakı’nın en güçlü bileşenlerinden olan MHP (Milliyetçi Hareket Partisi) ise, AK Parti’nin göçmenlerle ilgili son dönemdeki politikasına paralellik arz eden bir görüşte bulunmakla birlikte, Suriyelilerin güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde ülkelerine gönderilmeleri fikrini savunmaktadır.[5] Bu noktada, MHP, Suriyelilerin geri dönüşlerinin kısa vadede gerçekleşmesine daha sıcak bakmaktadır. AK Parti’nin sığınmacılar konusundaki Siyasal İslamcılık fikrini temel alan görüşleri karşısında, MHP, ideolojik açıdan farklılaşma göstererek, milliyetçilik esaslı bir siyasal yaklaşım tarzı benimsemektedir. Bu durum, elbette ki, göçmenlere yönelik izlenecek fiili politikalardan ziyade, ideolojik bir farklılıktır. Nitekim MHP’nin 2018 yılı itibarıyla yayınladığı ve Türkiye’deki çeşitli akademisyenlerce kaleme alınan “Sınırı Aşan Göçler Komisyonu Raporu”, bu yaklaşımsal farklılığı açıkça ortaya koymaktadır.[6] 201 sayfalık kapsamlı raporda, Suriyeli sığınmacıların ülkede yaşadığı sosyolojik sorunların yanı sıra, sebep oldukları sosyokültürel problemlere de yer verilmiş ve Suriyeli göçmenlerin bazı büyükşehirlerde gettolaşma yaratarak, asayiş olaylarını tırmandırdıkları belirtilmiştir. Ayrıca, Türk vatandaşlarının Suriyelilere yönelik son dönemde genellikle “olumsuz görüş ve düşüncelere sahip olduğunun” da altı çizilen raporda, sıklıkla “kayıt dışı çalışan sığınmacıların ekonomiye zarar verdiklerine” değinilmiştir. Zengin bir kaynakçaya ve çeşitli sosyolojik araştırmalara sahip olan bu bilimsel çalışmanın Sonuç bölümünde ise, Suriyelilerin ülkelerine nasıl gönderilebileceklerine dair çözüm önerileri sunulmuştur.[7] MHP tabanının büyük bir kısmının da, Suriyeli göçmenlerin geri gönderilmesini istediği belirtilebilir. Tabanda, Suriyeli sığınmacıların ülke ekonomisine çok büyük maliyetler getirdiği algısıyla birlikte, ileride demografik yapıyı değiştirebileceklerine dair kanı da bu isteği oluşturan kuvvetli etkenlerdendir. MHP Genel Başkanı Sayın Dr. Devlet Bahçeli de, parti tabanından yöneltilen bu isteği ve vatandaşlar arasında Suriyeli göçmenlere yönelik oluşan bu belirginleşen hassasiyeti görerek hareket etmektedir. Dolayısıyla, Sayın Bahçeli, önümüzdeki süreçte, bu toplumsal taleplere uygun bir siyaset izleyecektir. Bu noktada parti içi görüşler ve halkın hassasiyetleri, MHP’nin göç politikasında etkili olacaktır. Ayrıca kabul edilmelidir ki, Sayın Devlet Bahçeli Suriyeli sığınmacılar ile ilgili sürecin başından beri, ulusal ve küresel dengeleri görerek hareket etmiş ve söylemleriyle daima tutarlı bir siyaset izlemiştir. Sayın Devlet Bahçeli’nin 10 Mayıs 2022 tarihinde partisinin grup toplantısında yaptığı detaylı konuşma, Suriyeli sığınmacılara yönelik bu tutumunu, duruşunu ve parti politikasını özetler bir niteliğe sahiptir.[8] “Sığınmacı meselesinin Türkiye’nin yumuşak karnı ve istismara açık bir zaafı haline geldiğine” dikkat çeken Bahçeli, meseleyi çözümlemede “Sağduyulu ve soğukkanlı kavrayışın” önemini vurgulamıştır. ”Atılacak adımlarda mutlaka öngörülü olunmasının” önemine işaret eden Bahçeli, “Dikkatli ve gelecek perspektifli politikaların, partiler üstü anlayışla kademe kademe uygulanması gerektiğini” söylemiştir. “Türkiye’nin yolgeçen hanı, göçmen ve sığınmacı kampı olmadığını da” belirten MHP lideri, ülkenin, “Demografik yapısının, sosyal dokusunun ve kültürel müktesebatının elbette korunacağını” iletmiştir. “Sığınmacı meselesinde yabancı düşmanlığını, ırkçılığı körüklemek isteyenlere karşı dikkatli olunması” çağrısında bulunan Bahçeli, “Sığınmacı sorununun, Türkiye’nin uzun yıllar taşıyabileceği ve tahammül edebileceği bir problem olmaktan tamamen çıktığını” ifade etmiştir. “Ancak bu çarpıcı gerçek, ülkemizde misafir halde bulunan sığınmacılara, cephe açmak anlamına gelmemelidir, bize göre de gelmeyecektir” diyen Bahçeli, “Nihayetinde Suriyeli sığınmacılar, bugün misafirimizse, yarın komşumuz olacaklardır. Suriyeli sığınmacıların kopuşlarına neden olan iç çatışma ortamı biter bitmez, yanan ateş söner sönmez, kaos ortamı biter bitmez, sükunet ortamı sağlanır sağlanmaz, ülkelerine dönüşleri elbirliğiyle, güç birliğiyle, insan haklarına uygun bir şekilde ve hepsinin rızasıyla hayata geçirilmelidir.” ifadelerini kullanarak, misafirlik sürelerinin kısa olması gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca, Sayın Bahçeli, “Suriyelilerin, yurtlarına emniyetli şekilde dönmeleri mümkündür. Kaldı ki; hükümetin iradesi de bu yöndedir. Ancak hiçbir sığınmacıyı, hiçbir masumu elinde hançerle bekleyen cellâtlara teslim edemeyiz, böylesi vahşete biz ortak olamayız” diyerek insani tutumunu dile getirmiştir.
İYİ Parti, Erdoğan iktidarının göç siyasetini ‘Yıkıcı bir girişim‘ olarak nitelendiriyor…
Kurulduğu günden bu yana politika ve söylemleriyle daima Türkiye gündeminde yer alan milliyetçi sağ görüşteki İYİ Parti ise, hükümetin sığınmacı politikalarına oldukça sert eleştiriler yöneltmektedir. İçişleri Eski Bakanı Meral Akşener liderliğindeki İYİ Parti, Suriyeli sığınmacılar başta olmak üzere, çeşitli Ortadoğu ülkelerinden gelen göçmenlerin Türkiye’deki ulus-devlet anlayışını ve üniter yapıyı gelecek dönemde tehlikeye sokarak, çeşitli güvenlik sorunlarına yol açabileceklerini öngörmektedir. İYİ Parti’nin, göç ve göçmenlerle ilgili hazırladığı çeşitli raporlar detaylı biçimde incelendiğinde de, Türkiye’nin geleceği açısından sığınmacılara karşı yoğun bir şüphecilikle yaklaşıldığı gözlenmektedir. İYİ Parti, genel itibariyle, ardılı Zafer Partisi (ZP) gibi göçmen karşıtı bir tutum izlemekle birlikte, sığınmacılara karşı daha çok şüpheci bir yaklaşım benimsemekte ve mevcut tablodan endişelenerek Türkiye’deki hükümet erkini sorumlu tutmaktadır. İYİ Parti’nin bu söz konusu endişeleri, raporlarına yansıdığı üzere, “Stratejik göç mühendisliği” yapıldığı iddialarıyla açık şekilde gün yüzüne çıkarken, şüpheleri ise ülkenin Araplaşabileceği ve İslami şeriatla yönetilebileceği korkusuna dayanmaktadır.[9] Parti, küresel proje olarak tanımladığı “Arap Baharı” gibi çeşitli süreçlerle, emperyal ülkelerin Suriye, Afganistan ve Pakistan gibi çeşitli Ortadoğu/Asya ülkelerinde iç karışıklık, terör ve savaş ortamları yaratmak istediklerini, bunun sonucunda da göçmenlerin Türkiye’ye depolandığı düşüncesindedir. İYİ Parti, Türkiye’nin dünya genelindeki tüm göçmenlere tamamıyla hedef ülke yapıldığını ve siyasal hükümet erkinin bu konuda son derece özendirici bir yaklaşım sergilediği eleştirisini yöneltmektedir. İYİ Parti, Afganistan, Pakistan ve çeşitli Afrika ülkelerinden ise katiyen mülteci alınmaması taraftarıdır.
İYİ Parti, “Yalnızca komşu ülke Suriye’den değil, birçok Ortadoğu ülkesinden Türkiye’ye göç akınları yaşandığını” belirtmekle birlikte, iktidarın mevcut haliyle sığınmacı ve göç politikalarını “Plansızlık, öngörüsüzlük ve politikasızlığın da ötesinde, kasıtlı ve bilinçli bir siyaset” olarak yorumlamaktadır. “Bu göçlerin, Türkiye ekonomisini, demografisini, sosyokültürel hayatını ve hatta milli güvenliğini tehdit ettiğini” iddia eden İYİ Parti, Erdoğan iktidarını “sığınmacı sorununu gizlemekle” suçlamaktadır. AK Parti hükümetinin izlediği “Açık kapı politikasını” eleştirerek, “Uluslararası partnerlerle adil yük ve sorumluluk paylaşımı yolunun zorlanmadığını” belirten İYİ Parti, “Bunların sonucunda Türkiye’nin, dünyada en yüksek sığınmacı ve kaçak göçmen barındıran ülke haline geldiği“ kanısını taşımaktadır. Suriyeli sığınmacıların göçleri karşısında “İktidarın ülkeyi açık ülke konumuna getirdiğini” ifade eden İYİ Parti, “hükümetin yerleştirme planı yapmaması ve kota sistemi uygulamamasıyla, şehirlerin de açık hale geldiğine” dikkat çekmiş, “Sığınmacıların ülkeye yayılmalarına izin verildiğini” dile getirmiştir. Bu noktada, İYİ Parti’nin sığınmacılarla ilgili endişelerinin büyük bir bölümünün, ilerleyen dönemlerde Türkiye’deki mevcut demografik yapının negatif yönde evirilmesine yol açabileceklerine dair kanıya ve sığınmacıların nüfuslarıyla yerleşimleri kötü etkileyebilecekleri düşüncesine dayandığı söylenebilir.
2022 yılının sonlarına doğru, Suriye’deki gelişmeleri incelemek amacıyla bir çalışma grubu kuran İYİ Parti, Türkiye’ye yönelen yoğun göç olgusunu temel alan “Mevcut Durum ve Çıkış Yolu” adlı bir de analiz raporu hazırlamıştır.[10] Parti, ayrıca, bütün sığınmacı ve kaçaklarla ilgili bundan sonraki süreçte neler yapılabileceğini konu alan ve kurumsal politikalarını açıklayan bir “Milli Göç Doktrini Strateji Belgesi ve Eylem Planı” yayınlamıştır.[11] İktidara gelmeleri halinde ise, bu plan dâhilinde, en geç 1 Eylül 2026 itibariyle bütün Suriyeli sığınmacıların ülkelerine topyekûn dönüşlerini tasarlamıştır.[12] İYİ Parti, ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’de kontrol altına aldığı 9.519 kilometrelik alanın Suriye topraklarının yalnızca % 5’ine tekabül ettiğine vurgu yaparak, Ayn El Arab (70 km uzunlukta) ve Kamışlı gibi geniş yerlerin (280 km uzunlukta) harekât alanı dışında kaldığına dikkat çekmektedir. Terörden arındırılan koridorun tamamlanamadığını ve yeterince genişletilemediğini belirten İYİ Parti, Ayn El Arab ve Kamışlı gibi bölgelerin yanı sıra, Tel Rıfat ve Münbiç ile Ayn İsa ve Tel Temir bölgelerinde PKK/PYD/YPG terör örgütlerinin varlığını ve faaliyetlerini halen sürdürdüğünün altını çiziyor.
Türkiye’nin her zaman göç tehdidi altında bulunduğunu düşünen İYİ Parti’nin “Milli göç doktrini” ise, demografiyi ve Türk Milli kimliğini korumak amacıyla, “Hudut namustur” anlayışına dayanmaktadır. İYİ Parti’nin göçmen politikalarını ve “Milli göç doktrinini” incelediğimizde, tüm sığınmacı, göçmen ve kaçak mültecilerin her hâl ve şartta ülkelerine gönderilmelerinin ana düşünce olduğu belirtilebilir. Parti, “geri dönüş” ilkesinde ise, küresel hukuk ve planlamalarla göçmenlerin gönderilmesini savunmaktadır. İYİ Parti, iktidara gelmeleri halinde Suriye Devleti ile ikili müzakere süreçlerinin tekrar yürütüleceğini, bu ilişkilerin sığınmacıların geri dönüş planı üzerine inşa edileceğini ve Suriye’nin ihyası konusunda yapılacak ekonomik yardımlar yönünde, Avrupa Birliği’nin de sürece dâhil edilmesini öngörmektedir.
Ayrıca, partinin hazırladığı doktrinde “Önleyici Göç” ilkesine yer verilmiş, sığınmacıların kitlesel göçlere meyletmelerini engellemek için, dış politik argümanların kullanımı fikri üzerinde durulmuştur. Bu yönde, diğer ülkelerle uzlaşılarak, sınır dışındaki göç rotalarının değiştirilmesi bile düşünülmüştür. Son olarak, doktrindeki “Uluslararası Göç Mutabakatı” adlı ilkeyle birlikte, kitlesel göçlerin bir takım uluslararası anlaşmalarla, sığınmacıların sınırlardan içeri girmeden önlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Parti, bu doktrinde ise hiçbir uluslararası kuruluş, birlik veya başka bir dünya ülkesiyle sığınmacıların, mültecilerin ve göçmenlerin Türkiye’ye kabulü konusunda anlaşma yapılmayacağını taahhüt etmiştir. İYİ Parti, yine bu yönde Avrupa Birliği ile Türkiye arasında daha önce imzalanmış olan Geri Kabul Anlaşması’nın da gözden geçirileceğini ve gerekmesi halinde bu anlaşmanın iptalini öngörmektedir. Pro-Avrupacılık (Avrupa Birliği yanlılığı) fikrini benimseyerek,[13] bu görüşü programında belirten İYİ Parti’nin,[14] mevcut “Göç Doktrini” çerçevesinde (AB) ile uzlaşı zemini sağlayabilmesi ise, çelişkilidir.
Zafer Partisi’nden göçmenlere tek yönlü bilet vaadi: “Zafer Turizmi kaldıracağız” diyorlar
Türkiye siyasetine ayrı bir soluk getiren ve oldukça sıra dışı bazı söylemlerle Türk milliyetçiliği fikrini benimseyen Zafer Partisi ise, özellikle göçmen karşıtı politikalarıyla dikkatleri üzerine çekmektedir. 2021 yılının Ağustos ayında kurulan Zafer Partisi (ZP), siyasi kuruluş felsefesini de, özellikle Suriyeli sığınmacılar başta olmak üzere, bütün göçmenlerin ve mültecilerin gönderilmesi üzerine oturtmuştur.[15] Dolayısıyla, sığınmacı mülteci ve göçmen karşıtlığı partinin temel görüşleri arasında yer almaktadır.[16] ZAFER’in kurucu Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, son genel seçim sürecinde arkasında kırmızı-beyaz bir parti otobüsü görseli kullanarak yaptığı sosyal medya paylaşımında, ülkemizdeki bütün göçmenlere, sığınmacılara ve mültecilere tek yönlü bilet vaadinde bulunarak, “Zafer Turizm Kalkıyor. Suriye, Irak, İran, Afganistan ve Pakistan’a ücretsiz gidiş seferlerimiz başlıyor.” sözlerini sarf etmiştir. Elbette, Zafer Partisi’nin geçen seçim sürecinde yoğun bir şekilde kullandığı ve Ümit Özdağ’ın sosyal medya hesabı üzerinden paylaştığı göçmen karşıtı bu slogan ve sözler, dönemsel söylemler değildir. Bunlar, Zafer Partisi kurumsal politikası olmakla birlikte, Türk halkına verilmiş siyasal vaatlerdir. Hatırlanacağı üzere, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Mayıs ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda Zafer Partisi’nden destek almak için Ümit Özdağ ile açık bir protokol imzalamıştır. Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, toplam 7 maddeden oluşturduğu ortak politikalar mutabakatında, tüm Suriyeli sığınmacı ve kaçakların en geç 1 yıl içinde ülkelerine gönderilmesi yönünde bir teklifini de geçen dönemde Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu’na onaylatmıştır. Dolayısıyla, Zafer Partisi, bütün bu vaatlerini iktidara gelirse uygulayacağını açıkça ispatlamıştır. Çünkü Zafer Partisi, bütün sığınmacı göçmen ve mültecileri Türkiye’ye çok büyük yük olarak nitelendirmekte ve bu insanların birçoğunun bazı terör örgütleriyle iltisaklı tehlikeli kişiler olduğunu iddia etmektedir. Zafer Partisi, Türk milliyetçiliği fikrinin daha farklı yeni ve radikal bir sentezini benimserken,[17] ağırlıklı olarak popülizm içeren söylemlerde bulunarak, bunları politik düzlemde hayata geçirme gayretindedir.
7 il haricinde, Türkiye’deki tüm illerde teşkilatları bulunan Zafer Partisi’nin, öncülü -bilindiği üzere- İYİ Parti’dir. Zafer Partisi’nin İYİ Parti’den ayrışarak kurulan bir siyasi hareket olmasından hareketle, göçmenlere yönelik kurumsal politika ve görüşleri incelenirse İYİ Parti ile benzeştiği somut olarak görülebilecektir. Ancak Zafer Partisi göçmenlere karşı marjinal söylemlerde bulunarak, bütün göçmenlere karşı öfke duyarken, İYİ Parti ise, göçmenlere karşı eleştirel söylemlerde bulunarak, onlara şüphecilikle yaklaşmaktadır. Bununla birlikte, Zafer Partisi ile İYİ Parti, Türkiye’de bulunan bütün göçmenlerin, mültecilerin ve sığınmacıların, Türklüğün dokusunu ve ülke demografisini bozabilecekleri kanısında birleşmektedir. Örneğin, bu iki parti de “Stratejik Göç Mühendisliği” yapıldığını iddia ederek, aynı görüşe sahiptirler. Yine bu yönde İYİ Parti’nin “Milli Göç Doktrini’nde” üzerinde ağırlıkla durduğu “Hudut namustur” söylemi ve “Sınır güvenliği” ilkesine bağlı göç politikaları, Zafer Partisi’nin de iktidar olması halinde gerçekleştirmek istediği “Anadolu Kalesi Sınır Güvenliği Projesi” ile hemen hemen örtüşmektedir. Zafer Partisi, bu “Sınır güvenliği” konusu minvalinde istihbarat servisleriyle çalışılabileceğini savunur.
Doğruluğu teyide muhtaç olmakla birlikte, gazeteci-yazar Fuat Uğur’un, Ümit Özdağ’ın kendisine söylediğini iddia ettiği şu sözler ise oldukça ilginçtir.[18] Sığınmacılarla ilgili canlı yayın dışında konuşan Zafer Partisi lideri Özdağ’ın, “Sanıyor musunuz ki, ben insanlar sığınmacılara saldırsın istiyorum. Evet, haklısınız, bazen dozu kaçan açıklamalarım oluyor. Ama ülkede o kadar ırkçılığa varan bir rahatsızlık ortaya çıktı ki, bu açıklamalarımla ben onların gazını alıyorum.” şeklinde sözleri olduğu belirtilmiştir. Sayın Özdağ, bu sözleriyle, aşırı göçmen karşıtlığını bir bakıma yatıştırdığını iddia etmektedir. Ancak, Ümit Özdağ, göçmen karşıtı ifadelerini sertleştirerek mi bu aşırı eğilimleri yatıştırmaktadır? Bu noktada, Sayın Özdağ ve partisinin söylemleri arasında ciddi bir tezatlık oluştuğu belirtilebilir. Ayrıca ülkemizde göçmen karşıtlığının ırkçılığa varan uç boyutlarda olduğunu iddia eden bu ifadeler, son tahlilde, insan hakları ve evrensel değerler minvalinde düşündürücü bir niteliktedir.
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici: “Çalışmayan Suriyeliler hemen gönderilmelidir” diyor
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun temellerini attığı Türk-İslam sentezi esaslı, farklı bir çizgide yer alan ve Cumhur İttifakı partilerinden olan Büyük Birlik Partisi (BBP) ise, Suriyelilerin çalışmayan kısmının acilen gönderilmesini savunmaktadır. Konuyla ilgili geçen günlerde İzmir’de bir vatandaşın sorusu üzerine gazetecilere demeç veren BBP Genel Başkanı Mustafa Destici; “Göçmen ve sığınmacılarla ilgili soruna ivedilikle çözüm bulunması gerektiğine” dikkat çekerek, “Bize göre ilk yapılması gereken, Suriye’de normalleşme adımları başlamıştır. Önce burada vatandaşlık almamış ve herhangi bir işte çalışmayanlar hemen gönderilmelidir, diğerleriyle ilgili de kapsamlı bir çalışma yürütülmelidir.” ifadelerini kullanmıştır. “Türkiye ekonomisine katkı yapacak olanlar, ülkemizin kanunlarına, kurallarına göre yaşama gayreti içinde olanlarla ilgili elbette ki, devletimiz gereğini yapacaktır” diyen Destici, “Elbette ki; işgücünü de önemseyerek bir düzenleme yapılacaktır. Ama şu anda boşta olanlar mutlaka ama mutlaka ivedilikle geri gönderilmeli, diğerleriyle ilgili de belli süreler zarfında çalışmalar yürütülerek, onlar da geldikleri ülkelere gönderilmelidir, daha da önemlisi varsa yeni geçişlere asla müsaade edilmemelidir” açıklamasında bulunarak, BBP’nin görüşlerini belirtmiştir.[19] Ayrıca, Destici, “İçişleri Bakanlığı’nın, sığınmacılar konusunda bazı çalışmalar yürüttüğünü” ve “Suça karışan sığınmacıların sınır dışı edildiğini” ülkemizden gönderildiklerini sözlerine eklemiştir. Sonuç itibariyle, Türk-İslam sentezi görüşünde ama daha çok İslamcılık ideolojisini önceleyen bir çizgiye sahip olmasına karşın, BBP, Suriyeli sığınmacıların ülkemizde uzun süre kalmaması gerektiği görüşündedir.
Gelecek Partisi: Suriyeli sığınmacıların geri dönüşünün teşviki ve yapıcı politikalardan yana
Türkiye Cumhuriyeti eski Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu liderliğinde kurularak kendisini merkez sağ siyasal pozisyonda konumlandıran Gelecek Partisi ise, genel olarak muhafazakâr liberal anlayışı esas alarak, sığınmacılara yönelik yapıcı politikalar uygulanması gerektiği fikrine sahiptir. Kurucuları arasında Suriyeli bir isim olan Khaled El Hodja’nın da yer aldığı Gelecek Partisi (GP), sığınmacılar meselesiyle ilgili “Devlet Aklı ve Millet Vicdanı Rehberliğinde Düzensiz Göç Sorunu ve Çözüm Önerileri: Gelecek Modeli” başlıklı 40 sayfalık kurumsal bir rapor çalışması yayınlamıştır.[20] Sunuşunu Davutoğlu’nun yazdığı, Gelecek Partisi Düzensiz Göç Çalışma Grubu tarafından hazırlanan bu belgede, insan odaklı siyasete vurgu yapılmış, düzensiz göçlerin günümüzde en önemli küresel sorunlardan biri haline geldiği belirtilerek, dünyada 90 milyon kişinin yurdundan edildiği açıklanmıştır. Göç konusunu iki eksene yerleştiren rapor, “Devlet Aklı ve Millet Vicdanı” esaslarına dayanmaktadır. Türkiye’nin imzası bulunan ve taraf olduğu çeşitli uluslararası göç anlaşmalarına değinilen raporda, hem dış, hem de iç hukuki sorumluluklara atıf yapılmış ve insanı merkeze alan liberal bir paradigma benimsenmiştir. Bu paradigmada, “Devlet Aklı”, Türkiye’nin küresel göç anlaşmalarını ve iç hukuku bağlayan mevzuat kararlarını temsil ederken, “Millet Vicdanı” insani kültür mirasına atıf yapmaktadır.
Raporda küresel, bölgesel ve ulusal olmak üzere 3 ayrı düzleme ayrılan düzensiz göç sorununun ise, savaşlardan, iklim değişikliklerine, gerilimlerden, gelir dağılımı adaletsizliklerine kadar, derin bazı meselelerden ötürü kaynaklandığı ifade edilerek, büyük kitleleri harekete geçirebildiği belirtilmiştir. Düzensiz göç problemlerinin ilerleyen yıllarda da devamlılık arz edeceği öngörülen bu belgede, sıkıntıların küresel gibi görünse de, zamanla ulusal açıdan da sorun yaratabileceği ifade edilmektedir. Gelecek Partisi, sosyoekonomik ve siyasi sorunlar yaratabileceğini öngördüğü bu düzensiz göçler konusunda, ilk olarak bütün insanların eşitliğini ve uluslararası hukukun üstünlüğünü temel almıştır. Parti, ikinci alt başlıkta ise, “siyasi iktidarın savruk ve öngörüsüz göç politikasının sonucu olarak, yurttaşlar yönünden, sığınmacıların ciddi kamu düzeni sorunlarına yol açtığını” belirtmekte birlikte, ülkede yükselen aşırı göçmen karşıtlığına yönelik de, güçlü tedbirler alınmadığını ifade etmektedir. Üçüncü alt başlıkta ise, parti iktidara gelirse, göçmenlerin ayrı gruplar halinde envanterini çıkararak, bütün sığınmacılara ve mültecilere farklı geri dönüş ve uyum politikaları izleyeceğini açıklamıştır. Kayıt dışılığı çok önemli bir ulusal ekonomik sorun olarak nitelendiren GP, insan kaçakçılığına ve göçmenlere yönelik sosyoekonomik istismara karşı, radikal tedbirler alınması gerektiği görüşündedir.
Gelecek Partisi, Suriyeli sığınmacıların geri dönüşleri için 18 Aralık 2015 tarihi itibariyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nce alınan 2254 sayılı karardan yararlanarak, hem Beşar Esad yanlıları ve hem de rejim muhaliflerinden oluşturulacak Suriye’de geçici bir hükümet kurulmasını öngörmektedir. Ayrıca 18 Mart 2016 tarihinde Avrupa Birliği ile varılan mutabakatın gereği olarak görülen çeşitli düzenlemelerle düzensiz göçmenlerin Avrupa’ya düzenli geçişinin sağlanmasını tasarlayan Gelecek Partisi, sığınmacılardan kalan maddi külfetin paylaşımı için uluslararası zemin vurgusu yapmaktadır. Raporda, ayrıca, İran sınırının transit koridor olarak göçmenlerce yoğun bir şekilde kullanıldığına dikkat çekilmiştir. GP, İran ve diğer ilgili ülkelerle göç konusunda görüşmeler yapılması fikrindedir. GP, hükümetin uyguladığı yatırımlar yoluyla vatandaşlık verme politikasının ise “daha çok göçmen çektiğini” belirterek, vatandaşlık verilirken bazı şartların zorlaştırılması gerektiğini savunmakta ve bu vatandaşlığın da ekonomiye katkı sunacak büyük yatırımlar yapıldıktan sonra verilmesinden yanadır. Son dönemde sıkça gündeme getirilen “Göç Bakanlığı” kurulması fikrini GP de raporuna yansıtmıştır.
Özellikle bölgesel sorunların barışçıl diplomasi ile çözümüne yönelik yeni bir makro stratejik eylem planı hazırlanması fikrinde olan GP, göçmen sorununun, küresel ve bölgesel ölçekte ele alındığı çeşitli forumlara katılarak kamuoyu yaratmayı amaçlamaktadır. Gelecek Partisi (GP), Avrupa Birliği (AB), Birleşmiş Milletler (BM) ve Uluslararası Göç Örgütü (IOM) gibi bazı uluslararası organizasyonlarla göç sorununu görüşerek, kısa, orta ve uzun vadede göçmenlerin ülkelerine dönüşünü planlamaktadır. Düzensiz göçle mücadelede, “Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun” etkin ve kararlı bir şekilde uygulanması gerektiğini düşünen Ahmet Davutoğlu liderliğindeki GP, göçmen sorununun “Millet vicdanı” ve “Devlet aklıyla” kısa süreli bir biçimde çözümünü savunmaktadır. Ancak bununla birlikte, GP, ülkedeki göçmenlerle ilgili orta ve uzun vadeli bazı planlamalar da yapmıştır. Dolayısıyla, Gelecek Partisi, bu noktada, sınırlardan gelecek yeni göç dalgalarını önleme, ülke içindeki sığınmacı ve göçmenlerin geri dönüşlerini ise sürece yayarak çözme politikasını benimsemektedir. Bu çözüm yollarında ise, eski bir Dışişleri Bakanı’nın Genel Başkanlık görevini yürütmesinden olacak ki, Gelecek Partisi, Türkiye’nin de taraf olduğu bazı çeşitli uluslararası göç anlaşmalarını vurgulamış, sonrasında da küresel örgütlere, diplomasi zeminine, dış politika araçlarına ve hukuka atıf yapmıştır. Gelecek Partisi’nin sığınmacılarla ilgili ulusal yönden politik görüşlerine bakıldığında ise, göçmenlere yönelik insani bir görüşte yer aldığı, ancak bunun yanı sıra göçmenlerin Türkiye’de sosyoekonomik sorunlara ve bazı kamu düzeni problemlerine yol açtıkları düşüncesine sahip olduğu görülebilecektir. Partinin, genel olarak bu meseleye realist yaklaştığı ve yapıcı politikalardan yana olduğu söylenebilir.
DEVA, “Ülke çıkarlarını gözeterek, göçmenleri ivedilikle ülkelerine geri göndermek” istiyor
Kendini siyasi merkezde tanımlayan, sağ eğilimli liberalizmi daha fazla öne çıkaran Deva Partisi ise, ideolojik duruşuna göre göç meselesine farklı bir perspektiften yaklaşırken, göçmenlerle ilgili bazı acil tedbirler alınmasını ve Suriye’deki savaşın biter bitmez sığınmacıların geri gönderilmelerini savunur. ”Sığınmacı Sorununun Çözümü ve Düzensiz Göçün Önlenmesi” konulu bir eylem planı bulunan Deva Partisi, düzensiz göçmenlerin ise Türkiye’den derhal sınır dışı edilmelerinden yanadır.[21] Suriye’de güvenliğin sağlanır sağlanmaz, ülke içindeki sığınmacıların geçici koruma statülerine son verilmesini öngören Deva Partisi, lideri Ali Babacan’ın batı dünyası ile ilişkilerine de güvenerek, başta Avrupa ve diğer Arap ülkeleriyle göçmenlerin yarattığı maddi külfetin adil paylaşımına odaklanmaktadır. Göçmenlere vatandaşlık verme şartlarının mutlak surette zorlaştırılmasını savunan Deva Partisi, diğer yönden son dönemde ülkemizde yoğunlaşma eğilimi gösteren göçmenlere yönelik nefret suçlarına ve çeşitli yanıltma haberlere (dezenformasyon) karşı da mücadele edilmesi gerektiği görüşündedir. Türkiye’nin sığınmacılara asla tampon bölge yapılmaması gerektiği fikrini savunan Deva Partisi’nin eylem planı ise, “güçlü kurumsal yapı, güvenli sınırlar ve gerçekçi geri dönüş” başlığını taşımaktadır.[22]
Türkiye’de faaliyet gösteren diğer sağ görüşlü siyasi partilere oranla, ülkedeki göçmenler konusunda, daha kısa vadeli ve eylemsel bir çözüm planını savunan Deva Partisi, bununla birlikte göçmenlerle ilgili ulusal güvenliği esas alan diğer partilerin görüşlerine karşı eleştirel bir tutum sergileyerek, hem iç güvenliğe, hem de insan haklarına sahip çıkılabileceğini savunmaktadır. Deva Partisi, göç-göçmen meselesiyle ilgili çeşitli sivil toplum kuruluşları ve akademisyenlerle çalışacağını da ifade etmektedir. Dolayısıyla, parti, tüm toplum kesimlerinin fikrini alarak bu sorunu çözme niyetinde olduğunu belirtir.
“Güçlü Kurumsal Yapıyla”, göç yönetiminin ve koordinasyonunun devlet açısından güçlendirilmesini öngören Deva Partisi, bu konuda ulusal çıkarların ve ülke menfaatlerinin gözetilmesi gerektiği düşüncesindedir. “Sınır Güvenliği” tutumunda ise, diğer sağ siyasal partilerle benzerlik gösteren Deva Partisi, sınır güvenliğini çok önemsemektedir. Deva Partisi, sığınmacı sorununun çözümü noktasında, başta Şam (Esad) yönetimi olmak üzere, ABD, Rusya, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler gibi tüm paydaşlarla görüşülmesi taraftarıdır. Deva Partisi de, siyasal yönden kendisine yakın bir çizgide yer alan Gelecek Partisi (GP) gibi göçmenlerin yarattığı ekonomik (maddi) külfetlerin Batı ve diğer ülkelerle paylaşımını savunmaktadır. Sığınmacıların kayıt dışı çalışmaları konusunda iktisadi yönden bazı sert tedbirler alınmasını öngören Deva Partisi’nin, son tahlilde, göçmenlerle ilgili siyasi görüşlerinde liberalizmi esas alan duruşuna ve partinin bu yöndeki ideolojisine zıt bir biçimde, daha çok ülke menfaatlerini ve ekonomiyi öne alarak milliyetçi paradigmayı merkeze oturttuğu belirtilebilir.
Saadet Partisi, Esad ile görüşülmesi ve sığınmacıların uzun vadede gönderilmesinden yana
Türkiye siyasetinde İslamcı, Osmanlıcı, muhafazakâr, ümmetçi, dini milliyetçi görüşte tanımlanan, kendini aşırı sağda konumlandıran ve “Milli Görüş” ekolünün temsilcilerinden biri olan Saadet Partisi ise, sığınmacılar meselesindeki dikkat çekici bazı öneri, görüş ve tespitleri ile gündeme gelmektedir. Partinin Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmesi minvalinde, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile mutlak surette müzakere zemini yaratılması fikrine sahiptir. Hatta partinin önceki Genel Başkanı Mustafa Kamalak, bizzat Suriye’ye giderek Beşar Esad ile görüşmüştür. Suriyeli sığınmacılara yönelik olarak ülke içinde İslamiyet dininin ve ümmetçiliğin değerlerini esas alarak politikalar üreten Saadet Partisi, diğer yönden ise sığınmacıların uzun vadede gönderilmesi taraftarıdır.
Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Karamollaoğlu, yaptığı bir konuşmada “Kimse sığınmacılar zorla gönderilsin diyemez!” derken, diğer yönden şaşırtıcı biçimde sarf ettiği aynı cümlenin bitiminde “Ama biz sığınmacıların, bu memlekette uzun süre kalmasını da doğru bulmayız” sözlerini sarf etmiştir.[23] Sayın Temel Karamollaoğlu, “Suriye’de bir altyapı tesis edilmesinin” önemini daha fazla vurgularken, “Orada bir altyapı tesis edilirse, insanların rahat yaşayabilecekleri yer oluşursa bu mesele çözülür. Gönderirim, göndermem, hepsine sahip çıkarım. Bu mantık, doğru bir mantık değil. Bizim dediğimiz, Suriye’deki iç savaş önlenmeli.” ifadelerini kullanarak, ülkede savaşın durması gerektiğini belirtmiştir.
Saadet Partisi, ülkedeki sığınmacı meselesinin kalıcı ve uzun vadeli bir biçimde çözümü açısından Suriye’deki iç savaşın muhakkak sonlanması gerektiğini öngörürken, yurt içindeki sığınmacıların da insani bir trajedi yaşanmaması anlamında koşullar iyileştirilmeden gönderilmemesini savunmaktadır. Saadet Partisi’nin de bu yönde dini referans alan diğer bazı sağ görüşlü siyasal partiler gibi İslami ve insani düşünce yapısını benimsediği görülmektedir. Ancak bu fikirsel ve ideolojik görüşüyle birlikte, Saadet Partisi, sığınmacıların, Türkiye’de uzun vadeli bir biçimde kalmasını da uygun görmemektedir.
Yeniden Refah Partisi ve Dr. Fatih Erbakan, “Sığınmacılar mutlak surette gönderilmelidir” diyor
Merhum Prof. Dr. Sayın Necmettin Erbakan’ın fikri temelleri attığı Milli Görüş geleneği ekolünün ülkemizdeki bir diğer temsilcisi ve son seçimlerde aldığı oylarla Cumhur İttifakı’nın yükselen bileşeni Yeniden Refah Partisi ise, sığınmacıların mutlak surette gönderilmesi düşüncesini benimsemektedir. Sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmeleriyle ilgili olarak, Yeniden Refah, net bir düşünsel çizgiye sahiptir.
Yeniden Refah Partisi-YRP, “Suriye’den Türkiye’ye yönelen sığınmacı akınlarını, Amerika Birleşik Devletleri’nin, bölgede kurduğu kirli emperyal tuzakların bir sonucu olarak” nitelendirmektedir.[24] “ABD’nin, SDG, PYD gibi çeşitli terör örgütlerine verdiği askeri teçhizat ve stratejik desteklerini” hatırlatarak, “ABD’nin sinsi planlarını göçmenlerle perdelemeye çalıştığı” öngörüsünde bulunan YRP, “ABD’nin, bölgesel istikrarsızlıkları, göçmenlerle derinleştirme gayretinde olduğu” görüşündedir. Parti, ayrıca göçmenlere karşı kucaklayıcı bir dil ve davranış biçimi kullanılmasını uygun görmektedir. Suriyelilerle ilgili mevcut tarihsel bağlara ve komşuluk ilişkilerine atıfta bulunan Yeniden Refah Partisi, özellikle Batı dünyasında yükselen İslamofobi’ye ve İslami değerlere saldırılara dikkat çekerek, mağdur sığınmacıları ötekileştirmenin Türkiye’ye uzun vadede zarar vereceğini ifade etmektedir. Göçmen sorunun dış politika kanalıyla ve uzlaşma yoluyla çözülebileceğini savunan Yeniden Refah, siyasal iktidarın mutlaka derhal Suriye yönetimiyle, yani Beşar Esad rejimiyle masaya oturması gerektiğini, ABD ve İsrail güdümünde Kuzey Suriye bölgesinde herhangi bir terör devletinin oluşumuna müsaade edilmeden de ivedilikle sığınmacıların geri gönderilmeleri fikrini savunmaktadır.
Sonuç olarak, Yeniden Refah Partisi’nin sığınmacılar meselesindeki parti politikası ve tutumlarında Merhum Necmettin Erbakan’ın düşüncelerinden ve Milli görüş fikrinden etkilendiği görülebilecektir. Bilineceği üzere, Türk siyasal tarihinde Milli Görüş çizgisinde yer alan Sayın Necmettin Erbakan’ın temel dünya görüşleri de anti-Siyonist, anti-emperyalist ve anti-Amerikancı fikirleri içermekteydi. Ayrıca günümüz itibariyle ele alındığında, Yeniden Refah’ın Suriye ve ABD görüşleri doğru tezlerdir. Diğer yönden, göçmenlere karşı şefkatli bir yaklaşım gösterilerek, İslamcılık fikriyatı öne çıkarılmıştır.
Demokrat Parti, Suriyeli sığınmacılar meselesinin ‘aklı selim’le çözümünü savunuyor
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en eski partilerinden olan merkez sağın lokomotif siyasi kurumlarından Demokrat Parti (DP) ise, meselenin “vicdan” ve “nefret” parantezine sıkıştırılmadan çözümünü savunuyor.[25] Avrupa’ya geçmek isteyen mültecilere, sığınmacılara ve göçmenlere sınırların açılmasını öngören Demokrat Parti, “Bu memleket Avrupa’ya geçmek için zindan değil, Biz de Avrupa’nın gardiyanı değiliz” diyor. Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, iktidarın göçmen politikasını eleştirerek, “Hükümetin, Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne tampon bölge yaptığını” ifade etmiştir. Genel itibarıyla, AK Parti hükümetinin sığınmacı politikasını eleştiren DP, sığınmacıların Türkiye’ye birçok alanda yük olabileceğini öngörmektedir. Bütün bu sorunların aklı selimle çözülebileceği görüşünü de savunan DP, göçmenlere yönelik ötekileştirme yapılmasına ise Türkiye’nin iç huzuru açısından karşı çıkmaktadır. Bununla birlikte, göçmenlerin ve sığınmacıların, ülkenin sosyoekonomik, kültürel ve demografik yapısını etkileyebileceklerine yönelik düşünce de Demokrat Parti’de hâkim bir görüşü oluşturmaktadır. Ayrıca, göçmenler meselesinde sağ görüşlü diğer siyasi partiler gibi Demokrat Parti de sınır güvenliği konusunu önceliklendiren, güvenlikçi, ihtiyatlı ve bütüncül bir dış politika anlayışını savunmaktadır.
Sonuç
Türkiye’de bulunan göçmenlerle ilgili yürütülen tartışmalar şüphesiz ki gelecek dönemde de sürecektir. Bu makale çalışmasından hareketle çıkarılabilecek olan bazı tespitleri özetle belirtmek gerekirse; ülkede sağ partilerin, “göçmen meselesine yönelik görüşlerinin” birbirlerinden önemli ölçüde farklılaştığı gözlenmektedir. Bu farklılaşmada ise, sağ düzlem içerisindeki ideolojik ayrılıkların büyük bir paya sahip olduğu belirtilebilir. Diğer yönden “göçmenlerle” ilgili Türkiye’deki sağ görüşlü siyasi partilerin uzlaştığı bazı zeminler de vardır ki, bunlar da; “göçmen meselesine” daha milliyetçi ve muhafazakâr yaklaşımlar göstermelerinden ileri gelmektedir.
Cumhur Kartal YILDIZ
DİPNOTLAR
[1] Euronews (2023), “Cumhurbaşkanı Erdoğan: 1 Milyon Mültecinin Ülkelerine Dönmelerini Sağlayacağız”, 19.05.2023, Erişim Tarihi: 15.08.2023, Erişim Adresi: https://tr.euronews.com/2023/05/19/cumhurbaskani-erdogan-1-milyon-multecinin-ulkelerine-donmesini-saglayacagiz.
[2] Euronews (2023), “Cumhurbaşkanı Erdoğan: 1 Milyon Mültecinin Ülkelerine Dönmelerini Sağlayacağız”, 19.05.2023, Erişim Tarihi: 15.08.2023, Erişim Adresi: https://tr.euronews.com/2023/05/19/cumhurbaskani-erdogan-1-milyon-multecinin-ulkelerine-donmesini-saglayacagiz.
[3] VOA Türkçe (2023), “Erdoğan’dan Balkon Konuşması: Çekişmeleri Kenara Bırakıp Milli Hedefler Etrafında Birleşme Vakti”, 29.05.2023, Erişim Tarihi:15.08.2023, Erişim Adresi: https://www.voaturkce.com/a/erdogandan-balkon-konusmasi-cekismeleri-kenara-birakarak-milli-hedeflerimiz-etrafinda-birlesme-vakti/7112928.html.
[4] Karar Gazetesi (2022), “Son Anket Suriyeliler Gitsin Diyenlerin Oranını Ortaya Koydu”, 17.03.2022, Erişim Tarihi: 15.08. 2023 Erişim Adresi: https://www.karar.com/guncel-haberler/son-anket-suriyeliler-gitsin-diyenlerin-oranini-ortaya-koydu-1656503.
[5] Veryansın TV (2023), “Bahçeli’den Suriyeliler Vaadi”, 24.04. 2023, Erişim Tarihi: 15.08.2023, Erişim Adresi: https://www.veryansintv.com/bahceliden-suriyeliler-vaadi/.
[6] MHP (2018), “Sınırı Aşan Göçler Komisyon Raporu”, MHP AR-GE YAYINLARI-1, Erişim Tarihi: 15.08.2023, Erişim Adresi: https://www.mhp.org.tr/usr_img/mhpweb/kitaplar/sinirasan_gocler_komisyonu_raporu.pdf.
[7] MHP (2018), “Sınırı Aşan Göçler Komisyon Raporu”, MHP AR-GE YAYINLARI-1, Erişim Tarihi: 15.08.2023, Erişim Adresi: https://www.mhp.org.tr/usr_img/mhpweb/kitaplar/sinirasan_gocler_komisyonu_raporu.pdf.
[8] Duvar (2022), “Bahçeli: Suriyeli Sığınmacılar Bugün Misafirimizse, Yarın Komşumuz Olacaklardır”, 10.05.2022, Erişim Tarihi: 15.08.2022, Erişim Adresi: https://www.gazeteduvar.com.tr/bahceli-suriyeli-siginmacilar-bugun-misafirimizse-yarin-komsumuz-olacaklardir-haber-1564110.
[9] İYİ Parti (2022), “Suriyeli ve Diğer Ülke Uyruklu Sığınmacılar ve Kaçak Göçmenler-Mevcut Durum ve Çıkış Yolu Önerileri Milli Göç Doktrini”, İYİ Parti Milli Güvenlik Politikaları Başkanlığı, 06. 09. 2022 Erişim Tarihi:16.08.2023, Erişim Adresi: https://iyiparti.org.tr/storage/img/content/2vGM/mevcut-durum-ve-cikis-yolu-onerileri-6eylul-2022-redakte.pdf.
[10] İYİ Parti (2022), “Suriyeli ve Diğer Ülke Uyruklu Sığınmacılar ve Kaçak Göçmenler-Mevcut Durum ve Çıkış Yolu Önerileri Milli Göç Doktrini”, İYİ Parti Milli Güvenlik Politikaları Başkanlığı, 06.09.2022, Erişim Tarihi:16.08.2023, Erişim Adresi: https://iyiparti.org.tr/storage/img/content/2vGM/mevcut-durum-ve-cikis-yolu-onerileri-6eylul-2022-redakte.pdf.
[11] İYİ Parti (2022), “Suriyeli ve Diğer Ülke Uyruklu Sığınmacılar ve Kaçak Göçmenler-Strateji Belgesi ve Eylem Planı, Milli Göç Doktrini”, İYİ Parti Milli Güvenlik Politikaları Başkanlığı, 06.09.2022, Erişim Tarihi:16.08.2023, Erişim Adresi: https://iyiparti.org.tr/storage/img/content/2vGM/strateji-belgesi-ve-eylem-plani-6-eylul-2022-1-redakte.pdf.
[12] İYİ Parti (2023), “Göç Doktrini ve Stratejik Eylem Planı”, İYİ Parti.org.tr, 20.08.2023, Erişim Tarihi: 20.08.2023, Erişim Adresi: https://iyiparti.org.tr/goc-doktrini-ve-stratejik-eylem-plani.
[13] Wikipedia (2023), “İYİ Parti”, Erişim Tarihi:15.08.2023, Erişim Adresi: https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0Y%C4%B0_Parti.
[14] İYİ Parti Güncel Parti Programı, Erişim Tarihi: 15.08.2023, Erişim Adresi: https://iyiparti.org.tr/storage/img/doc/iyi-parti-guncel-parti-program.pdf.
[15] Wikipedia (2023), “Zafer Partisi” Erişim Tarihi: 15.08.2023, Erişim Adresi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Zafer_Partisi.
[16] Wikipedia (2023), “Zafer Partisi” Erişim Tarihi: 15.08.2023, Erişim Adresi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Zafer_Partisi.
[17] Armağan Öztürk (2023), “Yeni Milliyetçilik ve Yabancı Düşmanlığı”, Uluslararası Politika Akademisi, 28.06.2023, Erişim Tarihi: 16.08.2023, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/2023/06/28/yeni-milliyetcilik-ve-yabanci-dusmanligi/.
[18] Fuat Uğur (2022), “Yeter Artık Ümit Özdağ Çıkarttığın Gaz Seni de Yakacak”, TV 100, 10.08.2023, Erişim Tarihi. 15.08.2023, Erişim Adresi: https://www.tv100.com/yeter-artik-umit-ozdag-cikarttigin-gaz-seni-de-yakacak-makale-688347.
[19] Yeni Akit (2023) “Destici Suriyeliler İvedilikle Gönderilmeli”, Yeni Akit, 18.08.2023, Erişim Tarihi: 20.08.2023, Erişim Adresi: https://www.yeniakit.com.tr/haber/destici-suriyeliler-ivedilikle-gonderilmeli-1780284.html.
[20] Gelecek Partisi (2022), “Devlet Aklı ve Millet Vicdanı Rehberliğinde Düzensiz Göç Sorunu ve Çözüm Önerileri: Gelecek Modeli”, “Gelecek Partisi Düzensiz Göç ve Çalışma Grubu”, 18.08.2022, Erişim Tarihi: 18.08.2023, Erişim Adresi: https://gelecekpartisi.org.tr/uploads/file/duzensiz-goc-sorunu-ve-cozum-onerileri-gelecek-modeli.pdf.
[21] Deva Partisi (2022), “Deva Partisi’nden Sığınmacı ve Düzensiz Göç Sorununa Çözüm: Hukuk Devleti Pusulasından Şaşmayacağız”, “devapartisi.org”, 17.08.2022, Erişim Tarihi: 18.08.2023, Erişim Adresi: https://devapartisi.org/parti/e-arsiv/deva-partisinden-sgnmac-ve-duzensiz-goc-sorununa-cozum-hukuk-devleti-pusulasndan-sasmayacagz.
[22] Deva Partisi (2022), “Güçlü Kurumsal Yapı, Güvenli Sınırlar ve Gerçekçi Geri Dönüş – Sığınmacı Sorununun Çözümü ve Düzensiz Göçün Önlenmesi Eylem Planı” ,17.08.2022, Erişim Tarihi: 18.08.2023, Erişim Adresi: https://cdn.devapartisi.org/618/S%C4%B1%C4%9F%C4%B1nmac%C4%B1-Sorununun-%C3%87%C3%B6z%C3%BCm%C3%BC-ve-D%C3%BCzensiz-G%C3%B6%C3%A7%C3%BCn-%C3%96nlenmesi-Eylem-Plan%C4%B1.pdf.
[23] Yeni Şafak (2022), “Temel Karamollaoğlu Kimse Suriyelileri Kapı Dışarı Edelim Diyemez” 11.05.2022, Erişim Tarihi: 23.08.2023, Erişim Adresi: https://www.yenisafak.com/gundem/temel-karamollaoglu-kimse-siginmacilari-kapi-disari-edelim-diyemez-3819298.
[24] Yeni Akit (2022), “Yeniden Refah Partisi’nden ‘Göçmen‘ Açıklaması!’Sığınmacı Sorunu Ayrıştırıcı Yöntemlerle Çözülmez’”, 07.05.2023, Erişim Tarihi: 23.08.2023, Erişim Adresi: https://www.yeniakit.com.tr/haber/yeniden-refah-partisinden-gocmen-aciklamasi-siginmaci-sorunu-ayristirici-yontemlerle-cozulmez-1653813.html.
[25] Demokrat Parti (2021), “Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal Göçmen Meselesini Değerlendirdi”, “dp.org.tr” 03.08.2021, Erişim Tarihi: 23.08.2023, Erişim Adresi: https://www.dp.org.tr/haber/demokrat-parti-genel-baskani-gultekin-uysal-gocmen-meselesini-degerlendirdi.