2024 YEREL SEÇİMLERİNE DAİR…

upa-admin 02 Nisan 2024 1.027 Okunma 0
2024 YEREL SEÇİMLERİNE DAİR…

Giriş

Türkiye’de, 31 Mart 2024 tarihinde, yine Türk halkının, ulusal ve uluslararası basın-yayın kuruluşlarının ve siyasi otoritelerin yakından takip ettiği heyecanlı ve sürprizlerle dolu bir yerel seçime tanıklık ettik. 2024 yerel seçimleri, birçok açıdan dersler çıkarılması gereken önemli bir demokratik seçim süreci olarak Türk siyasal tarihine geçti. Bu yazıda, seçimlere dair bazı kritik unsurları ve istatistikleri sizlerle paylaşmaya ve seçim sonuçlarının Türkiye’deki mevcut siyasal dengeleri ne ölçüde yansıttığını yorumlamaya çalışacağım.

2024 yerel seçimleri haritası

Sayılarla 2024 Yerel Seçimleri

Öncelikle, 61.430.934 kayıtlı seçmenden 48.256.541’inin oy kullanmak için sandık başına gittiği (geçerli oy sayısı ise 46.046.499’dur) 2024 yerel seçimleri, yüzde 78,55’lik seçime katılım oranıyla -ki 13 milyondan fazla seçmen oy kullanmamıştır-, Batılı demokratik ülkelere kıyasla çok yüksek, ancak Türkiye’deki önceki seçimlere kıyasla biraz düşük bir ortalama olarak tarihe geçti. Hatırlamak gerekirse, seçime katılım oranı 2023 genel seçimlerinde yüzde 87,05, 2019 yerel seçimlerinde ise yüzde 84,6 düzeyindeydi. Bu anlamda, özellikle ekonomik sorunlar nedeniyle bir kısım seçmenin sandığa gitmediğini ve siyasete tepkisini seçimlere kayıtsız kalarak gösterdiğini iddia edebiliriz. Bu “apatik” seçmenler içerisinde de, iktidarın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile zaten kendilerinde olduğunu düşünen ve ekonomik sorunlara tepki gösteren AK Parti seçmeninin daha ağır bastığını düşünebiliriz/öngörebiliriz.

Yüzde 37,77’lik oy oranıyla sandıktan birinci parti olarak çıkan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), efsanevi siyasetçi Bülent Ecevit liderliğinde girdiği ve yüzde 41,38 oy aldığı 1977 genel seçimlerinden beri ilk kez Türkiye’de birinci parti olmayı başarırken, CHP’nin geçtiğimiz yıl işbaşı yapan yeni ve genç Genel Başkanı Özgür Özel de, merkez sol/sosyal demokrat çizgideki bir partiyi Erdal İnönü’nün lideri olduğu Sosyaldemokrat Halkçı Parti-SHP’nin yüzde 28,7 oy alarak ilk sırada sandıktan çıktığı 1989 yerel seçimleri ve yine Bülent Ecevit liderliğindeki Demokrat Sol Parti-DSP’nin yüzde 22,18 oyla birinci olduğu 1999 genel seçimlerinden beri ilk kez iktidara taşıyan siyasi lider olarak tarihe geçmeyi başardı. 2024 yerel seçimlerinde toplam 17.391.548 oy alan CHP, 13.218.754 oy aldığı 2019 yerel seçimlerine kıyasla oyunu yüzde 9 ve 4 milyonun üzerinde arttırmayı başararak, çok önemli ve tarihi bir başarıya imza attı. Seçimlerde 14 büyükşehir belediyesi, 21 il belediyesi, 337 ilçe belediyesi ve 61 belde kazanan CHP, 2019’a kıyasla büyükşehir belediye sayısını 3, il belediye sayısını 11 ve ilçe belediye sayısını 96 arttırdı. CHP, 2019’da kazandığı Adana, Ankara, Antalya, Ardahan, Artvin, Aydın, Bilecik, Bolu, Burdur, Çanakkale, Edirne, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Kırşehir, Mersin, Muğla, Sinop, Tekirdağ ve Yalova’yı yeniden kazanırken, buna ek olarak Adıyaman, Afyonkarahisar, Amasya, Balıkesir, Bartın, Bursa, Denizli, Giresun, Kastamonu, Kırıkkale, Kilis, Kütahya, Manisa, Uşak ve Zonguldak’ı da almayı başardı. CHP, kazanmaya yakın olduğu Hatay ve Kırklareli’ni ise kılpayı farkla kaybetti. Benim düşünceme göre, CHP’nin başarısında AK Parti’nin uyguladığı ekonomi politikaları ve baskıcı siyasal yaklaşımlara yönelik halk tepkisi kadar, partinin özellikle büyükşehirlerde o kentin dokusuna uygun yıldız yerel/ulusal siyasetçiler yaratmayı başarması da çok etkili oldu. Daha net ifade etmek gerekirse, Ankara’da Mansur Yavaş ve İstanbul’da Ekrem İmamoğlu gibi bazı yıldız adaylar, kendi bölgelerinde tabanda halkın farklı kesimleriyle adeta bir tür yerel ittifak kurarak, partileri CHP’nin oyunun çok üzerinde bir oy oranına ulaşmayı başardılar. Bu anlamda, Yavaş ve bilhassa İmamoğlu, sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimi için de otomatik olarak CHP’nin potansiyel adayları arasına girdiler.

Aldığı yüzde 35,49’luk oyla seçimde beklenmedik bir hezimete uğrayan Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti/AKP) ise, 2002 yılından beri girdiği bir seçimden ilk kez birinci parti olarak çıkamazken, aldığı 16.339.771 toplam oyla, 2019’a kıyasla yaklaşık 3,5 milyon ve yüzde 7,25 oy kaybetmiş oldu. Seçimlerde 12 büyükşehir belediyesi, 12 il belediyesi, 356 ilçe belediyesi ve 169 belde kazanan AK Parti, 2019’a kıyasla 3 büyükşehir ve 12 ili kaybetmiş oldu. AK Parti, beklenmedik bir şekilde önceden rahat kazandığı Adıyaman, Afyonkarahisar, Balıkesir, Bursa, Denizli, Giresun, Kilis, Kırıkkale, Uşak ve Zonguldak’ı CHP’ye kaybederken, Ağrı ve Muş’u DEM Parti’ye, Gümüşhane ve Tokat’ı MHP’ye, Şanlıurfa ve Yozgat’ı YRP’ye, Nevşehir’i İYİ Parti’ye ve Sivas’ı da BBP’ye kaptırdı. Bu anlamda, AK Parti’nin seçimlere yeterince iyi hazırlanmadığı ve seçim bölgelerine uygun doğru adayları seçemediği algısı oluşurken, seçim öncesinde sağ siyasette MHP dışında Millet İttifakı çatısı altında bütünleşme sağlayamamasının da faturasını acı bir şekilde ödemiş oldu. Öyle ki, 2023 genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AK Parti ve MHP ile birlikte Cumhur İttifakı’nda yer alan partilerin toplam oyları değerlendirildiğinde, AK Parti’nin seçimden çok daha az hasarla çıkabilmesinin gayet mümkün olduğu ortaya çıkmaktadır. Somut rakamlarla konuşmak gerekirse; AK Parti (16.339.771), YRP (2.851.784), MHP (2.297.662), HÜDAPAR (275.358), BBP (200.301) ile DSP’nin (44.000) oyları toplandığında 22 milyonun üzerine çıkılıyor olması, aslında AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın seçime tek çatı altında girilmesi halinde sandıktan yine açık farkla birinci çıkılacağını göstermektedir. Ayrıca, bu durumda, diğer Cumhur İttifakı bileşenlerine (Çankırı, Erzincan, Gümüşhane, Karaman, Kars, Kırklareli, Nevşehir, Osmaniye, Sivas, Şanlıurfa, Tokat, Yozgat) veya az farklarla CHP veya diğer muhalif partilere kaybedilen birçok belediyenin de (Amasya, Ardahan, Artvin, Burdur, Iğdır, Kütahya) rahatlıkla AK Parti kontrolünde kalacağını öngörmek gerekir. Bu anlamda, AK Parti’nin yerel seçimlerdeki temel hatasının seçimlere 2023 Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerindeki gibi tek çatı altında girme stratejisini uygulamaması olduğu söylenebilir.

Seçimlerin CHP ile birlikte parlayan yıldızı haline gelen İslamcı Yeniden Refah Partisi-YRP ise, girdiği ilk yerel seçimlerde yüzde 6,19 ve toplam 2.851.784 oy alarak, gelecek adına sağ siyasette ciddi bir siyasal aktör olma potansiyelini net şekilde ortaya koymuş ve AK Parti’nin seçim öncesindeki müzakerelerde kendisini ciddiye almamasını bu partiye ciddi bir şekilde fatura etmiştir. Seçimlerde 1 büyükşehir belediyesi (Şanlıurfa), 1 il belediyesi (Yozgat), 39 ilçe belediyesi ve 24 belde kazanan YRP, bundan sonraki bir seçimde sağ blokta yaşanacak olan ittifak tartışmalarında ağırlığı çok daha ciddi şekilde hissedilecek çıkıştaki bir siyasal partidir.

Aldığı toplam 2.625.588 oy ve yüzde 5,70’lik destekle bu seçimlerde genelde çok başarılı bulunmayan DEM Parti ise, büyükşehirlerde yaşayan seçmenleri Ekrem İmamoğlu gibi popüler merkez adaylara yönelse de, aslında Güneydoğu Anadolu Bölgesi olarak bilinen Kürtlerin yoğun yaşadığı şehirlerdeki gücünü devletin uyguladığı tüm caydırma politikalarına (kayyum atama, parti yöneticilerine yönelik tutuklamalar ve baskılar vs.) koruyarak, artık tam bir bölgesel ve etnik parti karakteristiği göstermeye başlamış ve Anadolu’nun güneydoğusunu yine mor renge boyamayı başarmıştır. DEM Parti, 3 büyükşehir belediyesi (Diyarbakır, Mardin, Van) ve 7 il belediyesinin (Ağrı, Batman, Hakkari, Iğdır, Muş, Siirt, Tunceli/Dersim) yanı sıra, 65 ilçe ve 10 beldede üstünlük sağlayarak, güçlü bir bölgesel parti haline geldiğini göstermiş ve büyükşehirlerde de kral atayıcı konumunu korumuştur.

Yorumlarla 2024 Yerel Seçimleri

Seçimlere dair genel yorumlara yöneldiğimizde ise, bence şu tespitler yapılabilir:

Türkiye’nin son birkaç yıldaki kötü ekonomik performansı, bu seçimlerde seçmen tarafından cezalandırılmış ve özellikle emekliler ve çalışan kesimde dipten bir çığlık şeklinde yükselen isyan dalgası, AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik öfkesini ağırlıklı şekilde CHP ve YRP gibi kamucu politikalara öncelik veren partilere destek şeklinde kendisini göstermiştir. Yani merhum 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in veciz ifadesi “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur“, bu seçimlerde kendisini bir kez daha doğrulamıştır. AK Parti’nin seçimi güvenlik ve politik eksene çekme çabaları ise, 2019 yerel seçimlerine benzer şekilde (bekâ tartışmaları) seçimlerin yerel nitelikte olması nedeniyle seçmenler tarafından inandırıcı bulunmamıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’nin kritik hatası ise, seçim öncesinde sağda birliği sağlayamaması olmuştur.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını üçüncü defa üst üste kazanan Ekrem İmamoğlu, bu saatten sonra Türkiye siyasetinin parlayan yıldızı olmuş ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın veya tayin edeceği bir kişinin gireceği olası bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhur İttifakı blokunun en ciddi ve zorlu rakibi haline gelmiştir. Siyasetçi kumaşı ve politik zekası çok yüksek seviyelerde olan İmamoğlu, özellikle karşısına bürokrat kökenli bir adayın (Murat Kurum) konmasının da etkisiyle, yerel seçimlerde adeta şov yapmış ve seçimleri tüm Bakanların ve devlet ricalinin çalışmalarına karşın, açık farkla kazanmayı bilmiştir. Aslında aynı durumu Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş için de söylemek mümkündür. Ancak İmamoğlu’nun parti örgütü ve tabanıyla daha bütünleşik durumda olması ve yine daha genç olması nedeniyle, kendisinin 2028 veya daha öncesinde yapılacak sonraki Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olma ihtimali çok yüksektir. Nitekim seçim sonuçlarını isabetle öngören anket firması MetroPOLL Araştırma’nın kurucusu Prof. Dr. Özer Sencar, İmamoğlu’nun siyasi zekasını Mustafa Kemal Atatürk ve Recep Tayyip Erdoğan’la eş tutmakta ve İmamoğlu’nun Erdoğan’dan sonra uzun yıllar Türkiye siyasetine yön verebilecek kapasitede olduğunu iddia etmektedir.

CHP’nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel, çok iyi bir örgütçü ve çok başarılı bir lider olduğunu bu seçimlerde yaptığı aday seçimleri ve uyguladığı taktiklerle ispatlamış ve CHP Genel Başkanlığına dair tüm tartışmaları sona erdirmiştir. Hayatı da bu şekilde başarılarla dolu olan Özel, genç bir siyasetçiye şans verildiğinde neler başarılabileceğinin gösterilmesi adına da önemli bir sembol isim haline gelmiştir. Zira karizma ve güçten ziyade örgütlere, anketlere (bilimsel çalışmalara) ve nitelikli seçim kampanyası çalışmalarına öncelik veren Özgür Özel, tüm beklentilerin çok üzerine çıkmış ve partisini tarihi bir zafere taşımıştır. Özel, çok sayıda kadın adaya yer vererek, bu konudaki duyarlılığını da ispatlamıştır. Buna karşın, Özel’in, partisinin henüz Orta Anadolu, Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yeterince güçlü olmadığını bilerek, CHP’yi tüm Türkiye’yi kucaklayacak bir parti haline dönüştürmesi gerekmektedir. Özel ve CHP’liler şunu da bilmelilerdir ki, partinin ulaştığı yüzde 38’e yakın oy oranının bir bölümü, İmamoğlu ile Yavaş gibi olağanüstü başarılı ve popüler adayların büyükşehirlerden getirdikleri ekstra oylar ve ekonomik sorunlar nedeniyle iktidara tepkili seçmenlerin verdikleri tepki oylarıyla ilgilidir. Bu anlamda, CHP’nin olası bir genel seçimde oy oranının bunun birkaç puan altında kalmasını beklemek bence daha gerçekçi olacaktır.

Seçimlerin bir diğer galibi olan YRP’nin genç lideri Dr. Fatih Erbakan, Başbakanlık yapmış babası Prof. Dr. Necmettin Erbakan gibi Türkiye’yi yönetme iddiasında olan ve bu konuda sağ tabana uygun önemli kanaat önderlerini daha şimdiden etrafında toplayabilmiş yetenekli bir siyasetçidir. Ancak elbette, YRP, ciddi gücüne karşın, sağ-sol siyasette özellikle yaşam tarzlarına dayalı bir kutuplaşma ortamında halen büyük bir sağ ittifakın parçası olmak durumunda kalabilir. Hatta devlet kurumları ve imkânları elinde olan AK Parti ve Erdoğan, ilerleyen aylarda YRP’yi AK Parti’ye katılma yönünde zorlama çabası içerisine de girebilir. Nitekim sağ siyasette kendisine alternatif çıkmasından rahatsız olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha önce aynı taktiği Numan Kurtulmuş/HAS Parti ve Süleyman Soylu/Demokrat Parti örneklerinde de başarıyla uygulamıştır.

Bu seçimlerde pek gündeme gelmeyen DEM Parti ise, büyükşehirlerde kral atayıcı olarak genelde CHP’li adaylara yönelmiş ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için İstanbul, Mersin, Antalya, İzmir ve Ankara gibi büyükşehirlerde merkez solu desteklemiştir. DEM Parti yönetimi ve tabanı, son yıllarda AK Parti’ye yönelik tepkisellik yaklaşımına yönelseler de, buna benzer şekilde Kürt kimliğini yadsıyan ve bu konudaki reformlara engel çıkaran seküler kesimin milliyetçi/ulusalcı politikalarını da kesinlikle tasvip etmemektedirler. Bu anlamda, partinin seçim sonrasında AK Parti ve devletle Kürt Sorunu konusunda yapılabilecek farklı türde reform arayışları içerisine girmesi bence kesinlikle şaşırtıcı olmayacaktır. Bu konuda AK Parti’nin Cumhur İttifakı çatısı altındaki milliyetçi ortakları (bilhassa MHP) ise, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü ve milli birliğini riske atmayacak reformlar konusunda devlet kurumlarının tavsiyeleri doğrultusunda yapıcı davranma potansiyeline sahiptirler. Zira ekonomik açıdan zor günlerden geçen Türkiye’nin terörü bitirmek, halkının güvenlik ve refahını sağlamak ve ülkedeki genel ekonomik durumu geliştirmek için şahin askeri politikalar kadar akılcı kamu yönetimi uygulamalarına da ihtiyacı bulunmaktadır.

Sonuç

Sonuç olarak, 2024 yerel seçimleri, Batılı siyaset bilimcilerin iddia ettiği gibi Türkiye’de otoriter bir rejimin olduğu iddiasına karşıt net bir kanıt oluşturmuş ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisi, bu seçimde halkın cezalandırmasıyla büyük bir hezimete uğramıştır. Bu durum, Türkiye’nin son yıllarda bazı rekabetçi otoriteryanizm ve hâkim (kartel) parti sistemi karakteristikleri göstermesine karşın, halen demokratik sistemle yönetildiğini ve iktidarı değiştirmenin seçim yoluyla açık ve mümkün olduğunu ortaya koymuştur. Bu anlamda, sonraki Cumhurbaşkanlığı seçiminde iktidarı kaybetmek istemeyen AK Parti’nin bundan sonra halkın refahı ve özgürlükleri konusunda çok daha iyi bir performans göstermesi gerekmektedir. Benzer şekilde, oy oranı yüzde 38’lere yaklaşan CHP’nin de, Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 50’i aşabilmek için Türkiye’nin tüm bölgelerinde güçlü hale gelmesi şarttır. CHP, Ekrem İmamoğlu gibi yıldız bir siyasetçiyle ve Özgür Özel gibi çalışkan ve örgütçü bir Genel Başkanla bunu rahatlıkla başarabilir. Seçimlerin diğer galibi olan YRP ve Fatih Erbakan da bundan sonra dikkatle takip edilecektir. Ek olarak, DEM Parti’nin tam bir bölgesel parti karakteristiği göstermeye başlaması ve Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelerde seçimleri her zaman kazanması önemli bir gelişmedir.

Son olarak, bu seçimler sonrasında bu şekilde Türkiye’de yeniden demokratik siyasi rekabetin başladığının anlaşılması, medya izlenirliğinden tutun akademik çalışmalara kadar birçok alanda ülkemize son derece hayırlı olacak bir gelişmedir. Bu nedenle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimler sonrasındaki demokratik açıdan son derece olgun tavrı (yenilgiyi kabullenmek ve rakibini kutlamak) ve seçimlerde büyük bir zafer kazanan CHP’lilerin de aşırı kutlamalara yönelmeyerek diğer partilerden insanlara yönelik saygılı tutumları, halkımıza örnek olacak ve Türk siyasal tarihine geçecek önemli gelişmelerdir. Bu nedenle, AK Parti ve CHP başta olmak üzere tüm siyasi partilerimizi kutlamak ise bizim görevimizdir.

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

KAYNAKÇA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.